Bölüm 32

167 8 0
                                    

Ortaya bir elma söyle zehirli olsun lütfennn!

Olaylar birbirini kovalıyor bela denilen kelime benim adımı duyunca üzerime atlıyor sonra bilin bakalım kim suçlu?
Ya ben bu hayata süslenmeye mi geldim sürünmeye mi? Ne olurdu biraz gamsız, pozitif düşünceli sabahları erken kalkan ve makyaj yapmadan bile makyajlı duran bir yüze sahip olsaydım? Bizimkiler haklı galiba ben bütün iyiliklerin karşılığı olarak Çınar'la karşılaştım.
Hayır yani arada durup düşünüyorum bu heykel gibi adam sahiden benim kocam mı? Yani kocam mıydı? İyi niyetle yaptığım kötü şeylerde yanımda. Kötü yaptığım şeylerde bile yanımda. Bu aşk beni de korkutuyor arada.

Bazen gelirler bana öyle. Bugün olduğu gibi rüyamda Çınar'ı başka bir kadınla görünce akli dengem şaşıyor. Adamın suçu günahı yok ama gel bunu birde bana anlat. Kendimi bazen çok eksik hissediyorum yanında, onu kendime fazla görüyorum. Bazen de bir esiyor ki neyim eksik mükemmelim triplerine giriyorum. Ah benim şu iflah olmaz hâlim..
Dün geçirdiğimiz günün ağırlığı yüzünden böyleyim galiba. Ada'nın bana karşı sıcaklığı ve Tamer'in göz devirerek dilediği özür pek önemsediğim bir şey değildi.
Ben tabii ki bağırarak "Peri kuzeniymişşş! Kız duruyor senin manita koş!" Dememle bütün gözleri üzerime topladım. Neyse ki Ada tüm sıcaklığıyla buzları eritti. Başka bir ortam da tanışsam kesinlikle arkadaş olurdum.
Çınar beni eve bıraktığında kimseye laf anlatacak durumda olmadığım için odama çıkıp kapıyı da kilitledim ve kafamı yastığa koydum. Nasıl bir uykuya daldıysam artık davul çalması sinek vızıltısından az kalacaktı. Ama zurna için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.

Uyku ile uyanıklık arasında bir konumda zurna sesi kulağıma gelince rüyamda abuk bir hâl aldı. Çınar'ı sahilde bir kadınla sarılırken görüyor ve saldırmaya hazırlanıyordum kadın birden zurna çalmaya başladı Çınar'ın boynuna davul asıldı benim elime de tef verildi. Hay ben böyle işin dememe kalmadan zurnanın sesi yükselince açtım gözlerimi.
Uyku sersemliğiyle yataktan kalktığımda kulaklarımda hâlâ zurna sesi çınlamaya devam etti. Bir rüya için fazla etkili değil mi? Yok sahiden geliyor ses, rüyadan çıkmışım da dünyada takılı kalmışım. Başımı pencereden uzattığımda büyük bir kalabalık haykırıyor, gelinlikli bir kadın ağlıyor damat etrafa para saçıyor.
Pardon da ben uyuyorum yani. Gidip zurnacının zurnasına fasulye tıkamak geliyor içimden ama neyse sakin kalmalıyım.
Yavaş adımlarla önce odamdan çıkıyorum sırasıyla lavaboya mutfağa uğrayıp geri döneceğim sırada annemin o müthiş sesi yükseliyor.
"Kızım gel bakayım sen buraya."

Gelmesem mi acaba? Üç gün sonra gelsem ya da daha iyi olacak gibi. El mecbur gidiyorum salona ve esneyerek bir koltuğa oturuyorum.
"Buyurun efendim beni arz etmişsiniz."

"Zevzekliği bırak şimdi ciddili bir şeyler konuşacağız seninle."
Anne seni ciddiliye alamıyorum neden acaba? Kadının görünüşü ve sesi otoriter ama kelimeleri komik olunca dengeyi sağlayamıyorum.
"Dinliyorum efendim buyurun."
Annem boğazını temizledi ve o derinden gelen bakışlarını yerleştirdi yüzüne. Ne zaman bu tavırlara bürünse içten içe çekiniyorum. Daha dik duruyorum ki ani bir terlik saldırısına karşı hızlı hareket edebileyim.
"Ne oluyor sana böyle? Evden çık diye yalvardığım kız gitti yerine eve girmeyen geldi."

"E kendi ağzınla söylüyorsun sen çık demişsin bak ne güzel aferin bana söz dinlemişim."

"Bir şeyi de şakaya vurmadan dinle. Hayır hiç gönlümde el vermiyor yeniden o zibidiyle gezmene de hadi neyse diyorum. İyi hoşta bu nereye varacak böyle?"

"Konum atayım ben size çünkü bende bilmiyorum nereye varacak."

Annemin sağ ayağı hafiften titremeye başladı. Bunun anlamı sinir yükleniyor demek fakat benim hiç oralı olasım yok. Fesleğen değil ki bu adam alıp balkona koyayım.

Pırlantaların HanımefendisiWhere stories live. Discover now