x54

3.4K 149 34
                                    




iki yıl önce

Ogeday

--

Nisa ile yaklaşık 2 aydır antrenmanlarımıza devam ediyorduk, ama bugün bir farklılık yapıp onu koşu pistlerinden birine getirmiştim ve elimde kronometre ile onu test ediyordum.

"Haydi Nisa!" Nisa pisti yarılamış koşarken bağırdım. Bir gözüm onda, bir gözüm elimdeki kronometredeydi. Nisa bayrağı geçtiği an kronometreyi durdurup kronometredeki zamana baktım.

"Nasıl?" Nefes nefese yanıma geldiğinde şaşkın bir şekilde ona döndüm.

"Nisa, hızının farkında mısın?"

Yüzü endişeli bir hal alırken iyice yaklaşıp elimdeki kronometreye bakmaya çalıştı.

"Yavaş mıyım Ogi?"

"Ne yavaşı Nisa, şu süreye bak." Ekranı ona çevirdiğimde ekrandaki süreye baktı, ve yüzündeki endişeli ifade yerini mutlu bir ifadeye bıraktı. "İnanılmaz, daha ilk gün hem de. Gidene kadar devam edersek sen atletlerle beraber gidersin o parkurları."

Güldü. "O kadar da değil."

Kolumu omzuna atıp kendime çektim ve soyunma odalarına doğru yürümeye başladım. "Geç güzelce duşunu al, ben arabada seni bekliyorum."

"Tamamdır kaptan." Gülümseyip soyunma odasına ilerlediğinde ben de pistten çıkıp arabama bindim.

Nisa'nın gelmesini beklerken radyoyu açtım. Rastgele şarkılar çalarken kafamı arkaya yasladım. 2 aydır neredeyse her gün görüşüyorduk. Ama bu görüşmeler sadece antrenmanları için oluyordu. Ya spor salonunda, ya olimp,k havuzlarda, ya da koşu pistlerindeydik. Bunlar dışında bir şey yapmamıştık ve açıkçası yapmak istiyordum.

Bu 2 ay içerisinde Nisa'yı iyi tanıdığımı düşünüyordum. Fazlasıyla ortak yönümüz vardı. İzlediğimiz filmler, sevdiğimiz oyuncular, giyinme tarzımız, eğlence anlayışımız tamamen aynıydı, benim kız halim gibiydi.

Daha İhsan'ın ofisinde ilk tanıştığımız gün, dikkatimi çeken ilk özelliği gülüşü olmuştu. Güldüğünde gözleri kısılıyordu, minnacık oluyordu. Gülüşü ile ilgili en güzel şey, o güldüğünde ne olursa olsun sizin de gülmenizdi. Bazen antrenmanı bitirmek istediğini söyleyip kendini yere bırakıyor, ve inatla kalkmıyordu. Böyle olduğunda ben kızıp kaldırmaya çalışsam da, kafasını yana eğip gülümsediğinde bütün kızgınlığım geçiyor ve ben de gülüyordum, ve o günü kaçırmasına izin veriyordum. Ki Nisa gülmese bile, gözlerinin içi hep parlıyordu. Hiçbir şey yapmadığında bile, eğer huzurlu ise gözleri gülüyordu. Onu asık suratla sanırım bu 2 ay içerisinde sadece bir kez görmüştüm, o da ailesini özlediği bir gündü. Onun dışında etrafında olan hiçbir şey onu üzemiyordu. Hayat doluydu. Enerjisi asla bitmiyordu ve onun etrafında olduğum sürece ben de çok mutlu hissediyordum.

Kapı açıldığında arabaya binen Nisa'ya dönüp gülümsedim. "Hoşgeldin."

"Hoşbuldum!"  Kemerini bağlayıp arkasına yaslandı. "Teşekkür ederim beklediğin için."

"Saçmalama Nisa, lafımı olur." Arabayı çalıştırıp ona döndüm. "Nereye gidiyoruz?"

"Eve bırakırsan çok mutlu olurum."

"Tabii."


NISA

Telefonumu radyoya bağlayıp playlistimi açtım ve dışarı döndüm. Ogeday'ı evime çağırıp çağırmamak arasındaydım ve eğer çağıracaksam şu an karar vermem lazımdı.

patience // ognisWhere stories live. Discover now