Islah Odası

By Barizmiyiz

22.5K 3.1K 1.6K

''Ben Doktor Ceyda Ayman. Gereken dozda delirtici hap etkisini göstermeye başladı. Her akşam düzenli olarak i... More

Geçmişinle Terbiye Olacaksın
Kahpe dölün soyu!!
Buradan Çıkış Yok!
Gizemli KAPI
Damga Vurucu
Küçük Kaçak 1
Küçük Kaçak 2
Tutsak
Denetim Günü
Rus Ruleti
Açık Artırma
Uçurum
Bodrum Katı
Bodrum Katı 2
Yangın
Beklenmeyen Misafir
Terazi
Düğün

Küçük Kaçak 3

858 165 75
By Barizmiyiz

HATIRLATMA

"Toprak kendine gel iyi misin?"

Gözlerimi yavaşça aralamaya çalıştım. Nerede olduğuma anlam verememiştim.

"Toprak beni duyuyorsun değil mi?"

Kafamı zorda olsa aşağı yukarı salladım evet dermişçesine.

"Şükürler olsun. Beni çok korkuttun."

Etrafa anlamsız bakışlar atmaya devam ederken üzerimde yanlızcaçamaşırlarımla olduğumu farkettim. Zor bela ağzımı araladım.

"Neler oluyor?"

"Hatırlamıyor musun? Morga bırakıp gitmiştim seni. Biraz geç kalınca fazla üşümüşsün. Bilincini kaybettiğin için kaynar su tuttum üzerine. Özür dilerim ama iyisin çok şükür."

"N..nasıl yani? Neredeyiz biz?"

"Toprak saçmalama. Nerede olabiliriz? Betonhanenin içindeyiz."

"Ne?!"

🕗🕣🕘

Gördüğüm rüyanın etkisinden hala çıkamadığım için kendimi özgür hissediyordum. Ama öyle değildi... Biz hala bu kan kokulu binanın içinde hapistik ve kaçaktık. Kim bilir yakalandığımızda ne tür işkencelere katlanmak zorunda kalacaktık.

Dakikalardır üzerime tutulan sıcak su bedenimi kendine getirdi. Ercem'e iyiyim dermişçesine kafamı salladım ve üzerime kıyafetlerimi geçirdim.

"Toprak emin misin iyi olduğundan?"
"İyiyim."
Gözlerine tedirgince bakarak devam ettim.
"Şimdi ne yapacağız?"

Bulunduğumuz yer Betonhane'nin ortak kullanılan tuvaletiydi. İçerisinde fazlasıyla kirli küvetlerde vardı ve Ercem onlardan birinde beni kendime getirdi.
Elini çenesinde gezdirirken ağzını araladı.
"Madem böyle bir aptallığa kalkıştık o zaman hakkını verip buradan kaçmalıyız."
"Nasıl yapacağız nasıl?! Kafayı yiyeceğim. Burada ölmek istemiyorum Ercem."

Olduğum yerde bir sağa bir sola giderken dikkatimi çeken şeyle konuşmaya devam ettim.
"Koridordaki sesler ne?"
Kafasını kapıya çevirip hafif sırıtırken,
"Delileri biraz delirtmiş olabilirim."
Tekrar bana döndü ve anlamamış bakışlarıma maruz kaldı.
"Nasıl yaptın?"
"Çok zor olmadı. Kargaşa yaratmasaydım seni morgdan çıkaramazdım."

Fazlasıyla bulanık aynalardan birine yaklaşıp kendisine baktı ve yüzüne biraz su tuttu. Çenesinden akan damlalar eşliğinde kapkara betona aldırmadan yere oturup bakışlarını bana çevirdi.

"Buradan çıkmamız için anahtarlığı ele geçirmemiz lazım."

Bir kaç adımda yanına yanaşıp bende kendimi betona bıraktım.
"İyi de nasıl? Buradan bir çok kez kaçmaya çalıştığını söylüyorsun Ercem. Hiç mi eline geçiremedin o anahtarları?"
"Başarmıştım."
Bakışlarını benden ayırdı ve kafasını duvara yaslayıp devam etti.
"O anahtarları ele geçirmiştim ama kapıdan çıkamamıştım."
"N..neden?"
"Çakır'dan kaçmak çok zordur Toprak. Beni yakaladı ve nefes aldığı sürece buradan çıkamayacağımı çok sert bir dille anlattı."

Gözyaşları yavaştan harekete geçmişti bile.

"B..ben çok denedim Toprak. Kaçmayı da ölmeyide... İkisinede izin vermediler."

Titrek sesimle cevap verdim.

"Ama bu sefer olacak Ercem. Buradan çıkmaktan başka çaremiz yok."

Ayağa kalktı ve ellerini kafasında birleştirdi. Bir şeyler düşündüğü çok belliydi.
"Fazla zamanımız yok. Delileri dağıtmaları an meselesi."

Bir kaç saniye süren sessizliği yine Ercem bozmuştu.

"Yok ya direk gidip boğazlarına yapışıp alalım anahtarları."
"Saçmalama Ercem."

Mantıklı düşünemediği her halinden belliydi. Sonumuz geliyordu sanırım. Bende olduğum yerden kalkıp ağzımı tekrar araladım.
"Bir şekilde odasına gidip çıkmasını beklesek. Belki fırsat geçer elimize alırız anahtarı."
Olumsuzca etrafta sebepsiz turlar atıyordu.

Yine aklına bir fikir gelmişçesine bana yöneldi.
"Ben kendimi ele vereyim. Sende o sırada anahtarları odadan alıp kaçarsın. İkimiz birden çıkamayız Toprak."
Gözlerimi devirip üstüne ekledim.
"Ya saçmalama Ercem. Böyle birşey olmayacak. Anca beraber kanca beraber. Sensiz buradan çıkmayacağım."
"O zaman ne yapacağız Toprak her türlü yakalanırız."

Bulunduğumuz ortak alan tuvaletinde ikimizden başka kimse yoktu ve ortam çok gergindi. Çok geçmeden içeriye birinin gireceğini farkeden Ercem kolumdan hızla tutup beni kabinlerden birine soktu.
Sessiz olmamı istermişçesine ellerini ağzıma bastırdı.


Korkudan kalbim yerinden çıkacak gibiydi. İçeriye giren kişi kendi kendine söylenmeye başlamıştı.

"Bıktım sizinle uğraşmaktan pis deliler! Hepinizin canı cehenneme!"

Bu ellerime çekiçle acımasızca vuran kızıl saçlı kadının sesiydi.
İçimde harekete geçen sinir hücrelerime hakim olmaya çalışıyordum. Çok geçmeden içeriye hızla bir kişi daha girdi ve yardım etmesi için kadına tedirgin sesiyle bir şeyler söyledi.
Sanırım deliler iyice birbirine girmişti.
İkiside hızla ortak kullanım alanından çıkıp gitti.
Tek kaldığımıza emin olduktan sonra ağır adımlarla girdiğimiz kabinden çıktık. Gözlerime takılan şey ağzımın açılmasına sebep olurken kafamı Ercem'e çevirdim. Oda aynı noktaya bakıyordu ve en az benim kadar şaşkındı.

"Gözlerim yanlış mı görüyor yoksa önümüzdeki lavabonun üzerinde buradan çıkış biletimiz mi duruyor?

Tekrar olduğum yerde bakışlarımı lavabonun  üzerindeki şeye yönelttim.

"Sen ciddi misin ya?"

Nasıl oldu bilmiyorum ama aceleyle çıkıp giden acımasız kadın anahtarları tamda burada unutmuştu.

Ercem yüzünde beliren gülümsemeyle anahtarları eline aldı.

"Bu kadar kolay olacağı aklımın ucundan bile geçmezdi."

Vakit kaybetmeden bileğimi kavradı ve birlikte kapıya yöneldik. Koridora çıktığımızda etrafta adım atacak yer yoktu. Bütün deliler birbirine girmişti. Olduğumuz yerde olan bitene göz gezdirdik. Sağa bakıyoruz bir tane deli diğer delinin kulağını koparırcasına ısırıyor. Sola bakıyoruz başka bir deli diğerini boğazlıyor. Her taraf kan gölü olmuş. Ercemle bakışlarımızı tekrar birleştirdiğimiz sırada ana hoparlörden duyulan ses dikkatimizi dağıttı.

"Binada bulunan bütün görevliler üst kata çıksın. Bir an önce şu kargaşaya son verin."


Bu o kadındı. Fazla zamanımız yoktu ve buradan çıkmamıza çok az kalmıştı.

"Hadi Toprak derhal bu kan kokulu yerden çıkmamız lazım."

Delileri ittire ittire olabildiğince hızlı hareket ederek merdivenlere yöneldik. Sanırım henüz anahtarlarının yokluğunu farketmemişti. Görevliler buraya gelmeden alt kata inmemiz gerekiyordu. Ercem'in tişörtünü sıkıca tutuyordum çünkü bırakırsam bu kalabalıkta birbirimizi kaybederiz.
Yalnızca üst katta kargaşa çıktığı için merdivenlerden indikçe deliler azalmaya başlamıştı.


Karşımıza o canilerden biri çıkarsa diye içten içe kendimi yiyip durdum. Çakır ve Bıçak dedikleri o adamın nerde olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Ortalıkta gözükmüyorlardı.

Tüm görevliler delilerle uğraştığı için kapılarda kimse yoktu. Kolayca binadan dışarı attık kendimizi. Binanın uzunca bahçesine çıktıktan sonra hızımızı kesmeden devasa Demir kapıya koştuk. Ercem elini cebine attığında yüzü gerilmeye başladı. Cebinin boş olduğuna emin olduktan sonra hızla diğer ceplerine baktı.

"Toprak!"

Tedirgin çıkan sesiyle ceplerine defalarca bakmaya devam etti.

"Ercem neler oluyor? Anahtarlar nerede?!"

Büyüyen göz bebeklerini bana çevirdi.
"Toprak anahtarlar yok. Düşürmüşüm."
"Şaka dimi Ercem nasıl olur?!"

Süzülen yaşlarımı üstümdeki hırkanın koluyla silmeye çalışıyordum.

Olduğu yerde donup kalan Ercem saçlarını çekiştirirken etrafında dönmeye başladı.

Ellerimi kavradı ve gözlerimin içine baktı.

"Sen burada bekle Toprak. Ben anahtarı bulup geleceğim sakın bir yere ayrılma!"

Konuşmama fırsat vermeden koşar adım binaya girdi.

Bir elim başımda dakikalardır demir kapının önünde ileri geri yapıp durdum. Öyle tedirgindim ki dudaklarımı yemekten yara etmiştim. Dayanamayıp bende kendimi binanın içine attım. Merdivenleri hızla çıkıp en üst kata ulaştım. Görevliler hala delileri zapt etmeye çalışıyorlardı. Üstümdeki hırkanın şapkasıyla yüzümü gizlemeye çalışırken insanlara çarpa çarpa Ercem'i aramaya başladım.

Koridor oldukça uzun olduğu için onu bulmak hiç kolay olmayacak. Geldiğimiz yerleri geri döndüm resmen o kadar korkunç bir his vardı ki içimde. Bu tarif edilemez bir şey. Bulunduğumuz cehennemden tam kurtulacakken işlerin yolunda gitmemesi ve daha fazla zamanımızın kalmaması da cabası...

ERCEM

Nasıl böyle bir aptallık yapabildim aklım almıyor. Özgürlüğe bu kadar yaklaşmışken nasıl ya nasıl?!
Hemen şu anahtarları bulmam lazımdı. Toprağı bir yere ayrılmaması konusunda uyarıp geldiğim yolları geri dönmek zorunda kaldım. Delilerin bir kısmını zapt etmişler, Allah'tan kargaşa hala devam ediyordu yoksa bu sefer sonumuz gelmişti.

Üst kata vardığım gibi dizlerimi betona verip her tarafta anahtarları aramaya başladım. Kafama yediğim tekme darbelerine aldırış etmeden korkuyla yerde sürünmeye devam ettim. O anahtarları bulmam gerekiyordu.
Bir süre dizlerimin üstünde yürüdükten sonra kafam bir çift bacağa çarpmıştı.
Olduğum yerde duraksadım ve kafamı yavaşça kaldırıp bana bakan sinirli gözlerle buluştum.

Bu Çakırdı...

Olduğu yerde dizlerinin üstüne çöktü ve bana yaklaştı.

"Bunları mı arıyorsun?"

Sağ elini kaldırıp hunharca aradığım anahtarlığı gözümün önünde sallamaya başladı. Ardından ani hareketle boğazımı sıkmaya başlarken kulağıma tısladı.

"Kız nerede?!"

Sesimi çıkarmadan mağlubiyetimi kabullenmekle yetindim. Boğazımı daha sıkı bastırmaya başlarken tekrar konuştu.

"Sana kız nerede dedim?!"

Beklemediğim bir anda kulaklarıma ilişen o tanıdık ses beni oldukça şaşırtmıştı.

"BURDAYIM ÇAKIR KARADAĞ!"

Elindeki demir sopayı var gücüyle kafasına ve vücuduna defalarca vurdu. Acıdan kıvranıp yere düşen Çakır"ın elindeki anahtarları hızla aldı ve üstüne ekledi.

"Bunlar bize lazım!"

Kafasına yediği darbeler yüzünden ağzından iki kelime zor çıkmıştı.

"Sen bittin!"

Güçsüz düştüğü için bizde fırsattan istifade delilerin ve onlarla uğraşan görevlilerin arasından koşarak koridoru bitirdik ve merdivenlerden indik. En sonunda tekrar bahçedeki devasa demir kapının önüne vardık.
Toprak vakit kaybetmeden büyük olan anahtarı kapıya geçirdi ve zor bela çevirip açtı.

Artık özgürdük. Bu sefer bizi hiç kimse tutamazdı. Toprağın elini tutup daha hızlı koşmasına yardımcı oldum. Yüzümüzde ki gülümseme o kadar büyüktü ki tarif edilemez. Devasa ağaçların olduğu ormanda koşar adım ilerlerken Toprağa döndüm.

"Sen nasıl bir şeysin ya? Resmen hayatımızı kurtardın."

Aramızda mutluluk tufanları devam ederken bana cevap verdi.

"Kurtulduk Ercem. Kurtulduk."

TOPRAK

Uzun bir süredir ucu bucağı gözükmeyen ormanda koşup durduk. En sonunda araba yoluna çıktık ve çaresizce araba geçmesini bekledik. Tam ümidimi kaybetmek üzereyken gözüme çarpan far ışığıyla olduğum yerden heyecanla ayağa kalktım.

"Ercem araba geliyor. Durdurmamız lazım."

Önüne atlayıp durması için el sallamaya ve zıplamaya başladık. Fakat araba duracak gibi olmadığı için kenara çekilmek zorunda kaldık. Böyle giderse bizi bulacaklardı ve bu sefer öncekilerin bin mislini yaşatırlardı.

Araba gelmesini beklerken bir yandanda ilerliyorduk. Dakikalardır yürüdükten sonra tekrar bir çift farın bize yaklaştığını farkettik.

Ercem'le birlikte hunharca arabayı durdurmaya çalıştık. Biraz daha insaflı çıkan sürücü arabayı yavaşlattı ve camını indirdi.

"Lütfen bize yardım edin yalvarırım. Peşimizde birileri var ne olur!"

"Atlayın."

"Ç..çok teşekkür ederiz."

İkiletmeden bizi arabasına alan adama ikimizde fazlasıyla minnettardık.

Öyle ıssız bir yerde inşa edilmiş ki bu hastane, arabayla bile baya yol gittik ve gitmeye de devam ediyorduk. Hafiften bozmaya başlayan hava yerini fırtınaya bırakmıştı. Damlalar süzülen camdan dışarıya bakıp derinlere daldım. Şimdi ne yapacaktım? Nereye gidecektim? Eve asla gidemezdim çünkü üvey annem onların ablasıydı.

Düşüncelerimle zıtlaşırken arabanın aniden fren yapmasıyla hızla ön koltuğa çarptım kafamı. Neler olduğunu anlamak için, Ercem adama yaklaştı ve ağzını araladı.

"Her şey yolunda mı?"
Sorusuna karşılık hemen cevap verdi.
"Sanırım arabada ufak bir arıza oluştu. Ben bir bakayım."

Kapıyı açıp yağmurlar eşliğinde dışarı çıkan adam arabanın ön kapağını kaldırdı ve bir şeylerle uğraşmaya başladı.

Ercem'e dönüp tedirgin olduğumu fazlasıyla belli eden bakışlarımla konuşmaya başladım.

"İnşallah önemli bir şey değildir."
Tek hamlede saçlarımı ovalayıp,
"Ben de inip bir bakayım."

Yanımdan uzaklaşan Ercem adama yardım etmek adına ona yanaştı. Benim elimden ise onları izlemekten başka bir şey gelmiyordu.
Çok geçmeden camımın önüne geldi ve kapımı açtı.

"Araba arıza yapmış Toprak. Biraz ileride küçük bir evi varmış. Fırtına geçene kadar orada bekleyeceğiz."

İçim sıkılmaya başlarken olduğum yerden dışarı çıktım ve Ercem'in peşinden ilerledim. Neden bilmiyorum ama kaygılarım vardı. Sanırım henüz bu ormandan çıkamadık diye korkuyordum.

Adamın yön göstermeleriyle kızgın yağmur damlalarından kurtulup sonunda küçük tahtadan yapılmış bir eve ulaştık.
İçeri geçtiğimizde adam vakit kaybetmeden sobayı yakmaya yöneldi.

"Şurada küçük bir dolap var. İçerisindeki battaniyeyle idare edin şimdilik."

Gözleriyle işaret ettiği dolaptan battaniyeyi aldığım gibi Ercem'in yanına oturdum. Bir kısmını üzerime geçirirken diğer kısmınıda onun sırtına sardım. Arabadan inince çok fazla yürümediğimiz için yanlızca üzerimizdeki hırkalar ıslanmıştı. Onlarıda tahta eve girer girmez çıkardık zaten.

"Hay aksi burada ki kibritler bitmiş."

Adam söylenirken Ercem üstüne ekledi.

"Ne olacak şimdi?"
"Arabada bir kutu daha vardı. Birde bir kaç parça yiyecek olması gerekiyor birinizin benimle gelmesi gerek."

Ercem hemen battaniyeden ayrılıp ayağa kalktı ve tabi dermişçesine kafasını salladı. Kapıdan çıkan adamın peşinden çıkmak üzere olan Ercem'in bir kolunu durdurmak istercesine yakaladım.

"Ercem korkuyorum. Bu adama güvenemedim. Gidelim burdan lütfen!"

Bana yanaşıp yüzümü avuçları arasına aldı ve merhamet dolu bakışlarını yöneltti.

"Sakin ol Toprak. Kurtulduk biz o cehennemden. Bu fırtınada bir yere gidemeyiz. Adam, temiz yüzlü bir adama benziyor. Yaşadıklarının etkisiyle böyle düşünüyor olabilirsin. Kim tanımadığı insanları evine almak istesin ki?"

Kafamı sallayıp,
"Haklısın. Sanırım ben fazla paranoyak davranıyorum. Çabuk gelin ama olur mu?"

Dediğim şeyden sonra gözleriyle tamam işareti çakıp oda evden çıkıp gitti.
Bende yere tekrar oturup battaniyeye olabildiğince sıkı sarıldım. Fazla üşümüştüm. Bu küçük evde tek başıma kalınca, betonhanede yattığım hücre aklıma geldi. Yine huzursuz olmuştum.

Aradan zaman geçmesine rağmen hala gelen giden yoktu. Tedirginliğim ve titremem devam ederken gözümü kapıdan ayırmıyordum. Öyle üşüyordum ki bayılmak üzereydim. Gözlerim yorgun düşerken çalan kapıyla olduğum yerden hızla kalktım.

Seviçle kapıyı açarken,
"Nerede kald..."

Gördüğüm kişi karşısında yarıda kesilen lafım ve büyüyen göz bebeklerim eşliğinde ağzım açık kalmıştı.










Uzunca bir aradan sonra geri döndüm. Fazla geciktim biliyorum ama değer bir bölüm oldu bence. Bundan sonra düzenli gelecek bölümler😊 SİZİ SEVİYORUM❤️
Bir de sizce kapıyı açtığında gördüğü kişi kim? Şimdiden heyecanlandım😄😁

Continue Reading

You'll Also Like

4.4K 130 6
Efe ve Tuğçe'nin bir emniyet odasında başlayan hikayeleri, ikisinin de gün geçtikçe birbirlerine olan aşklarının tutuşmasıyla devam edecektir. Bu de...
86.1K 5K 44
Hızlı adımlarla sesin geldiği yere doğru yürümeye başladı ve çalıların arasında bir anda koyununu fark etti. Fakat koyunun yanında insana benzeyen am...
65.7K 3.1K 23
YAYIMLANMA TARİHİ: 02.02.2020 Ateşten gelenle, topraktan olanın savaşını başlatan aşk olmuştu bu kez. Ateşten gelenin topraktan olana yenilmeye niyet...
5K 242 2
Okuduğunuza inanmayın. Çünkü final inandığınız her şeyin bir yıkımı...