Bölüm 40 - FİNAL

824 16 8
                                    

Deniz..

Hayallerimin arasında bir hayat kurdum kendime. Kahkahalar attığım yerler olduğu kadar acıdan delireceğimi sandığım zamanlarda oldu. Otuz yaşıma bir ay kala yeni şeyler öğrendim mesela. Aşk her şeyin üstesinden gelmek yerine bazı şeylerin üstünden geçebiliyormuş. Bizimki aşk değilde komedi filminin hiç tutmayan hâli gibi. Herkesin hayatında afili bir söz, gaza getiren bir cümle vardır benim ki tek kelime, vazgeçme. Vazgeçmiş olsaydım belki de hiç yaşanmadan bitecekti.
Sonra ben ah vah ederek neden vazgeçtiğimi sorgulayacaktım. Aramızda kalsın bazen aşırı çekilmez bir insanım.
Artık kafaya takmıyorum yaşananları yahut yaşanacak olanları. Akıştayım! Güç oldu, kas bile yaptım da atlattım.
Kusursuz anlar yoktur her an kusuruyla anı yaratır. Bunu anlamak için geç kalmış sayılmam ha?
"Leydaaa. Nereye kayboldu bu kız yine? Kafası tavuskuşu gibi üzerinde pijamayla nereye gitti?"
Annemin şahane sesi kulaklarımda şakıyor. Ona çok kızmıştım, yaptıklarından dolayı. Sevgili kayınvalidemi arayarak ona da epey çirkeflik yaptım ama haklıydım.
Onlarda kendilerince haklıydılar da işte benim payım daha yüksekti.
Annem bunca yıl sonra ilk defa beni karşısına alarak özellikle sakin bir şekilde anlatmıştı tüm nedenlerini. Kızgınlığım saman alevi gibi sönmüştü.
'Sen yaş alıyorsun biliyorum, gözümde büyütemiyorum seni. Otuz yaşına gireceğini kabullenemiyorum benim için üçte kaldın." Demişti. Galiba annelerin çocukları büyümüyor. Anlayamam onu şimdilik mümkünde değil. Sadece kıyamıyorum.
Mutlu olduğumu görsün isterken tüm mutsuzluğumu gözlerine soktum. Kendince bir şeyler yapmak istemesini de bu yüzden gayet doğal buluyorum. Neyse ki hepsi geçti, biraz geçirdi de tabii.

Odamdan ayrılmak biraz koyuyordu haliyle, alışmıştım yine. İlk kez evleniyor gibiydim. Bu defa evim iki sokak aşağıdaydı tabii! Ben kilitliyormuşum meğer tüm akışı. Bıraktığım an ipleri hepsi farklı bir ilmekle yeni bir desen çizdi.
Gelinlik seçmedim bu defa uzun beyaz bir elbise hasır sandaletlerle harika bir uyum içine girdim. Saçlarım Fulya'nın olduğu kadar elimdeki papatyalar Mine'nin eseriydi. Anneannemin altın bilezikleri, Victoria hanımın inci kolyesiyle karışık bir havam olmuştu. Hiç rahatsız etmemişti beni bu uyumsuzluk aksine aşırı mutluydum. Bu karışıklığın içinde muazzam bir ahenkti.
Çınar benim aksime gri bir pantolon ve beyaz gömlek tercih etmişti.

"Leydaaaaa!"
Bu öfkenin başlangıç çağrısı olduğundan hızlıca giyindim. Odadan çıktığımda girişte bekleyen Çınar ile bakıştık. Utangaç bir hava vardı üzerimde.
"Çok güzelsin." Elini yanağıma koyduğumda heyecanını hissediyordum.
"Sende çenen hariç çok yakışıklısın."
Gülümseyerek parmaklarımı dudaklarında gezdirdim. Biraz şişlik vardı yine de ilk gün olduğu kadar kötü değildi.
"İyileştirirsin." Muzip bir şekilde gülümsedi.
"İyileştiririm."

Tekneye geldiğimizde hava yeni kararıyordu.
Tüm sevdiklerim yanı başımda, huzur mavi sulardaydı. Bazı şeylerin ikincisi ilkinden daha güzel oluyormuş.
Nikah memurunun sorusu karşısında heyecandan bayılmak üzere olmasaydım hemen cevap verebilirdim.
"Hanımefendi bir itirazınız mı var?"
"Yok canım ben yıllardır bu anı bekliyorum."
"Cevap verirseniz daha fazla beklemezsiniz."
"Evet diyorum! Evet evet evet!"
Alkışlar birbirini takip ederken Çınar kendinden geçmişti.
"Siz sormadan ben söyleyeyim memur bey, evet! Sonuna kadar evet! Dünyaya tekrar gelecek olsam evet!"
Bence bana özendi, şov yapıyor biraz. Ayağına basmak için an kolladığım zaman Çınar'da aynısını yapmaya kalkmış. Ayaklarımız birbirine takılınca denize düşmemiz kaçınılmaz oldu! Denizin güzelliğinden bahsetmiştim de düğün günü girmek istediğimi söylediğimi hatırlamıyorum.
"Of Çınar! Bu evin hanımı benim! Niye sende girişimde bulunuyorsun!"
"Emrine amadeyim demek için!"
Yine beni güldürmeyi başarmıştı şu anda bile. Bu sonu ellerimizle biz hazırlamıştık ayaklarımız eşlik etmişti.
"E biz eksik mi kalalım?" Fulya'nın gaza getirmesiyle hepsi denize atlamaya başladı. Her atlayanla ben Çınar'a yaklaşıyordum yoksa boğulacaktım. Birinin üzerime çullanması an meselesiydi.
Babam ceketini çıkarıp hazırlanırken annem kolundan tuttu.
"Sen ne yapıyorsun? Düşüp bir yerini incitirsin biz kıyıdan girelim."
"Kızımın mutluluğuna katkım olmasın mı hatun?" Annemin asabi tavırlarına aldırış etmemişti babam ve kolundan çekerek onuda beraberinde götürdü.
Bu hayallerimden daha öteye giden bir şeydi. Tarifi yoktu adı hiç olmamıştı.
"Bir bebeğimiz olsun istiyorum bu defa."
Çınar'ın gözlerinde bambaşka bir ışık gördüm. Ondaki bu hevesi daha önce ben mi fark etmemiştim?
"Ciddi misin?"
Başımla onayladığım da sımsıkı sarıldı ve bağırmaya başladı.
"Baba oluyorummmm!"
Neşeli sesler yerine hayret nidaları dolunca yüzüne su çarpmak zorunda kaldım.
"Çınar! Ne dediğinin farkında mısın?"
"Leydaaaaaa!" Annemin çığlık dolu sesiyle kendine gelmeyi başardı Çınar.
"Yani baba olacağımmm!"
Bu adamın her hâli beni cezbediyor. Her bir zerresine tekrar aşık ediyor. Nasıl beceriyor bilmiyorum ama beni kendine çekiyor.
"Bizim hikâyemiz burada başladı. Bebeğimize bunu yaşatacak bir isim bulalım."
"Sence de biraz erken değil mi?"
"Dokuz ay dediğin nedir ki? Sen iste sırtımda taşırım. Vazgeçtim onu zaten yaparım başka bir şey işte."
Biraz şımarıktı biraz çocuk. Onu dışarıdan gören biri asabiyetinden korkup yanına yaklaşamazdı. Beni de bu çekiyordu zaten, herkese aslan bana kuzu gibi olması.
"Burayı anımsatacak ne olabilir ki?"
"Bodrum." Hevesle bağırdı sonra yüzü asıldı.
"Zemin kat gibi de olabilir bunu beğenmedim."
"Deniz olsun, benim gibi hırçın senin gibi huzurlu."
"Deniz olsun."
O akşam gün başka battı. Ben büyüdüm. Çınar yeniden aşık oldu, benimki zaten katlandı.
Sevdiğim insanların gözlerinde mutluluk ışıltısı vardı. Ben mutluluğu arıyordum hiç bilmediğim yollarda. Kendimi buldum. Yolumun kendimde olduğunu, benden kaçıp bana göçtüğümü anladım.
Bir hikâye yaşadım, farklı masallar dinledim, kendi öykümü oynadım.
Senelerin yorgunluğunun birkaç saniyede biteceğini bilseydim hiç üzülmezdim.
Farklı şeyler keşfettim, yenilerini öğrendim.
Bir şekilde akıyormuş hayat, beni beklemeden. Olduğum yerden bir adım öteye gidememem benim seçimimden ibaretmiş.
Kendimle yürümeyi öğrendim, sevdiklerimle koşmayı, aşkla durmayı.
Yıllarca büyümek istemedim artık kabullendim. Ben kendi masalımda prensesim ve prensimle yeniden evlendim!

Pırlantaların HanımefendisiWhere stories live. Discover now