Bölüm 5

908 46 9
                                    

Evli evine demişler ben neredeyim?

Ben tıngır mıngır eve geçince dedikodu kuvvetleri kapıda karşıladı.
Hepsinin suratı beş karış sanki cezaevinden yeni çıktım da geldim.
Suçlu gözüyle beni süzdükten sonra evimizin her olayına yakından şahitlik eden salonda toplandık. Ortam gergin, mermi namlunun ucunda bekliyor.

"Böyle bakışmaya devam edersek ben teyzeme aşık olurum söyleyim yani başından."

Annem delici bakışlarını hiç hareket ettirmeden konuştu.
"Kızım sen iflah olmayacak mısın?"

"Olacağımı düşünen üstüme oynasın validem!" Dedim ve terliği omzuma yedim.

Ah şu sivri dilim azıcık kısılsaydı da cevap vermeseydim.

"Bence Merkür retrosu var o yüzden bu kız tersine hareket ediyor." Dedi Feris teyzem.

Ne yapayım teyzoş gezegenleri mi yöneteyim? Yıldız tozu mu yutayım?

"Konu nasıl astroloji saptı ben hâlâ anlamadım?"

Mine, eliyle boğazını kesme hareketi yaptığında işlerin çorabı bitirip çoktan kazak örmeye başladığını anladım.

"Kızım sen niye böylesin?" Dedi annem bıkkın bir ses tonuyla.
"Millet kızını evlendiremiyorum diye dert yanar, ben yeni biriyle tanıştıramıyorum bile. Adama neler neler yapmışsın."

"Neler neler yapmışım." Derken hayretle baktım.

"Ay soruyor bir de! Yavrum sen gittin ya oraya! Adam sana nazikçe nasıl biri olduğunu anlatmış, küfürler hakaretler etmişsin. Dinlerken benim yüzüm kızardı."

"Yok ebesinin lisede ki öğretmeni!"

Sinirle ayağa kalktım. Hepsinin gözünde aynı hüzünlü bakış, bu kızdan bir şey olmayacak dramı için hazırlık vardı.

"O adam kendine eş değil köle arıyordu ve yanımdan ayrılır ayrılmaz arabasında hatunun biriyleydi. Acaba diyorum bütün kusuru ben de değilde diyorum, karşı taraftada arasanız mı diyorum."

"Bak kuzucuğum biz karşı tarafa da bakıyoruz öyle sana söylüyoruz. Sen Çınar gibisini birdaha bulamazsın, yanından geçsen bile kârdır senin için. O bir şanstı, çocukluktu olmadı ama boşandın. Birbirinize uygun olsaydınız ayrılmazdınız. Sen de yani aklını kullanıp tutsaydın adamı şimdi gül gibi geçinip giderdin."

Şaşkınlığım gittikçe büyürken donup kaldım olduğum yerde. Detayları büyüten, sorunları dert eden bir tip değildim ama benim de gücüme giden cümleler oluyordu.

"Eh ama!" Diyerek babam girdi odaya.
"Siz iyice bulandırdınız bu işi! Benim kızımın ne eksiği var! Ayakları üzerinde duruyor, kendine bakıyor, eğitimli, kültürlü. Herkes otuz yıl evlilik yürütecek diye kaide mi var? Ayrıca benim evim, benim param, benim itibarım varken ben ağzımı açmıyorum size ne oluyor?"

Yürü be yiğidim millet babayiğit neymiş görsün! Helal len sana helal len Davut reis. Beni bu kargaların elinden kurtardın aslan gibi. Benim babam adam gibi adam diye şiirler yazmaya başlayacağım şimdi.

"Aa Davut! Biz kötülüğüne  mi uğraşıyoruz? Hayata küsmesin, tekrar sevip sevilsin istiyoruz. Dışlanmış hissetmesin kendini. Bak yarın bir gün Mine'yle, Fulya'da gider yuva kurar bizimki hepten üzülür."

Alkışlamaya başladım bu kuyruklu yalanı. Hayır lafı nasıl çeviriyor, nasıl acıklı konuşuyor inanamadım. Annem diye demiyorum ama kendisi bu konularda profesyonel. Yani onu tanıyor olmasam inanırdım.

"Leman hanım Leman hanım ben mi dışlanıyorum sen mi?"

"O ne demek kız?" Dedi elleri belinde.

"Feris, Feray diye isim koymuş annen seni Leman yapmış Fulya'dan devam etmiş. Bence en büyük dışlanmayla ayrımcılığı anneannem başlatmış."

Pırlantaların HanımefendisiWhere stories live. Discover now