Havada Uçuşan Terlik Ve Taşlar

90 16 199
                                    

UMEYR'DEN

Şuan içinde bulunduğum durum dışardan bakıldığında her ne kadar yere yetıp saatlerce gülünmelik olsa da buna vaktim yoktu. Zira iki candaşım da kırmızı görmüş boğa gibi burunlarından soluyarak bana bakıyorlardı. Özellikle Usame'nin siniri kelimeyle anlatılamaz cinstendi. Eşek arısı sokasıca dilim yine benden izinsiz ağzımda dünya turuna çıkıp beynimde biriktirdiğim kelimeler topluluğunu dışarı dökünce olanlar olmuştu. 

Eymen Usame'nin canı ciğeri -yalan aslında hiç sevmediği ve hep keşke evlense de kurtulsak diye dert yandığı- ikizi Hifa'yı sevdiğini bilmiyordu. Yani en azından şimdiye kadar. Canım kendim yine ağzında bakla ıslatamadı ve sanırım bu sefer o ıslanmayan bakla yemek borusu yerine soluk borusuna kaçmış ve sonumu hazırlamıştı hihihi. Öldün oğlum Umeyr gazan mubarek ola.

(Umeyr) "Es Salaaaaaa"

(Eymen) "Oğlum biriniz adam akıllı konuşun yoksa ikiniz içinde iyi şeyler olmayacak!"

Her şeyi batırdığım gibi batan gemiyi geri çıkarmakta bana düşmüştü yoksa Usame beni dünya nüfusundan silecekti. 

"Öhöm öhhhööömm can kardeşim bal kardeşim fındıklı lokum kardeşim. Tahinin ikizi pekmez, balın ikizi kaymak kardeşim..."

"NE SAÇMALIYON?"

"Dur be bölme lafımı. Hayatımda ilk defa birine serenat yapıyoruz içine limon sıktın. O kadar tatlıya benzettik ekşi çıktın. Sus da dinle. Diyorum ki elbette biz Türk milleti olarak bazı yiyecekleri ikiz gibi birbirinden ayırmadan tüketmekteyiz. Kaymakla bal, pekmezle tahin gibi. Lakiin bazı zamanlar gelir ayrı yerlerde kullanmamız gerekir. Öksürük tutunca pekmezi tek içeriz mesela. Yada şerbetli tatlıların yanına sadece kaymak koyar; balı kaymaktan ayırırız..."

"Ne anlatıyon Umeyr?"

Eymen'in etrafında adımlayarak söylediğim cümlelerin içine tekrar limon sıkılmasıyla gizli bir şey anlatan dedektif edasına büründüm. İşaret parmağımı dudağıma götürüp hastanelerdeki hemşire tablosu canlandırmasını da yerine getirdikten sonra kaşlarımı çatarak devam ettim.

"Uzun lafın kısası diyorum ki kardeşlerimizin ve ikizlerimizin evlenme çağına geldiklerinde bizden ayrılmaları gerekir. Her ne kadar ayrılmaz ikili olarak marketlerde satılan tahin ve pekmez gibi büyümüş olsak da evlerimizin yaşamlarımızın belli oranda evlilik dinen müessese yüzünden ayrılması zorunludur. Malumundur ki küçük Hifamız artık o kadar da küçük değil. Tabi ki onunda sevenleri yada sevecekleri olacak. Hatta maço bey oldu bile. Aha tamda çaprazında boynu bükük gelincik edasıyla süzülüyor süzme bal gibi yavrucak."

Son cümlemle Usame kaşlarını çatarak beni gözleriyle oyma girişiminde bulunurken Eymen'in mübarek ağzından iki harf tek kelime çıkıvermişti anca. 

"Ne?"

"Ne nesi yahu iki saattir konuşuyorum hala ebem gibi 'ne' diyon. Hiç ebem olmadı ama sayende eksikliğini hissetmiyorum Eymen. Senin kaymağına yeni süzme bal talip oldu diyorum. Petek balın modası geçmiş diyorum. Artık senin gibi kaymağı petek balla değil aha şu çaprazında duran şahıs gibi süzme sala- ay süzme balla yiyor diyorum. Aff senin yüzünden iyice saçmaladım bay ebem. Anla işte aç şu algılarını Usame Hifa'ya talip onu seviyor diyoruuummm!"

"Haa tamam."

"Neye tamam dostum iyimisin?"

"Ne diyonuz len siz?"

Sözünü bitirmesiyle ikimize doğru yürüyen bir adet alev topuyla Usame'nin arkasına saklanmıştım. Saniyeler içinde Eymen'in Usame'ye, Usame'nin de arkasına dönüp bana vurmasıyla neye uğradığımı şaşırmıştım. Gelen gazla ben de Usame'ye vurduğum da Usame de dönüp Eymen'e vurmuştu. Ne yaptığımızı anladığımda olay iyice kısır döngüye dönmesin diye Usame'ye vurduğunu iade etmek üzere olan Eymen'i elini tutarak durdurdum. 

TEVHİD'İN SEDASI (ASKIDA! DEVAM EDECEK!)Where stories live. Discover now