SÜREYYA

By sevdacarboga

12.7K 830 652

" Neden bu kadar çok üşüyorum anne ?" Kızımın sesiyle başımı kaldırdım. Ne diyebilirdim ? Bana neden bu kad... More

Bölüm 1/ SEVGİ?
BÖLÜM 2 / GECENİN SOĞUĞU
BÖLÜM 3/İKİMİZDE TUTUNAMAYIZ
BÖLÜM 5/GÜÇLÜ KADINLAR
ÖNEMLİ DUYURU!!
BÖLÜM 6/ Kadınların ilacı!
BÖLÜM 7/ GÖĞSÜMDE İZİN VAR
SEVGİLİ OKUYUCULARIM
BÖLÜM 8/ ESEN!
BÖLÜM 9/İNSANLAR VE İNSANOĞULLARI!
10. BÖLÜM KESİTİ
BÖLÜM 10: MEZOPOTAMYA
BÖLÜM 11 / ACILAR GEÇER ZAMANLA
BÖLÜM 12 / ALİ ASAF KAYA!

BÖLÜM 4/ MEYDAN KADINLARINDIR!

1K 76 26
By sevdacarboga

Selamlar! Yukarıdaki müziği açıp bölümü okumanızı tavsiye ediyorum. Şuan saat 01:58 ama bölümü paylaştığımda saat kaç olur bilmiyorum. Hadi bölümü okumaya başlayın! Peçetelerinizi unutmayın!


BÖLÜM 4/ MEYDAN KADINLARINDIR!

●●●

"Alın bakalım bunlarda omletleriniz! "

Süreyya şen sesiyle hem şarkı söyleyip hemde kız kardeşine ve kızına kahvaltı hazırlıyordu.

"Anne ben omlet yemek istemiyorum!"

Esen annesine ettiği ısrarlara rağmen önüne gelen omletle birlikte itirazını bir kez daha dile getirmişti. Ne vardı sanki bir sabahta omletsiz kahvaltı yapsaydı?

"Bana bak Esen ben yiyorsam sende yemek zorundasın. Teyzeni yanlız bırakamazsın!"

Süreyya tartışan kızı ve kardeşine doğru dönüp bıkkınlıkla kafasını salladı. İkiside omlet yemeyi sevmiyorlardı. Zeynep'le birlikte yaşadığı zamanlarda az kavga çıkmamıştı kahvaltı sofrasında. Hiç büyümeyen kardeşine kafasını çevirdi ve gözlerini büyüttü .

"Hala büyümedin mi gerçekten sen? Küçük bir çocuk gibi mızmızlanmayı bırak artık Zeynep! Herkes tabağındaki omleti bitirecek! İtiraz istemiyorum!"

İtiraz kabul etmeyen sesiyle kardeşine güzel bir fırça çekti genç kadın. Zeynep asla uslanmıyordu.

"Tamam ya yiyoruz ikimizde!"

Esen memnuniyetsiz sesiyle durumu kabullenince iki kardeş gülmeye başladı. Esen çok tatlıydı yahu!

Birlikte yaptıkları keyifli kahvaltının ardından sofrayı toplamaya başlamışlardı .Esen teyzesinin verdiği tabakları makineye dizerken Süreyya masanın üstünü ıslak bir bezle siliyordu. Aniden çalan zil sesiyle kardeşine dönen Süreyya kardeşinin misafir bekleyip beklemediğini bilmiyordu.

"Misafir mi bekliyordun Zeyno?"

Zeynep ablasının sorduğu soruya olumsuz manada kafasını salladı. Misafir beklemiyordu. Kapıcı olmasını umarak ilerledi. Kapıyı yavaşça açtığında karşısında duran takım elbiseli adama anlamaz gözlerle baktı.

"Süreyya Aslan?"

Takım elbisesinin içinde huzursuzca Süreyya 'yı soran adama Süreyya'nın içeride olduğunu söyleyecekti ki ablası ondan önce davranmıştı.

"Baha Bey sizin burda ne işiniz var?"

Karşısında duran Barış 'ın avukatıydı. Burda ne işi vardı ki? Huzursuzca kıpırdanan adamın dilinin altındaki baklayı bir an önce çıkarmasını bekliyordu.

"Bunlar boşanma evraklarınız Süreyya Hanım. Sizin imzalamanız için getirdim. Tabi birde velâyet davası için getirdiğim birkaç da belge var ."

Kulaklarının doğru duyup duymadığını bilemiyordu. Bu adam ona boşanma evraklarını ve velâyet davası belgelerini mi getirmişti ? Barış onun kapısına boşanma evrakları mı yollamıştı? Utanmadan hemde öyle mi ? Boşanma davasını zaten kendisi açacaktı. Sanki hatalı Süreyya 'ymış gibi birde kapısına avukatını yolluyordu.

"Bu-buyrun içeri lütfen! "

Ablasının birşey demediğini görünce el mecbur avukatı Zeynep içeri davet etmişti. Süreyya 'nın şuan şokta olduğunu biliyordu. Barış 'ın ona dava açacağını ablasıda beklemiyordu. Hele birde utanmadan kapısının önüne avukat yollayacağını aklının ucuna getirmediğine adı kadar emindi.

İçeri çekinik bir tavırla girmişti Baha Turhal. Süreyya' dan hep çekinmişti. Ama kapısına boşanma evraklarıyla geleceğini oda tahmin etmemişti.

"Oturun lütfen Baha Bey!"

Sonunda dili çözülen Süreyya karşısında ne yapacağını bilmeyerek etrafa bakan adamdan oturmasını istemişti. Onu bekleyen cehennem azabı gibi dakikalar olacağına yemin edebilirdi.

Baha çekinik bir tavırla tek kişilik koltuğa oturduğunda lafa nasıl başlayacağını bilmiyordu. Derin bir nefes alarak kendisini izlediğine emin olduğu kadına baktı.

Süreyya Aslan ! Baha Turhal 'ın her daim çekindiği kadındı. Etrafa gülücükler saçan bir kadın değildi . Gülümsediğini yanlız kızına bakarken görebilirdi insanlar. Hayat ona gülümsemeyi unutturmuştu. İçinde buram buram acı vardı. 20 yaşında anne ve babasını kaybetmişti. Tek ailesi kız kardeşi olmuştu. Ailesini kaybettiği günlerde tanışmıştı Barış Aslan'la. Genç bir hukukçuydu. Süreyya 'nın kalbini çalmış mıydı?  Belki evet, lakin hiçbir zaman aşkla dolu bir evlilikleri olmamıştı. Yıllar geçtikçe birbirlerine karşı sevgi adı altında hiçbir şeyleri kalmamıştı. Süreyya Barış 'a karşı sevgi duyamasada saygı duyuyordu her daim. Fakat aynı şey  Barış Aslan için geçerli değildi. Süreyya 'ya etmediği hakaret kalmamıştı son bir yıl içinde. Süreyya 'nın yaptığı herşey adamın gözüne batıyordu. Esen olmasa daha önce boşanacaklarına adı kadar emindi Baha Turhal.

Süreyya kendisini izleyen adamın artık birşey söylemesini bekliyordu. Buraya hangi amaçla geldiyse  bitirip gitmeliydi. Tahammüllü biri olduğu söylenemezdi. Sıkıntılı bir nefes verirken gözünü Baha Turhal 'dan ayırmamıştı. Artık konuşmasını istiyordu.

Baha karşısında sıkıntılı nefes veren kadını daha fazla bekletmemek adına konuşmaya başladı.

"Süreyya Hanım buraya size evrakları imzalatıp anlaşmalı bir boşanma davası gerçekleştirmeniz için geldim. Tabi birde velâyet davası var. Barış Bey kızını boşandıktan sonra yanına almayı istiyor."

Süreyya duyduğu cümleyle yerinde çakılı kaldı. "Barış Bey kızını boşandıktan sonra yanına almayı istiyor." Kızını ondan ayıracağını mı zannediyordu? Esen 'i ondan kimse alamazdı. Buna izin vermezdi .

"Baha Bey boşandıktan sonra kızım elbetteki benimle kalacak. Kızımdan beni ayıramazsınız! "

Ses tonu giderek artan kadının sinirlendiğini gören genç avukat onu sakinleştirmek adına konuşmasına devam etti.

"Bu sizin en doğal hakkınız Süreyya Hanım. Lakin Barış Bey'de tıpkı sizin gibi kızını yanında istiyor. Zaten size kızınızı sizden alacağımızı söylemedim. Bir velâyet davası açılacak ve davayı kazanan taraf velayeti alacak. Tabii anlaşmalı boşanma evraklarınızı imzalarsanız."

Sözünü bitirip evrak çantasından kağıtları ve bir adet kalem çıkardı. Süreyya 'ya evrakları ve kalemi uzatırken hangi tepkiyle karşılaşacağını bilmiyordu.

Eline uzatılan evrakları ve kalemi hınçla elinin tersiyle itti genç kadın. Demek anlaşmalı boşanacaklardı ve velâyet davasını kazanan taraf kızını yanına alacaktı öyle mi? Hah! Süreyya kendine yapılanları unutup kocasından sessizce boşanacak ve kocasının kendisinden kızını alışını bekleyecekti öyle mi? Bu akıllara sığmazdı. Hiçbir anne bunu kabullenemezdi . Süreyya aldatılmış üstüne birde şiddet görerek evinden atılmıştı. Bunlar Barış 'ın yanına kâr mı kalacaktı?  Asla ! Süreyya buna izin vermeyecekti . Aldatılmayı ve şiddet görmeyi kabul edip sessizce bir kenara geçmeyecekti. Bir kadın olarak bunu gururuna ve onuruna yediremezdi. Yıllardır şiddet gören ve aldatılan kadınların sesi olmuşken şimdi buna boyun mu eğecekti? Avukata çıldırmış gibi bakıyordu.

"Zeynep , Esen'i al ve markete götür hemen şimdi!"

Ses tonuna dikkat etmeyi bırakın şuan resmen haykırıyordu.

Binlerce kadın için , aldatılmış ve şiddet görmüş sesi duyulmayan binlerce kadın için haykıracağım!

Zeynep ablasının gözündeki öfkenin kurbanı olmak istemiyordu ama ablasını da burda yanlız bırakamazdı . Ne yapacağını bilmemenin çaresizliği içinde yeğenini kucağına alıp salondan çıktı. Esen 'in sorduğu soruları kısa cevaplarla geçiştirirken kendisinin ve Esen'in kabanını giydirmiş evden çıkmıştı. Süreyya avukatı buraya geldiği için bin pişman edecekti.

Kızının ve kardeşinin evden çıktığına kanaât getirdikten sonra avukata döndü. Şaşkınlıkla ayağa kalkmış kendisini izliyordu. Öfke gözünü kör etmişti. Demek anlaşmalı boşanma ha ! Süreyya kendisine yapılanları unutturmayacaktı. Güçlü bir kadın gibi intikamını alacaktı.

"Ben aldatıldım! " Ses telleri yırtılırcasına gerçeği  avukatın yüzüne haykırdı.

"Ben müvekkiliniz Barış Aslan tarafından en yakın arkadaşımla , kendi evimde kendi yatağımda aldatıldım! Yetmedi hesap sorduğum için saçlarımdan çekilerek yerlerde sürüklendim! Sayamadığım ,  ağzıma alamayacağım türden  küfürlere, hakaretlere maruz bırakıldım! En sonunda dışarı atıldım. KELİMENİN TAM ANLAMIYLA KOLUMDAN TUTULUP DIŞARI ATILDIM! "

Öfkeden haykırarak gerçekleri anlatıyordu. Ses telleri yırtılırcasına bağırıyordu. Çünkü o da susarsa bu dünyada kadınların sesi yok olacaktı. Belki tek başına bu yolda ilerleyecekti. Fakat asla susmayacaktı. Arkasında kimse olmasa bile Süreyya susmayacaktı. Haykıracaktı, sesi duyulmayan binlerce kadın için!

Gözyaşları içinde avukata bakarken ondan bir şey demesini bekliyordu. Bir kabul cümlesi bekliyordu. Bu kadar haykırışından sonra bir kabulleniş görmek istiyordu.

Beklediği bir tepki gelmeyince devam etti. Susmayacaktı!

"Siz şimdi geçip karşıma anlaşmalı bir boşanma davası belgeleri uzatıyorsunuz! Hem aldatılıp hem de şiddet görmüş çaresiz bir kadına sessizce anlaşmalı bir  boşanma sunuyorsunuz!İMZALAMIYORUM! Anlaşmalı boşanma falan yok! Sonuna kadar çekişmeli bir dava açacağım! Bana yapılanlara göz yummayacağım! Arkamda kimse olmasa bile ben susmayacağım! Onurlu bir şekilde intikamımı alacağım! "

Kendinden emin bir şekilde hiç korkusuz intikamını alacağını haykırıyordu Süreyya Aslan! Belkide sadece kendi intikamını almayacaktı. Binlerce kadının çektiği acıların intikamını alacaktı!

Öfkeden gözü dönmüş kadını derin bir acıyla izledi avukat Baha Turhal. Süreyya Aslan güçlüydü . Hayır hayır! Süreyya Aslan güçlü değil, çok güçlüydü!
Ne yaparsa yapsın , ne söylerse söylesin asla kabul etmeyeceğini anlayan adam çaresizce kafasını salladı. Burada daha fazla durmasının bir anlamı yoktu. Süreyya Aslan anlaşmalı boşanma davasını reddetmişti.

"Pekâlâ. Diyebileceğim bir söz , acınızı hafifletebileceğim hiçbir şey yok. Madem ki anlaşmalı boşanma davasını kabul etmiyorsunuz o zaman uzun bir süre devam edecek çekişmeli bir boşanma davasına kendinizi hazırlasanız iyi olur. Mahkeme gününü ve yeni boşanma evraklarını size postayla yollayacağım. Mahkeme gününe kadar kendinize iyi bakın. Görüşmek üzere Süreyya Hanım! "

Yerdeki evraklarını toplayıp çantasıyla birlikte evden çıkan avukatın ardından donakalmış bir vaziyette yerdeki halıyı inceliyordu. Pek çoğumuzun çaresiz kalınca yaptığı gibi!

Dakikalarca halıyı inceledi. Sonunda çalan telefonuyla irkilerek kendine geldi. Arayan Zeynep'ti . Derin bir nefes alarak sabırsızca çalan telefonu açtı.

"Efendim Zeynep? "

Sesinin kötü ve titrek çıkmamasına dikkat etmişti. Umarız ki öyle olmuştur.

"Abla ! Ne yaptın? Esen artık marketin içinde boş boş gezmekten sıkıldığını söylüyor. Ben birkaç eksiğimi aldım kasaya gidiyorum. Artık eve döneceğiz?"

Kız kardeşinin telaşlı sesiyle birlikte sorgulayan cümlesine sakince cevap verdi.

"Tamam. Gelin , avukat gitti zaten. Dikkatli olun!"

Zeynep'in birşey demesine izin vermeden telefonu kapatıp ayağa kalktı. Toparlamalıydı kendini. Daha yeni başlıyorlardı. İlk düşüşünde yerde kalmamalıydı. Kendine gelmeliydi. Bu intikamı alıp velâyet davasını da kazanacaktı elbette ki.

Banyoya doğru ilerleyip elini yüzünü yıkadı. Aynadaki görüntüye baktıkça içindeki öfke kaynıyordu. Sol yanağında hafif bir morluk vardı. Sürtünmenin etkisiyle soyulmuş derisine bakıp  gerçekten güçlü olması gerektiğini bir kere daha hatırlattı kendine.

"Güçlü ol Süreyya! Sen susarsan kim yüzyıllardır süregelen bu adice şiddeti durduracak? Yıllardır şiddet gören kadınların sesi olmuşken şimdi kendin içinde susmamalısın! "

Derin bir nefes alıp son kez tekrar etti kendine .

"Namusum ve şerefim üzerine yemin ederim ki susmayacağım!
Yüzyıllardır sesi duyulmayan binlerce  kadının sesi ben olacağım! Güçlü olacağım! "

Çalan kapı sesiyle aynadan kendine bakmayı bırakıp kapıya ilerledi. Zeynep ve Esen'in kırmızı olmuş yüzleriyle ayakkabılarını çıkarmaya başladığını görünce havanın gerçekten de soğuk olduğunu biliyordu. Allah sokaktaki herkese yardım etsin!

"Anne teyzem bana bir sürü çikolata aldı bir sürü! "

Esen heyecanlı sesiyle içeri girerken annesine teyzesinin ona aldıklarını anlatıyor bir yandan da üzerini çıkarıyordu.

Çocuklar ne kadar da masumdu! Birkaç çikolatayla dünyanın mutluluğunu yaşıyorlardı. Çocukları mutlu edemeyen  utansın!

Süreyya gülerek kızının şapkasını ve atkısını çıkarmasına yardım etti.

"Demek öyle! Peki ya bana ne aldınız? Sakın en sevdiğim bisküviyi almayı unuttuğunu söyleme Esen!"

Yalandan bir kızgınlıkla kızını kucağına aldığında Esen kıkırdadı.

"Ayıpsın anne! Hiç unuturmuyuz! Unutsak senin dilinden kurtulamayız ondan unutmadık !"

Esen'in tombul yanaklarına birer öpücük kondurduktan sonra onu yere indirip kardeşinin getirdiği poşetleri mutfağa taşıdı. Sözde Zeynep birkaç eksiğini almıştı! Tüm market alışverişini yapmıştı resmen!

Zeynep üstünü çıkardıktan sonra geri kalan poşetleri de içeri taşırken bir an önce ablasının ne yaptığını öğrenmek istiyordu. Süreyya 'nın bu durumu kabul etmeyeceğini düşünüyordu. Şayet kabul etse bunca yıllık Kadına Şiddete Hayır Platformu üyeliğine haksızlık edecekti.

"Esen hadi sen gidip çizgi filmini aç , bizde bunları yerleştirip aldıklarımızla birlikte geleceğiz teyzecim."

İkna edici tonda yiğeninin mutfaktan gönderdikten sonra ablasına döndü. Gayet mutlu görünüyordu.  Zeynep bazen şaşıp kalıyordu. Ablası yaşadığı onca olaya rağmen mutlu olmayı beceriyordu. Bunları kendisi yaşasa ablası kadar güçlü olamayacağını biliyordu. İyiki ablası vardı! İyiki bu dünyada Süreyya gibi güçlü kadınlar vardı!

Velhasıl kelam güç kadınların, meydan kadınlarındır!

"Abla noldu biz gittikten sonra? Ne dedi o avukat sana ?"

Kız kardeşinin endişeli sesini duyunca tebessüm etti Süreyya. Zeynep hala küçük bir kız çocuğu gibi korkaktı! Süreyya ona da güçlü olmayı öğretecekti. Ona da korkmamayı öğretecekti. Çünkü korkarak yaşamak, ağaçların dallarını kırarak bahçe aramaya benzerdi.

"Hiçbir şey! "

Tekdüze bir ses tonuyla kendisini yanıtlayan ablasına şok içinde baktı. Ne yani o kadar süre boyunca hiçbir şey olmamış mıydı!

"Ne! O kadar zaman hiçbir şey konuşmadınız mı yani?"

"Hayır konuşmadık! Bana imzalamam için belgeler verdi bende anlaşmalı boşanmayacağımı söyledim, bu kadar."

Zeynep herşeyin bu kadar olmadığını biliyordu. Ablası çocuk kandırır gibi onu mu kandırıyordu. Üzülmemesi için konuyu daha fazla kurcalamadı. Sonuçta ne derse desin ablası ona yine hiçbir şey demeyecekti.

"Pekâlâ öyle olsun. Ben Esen'in yanına gidiyorum sende bize birşeyler hazırlayıp gelirsin olur mu ? "

Süreyya başını olumlu anlamda salladı. Tabiki getirirdi. Onlar mutlu olsun Süreyya ölene kadar onlara birşeyler getirirdi. Birkaç kaseye getirdikleri cipsleri ve kuruyemişleri koyarken birden gök gürledi. Ellerindekileri bırakıp canım önüne geçti . Yağmur başlamıştı. Bardaktan boşalırcasına yağıyordu gökteki nimet! Bulutlarda Süreyya'yı yalnız bırakmıyordu. Bulutlarda Süreyya için ağlıyordu. Aklından geçen şarkı sözünü durup seslice mırıldandı.

"Dünya cesaretin bu kadar mı?"

Bu kadar mı cesaretin? Üzerime bu kadar mı gelebiliyorsun? Yanlızca bu kadar mı üzebiliyorsun beni? Hissetmiyorum Dünya! Artık hiçbir şey hissetmiyorum! Dilediğin kadar gel üzerime! Dilediğin kadar üz beni , hatta mahvet içinde barındırma ama vazgeçmeyeceğim! Korkmuyorum senden ! Korkmuyoruz senden! Cesaretin varsa gel üzerime! Yanlız ve kapkaranlık gölgemden kork! Sadece yanlız ve kapkaranlık gölgemden korksan bile yeter bana
Çünkü en korkunç yanım orası ötesi yok! En korkunç yanım yanlız ve kapkaranlık gölgem! Korkmuyorum senden , lakin sen kork benden!

Yağmuru izlerken daldığının farkında değildi. Zeynep 'in koluna dokunmasıyla kendine gelmişti.

"Abla? Noldu ? Seni bekliyoruz , neden burda bekliyorsun?"

"Dalmışım Zeyno! Kusura bakma, herşey hazır hadi içeri götürelim."

Kendi kendine birşeyler mırıldanarak kıpırdamadan dışarıyı seyrettiğini görünce ablasının gerçekten yorulduğunu fark etmişti Zeynep. Herkes gibi o da yorulabilirdi bu doğaldı. Fakat ablasının yorulmasını kabul edemiyordu. Onun herkese bu kadar güçlüyken kendi ruhuna güçsüz oluşunu kabul edemiyordu. Bilmediği birşey vardı Zeynep Demirkan' ın. İnsan herşeye karşı  güçlü olurdu ama söz konusu kendi ruhu kendi yüreği olunca aciz birine dönüşürdü. Buda evrenin sayısız kurallarından biriydi.

Kural 3:"İnsan herşeye karşı güçlü olur ama ruhuna karşı asla!"

Birlikte geçirdikleri saatlerin sonunda akşam olmuştu.
Kayıp Ülkenin Prensesleri takımı yemek yemiş sofrayı toparlamıştı.
Şimdi de hep birlikte açtıkları bir yarışma programını izliyorlardı.
"Survivor!"

Süreyya her ne kadar da izlemek istemese de kızının ve kardeşinin ısrarları sonucu izlemeyi kabul etmişti. Esen ve Zeynep 'in sayısız kavgalarını dinlemişti . Ve hala da ikisinin kavgasını dinliyordu. Artık araya girmeyecekti çünkü başı ağrımaya başlamıştı.

"Ah Cemal Can benim üzümlü sütlaçım!"

Esen'in sevinç dolu nidasıyla Zeynep 'in elindeki yastığı ona atması bir olmuştu. Esen karşı takımı tuttuğu için her yarışın sonucunda  tuttuğu takım kazandığı zaman sevinç dolu cümlelerle Zeynep'i deli ediyordu.

"Abla kızına söyle bağırıp durmasın kalkarsam görür gününü! "

"Anne asıl sen kardeşine söyle iki de bir bana yastık atmasın , yenilgiyi kabul etsin!"


Süreyya daha fazla dayanamayarak ayağa kalktı. Esen ve Zeynep 'in kavgasını daha fazla çekemezdi. Saatte geç olmuştu yarın pazartesiydi ve işe gitmeleri gerekiyordu .

" Hadi bakalım yeter bu kadar kavga gürültü, yarın işe gideceğiz herkes yatağa gidiyor! "

İtiraz kabul etmeyen sesiyle kardeşini ve kızını oturdukları yerden kaldırıp odaya götürdü. Televizyonun fişini çekip yatakta bile didişen ikilinin arasına girdi. Bugün ortada yatmazsa kesinlikle kavga çıkarırdı. Esen annesine sarılırken Zeynep'te ablasına sarıldı.

"Ya teyze çek elini ordan ben koydum ilk!"

"Sen çek asıl ben koydum ilk !"

"Yoo! Hiçte bile ilk ben koydum!"

"Ben koydum dediysem ben koydum!"

"Teyze ben-"

Esen 'in cümlesi Süreyya'nın uzandığı yerden kalkmasıyla son buldu.

"Bir daha ikinizden birinin bir kelime daha söylediğini duyarsam kalkar salonda yatarım! "

Bıkkınlıkla kardeşi ve kızını son kez uyardı. Artık uyumaları gerekiyordu, Süreyya yorgundu.

Esen ve Zeynep susacaklarını söyleyince geri yerine yattı. Bir tarafında Esen varken diğer tarafında Zeynep vardı. İki canı , iki meleği de yanındaydı. Çok şükür!

Bir geceyi daha bitirmek üzere gözlerini yumdu Süreyya. Yarın işe gidecekti ve Sevgi'yle karşılaşacaktı. Ne yapacağını , nasıl davranacığını düşünerek uyuyakaldı. Her birimizin her gece uyuya kaldığı gibi. Her birimiz her gece yarın için düşler kurarak uykuya dalardık. Oysa bilmediğimiz koca bir gerçek vardı; biz plan yaparken hayat zaten kendi planını gerçekleştiriyordu. Her sabah aslında hayatın bizim üzerimizde kurduğu planları gerçekleştirmek için uyanıyorduk. Belki acı belki tatlı planları gerçekleştirmek için hazırlanıp evlerimizden çıkıyorduk.

Ve size bir kural daha koyuyorum.

Kural 4: "Asla yarın için plan kurarak uykuya dalma! Uyanıp hayatın oluşturduğu planı gerçekleştirmek adına uykuya dalıyorsun unutma!"

●●●

Selamlar! Evet yine ağlamaklı bölümle karşınızdaydım. Süreyya'nın çektiği acıları avukatın yüzüne haykırdıkça ben kendim Barış adına utandım Süreyya adına ağladım. Kendi yazdığım bir karaktere ilk defa bu kadar büyük bir hayranlık duyuyorum. Süreyya "susmayacağım! "  dedikçe  ona defalarca kez hayran kaldım!
Bu yolda yanlız olmadığımı biliyorum! Hepinizi Süreyya'nın Esen'i ve Zeyno'yu sevdiği kadar seviyorum 💜 Kendinize iyi bakın bir sonraki bölüme kadar evde kalın hoşçakalın!🌻 Değerli Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum bunu bizden esirgemeyin . Esirgemeyin ki Süreyya gibi olan kadınlarımıza ilham olalım onların güç kaynağı olalım. Esirgemeyin ki sesimizi binlerce kişiye duyurabilelim. Sizleri seviyorum.

Continue Reading

You'll Also Like

10.3K 426 50
Sevdiği adamı korumak için çareyi kendinden uzaklaştırmakta bulan Miray'ı, kader sevdiği adamla tekrar karşılaştıracaktır. Bu sayede sevdiği adamın h...
100K 4.3K 35
Urfa'nın dar sokakları üstüne, üstüne gelirken savaşmak hiç bu kadar zor olmamıştı... Liya Dağdeviren Hazar Harzemşah @! Tüm haklar şahsıma aittir...
116K 3.9K 58
Doğdum, ailemin evine sığıntı oldum. Sevdim, sevdamın gönlüne sığıntı oldum... Yazgı mı, kader mi, çile mi? Bilmem... Bazı insanların alnına ' hiç m...
508 86 13
Hızır Ali ve kuzeni Pars adlı kitabimda olan Pars Çakırbeyli'nin aşk hayatını anlatıyor buradaki Pars'la Hızır Ali ve kuzeni Pars' da olan Pars tıpa...