Bölüm 13

7 1 0
                                    

"Buse!"

Işık bir anda söndükten sonra ışık kaynağı ortaya çıktığında gözlerimin alışması yine zor olduğundan gözlerim sadece yere düşen bir beden seçebilmişti. Kaya kardeşinin ismini söyleyerek yerdeki bedenin yanına diz çöktüğünde içimi öyle bir korku kaplamıştı ki, olduğum yerde kalakalmıştım. Kendime gelip yanlarına edildiğimde Kaya Buse'yi kollarıyla sarmıştı, Buse ağlıyordu. "Buse?" diyerek yanlarına oturdum ve ellerini tuttum. "Ne oldu güzelim?"

Cevap vermemişti, korktuğu her halinden belliydi. Kaya işaret parmağını dudaklarına götürerek sessiz ol işareti yaptı. Aklımdan, "Sen ne olduğunu anladın mı, bunu mu düşünüyor?" diye geçirdim. Başını onayla salladı.

"Dağılın!" diyerek arkamı döndüm. Merakla bizi izleyen topluluk bir anda bana odaklanınca Baran'a baktım ve elimle 'buraya gel' işareti yaptım. Hemen yanımda bittiğinde, "Şu topluluğu dağıt, ya odalarına ya işlerine dönsünler, Kerem'i de yanıma yolla." Önce başını salladı, sonra endişeyle bana bakarak, "Buse iyi değil mi? Ne olmuş?" diye sordu.

"Bilmiyorum, Kaya anlamış ama önce Buse'nin sakinleşmesi lazım." Arkama bakarak konuşmaya devam ettim. "Kaya'nın yüz ifadesinden belli, hiç iç açıcı şeyler olmamış."

Arkasını dönüp gitmek üzereyken son kez bana bakıp, "Hangi Kerem?" diye sordu. "Şu yeşil gözlü olan," diye yanıtladım.

Odadan ayrıldığında ve izleyicilerimizi dağıtmayı başardığında Kaya korkudan kalakalmış kız kardeşini kucaklamış yatağına taşıyordu. Başucundaki sehpadaki sürahi ve bardağı alıp yanlarına gittim. Bir bardak su doldurup Buse'ye uzattığımda suyu almış, üç küçük yudum alıp bana geri vermişti. Bardağı ve sürahiyi sehpaya koyup Kaya'ya baktım. Buse'yi darlamamaya çalışarak sorular soruyordu, demek ki ne olduğunu tam olarak anlayamamıştı o da hâlâ.

Kapalı oda kapısı tıklatıldığında sessizce araladım. Kerem gelmişti, dışarıda dikiliyordu. Üzerinde pijamaları ve düzeltmeye çalışıp beceremediği saçlarıyla komik bir görüntüsü vardı. Belli ki seslere uyanmamış, Baran'ın aramasıyla uyanmıştı. Kaya'ya ufak bir işaret yaparak haber verdikten sonra dışarıya çıkıp kapıyı kapattım. "Gel benimle," diye mırıldandıktan sonra koridorda hızlı adımlarımı sürdürerek asansöre yürümeye başladım. O kadar hızlı yürüyordum ki Kerem neredeyse koşmak zorunda kalacaktı, bu yüzden adımlarımı biraz yavaşlattım. 

Ofisime geldiğimizde koltuğuma oturdum, o ise karşımda ayaktaydı. ''Aral'ı tesise çağır, Liva'da bazı şeyler öğrenmemiz gerekecek. Aral ve Liva'yı görüştür. Bir odada. Bazı sorunları halledebilirlerse Liva konuşabilir.'' Başını salladı, ona izin vermemle odadan ayrıldı. O odadan ayrıldıktan sonra vakit kaybetmemek için ofisteki yedek kıyafetlerimi giyindim ve odadan çıktım. Koşarak merdivenlerden indiğim sırada Kaya'yı arıyordum.

''Alo?''

''Neredesiniz?''

''Buse'nin odasındayız. Sakinleşti biraz, gel konuşalım.''

Merdivenleri tamamladıktan sonra karşımdaki ara kapıdan katın koridoruna girdim ve sağ tarafımdaki Buse'nin odasına girdim. 

Balkondalardı.

Buse beni fark ettiğinde ona endişeyle baktım ve gidip sarıldım. ''İyi misin?'' diyerek ondan ayrıldığımda başını onaylar gibi salladı. Ortam çok gergindi ve kesinlikle bu durumdan hiçbirimiz hoşnut değildik.

''Odama geç girdim, saat üç civarıydı. Terastaydım o zamana kadar. Gelince hazırlanıp yattım. Tekrar uyandığımda saat 5 civarıydı sanırım, emin değilim; yanlış olabilir. Garip bir şeyler hissettim. Korktum, hem de bayağı. Fakat garip tarafı şu ki, sonrasını hatırlamıyorum. Bir anda yere düştüm. Abim geldi. Herkes başımıza toplandı. O kadar.''

Elementlerin VarisiWhere stories live. Discover now