EĞLENCE! *Bölüm 18*

15.4K 730 124
                                    

Bu kadar uzun bir süreden sonra acayip derecede kısa olması hoş değil biliyorum ama yazamadım. Yani kafamdaki bölüm ancak bu kadar çıktı.. Özür dilerim. AMA eğlenceli VE güzel bir bölüm oldu. Umarım beğenirsiniz.. ki beğeneceğinizi biliyorum :D İyi okumalar..

Parodi hesap açma konusu var. Gece'nin hesabı açılmıştı isterseniz diğer karakterlerin hesaplarını açabilirsiniz :)

1 HAFTA SONRA

Otel odasında oturmuş valizime kıyafet tıkıyorum. Geri dönecekmişiz. Bir rahat bırakmadılar. Mete aramış dün. Geri dönün demiş. 'Özlemişler' bizi.. Bavulum hazır olduktan sonra fermuarını çekip ayağa kalktım. Bavulu alıp odadan çıktım. Asansörle aşağıya inip kapının önünde duran arabanın yanına gittim. Bavulu Tunç'a verip ön koltuğa oturdum. Tunç'ta bavulu yerleştirdikten sonra sürücü koltuğuna oturup arabayı çalıştırdı. Havaalanına vardığımızda uçağa binip yolculuğa başladık.

Eve girdiğimde üstüme bir adet Su atladı. Gözlerimi devirip sarıldım. Manyak başka şekilde karşılayamıyor. Ondan ayrılıp diğerlerine tek tek sarıldıktan sonra ayakkabılarımı çıkarıp salona geçtim.

"Ee nasıldı tatil?" gevşek gevşek sırıtan Kuzey'e döndüm. 

"Bok ettiniz."

"Neden ayol?" gözlerimi devirdim.

"Lan bizim daha iki haftamız vardı!" omuz silkti.

"Bizene." oturduğum yerden kalkıp Kuzey'e dalacaktım ki Tunç belimden yakalayıp geri oturttu. Bende Kuzey'den çıkaramadığım hıncımı ondan çıkardım.

"Sakin ol güzelim." sikin il gizilim. Götüne girsin güzelin.

"Döndüğünüze göre biraz eğleniriz diyorduk." 

"Ne eğlenmesi?"

"İlk okul tarzı. Zile basıp kaçmalar, milletin saçını çekmeler - başından aşağı su boşaltmalar, bakkaldan cips çalmalar..." fikir hoşuma gittiği için gülümseyip ayağa kalktım. Zaten saat erkendi. Hepimiz ayakkabılarımızı giydikten sonra dışarı çıktık. Bizim siteden biraz uzak olan evler bulduk. Hep beraber bir evin kapısının yanına gittik. Hepimiz ikişer zil belirledikten sonra üçe kadar saydık. Hep beraber üç dedikten sonra aynı anda beş saniye kadar zillere basıp koşmaya başladık. Biz koşarken bazıları da balkona çıkıp kimmiş diye bakıyordu. Sonunda uzaklaşabildiğimizde derin nefesler aldım. Hem koşmak hemde gülmek zor bir iş.. Az önce yaptıklarımızı iki kere daha yaptıktan sonra saç çekmeye yöneldik. Sahile çıkıp sessizce ayrı ayrı yürümeye başladık. İlk saç çeken Kuzey olmuştu. Hiç şaşırmadım. Kız arkasını döndüğünde beni bir gülme tuttu. Çünkü saçını çektiği bir kız değil adamdı. Kuzey adama şaşkın şaşkın bakarken birden koşmaya başladı. Adamda peşinden koşturmaya başladığında yere oturdum. Gülmekten nefes alamıyordum artık. Mal gibi sahilin ortasında oturmuş gülüyorum.. Su yanıma gelip beni kaldırdıktan sonra biz banklardan birine oturduk. Herkes tek tek saç çekip üstüne de dayak yedikten sonra sıra sulu şakaya gelmişti. Sahilden ayrılıp Çarşı'ya gittik. Bakkalın birinden şişe şişe sular aldıktan sonra kurbanlarımızı belirlemeye başladık. Ben sarışın bir kızı seçmiştim. Herkes belirledikten sonra seçtiklerimizin arkalarından yürümeye başladık. Tunç en önde olanımızdı ve bize ne zaman dökmemiz gerektiğini söyleyecekti. Ellerinden birini arkasına atıp parmaklarıyla üçe kadar saydı. Üçüncü parmağını kaldırdığında hepimiz aynı anda suları önümüzdekilerin üstüne boşaltıp kaçmaya başladık. Tabanları yağlamış iskeleye doğru koşuyorduk. Yolun önüne geldiğimizde hepimiz durup arkamıza baktık. Kovalayan olmadığından olduğumuz yerde durup gülmeye başladık. Ve sıra planladığımız son şakaya gelmişti. İkişer ikişer ayrılıp birbirine yakın üç bakkal bulduk. Su-Berke, Ben-Tunç ve Kuzey-Güney-Mete eşleşmişti. Yedi kişi olduğumuz için bir grup üç kişilik olmak zorunda kalıyordu. Bakkallara girip yavaş yavaş etrafı dolaşmaya başladık. Gruplardan birer kişilerin whatsappı açıktı. Bizim gruptan konuşuyorlardı. Tunç beni dürtüp

"Üçe kadar sayacağım." dedi. Kafamı salladım. Üçe geldiğinde cipslerden birini kapıp koşmaya başladım. Hepimiz bakkallardan çıktıktan sonra toplanıp koşmaya devam ettik. Esnaflar bize bunları yedirtmeyeceği için inatla kovalıyorlardı. Ama adamlar yaşlı olduğu için bizden önce yorulmuş ve bırakmışlardı. O üç bakkal haricinde bir bakkaldan 2 litrelik bir kola ve 14 plastik bardak alıp çıktık. Tekrar sahile dönüp çimlere kurulduk. Kolalarımızı döküp cipslerimizi açtıktan sonra afiyetle yemeye başladık. Cipsler ve kola bittiğinde biraz daa oturup sohbet ettikten sonra ayağa kalktık. Eve girdiğimizde yüzümde bir sırıtma vardı. Gerçekten çok eğlenmiştim. Bugün çok koştuğumuz için terlediğimden dolayı duşa girip yıkandım. Duştan çıkıp giyindikten sonra aşağı indim. Koltuklardan birine suratımdaki kocaman sırıtmayla oturdum. Tunç kolunu omzuma atıp saçlarımı öptü. 

"Eğlendin galiba?"

"Ev-vet." 

"Erkekler seni izlerken ben eğlenmiyordum ama."

"Tunç mal mısın yoksa bana mı öyle geliyor? Banane o erkeklerden ayol?" -ayol-...

"Ne demek banane? Onlar senin bacaklarına bakarken iyiydi. Bende tişörtümü çıkartıp gezeyim istersen?"

"Gezme. O ayrı bu ayrı. Şort farklı tişört farklı gerizekalı." (Bunları yazarken böyle ellerim hızlandı, daha sert basmaya başladım falan. Gece mi kavga ediyor ben mi anlamadım..)

"Hiç farkı yok hanımefendi."

"İyi o zaman sen şort giy ben tişörtümü çıkarayım. Nasıl fikir?"

"Kızım sen beni deli mi edeceksin? Kızlar tişört çıkarır mı lan?! Dur sen dur." beni koltuktan kaldırıp omzuna aldı.

"Ne yapıyorsun Allah'ın manyağı?!"

"Bekle sen bekle!" benimle beraber ayakkabılarını giyip dışarı çıktı. Bir on beş dakika yürükten sonra beni indirdi. Öküz gücü var mübarek. Kafam arada poposuna çarptığı için biraz sarsılmıştı. Kafamı sallayıp etrafıma bakındım. Bir ormana getirmişti beni. 

"Gel." kolumdan tutup kendine yaklaştırdıktan sonra ağaca yaslanıp yere oturdu. Benide bacaklarım iki yanından sarkacak şekilde kucağına oturttu.

"Sen neden benimle inatlaşıyorsun esmerim?"

"İnatlaşırım tabi. Şort giyerim ben. Etek giyerim. İstersem donla çıkarım! Karışamazsın. Sevgilim ya da abim değilsin."

*Tunç'un Ağzından*

Sevgilisi olmadığıma mı üzülsem abisi olmadığıma mı sevinsem bilemedim.

"Beni seviyor musun?"

"Herhalde seviyorum Tunç. Sekiz senelik arkadaşımsın."

"Hayır yani... Beni seviyor musun?"

"Oğlum seviyorum dedim ya."

"Of be Gece bana aşık mısın?!" bir anda irkilip yüzüme bakmaya başladı. Kollarımı beline dolayıp iyice yaklaştım.

"Ben sana aşığım biliyor musun? Deli gibi. Sırılsıklam. Yıllardır aşığım sana." yüzüme bakarken bir anda kaşları çatıldı. Kaşlarını çattığı için bende kendi kaşlarımı çattım.

"Ne oldu?" elini kalbimin üstüne yerleştirdi. Bir süre bana baktıktan sonra yaklaşmaya başladı. Ne yapmaya çalıştığını anlayamamıştım ama sanırım beni öpecekti. Beni öpeceği gerçeğini düşününce kalbim hızlanmaya başladı. Her milimetrede kalbim daha hızlı atıyordu. Aramızda üç santim kadar bir boşluk kaldığında diğer eliyle benim elimi tutup kendi kalbine götürdü. Onun kalbide benimki kadar hızlı atıyordu. Gözlerime baktığında aramızdaki boşluğu kapatıp onu öpmeye başladım. Kalbindeki elimi çekip iki elimide beline yerleştirip Gece'yi iyice kendime çektim. Sonunda dudaklarından ayrıldığımda alnımı alnına dayayıp derin nefesler almaya başladım. Alınlarımızı ayırıp kafamı iki yana sallamaya başladım.

"Seni seviyoru, seni seviyorum, seni çok seviyorum.." gülüp ellerini yanaklarıma koyup hareketimi kesti.

"Bende seni seviyorum." kollarını boynuma sardıktan sonra kafasını da aynı yere gömdü. Belindeki ellerimi sıkılaştırıp bende kafamı onun boynuna gömdüm. Kokusunu içime çekip küçük küçük öpücükler kondurdum boynuna. Sanırım sevdiğim kıza kavuşmuştum.

YAZ ÖPÜCÜĞÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin