Bölüm 12

14 1 0
                                    

''İyi ki geldin, prenses.''

Kaya'dan ayrıldıktan sonra Buse'ye döndüm. Bana gerçek değilmişim gibi bakıyordu. Koşarak ona sarıldığımda bana karşılık verdi ve kollarını boynuma doladığı anda ağlamaya başladı. Onu sakinleştirmek biraz zaman alsa da Aral ve Kaya'nın yardımıyla halledebilmiştik. Buse ağlamasını durdurduktan sonra yanımda oturan Kaya kolumu dürterek, ''Bu adam kim?'' diye sordu merakla. Ona doğru dönüp gözlerine baktım. Ben birkaç saniye hiçbir şey söylemeyince durdu. ''Söylesene, söylemiyorsan da düşün bari!'' diye çıkıştı en sonunda. Kendime gelip dan diye, ''Karan Elçin,'' dedim. ''Babam.'' Kaya bir süre bana baktıktan sonra bir andan ayağa fırladığında ben de yanındaki yerini aldım. Babam derin bir nefes alıp dudaklarını araladığında, ondan önce davranıp ''Öyle sorular olmasın aklınızda,'' dedi. Ben alışık olduğum için tepki vermezken babamın gözleri kocaman olmuştu. ''Kaya Yalçın,'' demişti Kaya elini uzatarak. ''Memnun oldum Karan Bey.''

Babam Kaya'nın elini sıktığı sırada ona kaşları çatık bir şekilde bakmaya devam edince açıklama yapma gereği hissettim, zira Kaya'nın buna hiç niyeti yok gibiydi. ''Kaya zihin okuyabiliyor.'' Babam rahatlamış gibi derin bir nefes verirken, ''Anladım. Memnun oldum oğlum,'' dedi. Buse de babamla tanıştıktan sonra odadaki gergin hava dağılıyor gibi olmuştu. ''Ofisime geçelim mi?'' diye sordum. ''Neler olduğunu anlatayım.''

Biz koridora çıktığımızda ''Yuh, Delfin!'' dedi Kaya bir anda. ''Sen aynı anda kaç şeyi düşünüyorsun?  Rekora koşuyorsun, kızım!'' Babama baktıktan sonra cümlelerini düzeltmeye çalışması beni neredeyse güldürecekti.

Nihayet ofise vardığımızda ben kendi koltuğuma geçtim, onlar da masanın karşısındaki koltuklara dizildiler. Ben anlatmaya başladım, onlar ise çeşitli tepkilerle dinlediler. Olayların başını atlayarak sadece diğer evrene gittiğim ve alıkonulduğum kısmı tane tane anlattım. Karan Bey ve Aral ile aramızda geçen gergin bakışlar kötü hissetmeme sebep olsa da toparlanmıştım. Biraz daha tartıştıktan sonra, ''Artık açıklama yapmam lazım,'' diyerek ayaklandım ve ofisimden çıktım. Onlar da beni takip ediyorlardı. Koridor boş değildi, korumalar ve birkaç ajan vardı. Biz asansöre ilerlerken arkamızda yürüyen iki kişi aynı anda, ''Delfin!'' diye haykırdığında arkamı döndüm, Pamir ve Baran'la göz göze gelmiştim. Pamir gelip bana sarıldı, ona karşılık verdim; ayrıldıktan sonra bana bakıp, ''Liva Kara tesise giriş yaptı.'' dedi. Kaya ve Aral bir anda önüme geçtiğinde, ''Ne yapıyorsunuz ya?!'' diyerek onlara baktım. Aral bana dönüp dik dik baktı. Gözlerim irileştiğinde, ''Öğrendi...'' diye geçirdim aklımdan ve Kaya'ya döndüm. Garip bir yüz ifadesi takınarak başını onayla salladı. ''Abi yeter artık ya,'' diye söylenen Buse'ye hepimiz hak verir gibi bakarken, ''Eee?'' dedim bir anda. ''Ne yapacağız?'' Yedi kişi birbirimize düşünceli yüzlerle bakarken, ''Ay tamam,'' dedim. ''Gelsin, konuşuruz.'' Konuşmalarına fırsat vermeden aralarından geçip bir oda ötemizdeki kameraların olduğu odaya ilerledim, bir yandan da cebimdeki telefonu çıkarıp ekran kilidini açmakla uğraşıyordum.

Liva lobiden geçmişti, asansörlere doğru ilerliyordu. Telefonla onu aramaya başladığımda küçük bir kutuyu andıran odada Kaya ile yan yana duruyorduk. Tabii görevli de sandalyesinde oturuyordu, ben odaya girdiğimde kaşları havalanmış bir şekilde bana bakmış; sonra kendine gelip bana başıyla selam vermişti. Liva aramayı cevapladığında, ''Sana geliyorum, ofisinde misin?'' diye sordu. Şaşkın bir yüz ifadesi takınarak, ''Hangi rüzgar attı seni buraya? Hayır, odamdayım. Ha bu arada, odaları değiştirdik, birinci katta asansörden inince üçüncü odadayım.'' Kaya'nın gözlerinin içine bakarak samimiyetle bunları söylediğimde düşüncelerim bambaşkaydı.

Kaya anında telefonunu cebinden çıkararak odadan ayrıldı.

''Tamam, geliyorum.'' Aral telefonu kapattığı anda ekranda Kaya ismi belirdi. ''Alo?''

Elementlerin VarisiWhere stories live. Discover now