Bölüm 29

176 11 0
                                    

Seviyorsa neden sevmiyor gibi geliyor?

Bugünüm dünden daha güzel başladı. Ne sabah kalktın ne gece yattın diyen var. Huzur bence uykuyla alakalı bir kavram. Mesela ben, uykumu alamadıysam mutlaka o günü kendime zehir ederim. Hoşnutsuz olurum en başta, her şeye kusur bulurum.
Denizin dalgası da gözüme batar uçan kuşun rüzgârıda.

Böyleyken nasıl verimli olabilirim? Çizim yapmam gerekli, o günümü son günümmüş gibi doyasıya yaşamam lazım sonuçta. Bir kez keyfim kaçınca umrumda olmuyor çevremde olup bitenler. Keza benim çevremde hep bir şeyler olur da ben nasıl bittiğini anlamam. Bu tabii başka bir konu bunu bir ara kendimle daha detaylı konuşmam lazım.

Sabahın ilk ışıklarıyla açtım gözlerimi ki bu bana bile sürpriz oldu. Nasıl becerdim sorusuna gelirsek tek cevabım mutluluk. Ben mutlu olduğumda dışarısı griye boyanmış olsa da o günü güzel geçiririm. Mutluyum ya artık kendime bakarım, uykumu alırım, dinç uyanırım.

Mutsuzluk raflardan kaldırılsın lütfen. Tüketmesin kimse çünkü yan etkileri çok fazla.
Böyle bir güne başlamışken evden çıkıp kahvaltımı Çınar'la paylaştım. Kendisi uzun bir süredir otelde kaldığı için bunu değiştirmemiz gerekti. Önce kahvaltı edip sonra ev arayışına giriştik. Bizim evimiz için attığımız ilk adım.

Bir şekilde işimiz rast gitti ve büyük bahçesi olan müstakil bir ev bulduk. Hem merkezde hem birçok yere yakın. Hiç beklemeden aldık ve öğlen tapu elimizdeydi. Ev sahibi bile şaşırdı. Normalde işler çok uzun sürüyor nasıl oldu da siz hemen aldınız gibi bir şey söyledi.

Yani ben de şaşırdım netice de Çınar ve ben olunca on yılda falan olur diye umuyordum. Biz bir araya gelince zaman tersine mi işliyor ne yapıyorsa bir türlü olmuyordu bir şeyler.

"Biz bazen çok zorluyoruz." Diye başlamıştı Çınar konuşmaya.
"Olacak olanın önünde dağlar denizler dursada olur. Olmayacaksa bir kum tanesi yeter."

Ay bir an ayrılık konuşması yapacak sandım aklım çıktı. Öyle bir konuştu ki hakikaten içim rahatladı. Biz zorluyoruz sahiden çünkü çok zorlarsak olacak sanıyoruz. Aslında beklemek, inanmak en büyük teslimiyet.

"Ben bir şey yaptım."

Yeni evimizin bahçesindeki çimenliğe uzanmışken pat diye çıktı dudaklarımdan kelimeler. Biraz susayım sonraya şaklayayım olur mu hiç? İçimde kalırsa çatlarım falan.

"Yine nasıl bir oyun kurdun acaba?"

"Oyun demeyelim de minicik bir gaza gelmeyle gelişen şeyler diyelim."

Çınar bakışlarını yüzüme sabitledi ve oldukça ciddi bir ifadesi vardı. Böyle bakınca tırsıyorum işte yapmasana bana bunu. Ben hiç durduk yere bir şey yapar mıyım? Yani yaparım da çok yapmam.

"Fulya bence Fırat'tan hoşlanıyor ama kendisini çok kısıtlıyor ben de dün güllerden reçel yaparken ağzını aradım baktım itiraf etmeyecek Fırat'la Peri'nin birlikte olduğunu söyledim."

O kadar hızlı konuştum ki nefes nefese kaldım. Her kelimem de Çınar'ın gözleri biraz daha açıldı ama konumuz bu değil. Ne yapayım yani sevenleri kavuşturmak istedim. Birinin aklı azıcık başında değil. Görende ikisini bir araya getirmek için denizde kıyafetsiz bıraktım sanacak. Yaptım mı böyle bir şey yapmadım. Demek ki doğru yoldayım.

"Hiç sınırın yok biliyorsun değil mi?"

"Peri evli miydi?"

"Aslında evli değil ama herkese öyle söylüyor. İnsanlar sürekli ona baskı yapıyor o da böyle buldu yolunu. Yani umarım ki bizi kırmaz bu oyun için."

Pırlantaların HanımefendisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin