Bölüm 3

1.1K 51 5
                                    

Prensesler de çamaşır sulu bezle temizlik yapar!

Seçil hanım, -kendisi psikoloğum olur- benimle arkadaş olmaya karar verdi. Daha doğrusu ben 'yiaa sen çok tatlısın keşke senin gibi bir arkadaşım olsa' dediğim için birlikte öğlen yemeğe çıktık.
Ben kısaca - asla susmadan- hayat hikâyemi anlattım ve iki hafta sonrasında tekrar görüşmek üzere sözleşerek ayrıldık.
Eve vardığım an cümbür cemaat bir aile tablosuyla karşılaştım tabii ki.
Babaları evden gönderip ağda partisine başlamış bizimkiler.

"Kızzz Leyda, gelmişken büyük salona geç. İmran teyzenin ağdasını bi çekiver."

Pardoon? Allahım bu gözler daha neler görecek? Bu duyduklarımı kulaklarımdan sil süpür ne olurr! Daha yeni tedavi olup geldim ben. Sizin niyetiniz beni tımarhaneye kapatmak mı?

Büyük salona göz ucuyla bakıyorum ve birkaç tanıdık yüz görünce bedenimi duvara yaslıyorum. Kiminin bacağı, kiminin kolu ağdalı. Neyse ki işin içine başka bölgeleri dahil etmemişler.
Bir de şu tiz kahkahaları yok mu? Görende bunları maskeli baloda zanneder. Nasıl keyifliler! Nasıl eğleniyorlar sormayın.

"Kız kime diyorum ben!"

Annemin cılız sesi gittikçe büyüyüp kulaklarımı tırmalayınca içeriye girdim. İmran teyze ile göz göze geldik ve ben hiç duymamışım gibi geçip bir köşeye sindim.
Annemin delici bakışlarını da görmezden geldim.

"Aman ısrar etme Leman, o bizden değil. O lüküs yerlerin insanı, sana bana bakar mı hiç?"

Lüküs mü? O ne be? Lüks onun adı. Sana dokunup, ağdanı çekmek istemememle çok lüküs olacaksam olayım be İmran bacı. Etrafı kuşatmış zaten şekerli pudralı bir koku, midem bulanıyor. Üzerine bir de İmran teyzeye dokunsam mevtayım.
Bakın hanımlar, bakımlı kadın olmak böyle bir şey değil. Güzellik kanunlarında ağdayı komşunun kızı çeksin diye bir madde yok.

"Aiyy ne oluyor burada be?" Diyerek sevgili Mine - halam olan -  dahil oluyor olaya.

Burnunu tıkayarak göz ucuyla baktığı salonda gözlerini deviriyor.

"O kadar para kazanıyorsun dağıt şu kadınlara da bir kuaföre gitsinler."

"Oldu canım başka? Ben kendimi zor geçindiriyorum."

"Yuh! Ne aç gözlüsün sen? Dünyayı önüne serseler uzayı da istersin. Bu ay da alma beş binlik parfüm, yirmi tane çizmen olmuş ne yapacaksın onları?" Hayır farkında değil galiba burası yazlık yer. Sanki diz üstü kar yağıyor, deniz buz tutuyor da çizmemiz eksik.
Yedi mahalle geçinir onun kıyafetleriyle. Bir de tutturmuş giyinme odası istiyorum diye. İyice eve yerleşme peşinde! Gideyim kendime ayrı ev tutayım demekte yok.

Elleri belinde ateş püskürmeye hazırlanıyor resmen. Bu hafta gel de ejderha olarak başla.

"Bu kokuşmuşlara mı yedireceğim para mı? Hem sana ne be? Kusura bakma canım ama ben kendi alın terimle kazandığımı yiyorum senin gibi koca parasını değil."

İşte bunu yapmayacaktın Mine! Benim kümesime gelmen sorun değildi ama horozuma laf etmen beni epey incitti.

"Nasıl bir alınmış o? Neresi terlemiş göster bana?" Diyerek ayağa kalktım ve Feris teyzemin elindeki ağda bantlarını alıp Mine'nin alnına yapıştırdım.

İki eli havada pörtlemiş gözleriyle yüzüme bakıyor ve kırmızıya bürünen yüzüyle çığlığa hazırlanıyordu.
Acil iniş izni istiyorum kaptan! Bu yırtıcı kuş beni pençeleri arasına alırsa yer sıçanı gibi kalırım. Çelimsiz, çaresiz.. etrafta göz gezdiriyordum ki Necmiye teyze iri cüssesi ile göz göze geldim. Boy bir seksen kilo yüz yirmi, iyi korur benim bünyemi.
Hızlı adımlarla arkasına sığındığım an duyuldu Mine'nin sesi.

Pırlantaların HanımefendisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin