Hyung | vmin

By visueliniz

122K 9.6K 5.4K

》En yakın arkadaşım olan Kim Jungkook'un abisi Kim Taehyung'a, fena vurulmuştum. '240720 More

|1| Karşılaşma
|2| Yakınlaşma
|3| Hayatımın dönüm noktası?
|4| Vermek mi almak mı?
|5| Yol Konuşmaları
|6| 'some gay problems'
|7| Birinden hoşlanıyorum
|8| Bir şeyler var..
|10| Size ihtiyacım var
|11| "Çok şirin."
|12| İlkleri yaşatmak / yaşamak
|13| Buluşmak mı?
|14| Yanlış olan ne?
|15| Arkadaş dedikodusu mu?
|16| Konum at bebeğim
|17| Aileyle tanışmak?
|18| 'Kunduz Ve Domuzcuk'
|19| Grup Sohbetleri (?)
|20| Beni kıskanıyorsun
|21| Tek suç ortağım, kalbim.
|22| Oksijen ve Hayat Suyu
|23| Ortaklarla işbirliği
|24| "Jimshy.."
|25| Şaka yapmadığını söyle
|26| "Babama.."
|27| Seni bırakmayacağım

|9| Yanlış anlaşılma

4.7K 389 185
By visueliniz

Ağzıma giren cisimle birlikte hızla uyandığımda, birkaç saniye etrafa bakmış ardından Gumball desenli bir çorap görmüştüm.
Aaa bu kimin ayağı acaba?
Tabi ki Jungkook'un!

"Şerefsiz köpek çek ayağını ağzımdan!"
Omzumun üzerinde olan ayağa bir fiske atarak yataktan aşağı sarkmasını sağladığımda, dirseklerimden güç alarak yatakta dikeldim.

Yatağın alt kısmına Jungkook, başlık olan tarafa ise ben kafamızı koymuştuk. Ama bir sorun vardı ki, benim ayaklarım Jungkook'un göğsüne anca geliyordu! Bu cidden çok büyük bir haksızlıktı!

"Hay senin ağzına da.. sana da.. ne kıpırdanıp duruyorsun it soyu?!"
Jungkook nihayetinde uyandığında, yatakta oturur pozisyona gelmiş ve elimle kendimi göstermiştim.

"Ben mi? Cidden rahatsızlık veren taraf ben miyim? Ulan köpek mamasını mısır gevreği diye yemiş piç, gece boyu oturup ağzıma sıçmadığın kaldı. Artislik yapma bana böbreğini deşer, organ mafyalarına satarım. Parayı da Kaplumbağalar Dergisine bağışlarım."

"Sus ya sus!"
Tiki yüzünden kulaklarını kapatıp ayağıyla beni ittiğinde, gülmüş ve yataktan kalkmıştım.
Ancak birşeyin üstüne basmamla irkilerek yerimde sıçramıştım.

"Ah! Saçlarım! Ne oluyor lan cibiliyetsiz? Zıplıyor bir de çabuk eriyen peynir!"

Bastığım şeyin Yoongi olduğunu, Yoongi bir güzel anlattığında, yatağa oturmuş ve elimle 'üzgünüm' işareti yapmıştım.
Seslere Hoseok da uyandığında, onun tepkisi çok naif gelmişti.
"Tavuk musunuz lan siz pezevenkler, bu saatte uyanılır mı? Daha gün aymamış, kargalardan önce ötmeye başlamışlar göt verenler."

"Efendim."

Ya bu Jungkook lise sonda bisex olduğunu niye anladı ki amına koyayım ya. Bütün göt verenlik içeren cümlelere atlıyordu abaza.

"Jungkook ama biz ne konuştuk? Öyle atlamak yok. Yemin ederim bak Busan'da böyle de, mahalle arasında bakireliğini alıp çöp kutusuna basket atarlar."

Yoongi'yi kafamla onaylayarak Jungkook'a döndüğümde, çoktan bu Dünya'dan uçup gitmişti. Çünkü elinde telefon vardı ve akşama kadar Eun Woo'nun gönderilerine bakıyordu.

"Ahh şu fotoğrafa bakın, ne kadar da güzel götü var."

Ekranı bize çevirdiğinde, kaşlarımı kaldırmış ve elime alarak incelemiştim.
"Harbiden he, kaç like almış Kook?"

"1607."

Gülerek söylediğinde, birkaç saniye sonra anlamış olacak ki gözlerini büyültüp elimden telefonu hızla çekmişti.
"EUN WOO'MUN GÖTÜNÜ LIKELAMIŞLAR!"

Telefona ağlak bir ifade bırakıp saçlarını her iki yandan çekmeye başladığında, göz devirip, tırnaklarını yiyen Yoongi'ye çevirmiştim. Şaşkınlıkla hem Jungkook'a hem de elindeki telefona bakıyordu.

"Ben acıktım ya."

Hoseok'un dediği şeyle midem ona onay verdiğinde, Jungkook hâlâ istifini bozmamıştı. Lan bir de ev sahibi olacak.

"Jungkook, acıktık biz."

Yoongi kısık ve delici bakışlarıyla Jungkook'a bakarak kurduğu cümleyle, Jungkook ona kısa bir bakış atmıştı.
"Ne yapayım kanka beni mi kemireceksiniz? Gözlere bak, bıraksam sikecek beni pezevenk."

Tekrar telefona döndüğünde, Yoongi hızla ayağa kalkmış ve Jungkook'un elinden telefonu bir çırpıda almıştı.
"Eğer gidip kahvaltı hazırlamazsan Eun Woo'nun bütün gönderilerini beğenirim."

"Yaptım bile."

Şaşkınlıkla telefonun ekranına baktığında, 'ne çeşit bir sapık gaysin' der gibi Jungkook'a dönmüştü.
"O zaman yorum a-"

"Hayır! Tamam gidiyorum. Yeter ki telefonu bana ver."
Jungkook elini uzatarak ayağa kalktığında, Yoongi kaşlarını kaldırıp indirmiş ve gülümsemişti.

"Önce kahvaltı Kookie."

×

Jungkook aşağı indiği gibi geri çıktığında ilk başta şaşırmıştık ancak sonra kahvaltı sofrasının hazırlandığını söylediğinde daha da çok şaşırmıştık. Çünkü bu kadar kısa sürede yapması imkansız ötesiydi. Ancak sonradan söylediği şeyle hepimiz anladığımızı gösteren sesler çıkarmıştık. Nedeni ise, abisi olan Taehyung hyungun kahvaltı sofrasını bizim için hazırladığını söylemesiydi.

Hepimiz aşağı inerek masada yerlerimizi aldığımızda, bunun öncesinde tabi ki tuvalette işimizi görmüştük. Yanlış anlamayın, sadece kapıda sıra olup tek tek işemiştik.

"Jimin, klozetin kapağını kaldırıp işedin değil mi? Kenara damlatılmasını hyung hiç sevmez."

Gözlerimi kocaman açarak Jungkook'un omzuna bir tane yapıştırdığımda, sendelemiş ancak düşmemişti.
"Bağırmadan konuşsana, ayrıca ben ayakta yapmıyorum!"

Tabi Yoongi durur mu, yapıştırmış cevabı.
"Erkek adam ayakta işer."

Bunu duyan ve götünde kurtla yaşayan Jungkook ise hemen atlamıştı.
"Kanka sen ayakta olunca mal yetişmez ki tuvalete, parmak ucunda kalkıyor musun yoksa? Agucuk~"

Yoongi sinirden renk değiştirmeye başladığında, o sırada Hoseok ve biz tıkınmak ve gösteriyi izlemekle meşguldük.

"Jungkook o malı kıvırıp san-"

"Günaydın gençler, afiyet olsun rahatsız olmayın."
Tae hyung elinde kupa -sanırım içinde kahve var çünkü kokusu buraya kadar geldi- ve daha önce görmediğim kare siyah gözlükleriyle yanımıza gelmişti. Tek elini Jungkook'un sandalyesinin arkasına koyarak bize gülümsediğinde, ben de aynı şekilde gülümsüyor ve kıvırcıklaşmış saçlarına bakıyordum. Çok güzel duruyordu ve yakışıklı yüzüyle çok büyük bir uyum içerisindeydi.
Gel bi de suratıma sıç.

Hepimiz aynı anda 'günaydın' dediğimizde, o da tam karşımda olan Yoongi'nin yanına oturmuş ve dirseklerini masaya yaslamıştı.
"Umarım beğenmişsinizdir kahvaltıyı. Erken uyanmasaydınız birkaç çeşit daha yapmaya çalışabilirdim."

"Hiç gerek yoktu hy-"

"Hepsi Jimin'in yüzünden. Karga gibi erkenden uyandı. Ulan kırk yılın başı abim kahvaltı sofrası hazırlamış, bir hüner göstermeye çalışmış, hemen bozdu ya."

Jungkook'un sözümü kesip beni gömmesiyle, kaşlarımı çattım ve zorla gülümsemeye çalıştım.
"Ayağını ağzıma sokmuştun, hatırlatırım. Dua et zehirlenmedim, bir de çoraplarını da çıkarmamıştı pislik."

İğrenerek yüzümü buruşturduğumda, bir ses daha bize katılmıştı.
"Jungkook, neden dikkatli olmuyorsun? Ayrıca misafir odası vardı neden bir odayla kısıtlıymış gibi rahatsızlık verdin arkadaşlarına?"

Jungkook omuz silkti ve yanıtladı.
"Onlar istedi, zaten geceye kadar konuştuk, öyle çok uyumadık."

Tae hyung, Jungkook'un dediği şeyle tek kaşını kaldırıp onu incelemeye başladığında, fazla uzatmadan dudaklarını aralamıştı.
"Gündüz konuşulmaya vakit olmayacak kadar önemli olan konu neydi, hayır, meraktan soruyorum."

Jungkook sırıtarak ağzındaki peynir ile bana döndüğünde, kafamı 'ne' anlamında salladım. Bunu demeyeceğini biliyordum. O kadar haysiyetsiz şerefsiz değildi canım.

"Jimin'in aşk hayatıyla ilgiliydi ya, boşver. Bilirsin, klasik ergen konuları."
Ay bir de geçiştiriyormuş gibi konuşmaz mı. Götelek yemin ederim götelek.

Masanın altından ayağımla onun ayağını dürttüğümda, bana kısaca bakmış ve sonra Tae hyungu işaret etmişti. Yavaşça ona döndüğümde, bana bakar olduğunu gördüm. Kupası yarı yolda kalmış bir şekilde koyu kahverengi gözleri, benim irislerime dolanmıştı.
Tüylerim diken diken oldu amına koyayım.

Gözlerimi kırpıştırarak hâlâ bana bakan yüzüne doğru bakmaya devam ederken, bir anda gülmüş ve kahvesinden büyük bir yudum almıştı. Bu da neydi böyle?

"Demek aşk hayatı.. İyiymiş. Siz liseliler, bir yetişkinden çok daha cesaretlisiniz. Onlar ciddi bir şekilde hayatlarına yön vermeye çalışırken, siz yanlızca heves uğruna ne kadar da çabuk ilişkinizi bir çırpıda değiştirebiliyorsunuz. Bu yönden sizi kutlasam mı yoksa azarlasam mı, bilemedim. Gerçi, cahil bir toplumun parçasıyız hepimiz, böyle hareketler sizin yaşınızda normal sayılabilir. Ama biliyor musunuz.. ah boşverin gitsin."

Son cümlelerine doğru gülümseyip konuştuğunda, kendimi kötü hissetmiştim. Neden bir anda öyle demişti ki? Yoksa beni o her hafta sevgili değişen züplelerden mi sanmıştı? Kaşlarım hüzünle çökerken gözlerine gözlerimi sardığımda, gözlük camlarının arkasından hafifçe bana bakıyor ve bir tepki vermiyordu. Yüzünü okumak zor ve yorucuydu.
İçinden geçenleri bilebilmek, çok büyük bir nimetti ve bu benim gibilere imkansızdı.

Sağ elimi sol elimin üstüne koyarak yavaşça Jungkook'a döndüğümde, dudak büzerek kafasını sağa hafifçe eğip kaldırmıştı. Bu bizim dilimizde, 'başaramadık abi' anlamına geliyordu.
Ama bu hareketi neden yaptı anlamamıştım doğrusu.

İlerleyen zamanlarda kahvaltımızı bitirmiş ve salonda oturmaya başlamıştık. Bende yine hüzün bulutları vardı. Nedeni çok basit değil miydi? Kim sevdiği bir kişi tarafından yanlış anlaşılıp başka bir sıfata koyulmayı ister ki? Bu cidden onur kırıcıydı ve ben bu hissi hiç sevmemiştim.
Tae hyungun mutfakta tabak ve kalanları temizliyor oluşu ufacıcık canımı sıkmıyor değildi. Acaba gidip yardım etse miydim? Tepkisini bilmiyordum ancak en fazla ne yapabilir ki? O iyi birisi.

Yerimde kalkıp o tarafa ilerlemeye başladığımda, televizyon manyakları beni fark etmemişti. Tabakların çarpışma ve çatal birleşiminden oluşan gıcırtı sesleri iyice arttığında, sonunda mutfağa gelmiştim. Tae hyung tam beklediğim gibi tabakları bulaşık makinesine diziyordu.

"Eee.. Tae hyung?"

Kafasını bulaşık makinesinin içinden çıkararak bana döndüğünde, saçlarının kabarmış olduğunu gördüm ve bu kıkırdamama neden oldu.
Bakarak güldüğüm saçlarını, tek eliyle tarayarak gülümsediğinde, kıkırtım durmuş ve ona yaklaşmıştım.
"Yardıma ihtiyacın olabileceğini düşündüm."

"Gerek yoktu aslında, ben hallettim sayılır."
Onu onaylayarak gideceğim sırada, kalın ve ihtişamlı sesi beni durdurdu.

"Aslında, bulaşık makinesinin nasıl çalıştığını gösterebilirsin."
Ensesindeki saçları kaşıyarak konuştuğunda, kahkaha atmış ve hemen yanına gelerek makinenin tuşlarına bakmaya başlamıştım.

"Hyung sen ciddi misin?"

Bir makine çalıştırılması en fazla ne kadar zor olabilirdi ki?
"Bak burada ingilizce kelimeler yazıyor, bu tuşları kullanarak basacağız bu kadar."

Beni dinlediğinden emin olduktan sonra havalı bir şekilde düğmeye basmıştım.
Ama bir sorun vardı.

"Jimin makinenin kapağını kap-"
Bir anda makine çalışıp her taraftan köpük ve su fırlatmaya başladığında, ağzıma ve yüzüme gelmesini umursamayarak eğilmiş ve kapağı tutarak hızla kapatmıştım.
Her tarafım köpük olmuştu, sırılsıklamdım şuan. Tae hyunga döndüğümde, onun da benden bir farkı yoktu. Hoş, ikimiz de makinenin ağzına kadar girmiştik.

"Makinenizin de su basıncı çok iyiymiş." Üstümdeki tişörtümün sularını bez sıkar gibi sıkarak konuştuğumda, Tae hyung kahkaha atmış ve kalbimin duracağı şeyi yapmıştı.

Islak saçlarımı tek eliyle okşamış ve dağıtmıştı.
Bu yaptığına karşın kafamı kaldırıp gözlerine baktığımda, onların da gülümsediğini gördüm.

Elini çekmeden önce yavaşça saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırmış, ardından ise onun da irisleri benimkiler ile buluşmuştu.
"Sen.."

"Oha lan buraya ne olmuş?!"

Tabi ki de bunu söyleyen çok belli. Size bir ip ucu vereyim, baş harfi Jungkook.

"Siz iki hınzır ne yapıyordunuz burada bakayım?"
Jungkook kaş göz hareketleriyle gülümseyerek sorduğunda, hyungla birlikte ona kaşlarımızı çatarak bakıyorduk.

"Makine bir anda çalıştı."
İkimiz aynı anda konuştuğumuzda, birkaç saniye ona bakmış ardından tekrar Jungkook'a dönmüştüm.

"Tamam tamam, fazla dağıtmayın buraları. Ben içerdeyim."

×

Jungkook me


Continue Reading

You'll Also Like

306K 23.6K 40
Pijama: JUNGKOOOOOOKK TAE VE SİZİ FENA ŞİPLİYORUM EVLENİN!!
3.2K 353 22
Her şey yeni okula gelince başladı
5.4K 478 29
Sadece birkaç gece kaçamak yaptığım adam çalıştığım şirketin ortağıysa en fazla ne olabilir?
226K 21.1K 27
010 ***: hamileyim jungkook: sen kimsin