Avukat

__clarence

349K 15.6K 4.7K

Hiç bir şeyden korkmayan birini ne kadar tehdit edebilirsiniz ki? "Beyefendi burası dağ başı değil, bir hu... Еще

Avukat
Avukat 1.bölüm
Avukat 2.bölüm
Avukat 3.bölüm
Avukat 4.bölüm
Avukat 5.bölüm
Avukat 6.bölüm
Avukat 7.bölüm
Avukat 8.Bölüm
Avukat 10.bölüm
Avukat 11.bölüm
Avukat 12.bölüm
Avukat 13.bölüm
Avukat 14.bölüm
Avukat 15.bölüm
Avukat 16.bölüm
Avukat 17.bölüm
Avukat 18.bölüm
Avukat 19.bölüm
Avukat 20.bölüm
Avukat 21.bölüm
Avukat 22.bölüm
Avukat 23.bölüm
Avukat 24.bölüm
Avukat 25.bölüm
Avukat 26.bölüm
Avukat 27.bölüm
Avukat 28.bölüm
Avukat 29.bölüm
Avukat 30.bölüm
Avukat 31.bölüm
Avukat 32.bölüm
Avukat 33.bölüm
Avukat 34.bölüm
Avukat 35.bölüm
Avukat 36.bölüm
Avukat 37.bölüm
Avukat 38.bölüm
Avukat 39.bölüm
Avukat 40.bölüm
Avukat 41.bölüm
Avukat 42.bölüm
Avukat 43.bölüm
Avukat 44. Bölüm
Avukat 45. Bölüm FİNAL
Avukat özel bölüm

Avukat 9.bölüm

9.3K 455 69
__clarence

Kuzey için çalışmaya başlayalı üç hafta olmuştu. Bu süreçte bir çok insanla tanışmış, bir çok mekanı gezmiştim. Bu iğrenç yerde çok daha büyük şeylerin döndüğünü fark etmem uzun sürmemişti. Uslu uslu işimi yapmakla yetinmiyordum, sürekli daha fazla bilgi edinmeye çalışıyordum. Sürekli araştırıyordum.
Bana tam olarak güvenmediklerini bilsem dahi işi bir an önce öğretmeye çalışıyorlardı.
Zaten güçlü kişiler olduklarını biliyordum ama içlerine girince ne kadar büyük bir çete olduklarına bizzat şahit olmuştum. Bir saniye bile kaybetmeden çalışmaya başlamıştım. Her gün bilgi topluyor, rapor yazıyor ve araştırma yapıyordum. Kuzey'in beni izlettiğini bildiğim için en ufak bir hata yapma lüksüm yoktu.

Bu süreçte bana bir ev tutulmuştu. Kendi evime gitmemin artık güvenli olmadığını söylemişlerdi. Söz verdikleri gibi ödedikleri ücret hayalimde bile göremeyeceğim kadar çoktu.
Fakat ben para için burda değildim. Onurum için burdaydım.
İlk başlarda çok parası olan insanların en güçlü insanlar olduklarını sanırdım ama paradan daha değerli bir şey keşfetmiştim. Saygı.

Onların güvenini kazanmakta en büyük adım Sıla Arslan isimli gazeteciyi bitirmekti. Araya Betül'ü sokarak gazeteciyle avukat kimliğim sayesinde bir görüşme ayarlayabilmiştim. Bu gazeteci maalesef Kuzey'in önüne atmak zorunda kalacağım bir yemdi.

Oya'nın bana verdiği raporlar korkunçtu. Bazı kızlar her ne kadar korunsalarda hamile kalıyorlardı. Aldırma işlemi hastahanede değil bulundukları hotelde yapılıyordu. Ve tabi ki kızlardan bir çoğu hayatını kaybediyordu kötü koşullar yüzünden. O ölümleri bazen kaza, bazen intihar olarak süsleyip üstünü kapatıyorlardı. Insan değeri burda bir elbisenin değerinden daha azdı. Bu toprağın altında gömülen kadın cesetleri yüzü aşmıştı. Bu kumarhane bir mezarlığın üstüne kurulmuştu. Altımızda ölüler vardı. Nasıl oluyor da bu kadar çok kadın ölmüştü ve kimse fark etmemişti anlamıyordum.

Bu süreçte en çok tuhaf bulduğum olay Ali'nin bu kızlarla olan yakın ilişkisi olmuştu. Her ne kadar Kuzey ve diğerlerine belli etmemeye çalışsa da bu kızlara değer verdiğini fark etmiştim. Aralarında bir güven ilişkisi vardı. Bu kızlardan bir kaçıyla tanışma fırsatı bulmuştum, ruhları bedenlerinden çekilmiş gibilerdi. Hiç birinin gözlerinde bir ışık göremiyordum. Başlarına gelen her şeyi kabullenmişlerdi. Kaçmaya, savaşmaya çalışmıyorlardı. Teslim olmuşlardı. Ve bu beni çok korkutuyordu.

Ben raporları dehşet içinde okurken kapı çaldı. Çalan kişiyi içeri buyur ettiğimde, gördüğüm adamın burda olmasına epey şaşırmıştım.

"Avukat hanım."

"Kuzey bey?"

Bir kaç adım atıp önümdeki koltuğa oturdu. Bacaklarını üst üste atıp saatine baktıktan sonra yüzünü tekrar bana çevirdi. Kuzey buraya çok fazla gelmiyordu. Hep Fuat'ı görüyordum etrafımda.

"Oya sizden çok memnun. Anlaşılan burda çalışmak istediğinizi söylerken ciddiydiniz."

"Evet. Beni tebrik etmek için mi zahmet ettiniz?"

"Hem öyle diyelim hem de bir iş daha vermek için."

Gerilmekten kendimi alamadım. Kuzey direkt olarak bana iş vermiyordu. Buraya kadar geldiğine göre önemli ve karanlık bir şey olmalıydı.

"Avukat hanım."

Ismimi söylememesine şaşırmadım. Çalıştığım 3 hafta boyunca sadece bir kaç kez görüşmüş ve her seferinde bana sadece avukat hanım diye seslenmişti.

Soru sorar gibi baktığımda ağzındaki baklayı çıkardı sonunda.

"Hiç bir insan öldürdünüz mü?"

"Evet."

Bir saniye bile beklemeden verdiğim cevaba oldukça şaşırmıştı. Beni gerçekten masum bir insan mı zannediyordu? Öyle olsa onların arasında ne işim vardı? Aralarına girebilmiştim çünkü onlara benziyordum. Aralarında kaynıyordum. Aynı soğuk bakışlar, aynı ruhsuzluk bende de vardı. Onlara baktığımda bir parça kendimi görüyordum. Özge ve Betül'ün yanında bile kendimi bu kadar ait hissetmemiştim hiç bir zaman. Ben bu çöplüğe aittim.

"Nasıl yaptınız peki?"

Kimi öldürdüğümün onun gözünde bir önemi yoktu, nasıl öldürdüğümün vardı.

"Katillerinin serbest kalmasına sebep olarak."

"Müvekkilinizin suçunu kendi üzerinize mi alıyorsunuz?"

"Suç kişiseldir. Ama ben suçu işleyeceğini bildiğim insanları bile serbest bıraktırmak için her türlü yola başvurdum. Bu beni bir nevi katil yapmaz mı?"

"Katil olmak için illa kan dökmeye gerek yok. Haklısınız."

"Kuzey bey. Sizin öldürdüğünüz insanlar ile benim öldürdüğüm insanlar arasında çok büyük bir fark var."

"Neymiş o?"

"Sizin kurbanlarınız son nefeslerini verdiklerinde katillerinin kim olduğunu biliyorlardı. Fakat benim kurbanlarım kanlarının benim ellerimde olduğunu bilmeden öldüler. Belki akrabaları, yakınları beni yolda görseler selam verdiler, belki kurbanlarının ailelerine misafir oldum, belki onlardan kahve satın aldım, belki onlara yol tarifi sordum. Belki cüzdanımı düşürdüm ve onlar, yakınlarının katili olduğumu bilmeden, bana geri getirdiler. Belki ellerinden yemek yedim. Belki bir gün bir yerde karşılaştım ve sohbet ettim. Onlar katilin ben olduğumu bilmeden yaşayıp öldüler. Benden nefret etmeden, intikam almaya çalışmadan, hesap sormadan."

Bir süre sessiz kaldım. Cümleler boğazımda düğümleniyordu.

"Ama ben onların kim olduğunu biliyordum. Hepsini takip ettim. Sokakta gördüğüm kızın babasının ölümüne ben sebep olduğum halde selam verdim. Acılı bir annenin yüreğini ben yaktığım halde evinde çay içtim. Yetim bir çocuğun sokakta kalmasına ben sebep olduğum halde ona harçlık verdim. Hangimiz daha kötü sizce? Bir insanın katil olduğunu kendisinden başka kimse bilmiyorsa, kim ona katil diyebilir? Kim onu yargılayabilir?"

"Avukat hanım, sizi ilk gördüğümde sizi anlamadığımı sanıyordum ama artık eminim siz anlaşılması imkansız birisiniz."

"Hayatta kalmak için yaptım ne yaptıysam. Belki de tek ortak özelliğimiz budur. Hayatta kalmak için her türlü pisliği yapmak."

"Ben hayatta kalmıyorum avukat hanım. Ben bu hayatı yaşıyorum. Güçlü ve zengin yaşamak için katil oldum, hayatta kalmak için değil. Karşımda ki insanlara ne olduğu umrumda değil sadece benim ne olduğum önemli."

Bu sözler bana tanıdık geliyordu.

"Bana vereceğiniz görev nedir?"

Elini çenesine götürdü. Bir kaç saniye duraksadıktan sonra konuştu.
"Kızlardan biri kaçmış. Polisi susturduk ama sosyal medya duymuş. Bunun bir çaresine bakın. Kızı bulduk. Kafasına sıkmadan önce size sormak istedim. Olay büyürse tepimizde olan insanlar iyice ayaklanacak."

Cevabını gerçekten merak ederek sordum.
"Nasıl kaçmış?"

"Bilmiyorum. Bizim elimizden kimse kaçamaz avukat. Hiç kimse. O kızı ortadan kaldırmamız lazım."

"Kızın yalan ifade verdiğini ispatlamamız gerekecek. Böylece bir daha ne söylerse söylesin hiç bir inanırlığı kalmayacak."

"Bir daha konuşamayacak zaten merak etme. Nasıl yalanyacağız peki bunu?"

"Onunla görüşebilir miyim?"

"Hayır."

Hemen kestirip atmasına izin vermeyecektim.

"Bir açık bulmalıyım. İnanılır olmalıyız. İnan bana çoğunluk onu dinleyip ona hak verecek. Kimse genç bir kadının karşısında senin gibi bir adam varken, senin tarafını tutmak istemez. İnsanları iyi tanıyorum. Acıyabilecekleri kişiye inanacaklar, onu suçlu hale düşürmek için önce toplum içinde rezil etmeliyiz."
Kuzey söylediklerimi kafasında tarttıktan sonra haklı olduğuma karar vermişti ki "Öyle olsun. Sizin işinizi bildiğinizi tahmin ediyorum. " diyerek eline telefonunu aldı. Şüphesinde ısrarcı olmalıydı ki telefonunu alıp bir kaç kişiye mesaj attı.
Onlardan cevap gelince kafasını olumlu şekilde sallasa da bunun hoşuna gitmediği açıkça ortadaydı.

"Iş bittikten sonra kızı ortadan kaldırmalıyız. Yanlış bir hareketin olursa sen de onun yanında kendine bi mezar kazarsın." Sizli bizli konuşmayı bırakmıştı.
Artık bu tehditlere alışmıştım, gündelik bir konuşma gibi geliyordu bana.

"Bir şey daha sormak istiyorum."

"Sor."

"Bana türk kızları değil yabancı kızları çalıştırdığınızı söylemiştiniz. Bu kız yabancı mı?"

"Hayır ender de olsa yabancı kadınların yanında bazen buralı kızları da çalıştırıyoruz. Bu kızın ailesinin bize borcu vardı. Hepsini temizledik. Ama kız para eder diye yanımıza aldık."

Cevap verme gereği duymadım ve birlikte bulunduğumuz odadan çıktık.
Kuzey'in arabasına bindik ve yarım saatlik bir mesafeden sonra tekrar depo gibi bir yere geldik. Kızı burda tutuyor olmalılardı.

"Fazla zamanımız yok, bir saatin var."

Bir saat yeterli olmasa da en azından bir şeylerin başlangıcı olabilirdi.

"Peki."

Kuzey derme çatma binanın üst katına çıkarken, beni bir kaç adamı kızın bulunduğu bölüme yönlendirdi.

Kızı bir odaya kilitlemişlerdi.

"Siz kapının önünde bekleyin."

"Hayır. Sizi kızla yalnız bırakamayız."

Sinirlenerek "buraya kiminle geldiğimi görmediniz galiba. Sizler benim patronum değil elinde ucuz silahlar bulunan korumalarsınız. Bırakın da Kuzey'den özel olarak aldığım işi kendim halledeyim. Ya da onu gereksiz yere rahatsız edin. Bakalım ne olacak."

Ikisi de bir an tereddüt etse de kapının önünde beklemeyi kabul ettiler. Artık bu adamların dilini öğrenmiştim.

Içeri girdiğimde yüzü morluklar içinde, darmadağın olmuş genç kızı gördüm. Yatak bile demek istemediğim yere bağlanmıştı. Haline üzülmeyi isterdim ama ona acımıyordum. Çünkü o diğerlerinin aksine kendisi için bir şey yapmıştı. Yaşamak için, hayatta kalmak için mücadele vermişti. Biri birine acıyacaksa, bu kadın bana acımalıydı. Acınacak halde olan o değildi.

Yanına gittim.
"Sen kimsin?" diye sordu. Hala konuşacak dermanı olması beni mutlu etmişti.

"Şhht. Ses çıkarma." dedim elindeki ipleri çözmeye başlıyarak.

"Seni burdan çıkarmaya geldim."

"Ne? Neden?"

Bana güvenmediğini biliyordum.
Haklıydı, kim böyle manyak insanların yanında çalışan bir kadına güvenirdi ki?

"Ismin ne? Sakin ol. Yardım etmek için burdayım"

"N-Nur. Ismim Nur."

Bu kızın gözleri diğerleri kadar boş bakmıyordu. Hâla yaşam savaşı veriyordu. Her şeye rağmen pes etmeyeceğini biliyordum. Gözlerinde görebiliyordum.

"Bak şimdi planı iyi dinle. Senden tek istediğim burdan çıktığında polise seni buraya kapatanlardan birinin bir avukatın olduğunu ve sana zarar verenlere yardım eden avukatın adının Beril Merdan olduğunu söylemen. Bunu yapabilir misin?"

"A-anlamıyorum."

"Bak, seni burdan çıkarmak istiyorum. Sen burdan çıkınca korkusuz başlık adlı siteye konuş. Seni dinleyecektir. Ona burda tutulmana bir avukatın müsade ettiğini ve bu avukatın isminin Beril Merdan olduğunu söyle."

"B-beni öldürürler!"

Genç kızın sesinde ki dehşeti anlıyordum ama gerçekten sessiz olması gerekiyordu.

"Dinle beni. Sana kimse bir şey yapmayacak. Özge Uyal adlı polis memurunu bul, sana yardım edecek."

"Lütfen çıkar beni burdan. Beni öldürecekler! Bize neler yaptıklarını bilmiyorsun! Ne yapmaya çalıştıklarını bilmiyorsun!"

Onu sakinleştirmeye vaktim yoktu. Ayağa kalmak ve söylediklerimi yapması lazımdı.
"Sadece sessiz ol ve dediğimi yap"
Biraz önce onu çözdüğüm ipleri kıza uzattım.
"Şu ipi boynuma geçir. Ve beni önünde tutarak kapıya doğru yürü. Bir elini arkamda tut, kimsenin görmemesi lazım. Aynı adımları atmaya dikkat et. Adamın elinden silahı alır almaz onu etkisiz hale getirmen lazım. Anlıyor musun Nur?"

Başını olumsuz anda salladı. Benden uzaklaşıp sırtını duvara verdi.

"Ben kimseyi öldüremem."

Ona yaklaştım. Elini tuttum. Bileklerinde, kızarmış ip izleri vardı.

"Hayatta kalmak istiyor musun?"

Ağlayarak konuşmaya devam etti.

"Tabi ki istiyorum!"

"O zaman yapacaksın! Kapıda ki iki adamı da etkisiz hale getirmen lazım. Sana yol göstereceğimden emin olabilirsin. Hayatta kalmak istiyorsan, kendini savunmak zorundasın."

Nur haklı olduğumu bilse de kabul etmek istemiyordu.

"Hayır. Yapamam."

Elini bırakıp yüzünü avuçlarımın içine aldım. Onu bir an önce ikna etmem gerekiyordu.
"Zamanımız yok. Ya sen öleceksin, ya onlar. Karar senin. Ben sana yardım edebilirim ama bunu senin yapman lazım."

Nur'un başka çaresi yoktu. Başka bir planı yoktu. "Tamam. Tamam. Yeter ki çıkar beni burdan." dedikten sonra sakinleşmeye çalışıp ayağa kalktı.
Sözümü dinleyip, beni sipher alarak kapıya yürüdü ve kapıyı sert bir hamleyle açtı.

Aynı anda bağırdım:
"Yardım edin! Elinde silahı var!"

Adamlardan biri koşarak yardım çağırmaya gitti. Geriye kalan adam silahını çıkarıp Nur'a doğru tuttu.
Benden böyle bir hamle hiç beklemediği için hızlı davranıp eline tekme attım. Silah düşünce adam şaşkınlıkla ne olduğunu anlamaya çalışırken zaman kaybetti. Kendimi silahın üstüne attım ve silahı Nur'a fırlattım. Nur silahı havada kapıp adamı vurdu. Hiç tereddüt etmeden cesedi kapının önünden çektim.

Nur titremeye başlamıştı.

Silahı elinden düşürdü.

Artık bir katildi.

Kendi hayatı için bir başkasını kurban etmişti.

Adamı kafasının ortasından vurmuştu.

Bu odada ki tek katil o değildi.

Katil. Katilsin sen. Avukat değilsin. Şeytanın avukatısın.

"Nur! Çabuk kendini topla! Al şu silahı ve başıma tut. Beni önüne alarak yürü, burdan çıktığında Kuzey'in arabasını iste, kapının önünde duran siyah Audi. Camları kurşun geçirmez ve benzini full. Arabaya binene kadar beni yanından ayırma, daha sonra ben kendimi onların yanına atacağım, sen de bundan faydalanarak arabaya bin ve uzaklaş."

Nur hâla yerdeki cesede bakıp titriyordu ama dediğimi yaptı. Eline silahı alıp, beni rehine alıyormuş gibi yaptı. Nur güçlü bir kızdı ve hayatta kalacaktı. Hayatta kalmak için her şeye sahipti. Burdan çıkmayı başaracaktı.

Silah sesini duyan adamlar çok geçmeden etrafımızı sarmışlardı.
Kuzey de burdaydı. Yüz ifadesinden hiç bir şey okuyamıyordum. Şimdi avukatlık değil oyunculuk yapmam gerekiyordu.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen? Kaçsan bile seni bulamaz mıyım sanıyorsun? Sen artık ölüsün, ölü. Sen artık nefes alan bir cesetsin ve o nefesin kesilmesi an meselesi."

Nur çığlık atarak titreyen eliyle boynumda ki ipi daha da sıktı.

"Sus! Sus dedim! Hayatımı bitirdiniz! Beni kaçırdınız. Sattınız! Ölümüme sebep oldunuz! Ailemi bitirdiniz! Ölün hepiniz ölün! Yaptığınız korkunç şeyler, o yer, o insanlar! Sizler insan olamazsınız! Asla unutmayacağım! Asla!"

Içimden Nur'a sakin olması için yalvarmaya başladım. Şimdi sinir krizi geçirirsen her şey biter ve ben de seninle birlikte kaybederim.

"Kuzey şu an bir kriz geçiriyor. Ani bir hareketiniz de beni düşünmeden öldürür. Bana bir söz verdin. Sizinle çalıştığım sürece senin koruman altında olduğuma söz verdin."

Sesimin ağlamaklı çıkmasına özen göstermiştim. Mesleğimin gereği çok iyi bir yalancıydım. Ve bu özelliğimi kullanma zamanıydı.

"Avukat kimse seni öldüremez sakin ol."

Bana inanmayacak diye çok korkmuştum ama şimdilik halime inanıyor gibiydi. Fakat daha sonra Kuzey'e anlatacağım versiyonun inandırıcı olması için kapının önünde biraz önce bekleyen salak korumadan kurtulmam lazımdı.

"Kuzey. Dikkat et!"

Nur havaya bir el ateş etti. "Geri çekilin hepiniz! Yoksa ölür bu kadın anladınız mı? Hiç acımam!"

Nur'un elinden silahı almaya çalışıyor gibi yaptım ve kargaşa çıkardım o sırada silahla biraz önce kapının önünde yardım çağırmaya giden korumaya ateş etmesini işaret ettim. İşaretimle birlikte Nur tetiğe bastı. Ölmesini ümit ettim. Korkudan şok olmuş gibi yaparak Nur'u ittim, artık önünde ben vardım ve biri ateş etse beni vurmadan Nur'a zarar veremezdi.

Hayatta kalmak için yapıyordu.

Kimse onu suçlayamazdı.

Kuzey gerçekten tehlikede olduğumu düşünmeliydi. "Kuzey geri çek onları, kimsenin ölmesini istemiyorum! Yardım et!" Çok şükür Kuzey'in izin vermesiyle korumalar geri çekildi. Nur zeki bir kız olduğu için arkasına dönerek, beni kendine sipher ederek çıkışa yürüdü.

"Şu arabanın anahtarını hemen bana ver!"

Kuzey sorgulamadan arabanın anahtarını Nur'a fırlattı.

"Benimle geliyor. Takip edilmediğimi anladığımda onu bırakırım."

"Hayır." dedi Kuzey kesin ve net bir tonla.

Nur buna rağmen ona söylediğim gibi benimle birlikte arabaya yürüdü. Daha sonra sanki Nur'un elinden kurtulmuş gibi yapıp kendimi Kuzey'e doğru attım. Ve o da beni düşmeden yakaladı. Kurtarılması gereken kadını oynamak zorundaydım. Kuzey'in güvenini kaybettiğim anda ölü bir bedendim.

Nur hızlı davranarak o kargaşada arabaya binip sürmeye başladı. Kuzey çok öfkeli bir şekilde "Ne bakıyorsunuz, yakalayın onu!" diye bağırdı.

Ben de bayılma taklidi yaparak kendimi Kuzey'in kollarına bıraktım. Nur'a biraz olsun zaman kazandırmak için aklıma başka bir şey gelmiyordu.
Zaman kazanmam gerekiyordu. Kuzey'in cebine daha önceden hazırladığım çok küçük dinleme cihazını bıraktım.

Oyun başlıyordu. Ve ben bu oyuna kaybetmek için girmemiştim.

Gözlerimi açtığımda daha önce bulunmadığım bir odadaydım, boğazım kurumuştu, bayılma taklidi yaparken uyuya kalmış olmalıydım.

Etrafa daha dikkatli bakmak için doğrulduğumda yanlız olmadığımı fark ettim. Ali odanın köşesinde bulunan bir koltuğa oturmuş telefonuna bakıyordu.

Uyandığımı fark ettirmek için öksürdüm. Sonunda ilgisini çekebildim ve dikkatlice bana döndü.

"Beril!"

Heycanlı bi şekilde yanıma geldi.

"Uyandın!"

Fazla heyecanı karşsında gözlerimi devirdim.
Bu süreçte Ali ile fazla zaman geçirmiştim ve artık onun bu ani tepkileri bana yabancı gelmiyordu. Ali değişik bir çocuktu. Sadece hayatta kalmaya çalışıyordu. Henüz kimseye zarar verdiğini, onu bırakın, sesini bile yükselttiğini görmemiştim.

"Kurşun yemedim Ali, sadece bayıldım. Elbette uyanacağım."

Neşesinden hiç bir şey kaybetmeden konuşmaya devam etti.

"Beril! Olanları duydum! Kuzey abim köpürüyor! Haber sayfalarını ve televizyon kanallarına sözünü geçirse de sosyal medyada gündem oldu! Herkes seni konuşuyor! Hakkında tutuklama emiri çıkarıldı! Ama merak etme Kuzey abim icabına bakacakmış. Bir iki gün göz altına alıp delil yetersizliğinden salacaklar. Insanları sakinleştirmek için bir iki gün gerekiyor sadece."

Zaten hep öyle olmaz mıydı? Insanları susturmak için göstermelik göz altına alınan sanıklar olay soğur soğumaz serbest bırakılırlardı. Bir gün onlardan biri olacağım asla aklıma gelemezdi. Ama adalet böyle işliyordu işte. Adalet insanların yüzüne gülen sonra onları sırtlarından hançerleyen bir hayduttu. Bizim adalet dediğimiz şey, insanlara cehennem olmuştu. Bir hayat kadınından farksız işliyordu. Parası olan istediğini yapabiliyordu. Sözünü geçiren, dünyayı yaksa yine kurtuluyordu. Adalet yalancıydı. Adalet iki yüzlüydü. Daha kötüsü, adalet hepimizi yarı yolda bırakmıştı. Bizi koruyacağına söz verip, kendi elleriyle sunmuştu cellatlara. Adaletin ellerinde masumların kanı vardı. Hukuk aslında bozuk bir saat gibiydi. İşlemiyordu. Çalışmıyordu. Seyrediyordu. İzin veriyordu. Hukuk bir hayalet gibi varlığından söz ettirip, kendisini göstermiyordu. Adalet ve hukuk bu ülkede iki yalancı kardeş idi. Onları yanımızda zannederken aslında bize tepeden bakan, yalancı iki kardeş.

"Kuzey nerde?"

Kapıya doğru endişeli bir şekilde bakıp kimsenin olmadığını anlayınca kulağıma fısıldadı.
"Her yerde susturmak için kızı arıyor ama bulamıyor."

Bulamazdı tabi ki.
Özge ile bu planı kurarken bu tür şeyleri düşünmüştük. Güvenli bir yer bulmuştuk ama işin aslı kendimiz için düşündüğümüz bir yerdi. Işler sarpa sararsa Özge ve Betül oraya kaçacaklardı. En azından bulduğumuz bölgenin gerçekten güvenli olması beni rahatlamıştı. Şimdilik her şey doğru ilerliyordu.

Belki biraz fazla doğru ilerliyordu.

Kuzeyin cebine bıraktığım cihaz direkt olarak Levent'in bilgisayarına bağlıydı. Levent en azından bir süreliğine büyük bir avantaj kazanmıştı sayemde. Çünkü bu böcek 24 saat kayıt yapabiliyordu sadece ve ben iş biter bitmez fark ettirmeden onu Kuzey'den geri almalıydım. Böylelikle geriye bir kanıt bırakmayacaktım.

Kafamı anladığımı belirterek salladım. Hâla neden Ali'nin burda olduğunu anlamamıştım.

"Sen neden burdasın peki Ali? Hasta ziyaretine gelmediğini farz ediyorum. "

"Çok kırıcısın Beril! Seni ne kadar sevdiğimi anlaman lazım artık."
Kinaye yaptığı sesinin tonundan belliydi. Bence Ali onların arasında ki en tehlikeli adamdı. Çünkü hiç bir davranışını anlayamıyor, onun nasıl hareket edeceğini tahmin edemiyordum. Ali de kendimden bir şey göremiyordum ve bu beni tedirgin ediyordu. Ali benden farklıydı. Belki sadece ikimizim gözlerinde barınan aynı çaresizlik benziyordu.

"Hadi Ali. Yorma beni. Zaten başım ağrıyor. Söyle ne söyleyeceksen."

Bir süre hiç bir şey söylemeden sadece gözlerime baktı.

"Teşekkür ederim."

İşte yine anlayamadığım bir şeyi yapıyordu. Bana teşekkür etmesini gerektirecek ne yapmış olabilirdim ki?

"Neden?" Sorgulayıcı halim onu pek rahatsız etmemiş olacaktı ki uzandığım yatağa, yanıma oturdu.

"Nur'u kurtardığın için."

Bir an nefes alamaz oldum. Kafamdan aşağı soğuk bir kova su dökülmüş gibi verdiğim yüz ifadesiyle kendimi iyice açığa çıkarmıştım. Hemen toparlanıp ifadesiz suratımı takındım. Duygusuz maskeme ihtiyacım vardı. Onu bir an bile çıkarırsam her şey benim için biterdi.

"Nerden çıkardın bunu?"

Ali hafifçe güldü.

"Boşuna kendini yorma Beril. Abimden önce kapıda seni bekleyen ve sağ kalan bir adam daha vardı, iki tanesini ortadan kaldırsan da onu unutmuşsun, adamla ben görüştüm. Nur'un silah bulması imkansız seni rehin almak için. Kaldı ki elleri kolları bağlıydı. Onu senin serbest bıraktığını biliyorum."

Ne yapacağımı bilemedim. Adamın ölmemesi ihtimaline karşı yedek bir plan yapmıştım, ben onu Nur'a yardım ettiği yönünde suçlamayı düşünüyordum. Kuzey'e o adamın Nur'u serbest bıraktığını daha sonra ona bir silahı gizlice verdiğini söyleyecektim. Ölen diğer korumanın onları gördüğünü ve bu yüzden vurulduğunu, kimsenin anlamaması içinde Nur'a "ben onlara haber verene kadar bu kadını boynuna ipi dolayıp etkisiz hale getir daha sonra Kuzey'in arabasını alıp konuştuğumuz mekana git" dediğini söyleyecektim. Nur'un da kimsenin ondan şüphelenmemesi için onu bilerek yaraladığını.
Bu söylediklerimi kanıtlamak için Nur'un kurtulduğunda beni suçlamasını gösterecektim. Ama anlaşılan Ali her şeyi çözmüştü. Benden önce davranmıştı. Onun bir adım gerisinde kalmıştım.

"Neler düşündüğünü bilmiyorum Beril. Ama sen söylediğin sebepler için burda değilsin. Bizimle çalışmak için burda değilsin. "

Derin bir nefes alıp konuşmaya başladım. Ali Nur'u seviyor olabilirdi ama aynı zamanda onun işkence edilmesine müsade eden ve onu kurtarmayan bir ruh hastasıydı.
Ona güvenemezdim. Burda ki kimse normal değildi.

"Dinle. Evet Nur'u serbest bırakmak istedim. Ama bunu tanımadığım bir kızı kurtarmak için yapmadım. Kuzeyi korumak için yaptım."

Ali inanmayan gözlerle bana bakıyordu.
"Ne?"

Ikna edici olmalıydım.

"Kuzey bana kızı öldüreceğini söyledi fakat medyanın kızdan zaten haberi vardı. Kızın ölmesiyle birlikte herkes daha da öfkelenecek ve sinirlenecekti. Bazı şeylere Kuzey'in bile gücü yetemez. Kuzey kimsenin sokağa dökülebileceği ihtimalini, daha kötüsü meselenin kendisinden çok daha önemli mevkilere ulaşabileceğini hesap edemiyor. Ben kızı itibarsızlaştırarak Kuzey'i korumayı tercih ettim. Kız ona söylediğim gibi benim Kuzey için çalıştığımı ve onu hapis ettiğimi anlatacak fakat ben onun söylediği zaman diliminde kendimi Ingilterede avukatlara özel bir konferansta katılımcı olarak gösterecektim. Tek bir yalanı ortaya çıkar çıkmaz diğer söylediklerinin hiç bir önemi kalmayacak. Ayrıca fuhuşa zorlandığını ispat edecek hiç bir şey yok, tek yapmamız gereken daha önce gittiği hotellerden video sızdırmak ve zorla tutulmadığını, aksine kendisnin bir seks işçisi olduğunu ve Kuzey ile bir alakası olmadığı halde asılsız bir iftira atarak ondan para koparmaya çalışan bir kız olarak lanse edeceğiz. "

Ali bir süre beni dinledi. Söylediklerimi kafasında tartıyordu.

"Peki neden bunu Kuzey abimle konuşmak yerine kendi kafana göre halletmeyi tercih ettin? Üstelik bu yüzden adamlarımızı kaybettik!"

Gözlerimi ellerime dikip mahcup oluyormuş gibi davrandım.

"Kuzey beni dinler mi sanıyorsun? O adamların sizin gözünüzde hiç bir değeri olmadığını biliyorum."

Bana hak verir gibi kafasını salladı.
"Doğru söylüyorsun, peki şimdi ne olacak. Kuzey abime ne diyeceğiz?"

Işte şimdi ya Ali'yi ikna edecektim ya da onca çabam boşa gidecekti.

"Kuzey bir şey bilmese daha iyi olur. Öfkesinden mantıklı düşünemiyor. Kan dökmeden bu meseleyi halletmek onun yararına inan bana. "

Ali ayağı kalktı.
Odada ki pencereye doğru gitti.
"Ne yaptığını biliyorsun anladığım kadarıyla."
Her ne kadar Ali'ye zerre güvenmesem de şimdilik yapabileceğim başka bir şey yoktu.
Kuzey'e bir şey dememesini ümit etmekten başka bir şey yapamazdım.

"Avukat."

Tekrar bana seslendiğinde ona baktım. Düşünceli bir şekilde beni izliyordu. Ikimiz de birbirimizin düşüncelerini okuyor gibiydik.

"Çok zeki bir kadınsın."

Ne demekti şimdi bu?
Devam et dercesine tek kaşımı kaldırıp konuşmasını beklediğimi belli ettim.

"Çok zekisin ama ben diğerleri değilim."

Hiç bir şey diyemedim. Yine aklında ne dönüyordu bu adamın?

"Yalan söylüyorsun."

Ikimiz de birbirizin gerçek yüzünü görmek ister gibi göz temasını kesmiyorduk.

"Anlattığın hikaye güzel ama beni kandıramazsın. Sana boşuna şeytanın avukatı demiyorlar. Ama sorun şu avukat. Ben şeytan değilim onun kurbanlarından biriyim."

"Ne demek bu?"

Elini saçlarından geçirdi ve tekrar önüme gelip bu sefer koltuğa oturdu.

"Abimi bitirmek için burdasın."

Aklıma söyleyecek hiç bir şey gelmiyordu. Yakalanmıştım. Burda ölecektim. Her şey bitti.
Bütün çabalarım, bütün emeklerim. Kaybetmiştim. Bir yerde hata yapmıştım. Ve bu hata sonumu getirecekti.

Ve daha kötüsü şeytanın avukatı olarak ölecektim.

"Nasıl anladığımı mı soracaksın yoksa inkar mı edeceksin?"

"Nasıl anladın?"

Zeten her şey bitmişti. Ama nasıl kaybettiğimi bilmek istiyordum. Bu kadar kolay bir şekilde, nasıl bittiğini öğrenmek istiyordum. Yolumun daha başındaydım. Bu kadar erken saf dışı nasıl kalmıştım?

"Çünkü avukat biz birbirimize çok benziyoruz. Her sözünü kafanda tartıp öyle konuşuyorsun. Söylediğin her cümle daha önceden düşünülmüş, gerekmedikçe kimseyle konuşmuyorsun. Son bir haftadır Kuzey abiyle fazlasıyla yakın oldun. Sana güvenip yalnız bırakacak kadar. Ben tesadüfe inanmam avukat. Bir amacın var, ve o amaç söylediğin her şeyin tam tersi. Buraya bize yardım etmek için gelmedin. Sen bizim evimizi yıkmak için geldin."

"Hayır" dedim.
Eğlenir gibi güldü. Inkar etmekte ısrar edeceğimi düşünüp bunu komik buluyor olmalıydı.
Tekrar ciddi bir sesle "hayır " dedim.

"Evinizde gözüm yok. Ben dünyanızı başınıza yıkmak için geldim."

Ali bu kadar sert bir cevap beklemese de bozuntuya vermedi. Gülmeye devam etti.

Daha fazla hasta taklidi yapmama gerek kalmadığı için ayağı kalktım.

"Sen, Kuzey, Adnan ve diğerleri. Siz benim çalıştığım şeytanlardan farksızsınız ama kendinizi o kadar ulaşılmaz görüyorsuznuz ki, her hakkı kendinizde bulabiliyorsunuz. Kimsenin size ses çıkarabileceği aklınızın ucundan bile geçmiyor."

Ali oturduğu yerden kalkmadan başını kaldırdı.

"Yapma avukat. Sen de, ben de biliyoruz ki; sen buraya etik sebepler için, adalet peşinde bir avukat olduğun için gelmedin. Sebeplerin kişisel."

Konuşacak bir şey zaten kalmamıştı. Son nefesimi de kendimi anlatarak harcamak istemiyordum.

"Ne yapacaksın Ali? Beni burda şimdi mi öldüreceksin?" diye sordum silahını işaret ederek, "yoksa Kuzey abine mi söyleyeceksin?"

Ali de ayağa kalktı ve dibimde durdu.
Bana bu kadar yakın olmasından çok rahatsız olmuştum. Ne yapacağını asla tahmin edemiyordum. Birden bir bıçak çıkartıp şu an boğazımı kesebilirdi.

"Beni yanlış anladın Beril."

Bu sefer ben de ona baktım.

"Ben seni ele vermek için konuşmaya gelmedim."

"Ne için geldin peki?"

"Yardım edeceğimi söylemek için."

Yeni bir oyun muydu bu? Belki de Ali'yi buraya ağzımdan laf almak için Kuzey göndermişti ve ben sazan gibi oltaya gelmiştim.

"Nasıl yani?"

"Evlerini başlarına mı yıkacaksın? Yık.
Kuzey Varal saltanatını mı bitireceksin? Bitir.
Artık yanında bir kişi daha var. Onları bitirmen için ne gerekiyorsa yaparım."

Asla bu adamın neyin peşinde olduğunu anlayamayacaktım.

"Neden? Sana nasıl güvenebilirim?"

"Kuzey'den ve diğerlerinden benden çok kimse nefret edemez. Onları bitireceksen yanındayım. Ama her şey bittiğinde senden tek bir şey istiyorum."

"Nedir?"

Ali ilk defa bu kadar samimi baktı bana. Ilk defa gözlerinin içinde gerçek bir insan gördüm. Ilk defa sımsıkı taktığı maskenin ardında birini gördüm. Ilk defa eskiden bomboş bakan gözlerine baktım, ve orda biri vardı.

"Beni azad et."

Продолжить чтение

Вам также понравится

Wattpad Hikaye Önerileri sudem

Художественная проза

11.7K 384 32
En güzel kitapları topladım sonuna kadar bakmayı unutmayın.
Önce Kendini Unut 🌙

Подростковая литература

29K 2.2K 12
"Neden ağlıyorsun?" diye tekrar sordu. Sesi biraz peltekti ve sarhoş olduğu belliydi. Muhtemelen ben uyuyakaldığım esnada o arka sıralarda sızmıştı. ...
366K 14.9K 31
Bir komutana anonim olarak mesaj atarsak en fazla nolur? ‹ ·_· › Başlangıç: 04.03.2024
Papatya Hanım (Texting) Gece Mıknatısı

Любовные романы

607 29 12
055** = Daha ne kadar böyle ağlayacaksın Papatyam? Anonim Bey ve Papatya Hanımın hikayesini okumaya hazır mısınız? NOT : Olaylar çok hızlı ilerliyor...