fuckmates | styles

By garygoodspeeds

100K 4.9K 12.2K

"İnsan arzularını sever, arzuladıklarını değil." More

asshole
i hate the beach
i need you, i don't need you
intoxicated
dazed and confused
canyon moon
shitty feelings
unclear emotions
problems and measures
fuck off
jealous
gloom
wild
unwell
welcoming party
broken
bad liar
love birds
how to disappear
sorry
dinner with new family
she before me
always you
happiness and sadness
falling all in you
to be a family

anger

3K 215 795
By garygoodspeeds

Zili çalıp beklemeye başladım. Aurora açtığında direkt içeri geçtim ve lavaboya gidip yüzümü yıkadım. O kadar sinirliydim ki burnumdan ve kulaklarımdan alev çıkacakmış gibi hissediyordum.

"June, noldu?" Yüzümü kuruttuktan sonra Aurora'ya döndüm. "Biraz sinirim geçsin, anlatacağım." Beraber salona geçtik. Rue da buradaydı.

"Gün geçmiyor ki olaysız bir günümüz olsun." Derin bir nefes verdikten sonra anlatmaya başladım.

"Yolda gelirken Harry'yi Mia ile gördüm. Kesinlikle buna lafım yok ancak bana haber vermedi bile! Sanki ben Mia ile buluşmasına bir şey diyeceğim ya. Gizli saklı yapınca daha mı iyi oldu yani?" dedim.

"Bir de gelmiş beni görünce sarılıyor. Hayır da, sen kime gösteriş yapıyorsun amına koyayım?" Kafamı koltuğa yasladım ve ofladım. "Belki de aşırı tepki göstereceğini düşünüp söylememiş olabilir. Sonuçta daha dün dalaştınız." dedi Rue.

"Bence de, belki sen biraz daha sakinleşince söyleyecektir. Ya da anlık gelişen bir şey olduğu için de haber vermemiş olabilir. Hemen canlı bomba moduna geçme." İçim rahatlamıyordu. Bunlar mantıklı sebepler değildi. Beni tanıyordu amına koyayım.

Eğer olay çıkaracağımı düşündüyse diyecek bir şeyim yoktu. Mia ile konuştuğu için olay çıkartacak biri değildim. Bunca senelik arkadaşıydı sonuçta. Aramızdaki olayın onlara yansımasını tabii ki istemezdim.

Her ne kadar Mia'dan artık haz etmesem de onun Harry'nin hayatında bir yeri vardı. Zaten bunu hiçbir sikim söylemeden soluğu Mia'nın yanında almasından anlayabilirdiniz.

"Bu hareketi beni çok kırdı." dedim sadece. "Ne kadar üzülmüş olabileceğini tahmin edebiliyorum June ama Harry ile konuşmadan fevri bir harekette bulunma lütfen." Omuz silktim. "Onu görmek istemiyorum, bir bok da sormayacağım. İsterse kendisi gelip anlatır."

Aurora gelip kolunu omzuma attı. "Sen bilirsin. O piçe sürekli tolerans göstermek zorunda değilsin. Azıcık sürünsün." Rue da Aurora'ya katıldı. "Bence de."

"Teşekkür ederim. Cilt bakımı günümüzü mahvettim." Üçümüz aynı anda güldük. "Mahvolmuş sayılmaz. Eğer sinirin geçtiyse hala yapabiliriz." Başımla onayladığımda kalktık ve saatlerce birbirimizle uğraştık. Rue hızını alamayıp ikimize de makyaj yaptığında kesinlikle dışarı çıkmamız gerektiğini söylemişti.

Keyfim olmadığını söylerek reddetmek zorunda kaldım. "Cidden hiç dışarı çıkasım yok."

Aurora koşarak gitti ve elinde üç shot bardağı ve bir şişe tekila ile geldi. "Ailem beni öldürecek." dedikten sonra aptal aptal güldü ve bardakları masaya koyup doldurdu.

"Ciddi olamazsın! Saat daha çok erken."

"Rue, aşk acısı çeken bir arkadaşımız var. Saygılı ve sarhoş ol lütfen." İlk bardağı ben aldım ve fondipledim. İlk başta ağzıma gelen acı tattan dolayı boğazım yansa da bir süre sonra alıştım.

Rue bardağı eline aldı. "Tekiladan nefret ediyorum." dedikten sonra kafasına dikti. Aurora da ilk bardağını içtikten sonra gerisi daha kolay gelmişti. Rue ikimizden önce sarhoş olup Zayn'i aramış ve mal mal şeyler söylemişti. Zayn neredeyse buraya gelecekti ki gelmemesi için ikna etmiştik. Bir süre sonra gülmekten karnım ağrımış bir halde yere uzanmıştım.

"Siktir ya, Zayn muhtemelen şu an aptalın tekiyle çıktığını düşünüyordur."

"Böyle düşündüğüne eminim." İkisi de oturmuş kendi hallerine gülerken telefonumu elime aldım. Mesaj atmıştı.

harry: nerdesin

harry: eve gitmişsin ama evde yoksun

harry: june

harry: aramalarıma cevap verir misin

Hiçbir mesajına cevap vermeden telefonumu kilitleyip kenara koydum. Siktirsin gitsin.

Aurora şarkı açıp dans etmeye başladığında ona ayak uydurmuştuk. Ta ki Rue bütün midesini boşaltana kadar. Bir daha kesinlikle Rue ile içmeyecektim. Çekilecek çile değildi amına koyayım.

Saat yediye yaklaştığında gitmek için ayaklandık çünkü saat sekiz gibi Aurora'nın ailesi gelecekti. Onları bu halde karşılamak istemezdim açıkçası.

"Onu götürebileceğinden emin misin? Yardım edebilirim." Başımı salladım. "Evet, kendine geldi gibi zaten."

Rue ile beraber evden çıktık. "Tanrım. Keşke sana içirmeseydik." Ağırlığını tam olarak bana vermiyordu. "Ben de tam olarak böyle düşünüyorum." Hava kararmak üzereydi. Yaklaşık yirmi dakika sonra Rue'nun evinin önündeydik. "İçeri gelmek ister misin?"

"Eve gitsem iyi olacak. Sen de annenlere görünmeden odana çık. Alkolik olduğunu düşünecekler." Vedalaştıktan sonra kendi evime yürümeye başladım. Bisikletim Aurora'nın evinin bahçesinde kalmıştı ve oraya tekrar yürüyemezdim. Ayrıca bu halde bisiklet sürersem muhtemelen bir çöp konteynırına girerdim.

Her ne kadar düşünmemeye çalışsam da Harry'yi düşünüyordum. Acaba ne yapıyordu? O da benim hakkımda mı düşünüyordu yoksa gizlice gitmeyi tercih ettiği Mia'sının yanında mıydı?

Birden ağlama isteğiyle dolsam da bu isteği geri yolladım çünkü onun için bir damla daha gözyaşı dökersem kendimi dövecektim. Ya da en iyi ihtimalle onu döverdim. İkinci fikir daha cazip geliyordu.

Eğer yüzünü görmek istersem döverdim. Ama istemiyorum. Belki de çok abartmamam gerekiyordu. Belki de bana neden söylemediğini sakince sorup onu dinlemem gerekiyordu. Şöyle bir şey vardı ki onu dinlemekten bıkmıştım.

Artık bir ilişkimiz vardı ve buna uygun davranmazsa yürütemezdik. Evet, onu seviyordum ama sevgim bizi bir yere kadar taşırdı. Ondan sonrası için çabalamamız lazımdı.

Sokağın ortasına kusmamak adına direndiğim dakikalarda onu bana doğru gelirken gördüm. Yolumu değiştirmek için çok mu geçti? Ayrıca burada olduğumu nereden biliyordu? Aurora mı söylemişti acaba?

Yanıma yaklaşır yaklaşmaz konuşmaya başladı. "Neden telefonlarımı açmıyorsun amına koyayım? Sabahtan beri sana ulaşmaya çalıştığımın farkında mısın?" Bir şey söylemedim. Konuşmaya başlarsam kusacak gibiydim. "June, ne olduğunu söyler misin?" Sesi az öncekine göre daha yumuşak çıkmıştı.

Bir şey söylemeyeceğimi fark edince kolumdan tutup çekiştirmeye başladı. Çok hızlı yürüyordu ve midemi biraz daha bu şekilde hareketlendirirse yemin ederim ki üzerine kusacaktım.

"Harry." diye sızlandım. "Yavaşla." Tek başıma olsam yirmi dakikada yürüyeceğim yolu onun yüzünden neredeyse on dakikada gelmiştim. Sızlandığımı duyunca yavaşladı neyse ki.

Evime geldiğimizde çantamdan anahtarımı çıkardım ve kapıyı açtım. Beraber içeri geçtik. Koltuğa oturup bacaklarımı kendime çektim. Dünkü gibi oturmak yerine ayakta durmayı tercih etti.

"Ne olduğunu anlatır mısın artık?" Başımı olumsuz anlamda salladım. Onunla konuşmak istemiyordum. "June, sabahtan beri telefonumu açmıyorsun üstelik sarhoşsun. Eğer nedenini söylersen mantıklı bir açıklama getirebilirim değil mi?"

Sanki sebebini bilmiyor.

"Neden Mia'nın yanına gittiğini söylemedin?" diye sordum. "Sabahtan beri bunun için mi böylesin?" Yanıma doğru yaklaştığında ayağa kalktım. "Gördüm ikinizi. Ne yani, sürekli böyle mi olacak? Akşam beni avutup sabah kalkınca Mia'nın yanına mı koşacaksın benden gizleyerek?"

"Senden bir şey gizlemedim." Elimle göğsünden ittim. "Yalan söyleme!" Bağırmamla beraber midem bulandığında koşarak banyoya gittim ve arkamdan kapıyı kilitledim. Midemi klozete boşalttıktan sonra dişlerimi fırçaladım. "June, beni dinler misin?" dedi Harry kapının arkasından.

Zaten sürekli onu dinliyordum. Her seferinde dinliyordum ve her seferinde aynı şey oluyordu.

Banyodan çıkmak yerine suyu açtım ve kıyafetlerimi çıkardım. "Sonsuza kadar orada kalamazsın." dedikten sonra kapıdan uzaklaşan adım seslerini duydum.

Sıcak bir duşun ardından bornozumu giydim ve banyodan çıktım. Acaba gitmiş miydi?

Salona baktığımda orada olduğunu gördüm. Üstelik yanında da bir tepsi vardı. Üstünde su, sandviç ve ilaç vardı. Yanına gitmek yerine odama çıktım. Üstümü giyinip yatağa uzandım.

Birkaç dakika sonra da o geldi. Elinde tepsiyle. Komodine bıraktı ve yanıma oturdu. "Sabah kalktığımda uyuyordun. Saat yedi gibi Mia ne kadar kötü olduğuyla ilgili bir mesaj atmıştı. O hala arkadaşım olduğu için yanına gitme zorunluluğu hissettim. Sen uyanmadan döneceğimi düşünüyordum. Ama yemin ederim ki dönünce söyleyecektim oraya gittiğimi."

Söyleyip söylemeyeceğini bilemezdim ki.

"Bana mesaj attığında Mia'nın ailesi ile konuşuyordum. Yanlış anlamandan korktuğum için Mia'nın yanındayım yazmadım. Eve gelmeyi bekledim." Cidden eve gelince söyleyecek miydi?

"Sana asla yalan söylemem June. Biliyorum, seni çok kırdım ama bana güvenmeyi deneyebilirsin."

Yine de yaptığı yanlıştı. Evet, belki bana söyleyecekti ama bunu bilemezdim ki. Yine de uzatmak istemedim. "Ne konuştunuz? Benim adıma bir şey söylemedin değil mi?"

"Hayır. Sadece dün o şekilde tepki verdiği için üzgün olduğunu söyledi." Eminim ki üzgün falan değildi. Sırf Harry ile arasını düzeltmek için öyle diyordu.

"Bak, cidden senin için sorun olacaksa onunla başbaşa görüşmem." Mağaradan çıkmamıştım. İstediğiyle görüşebilirdi. Bunun için benden izin alacak değildi. "Mia'nın senin hayatında büyük bir yeri olduğunu biliyorum Harry. Senden böyle bir şeyi tabii ki istemem. Sadece, bilemiyorum işte. Sizi öyle görünce delirdim. Üzgünüm, fazla çıkıştım."

Kendi kafamda o kadar fazla şey kurmuştum ki endişesini yeni yeni fark ediyordum. Bu biraz daha kötü hissetmeme sebep olmuştu. Mia'nın tek bir hareketi yüzünden ona bu şekilde davranmamam gerekirdi.

Yine de tam olarak haksız sayılmazdım. Harry'yi dün kavga ettiğim kızla görmek tabii ki sinirlerimi hoplatacaktı.

"İçinin rahat etmeyeceğini biliyorum." Omuz silktim. "Başa çıkmayı öğreneceğim." Asla öğrenemeyeceğime yemin edebilirdim. Mia Harry'nin hayatında olduğu sürece kim bilir kaç tane soruna yol açacaktı.

Yine de bu konuyu şimdilik rafa kaldırmak istiyordum. Yeterince kendimi paralamıştım zaten. "Yine de eğer sorun olursa söylemekten çekinme." Başımı salladım. Artık uyumak ve olabildiğince geç uyanmak istiyordum.

"Şimdi," Tepsiyi önüme çekti ve devam etti. "Bir şeyler yedikten sonra yatabilirsin." Canım bir şey istemese de itiraz edeceğini bildiğimden dolayı hazırladığı sandviçten birkaç ısırık aldım. Daha fazla yiyemeyeceğimi fark ettiğimde sudan iki yudum alıp tepsiyi kenara koydum. O ise bu süre zarfında beni kendine çekip ıslak saçlarımla oynamıştı.

"İyi miyiz?" diye sordu. Hala biraz sinirli hissetsem de ona güveniyordum. Bu yüzden onayladım.

"Ama bir daha aynı şey olursa-" Sözümü kesti. "Günlerce uyumamış olsan bile uyandıracağım. Dersimi aldım." Gülümsedim ve ona döndüm. "Beni deli ediyorsun." Sırtımı yatakla buluşturup yüzüme doğru eğildi. "İyi anlamda mı yoksa kötü anlamda mı?"

"Kesinlikle kötü anlamda." Göz devirdi. "Eminim ki bazen de iyi anlamdadır. Mesela," Sıfır kol tişörtümün açık bıraktığı omzuma öpücükler kondurdu. "Bunu yaparken veya," Elini tişörtümün içine sokup tenimi okşarken bir yandan da dişleri boynumda gezindi. "Bunları yaparken nasıl kötü anlamda çıldırabilirsin ki?"

Bacaklarımı beline sararak iyice üstüme yerleşmesini sağladım. Muhtemelen birazdan ağırlığıyla tüm vücudum uyuşacaktı ama umrumda değildi.

"Sen tam bir şeytansın." diye söylendim. "Kendine haksızlık etme." Kalçasına vurdum. Karşılık olarak tişörtümün üzerinden göğsümü ısırdı. Neyse ki dişlerini çok bastırmamıştı. Eğer acıtsaydı bu odadan sağlam çıkamazdı.

Bir süre sonra üstümden kalkıp pantolonunu ve tişörtünü çıkarıp yanıma uzandı. Organlarım büyük bir yükten kurtuldu Harry, teşekkürler.

Işığı kapatıp Harry'ye sırnaştım. Vücudumu onunkine yaslarken kollarını belime doladı.

"Kilo vermişsin."

"Olabilir. Ölçmedim." Görmesem de kaşlarını çattığını biliyordum. "Öğün mü atlıyorsun?" Bazen yemek yemeyi unutuyordum o kadar. Bazense canım istemiyordu. Ayrıca eskisi kadar abur cubur da yemiyordum. Kulağa en mantıklı gelen sebep sonuncusuydu.

"Eskisi kadar yemiyorum Harry." Kafamı biraz kaldırıp yüzüne baktım. Az da olsa yeşillerini görebiliyordum. "Bundan sonra eskisi kadar yiyorsun öyleyse."

Yanağımı şişirip başımı salladım. Çenemin altını öptükten sonra kafamı göğsüne çekti ve ben uykuya dalıncaya dek saçlarımı okşadı. 

Gece perdeyi çekmeyi unuttuğum için yüzüme vuran güneş ışıklarıyla gözlerimi kırpıştırarak açtım. Harry tam yanımdaydı. Benim gözüme vuran ışıklar onun tam sırtına vuruyordu ve Tanrı biliyor ya, mükemmel bir tablo gibi gözüküyordu.

Yüzünün yarısı yastığa gömülmüş bir şekilde yatıyordu. Bir kolu yastığın altındayken öbür koluysa beline sarılı olan bacağımın üzerindeydi. Güzelliği karşısında günlerce ağlamak istiyordum. Uyurken öyle masum ve savunmasız duruyordu ki, asla birini kırıp paramparça edebileceğine inanmazdınız.

Mia'nın onu sevmesini ya da Olive'in ona hala hayranlıkla bakmasını anlayabiliyordum. Çünkü o etrafınızdayken başka bir seçeneğiniz kalmıyordu. Ona aşık olmayanlar henüz onu sevmenin tadını alamamıştı. Eğer alsalardı, bir daha bırakamayacaklarına dair bahse girerdim.

Bir gün beni darmadağın edeceğini bilsem de yine ona aynı şekilde yaklaşmaya devam ederdim. Çünkü ben onu sevmenin tadını bir kere almıştım. Şimdi de onun tarafından sevilmenin tadını alıyordum.

Sikeyim, ben cidden aşığım. Tüm iliklerime kadar ona aşığım. Beni sevip sevmemesi umrumda değil. Onu sevmeme izin vermesi yeterli.

Kaç dakika onu seyrettim, bilmiyorum. Ancak o gözlerini açtığı zaman hala ona bakmaktaydım. Gözlerini tam olarak açtığındaysa gözlerime bakarak gülümsedi.

"Ne düşünüyorsun?"

"Sana ne kadar fazla aşık olduğumu." Gülümsemesi genişledi. Beni bacağımdan tutarak kendine çekti. Artık karnının üstünde oturuyordum.

"Yaa? Öyle mi?" Dişlerimi ortaya çıkarıncaya dek sırıttım ve başımı salladım.

"Çok güzelsin." Sen daha çok Harry, sen daha çok.

Ona doğru eğilip elmacık kemiklerine ve çenesine birkaç tane öpücük bıraktım. Bir elini belimden indirip boynuma sardı ve dudaklarımı kendi dudaklarına hizalayıp bana ateşli bir öpüşme sundu.

Dudaklarımızı ayırınca sızlandım. "İşemem lazım." Omuz silktim. "Sonra işersin. Acelesi mi var? Tuvalet kaçmıyor." Boynuna birkaç öpücük bırakırken beni karnından indirdi.

"Söz veriyorum işedikten sonra beni istediğin kadar öpebilirsin." Koluna ufak bir yumruk attım. 

"Üç dakikan var." Ayağa kalkıp gidecekken bana doğru eğildi ve dudağıma uzun bir öpücük bıraktı. "Artık dört." Gülümseyerek odadan çıkışını izledim. O çıktıktan yarım dakika sonra telefonu çaldı.

Sevgilimin telefonuna bakmamda bir sakınca var mı? Bence hayır.

Telefonu elime aldım. Mia arıyordu. İğrenç sürtük.

Dün yaptığı şeyin kayıtsız kalmaması adına telefonu açıp kulağıma götürdüm.

"Harry?" Üzgünüm ama elimizde June var.

"Ne var?" Sesimi duyunca yüzünün aldığı şekli görmek isterdim.

"Harry nerede? Ona ver telefonu."

"Üzgünüm ama müsait değil. Bana güzel ve uzun bir gece verdikten sonra biraz yoruldu. İzin verirsen sevgilimle duş alacağız. Görüşürüz." Telefonu kapattım ve geri yerine koydum.

Yaptığımın çocukça olması umrumda değildi. Yapmaması gereken bir şeyi yaptığı sürece canını yakacaktım.

Harry istediği müddetçe bana aitti ve bana ait olana sonuna dek sahip çıkacaktım.

ekin artik uzulmesin diye aralarini duzelttim iste boyle de koca yurekliyim
👁👄👁 ama cok alismayin, biliyorsunuz bunlari mutlu gormeye dayanamiyorum...

bu arada sahalara biri daha katilacak... neyse spoi vermeyelim🤧

sınır 80+ oy

Continue Reading

You'll Also Like

393K 36.1K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
124K 21.9K 17
oğlum sadece en sevdiği oyuncakları kırıyor. ben onun yok ettiği kumdan kalelerin kralıyım omegaverse, etl texting
62.6K 3.2K 42
Komşunuz Barış Alper Yılmaz olursa ne mi olur?
156K 16.5K 53
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...