BÖLÜM 10: MEZOPOTAMYA

447 26 87
                                    

Hâlâ buradaysanız teşekkür ederim. Müziği açıp okumaya başlayabilirsiniz.

*Aynur Doğan , Delale (Güzelim)
*Sezen Aksu, Affet
*Neşat Ertaş, Neredesin sen

*Aynur Doğan , Delale (Güzelim)*Sezen Aksu, Affet*Neşat Ertaş, Neredesin sen

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

  "Hiç gelmeyeceksin sandım..."

'10 Ocak,2021...

BÖLÜM 10: MEZOPOTAMYA!

Aşk, bir mumun yanıp eriyeceğini bile bile, kendisini çakmakla ateşleyen insana ışık vermesidir belki de...

Ya da bir çocuğun ilk defa eline aldığı nesneye bakışıdır aşk...

Veyahut bir gün çöp olacağını bile bile , her gün sahibine temiz sayfa açan bir günlüktür aşk...

Bir intikam , bir güç, ama en çok nefret ve güçsüzlüğün tarifidir. İnsan ağaçtan geçen yaprağın önüne düşmesine bile kırılırken sevdiğinin , güvendiği dağlara kar yağdırmadısına bile kırılamaz.

Aşk bittikten sonra nefrete dönüşecek en güçlü duygudur. Aşk kalbinde küller bırakacak tek yangındır. O küllerin savrulanları bilin ki aşk değildir. Aşkın külleri savrulmaz. Sevgilinin hatıraları silinmez ,hataları silinir.

Belki de Ali Asaf'ın da hafızasında Süreyya'nın hatıraları silinmemişti. Fakat hatalarını da silememişti.

"Sakin olmalıyız , elimizde olan bir durum olsaydı şuan burda olmazdım."

Halime genç adamı onaylayarak arkadaşının saçını okşadı.
Süreyya onun için çok değerliydi.

"Mezopotamya..." Diye fısıldadı genç kadın. Kanayan yarasının adıydı Mezopotamya...
"Mezopatamya... Daha kaç ceset barındıracaksın koynunda! Daha kaç babayı evladına kaç evladı babasına düşman edeceksin! Daha kaç gelinliği kaç genç kıza kefen edecek, onu kor ateşlerde yakacaksın! Yetmedi mi bunca ölüm fermanı yazman? Kaç Dicle kaç Fırattan ayrı düşüp bir ömür yanacak? Kaç Mem alıp geri vermeyeceksin? Sen daha kaç kızı hayallerinden kaç kadını canından edeceksin? Söylesene hala sırtın kamburlaşmadı mı taşıdığın günahlardan? "

Gözyaşlarını bu kez doğduğu coğrafyaya akıttı Süreyya. Gözyaşları bu kez annesinin cayır cayır yandığı taşına, toprağına aktı.

Mezopotamya, binlerce aşkın, acının gömüldüğü, kadın çığlıklarının fısıltıdan öteye geçmediği bir coğrafyaydı.

Çoğu zaman buğday değil, ölüm kokuyordu.
Çoğu zaman çocuk sevinci değil, çocuk çığlığı duyuluyordu.
Bir okyanus olan dünyanın, küle dönmüş yeriydi.

Halime dostunun isyanını dinleyebilecek kadar güçlü, ağlamayacak kadar sağlam değildi. Hızlı adımlarla acı kokan hastane odasından ayrıldı. Süreyyanın acısını da Gülizarın acısını yüreğinde hissediyor, onlarla birlikte taşıyordu. Ne kadından başka kimse kadının acısını anlardı, nede kadından başka kimse kadının yarasına merhem olurdu.

SÜREYYAWhere stories live. Discover now