Evlilik Rüzgarı

52 6 35
                                    

Bir düşünce okyanusudur gidiyordu adamın zihninde...
Boğulmak desen değildi, yüzmeyi bildiğini söylese söyleyemezdi. Düşündükçe kafayı yiyecek gibi olsa da bazen düşündüğü o olunca bu da güzel geliyordu. Her tarafta bir evlilik rüzgarı esiyordu sanki. Önce abisi, sonra ablası şimdi de süt kardeşi evlilik yoluna çıkmıştı. Zihninde bağıra çağıra dolanan evlilik düşüncesi kendisini iyice zora sokmaya başlamıştı. O da sevdiği kızın gözlerine helali olarak bakmak istiyordu artık. Gözü her o mavilere değdiğinde içinde bir huzur dalgalanması hissederken sonrasında mavinin de ateşin bir tonu olabildiğine şahitlik edip yüreğinin yanmasını istemiyordu.

Azra... gönlüne ilmek ilmek işlenmişti zamanla. Onu tanıdığı ilk zamanlarda üstüne titreyişi, canı yansa onun acısını kalbinde hissedişi, onu her kötü gözden korumak isteyişi en başlarda sadece abilik iç güdüsü gibi geliyordu kendisine. Hoş aynı yaşta oldukları gerçeğini göz önünde bulundurmazsa tabii...

Sonralarda fark ettiği şeyle bunun abilik ile falan alakası olmadığını anlamıştı. Yüreğinde cayır cayır bir ateş yanıyordu ve bu ateşi ilk hissedişi onun kendisine haram oluşunu ilk öğrendiği zamanda olmuştu. Ondan uzak durmak kendisi için tam bir imtihan olmuştu. Allah için bunu yapmak elbette zoruna gitmiyordu. Lakin korkuyordu. Onu da kendisini de yanlış bir hareketiyle ateşe atmaktan çok korkuyordu. Ondan uzak durarak sadece kendi kalbini ateşe atmayı yeğliyordu bu yüzden. Haramda huzur arasa huzurun kendisine tamamen haram olacağının bilincindeydi çünkü.

En çok korktuğu da onun kendisini sevmiyor olma ihtimaliydi aslında. Zira böyle bir şey için hazır olduğunu düşünmüyordu. Eğer başkasını severse bir gün bu kendi kalbini altın kasede Azra'ya sunmasından başka bir şey olmazdı. Ama altın kasenin içine koyacağı o kalp cayır cayır ateş almış olurdu o zaman. Buna dayanamazdı ki. Azra'nın kendisine abi dediği zamanları bile kaldıramıyordu onun ateş hattı yüreği. Nasıl olurdu da yüreğini sevdiği kızın, yüreğinin başkasına hediye edilmesini kaldırsındı?

Böyle düşünceler her zihnini istila ettiğinde masaya yumruğunu vurup Akif'in karşısına geçerek "Heeeyyt sen benim ablamı aldın bende o vakit senin kardeşini istiyorum" diyerek berdel yapası bile geliyordu. Sonra da bu düşünceyi gülerek siliyordu zihninden. Evet, evet kesinlikle delirmesine beş kalmıştı...

"Eymen abi?"

Eveeet vatana millete hayırlı olsundu artık bu işin üçü beşi kalmamıştı tam olarak delirmişti çünkü. Başka türlü sinirlerini bozan o kelimeyi şuan Azra'nın sesiyle duyuyor olmasının açıklaması olamazdı değil mi?

"Eymen?" Dedi genç kız tekrar, kendisini bir türlü duymayan ve yüzü şekilden şekile girerken kendi kendine konuşan adama. Sonra içi rahat etmedi ve diline diken gibi batan o kelimeyi de ekledi yine "...Abi..."

Eymen hayal dünyasından çok şükür ayrılabilmişti sonunda. Duyduğu kelime hayal değil gerçekti. Kalbinde hissettiği yük kadar ağrı kadar gerçek...

Umeyr'in işi bahanesiyle kendisine yıkıp gittiği kitabevinde oturuyordu sabahtan beri dengeli dengesiz düşünceleri içinde. Azra'yı bir kere olsun görme imkanı varken, kitabevine mahkum edildiği için, Umeyr'e de içinden saydırmayı ihmal etmiyordu tabii. Ama göremeyeceğim diye üzüldüğü kız şimdi karşısında kendisinden başka her yana bakan gözleriyle masum masum "Abi" diyordu.

Acaba hiç karşılaşmamak daha mı iyiydi ki? Bu sözü duymaktansa gözünün görmediğine gönlü katlanabilirdi belki. Zira bu söze katiyen katlanmayan bir gönle sahip olduğu kesindi.

"Efendim?"
Dedi buz gibi sesiyle. Anlam veremiyordu yüreği cayır cayır yanarken sesine yansıyan soğukluğa. Ama engel de olamıyordu işte.

"Şey... Selamun aleykum. Ben bir kitap alacaktım da."

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Mar 02, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

TEVHİD'İN SEDASI (ASKIDA! DEVAM EDECEK!)Where stories live. Discover now