Bölüm 19

383 17 0
                                    

Yolcudur Leyda bağlasan durabilir aslında

Her gün farklı bir sebeple uyanırmış insan. Bazen aşka, bazen yalnızlığa, bazen de sadece yaşamaya sebep ararmış.
Ben galiba hepsi kategorindenim. Kendimle yalnız, Çınar'la aşık, bizimkilerle de yaşıyorum.
Ailemizi seçemiyoruz ama diğer insanların hepsi küçük rastlantılarla giriyoruz hayatımıza. Mesela benim Çınar'a küçük bir yumruk atmamla başladı her şey.

Küçük detaylar da mutlu edebiliyor insanı. Fulya'ya göre küçüklüğün de bir ölçüsü varmış, küçük yat, küçük kat, küçük ada gibi. Bunlar küçüklük değilde zenginlik ölçüleri gibi ama neyse.

Komik olan asıl ne biliyor musun? Fulya, zenginlik içinde yüzmeyi hayal eden biriyken dün akşam beni aradığında Fırat'ın durumunu anlattım. Koşa koşa gelmiş elinde balık yemiyle. Fırat'ın küçücük yatı, minicik villası da yok ama kocaman yüreği var. Anlaşılan bizimki oraya taşınmaya karar vermiş.

Biraz anlamıştım ben aralarındaki çekimi. Söylersem ağzıma yapıştırırlar bir tane korktum da sesimi çıkaramadım.
Fırat'ın, Fulya'nın sandalyesini çekmesi, avucuna deniz kabuğu tutuşturması, gökyüzünü gösterip 'şu yıldıza bir ad verilecek olsa Fulya derdim' demesi falan apaçık hoşlantı belirtisi.

Hey yavrum hey bizde geçtik o yollardan bak ayakkabılarımızda hâlâ tozu var. Ay böyle söyleyince de çok pasaklı bir imaj çizdim kendime.

Bu hoşlantı, aşkın en yalın hâli. Kendini anlatmadan ifade etme biçimi. Akıp gidiyorsun sonra bir bakmışsın kaybolmuşsun. Sorun da bu zaten, korkmuyorsun aksine o gönül şehrini boylu boyunca geziyorsun.

İşte yeni bir sabah, umutlar ceplerim de doğmuş güneş ve homurtularla dolu bir gün. Evet, homurtu var ve benden gelmiyor. Koştum baktım pencereden sahiden bizimkiler doluşmuş kapının önüne.

"Benim güneşim yeni doğdu." Diyerek beni gösteriyor Çınar.

Aşk gösterin için teşekkür ederim de beni aşkla selamlamaya gelmediniz herhalde? Ne oldu yine birinin takma dişi mi düştü? Kertenkeleler mi kovaladı? Elinizi balık mı ısırdı ne oldu?
İnsan biri düştü mü? Canı mı yandı? Eli mi acıdı? Diye soramıyor çünkü bu tayfa söz konusuysa mutlaka gariplikler olmak zorunda. Ama bu kadar aksiyon da bana fazla.

"Abla hadi ya seni bekleyipduruz burda ağaç ettin bizi le."

Sen meyvelerini verirken ben yetişirim Fırat merak etme. Hissedecek miydim geleceğinizi nereden bileyim?

"Ne oldu yine? Korkutmayın beni."

"Aşkım bir şey olduğu yok, korkma. Köye gideceğiz."

Aşkını yesinler senin. İyi de bir şey olmasa bile köye gidince olacak zaten nasıl güveneyim size?

"E siz gidin o zaman. İneklere benden çok selam."

Tatil köyünden bahsediyor galiba bizim köy olamaz. Mine'nin ayağında en az 10cm topuklu var, Fulya'nın yanında 4 valiz. Nerenin köyü bu? Üç beş parça kıyafeti üç yüz beş olarak algıladılar galiba.

"Ablammm!" Dedi Fırat kollarını iki yana açarak.
"Köyde yarışma yapacaklarmış, bizi de yazdırdım. Herkes tamam yani bir sen eksiksin. Al eşyalarını gel."

Fırat, isteyince şakıyorsun ne güzel işine gelmeyince şiveye bağlıyorsun.
Ayrıca ne bu yarışma? Ben niye hiç duymadım? Yirminci erik toplama yarışması mı düzenleniyor?
Annemin kötülerden uzak dur dediği çevrem ekte değil şu an tam karşımda duruyor.

Çantama doldurdum eşyalarımı indim aşağıya. Hep birlikte Fulya'nın iki valizini bırakmasını sağladık. Gözleri falan doldu bir yaygara kopardı sormayın gitsin. En sevdiği file çorabı o valizde kalmış. Tabii yani köyde file çorapsız gezilmez hep ayıplarlar. Ya sabır ya sabır!

Pırlantaların HanımefendisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin