nighttime walk | taekook

Door adorekimh

106K 11.4K 2.1K

ᴏᴜʀ sᴍɪʟᴇ ғʟᴏᴡᴇʀs ʙʟᴏᴏᴍ Meer

prologue
one
two
three
four
six
seven
eight
nine
ten
eleven
twelve
thirteen
fourteen
fifteen
sixteen
seventeen
eighteen
nineteen
twenty (m)
twenty one
twenty two
twenty three
twenty four
final
özel bölüm

five

3.5K 505 133
Door adorekimh


Adımları sakin, başı hafif yere eğilmiş ve ellerini üzerindeki kahverengi kabana koymuş halde yürüyordu caddede; yağan kar taneleri saçlarına dökülüyor, oldukları yerde eriyorlardı. Fırtına ile başlayan gün, yerini sakin bir kar yağışına bıraktığında gelen telefon ile kendini dışarı atmış, şimdi girdiği kafenin sıcak havası yüzüne çarptığında gülümsemişti. Yakın arkadaşı turunu bitirmenin ardından Seul’e döndüğünde ilk işi onu aramak olmuştu ve Taehyung, ona sahip olduğu için şanslı hissediyordu. Mora boyattığı saçları ile kafede oldukça dikkat çekiyor, ona yaklaştıkça yüzünde büyüyen gülümsemesini görüyordu. Onu karşılamak için ayağa kalkmıştı arkadaşı, kolları birbirine dolanıp sarılırken Jimin ondan ayrılmış ve minik ellerini Taehyung’un yanağına koyarak, ‘’Benim uzaylım kilo mu verdi?’’ diye sordu, Taehyung onun ellerini yanağından çekerek karşılıklı oturmadan önce kabanını üzerinden çekti, yan sandalyeye koyduktan sonra karşılıklı oturdular. ‘’Biraz verdim.’’ Diye itiraf etti, son dönemde iştahı gerçekten kötüydü.

Jimin turnesi hakkında ve hayatında olan yeni gelişmeler hakkında konuşurken yüzünde beliren ışıltıyı görmeyeli uzun zaman olmuştu Taehyung için, son zamanlarda arkadaşı çok fazla çalışmıştı ve onun yüzünün asık olduğunu hatırlıyordu gitmeden önce. Birkaç kere içmişlerdi beraber, Jimin birinden çok fazla hoşlanmıştı fakat karşısındaki kişinin tek yaptığı en yakın arkadaşı olan bu çocuğun kalbini kırmak olmuştu, onun sahip olduğu ünü kullanarak insanlardan para istemiş, kendi ürünlerini zorla satmaya kalkmıştı. ‘’Seni iyi görmek beni mutlu etti.’’ Dedi Taehyung, Jimin kahvesinden bir yudum aldıktan sonra, ‘’Evet, gerçekten iyi hissediyorum.’’ Dedi. Kendi sıcak çikolatasından içerken, ‘’Keşke seni de iyi görebilseydim.’’ Jimin’in mırıldanması ile başını eğdi, ‘’Aslında bilmiyorum. Uzun zamandır yalnızım ve sanırım, birileri tarafından gerçekten önemsenmeyi, sevilmeyi özledim Jimin.’’ Son dönemdeki hislerini ona anlatmak iyi hissetmesini sağlıyordu, her zaman onu dinliyor ve ona tavsiye veriyordu. ‘’Taehyung, kendini insanlara çok fazla kapatıyorsun.’’ Dedi Jimin, arkasına yaslandı ve Taehyung’un yüzüne baktı. ‘’Çünkü korkuyorum. Jimin…’’ Bir şey demek istedi ama durdu, arkadaşının kalbini kırmak istemiyordu. ‘’Ben değilsin, Taehyung, biliyorum. Benimle konuşmaktan çekinme, o konuyu atlattım.’’ İç çekerek kollarını masanın üzerine koydu, ‘’Ben atlatamam Jimin, birinin benim canımı yakması demek, benim ölmem demek.’’ Jimin uzandı, Taehyung’un masanın üzerine duran elini minik avuçlarının içine aldı ve okşadı. ‘’Seni seviyorum ve hep seninleyim Taehyung. Ben seni asla bırakmayacağım.’’ Taehyung, elini tutan eli sıktı ve gülümsedi, sohbetin geri kalanı bu karamsar havadan daha iyi bir durum içinde geçti.

Jimin uzun süredir takip ettiği Suga ile yapacağı düet hakkında konuşuyordu durmadan, o adama neredeyse çıktığı günden beri hayran olduğunu ve sonunda bur fırsat eline geçtiği için mutlu olduğunu anlatıyordu. ‘’Radyo programında yayınlamana sebep olacak kadar harika bir iş çıkarmak istiyorum.’’ Dedi Jimin gülerek, Taehyung’un listesinin özel olması ile ilgili sürekli şakalarda bulunur, o listede kendi adı olduğu için onur duyduğunu söyleyerek Taehyung’u sinir etmeye bayılırdı. Evde içiyor olsalardı çoktan bu konu yüzünden yastık savaşı yapmaya başlamışlardı bile, Jimin bu çocuksu aktivitelere bayılır, her zaman Taehyung’u da katardı. Çocukluğunu özleyen Taehyung için bu anların değeri hiçbir şey ile ölçüşemezdi, son dönemde içinde bulunduğu karamsar hava arkadaşı sayesinde biraz daha dağılmıştı, Jimin ile ayrıldıktan sonra Saerom ile buluşmuş, ajans için yapacağı bir işte ona eşlik etmeye karar vermişti.

‘’Nereye gidiyoruz?’’

Saerom elindeki belgeleri okumaya çabalarken neredeyse önündeki taşa takılıp düşecekti, kolunu genç kızın koluna dolayarak onu düşmekten kurtardı, ona daha dikkatli olmasına dair söylenirken ‘’Gang Reklam Şirketi, oraya gidiyoruz.’’ Dedi Saerom. Duyduğu isimle olduğu yerde kaldı Taehyung, bu Jungkook denen çocuğun çalıştığı reklam şirketi olabilir miydi? ‘’Biz tek bir reklam şirketi ile mi çalışıyoruz?’’ diye sordu Saerom’a, kendini toparlayıp yeniden yürüyordu kızın yanında. ‘’Evet, sanırım yeni bir içecek firması ile anlaşmışlar, yayın sırasında reklamın yapılması konusunda bir anlaşma dönüyor.’’ İç çekti ve genç kızın adımlarına uyarak ilerlerken onunla ilk karşılaştığı kahve dükkânına çok da uzak olmayan bir plazaya girdiler, ajansın binasının yarısı kadardı ve girişte güvenliğe benzer bir şey görünmüyordu. Asansörde numaraların yanında binada bulunan şirketlerin adı yazıyordu, sekizinci kat olan Gang Reklam Şirketi’nin numarasına bastı ve Saerom’un omzunun üzerinden elindeki belgeleri okumaya başladı.

Karşılıklı masaların kurulduğu, kalabalık ve karışık bir kattı, insanlar onu gördüğünde şaşkınlıkla bakıyor, birbirlerine onu işaret ediyordu. Gözleri etrafta dolanırken tanıdık bir yüz arıyordu ama bu kargaşa içinde onu bulmak imkânsız gibiydi. Saerom bir odaya girmek için ilerlediğinde ‘’Seni burada bekleyeceğim.’’ Dedi, gezinmeye başladı. Okuduğu bölüm ile ilgili işini yapıyor olsaydı takım elbise giymiş bu insanların arasında olacak, dosyalarla boğuşacak ve kendini kesinlikle mutsuz hissedecekti. Jungkook gibi birinin burada mutlu olmadığına emindi, o çocuğun gözlerindeki parıltılar kesinlikle kendini belli ediyordu.

Bakışları dosyalarla dolu bir masanın ardına takıldığında gördü onu, kenardaydı ve önündeki doya yığınlarına tamamen gömülmüş olduğu için saçları önüne doğru düşmüştü. Elinde tuttuğu kalem, bazen çeviriyor, bazen bir şey yazmak için indiriyordu. Elleri kabanının cebinde ona doğru ilerlerken sanki birinin ona baktığını fark etmiş gibi başı yukarı kalkmış, gözleri ona bakan gözlere takıldığında dudakları şaşkınlıkla aralanmıştı. Büyüyen gözleri ile sevimli bir çocuğu andırıyordu, yüzüne gelen saçlarını kenara çekti, bir tutamını kulağının arkasına atarken ayaklandı. ‘’Merhaba, Bay Jeon.’’ Dedi resmi bir tonda fakat gülmemek için kendini zor tutuyordu, ‘’Merhaba Bay Kim.’’ Dedi Jungkook. Taehyung karşısındaki çocuğun gerginliğini hissetmişti, birkaç gözün üzerinde olduğunun farkındaydı ve Jungkook, bu durumdan kesinlikle rahatsız olmuş gibi duruyordu. Yine de gözlerini parlak gözlerden alamıyordu çünkü biraz önce sıkıntıdan yanaklarını şişirmiş olan çocuk onu gördüğü anda parıldamaya başlamıştı adeta. ‘’Geçen günkü sıcak çikolata ısmarlamanıza karşılık vermek isterim.’’ Dedi, başını hafif yana eğdi ve Jungkook’un dudaklarının kıvrılmasını izledi. ‘’O sizin kahvenizi döktüğüm içindi, karşılık beklemiyorum.’’ Jungkook’un hızlıca kurduğu cümle ile gülümsedi, ‘’Belki de size kahve ısmarlamak için bahane arıyorumdur?’’ Jungkook’un dili dudaklarının arasında gezinirken bu görüntüyü sevdiğini fark etti.

‘’On dakika sonra yemek molam var, bekleyebilir misiniz?’’

Taehyung’un kabul etmesi gereken bir gerçek vardı ki, Jungkook takım elbise içinde ve işine odaklanmış haldeyken oldukça seksi görünüyordu. Onunla çıkacak olmasından dolayı olabilirdi, şu an oldukça ciddiye alıyordu işini ve bakışlarını bir kez bile kaldırıp Taehyung’a bakmamış olması onu delirtiyordu. Bacağını diğerinin üzerine atmış şekilde sallıyorken parmakları dudaklarında geziniyor ve şu an gidip dikkatini çekecek her şeyi yapmak istiyordu. Jungkook kesinlikle yakışıklıydı, yapılı bir vücudu vardı ve üzerine giydikleri onda mükemmel duruyordu. Onun rahat kıyafetler içinde nasıl görüneceğini gerçekten merak etmişti. İş dışında beraber takılmayı davet etse yine takım elbisesi içinde mi gelirdi acaba? Saerom’a giderken onu beklememesini söylediği bir mesaj attı, Jungkook bir dosyayı kapattıktan sonra ayaklandı, o an birçok kişinin daha ayaklandığını gördü. Mola zamanı gelmiş olmalıydı. Beraber asansöre bindiklerinde onlarla birlikte beş kişi daha binmişti ve ikisi arkaya giderek sırtlarını cama vermişlerdi. Sessizlik içinde katları inerken Jungkook dirseği ile Taehyung’un kolunu dürttüğünde, Taehyung da kendi dirseği ile onu dürtmüştü ve ikisi kısık kıkırtılar bıraktılar.

Kar daha da hızlanmıştı ve Jungkook’un üzerine kaban almadığını fark eden Taehyung, kendi kabanını vermek istemesine rağmen kabul ettirememişti, uzak bir yere gitmek yerine plazanın tam karşısında olan küçük bir kafeye girmişler, Jungkook kendine yemek söylerken Taehyung da yalnızca sıcak çikolata istemişti. ‘’Kahveden hiç hoşlanmıyorsun sanırım?’’ diye sordu Jungkook, bunun cevabını ismini bildiği gibi biliyordu ama yine de bir şey demedi, karşısındaki adamın başını sallamasını izledi. Dosyalarla boğuşurken birinin kendine doğru geldiğini hissetmiş, Bay Park olduğunu düşünerek hızlıca başını kaldırmıştı ama gözleri Kim Taehyung ile buluşmuştu. Üzerinde beyaz bir gömlek üzerine giyilmiş, kahverengi desenli bir süveter vardı. Siyah pantolonu ve kahverengi kabanı ile o kadar güzel görünüyordu ki dilini yuttuğunu düşünmüştü, ona Bay Jeon diye seslendiği an asla zihninde silinmezdi. Ona karşı duyduğu masum hisleri baltalamak ister gibi gülümseyerek fısıldadığı kelimeler onu öldürüyordu, kendisi ile kahve içmek için bahanelere sığınması bile kalbini sıcacık yapmıştı.

Karşısında sıcak çikolatasını içerken yemek yiyor olmak çok doğal geliyordu artık ona, Taehyung fiziksel olarak hayatının bir parçasıydı ve bu zor hayatında bir çiçek gibi yavaşça açarak yer ediniyordu. ‘’İşin zor ve sıkıcı olmalı.’’ Dedi Taehyung, ona barken iç çekti ve elindeki yemek çubuklarını bırakarak suyundan birkaç yudum aldı. Sıkmaya başlayan kravatını gevşetti, gömleğinin iki düğmesini açtıktan sonra yakasını düzeltirken, ‘’Tahmin bile edemezsiniz.’’ Diye mırıldandı, ona kendi hayatını anlatarak sıkmak istemiyordu ama Taehyung ellerini çenesinin altında birleştirmiş şekilde kendisine böyle ilgili bakarken her şeyi anlatmak istiyordu ona. ‘’İşletme mezunuyum, eğer yönetmen Kim beni bularak programa getirmeseydi bir şirket çalışanı olacaktım ve benim için kulağa korkunç geliyor.’’ Taehyung’un dudakları anlatırken öne çıkıyor, bazen dili ile ıslatıyordu ve onu karşısında böyle izlemek Jungkook için çok fazla zordu, yine de gülümsedi, ‘’Anlayabiliyorum, ben de aynısını düşünürdüm ama buradayım.’’ Taehyung anlayışla başını salladı, gerçekten anladığını hissetti Jungkook, bu geçiştirmek için yapılmış bir hareket değildi, onun yapması gerektiğini gerçekten anlıyor gibiydi. ‘’Şirkette çalışmak yerine yapmak istediğin başka bir şey yok muydu?’’ Taehyung’un onu tanımak için sorular sorması, dinlemesi ve gözlerini üzerinden ayırmaması kalbinin acımasına sebep oluyordu, onu üç yıldır tanıyordu ve şimdi, o da onu tanımak istiyordu.

Lisede resim yapıyor olmasından, fotoğrafçılığa ve yazmaya ilgisi olmasından bahsederken yemeğini bitirmiş, kahvesini de içmişti. Kendisi durmadan konuşurken ona sorular sormuştu Taehyung, tavsiyelerde bulunmuş ve kendisinin de bir zamanlar resim ile ilgilendiğini söylemişti. Bu Jungkook için yeni bir bilgiydi ve bunu duymak heyecanlandırmıştı, Taehyung’un resimleri sevdiğini ve en sevdiği sanatçının Van Gogh olduğunu biliyordu ama kendisinin resim yaptığını duymak inanılmazdı, ‘’Artık yapmıyor musun?’’ diye sordu umutsuzlukla, zihninde çoktan Taehyung ile birlikte büyük bir tuvalin karşısında olmasının hayalini kurmuştu bile. ‘’Hayır, neden bıraktım bilmiyorum ama bir süre sonra yapmamaya başladım.’’ Jungkook başını yavaşça yana eğdi ve bakışları masaya düşmüş olan çocuğu izledi, bu kadar basit bir neden olmadığının farkındaydı ama onunla konuşma şansı varken onu rahatsız etmek istemiyordu, üstelik mola saatinin bitmesine de az bir zaman kalmıştı. ‘’Sergilere gitmeyi seviyorum ama bu aralar hiç takip edemiyorum.’’ Diye mırıldandı, alt dudağı yavaşça büzülürken Taehyung onun bu haline gülümsedi. ‘

’Eğer numaranı verirsen seni sergiler için haberdar edebilirim.’’

Jungkook’un dudakları arasından küçük bir kahkaha döküldü, ‘’Numaramı almak için güzel bir yöntem.’’ Dedi, arkasına yaslandı ve parmakları masada küçük bir ritim tutmaya başladı, ‘’Bana eşlik edeceğine söz verirsen, neden olmasın.’’ Diye devam etti. Kahkaha atma sırası Taehyung’taydı, ‘’Senin hafife aldığımı biliyordum.’’ Dedi gülerek, yan sandalyeye bırakmış olduğu kabanından telefonunu çıkardı ve Jungkook’a uzatmadan önce numara girme kısmını açtı. Jungkook kendi numarasını girdikten sonra çaldırdı, IU’nun Palette şarkısı yayılırken gülümsedi, çağrıyı sonlandırdı ve telefonu Taehyung’a geri uzattı. ‘’IU seviyorsun, demek?’’ Büyük olan yüzünde gülümseme ile sorduğunda başını salladı, bir pot kırmadığı için memnundu. Taehyung yayında onun için Palette şarkısını açtığından beri, şarkıların öncesinden ayarlandığını biliyor olmasına rağmen, zil sesini değiştirmeden duramamıştı. Taehyung hesabı ödemek için ayaklandığında koluna dokunarak onu durdurdu Jungkook, ‘’Ben ödeyeceğim.’’ Dedi, cüzdanını çıkarırken. ‘’Hayır, seni buraya getiren benim, ben ödeyeceğim.’’ Dedi Taehyung ve Jungkook’un atağını görmezden gelerek kartını uzattı. Jungkook onu beklerken cam tezgâha yaslandı, ‘’Karşılık vermem için bir teşvik miydi bu?’’ diye sordu, gülümseyerek.

‘’Siz tüm hilelerimi ortaya çıkarırsanız ben ne yapacağım, Bay Jeon?’’

Jungkook küfür etmek istiyordu, Taehyung dudaklarını böyle güzel büzerek kendisi ile resmi konuşursa onun hakkındaki düşünceleri nasıl farklı yerlere kaymazdı ki? Derin bir nefes alıp verdikten sonra kurumaya başlamış olan dudaklarını ıslattı, ‘’Beni tavlamak için hilelere başvurmanıza gerek yok, Bay Kim.’’ Dedi, ‘’Gülümsemeniz yeter.’’ Kahretsin, neden hep aklından geçenleri süzmeden dile getiriyordu? Taehyung’un kartını alırken eğdiği başı ve kızaran yanakları o kadar güzel görünüyordu ki çenesini tutarak kaldırmak, dudaklarını kızaran yanakların üzerinde gezdirmek istiyordu. O ‘Bay Jeon’ diye mırıldanırken… Aklına dolanları zihninden uzaklaştırdı ve beraber beyaz bir örtü kaplamış kaldırımdan karşıya geçerken ona veda etmek için arkasını döndü. ‘’Bugün için teşekkür ederim, güzel bir mola geçirdim.’’ Dedi, üşüdüğünü hissediyor ama Taehyung’un bakışları ile içi ısınıyordu. ‘’Ben de güzel zaman geçirdim, teşekkür ederim.’’ Taehyung’a son kez baktı ve arkasını döndü, kendisinin Kim Taehyung tarafından izlendiğini bilerek plazaya girdi.

Plazanın önünden ayrılmış yürürken Jungkook hakkında düşünmeden edemiyordu, çok fazla hayalleri olan ve onları gerçekleştirebilecek imkânlara sahip olmamış biri olduğu anlaşılıyordu. Üstelik resmi konuşulmasını da seviyordu, etkilendiği her halinden belliydi ve saklamaya çalışırken de oldukça sevimli duruyordu. Bir insanın hem bu kadar seksi durması hem de utangaç bir yapıya sahip olması etkileyiciydi, Taehyung bunu kendine itiraf etmek zorundaydı. Onu daha fazla görmek ve onunla daha fazla zaman geçirmek istiyordu, bunun için bir bahanesi bile vardı artık. Telefonunu eline alarak Jeon Jungkook yazısına baktı ve değiştirerek Bay Jeon yaptı, bu kesinlikle daha iyiydi ve her baktığında aklına küçüğünün kararan bakışları gelecekti.

Ga verder met lezen

Dit interesseert je vast

37.5K 2K 32
Kızın sesini duyunca Alaz'ın omuzları gevşedi. "Öldüm, Asi." Gözlerini kızın yüzünde dolaştırdı. "Sensiz geçirdiğim her gün biraz daha öldüm." Asi al...
394K 24.2K 41
"Geçti" dedim. "Geçti sevgilim, ben geldim bak. Sana tekrar yuva olmaya geldim." « Au, mizah » ©yoongiminax
425K 34.9K 27
Melez Kaplan Taehyung, Melez Tavşan Jungkook ile sevgili olmak istiyordu Ha birde onu altında inletmeyi... [texting+düz yazı] #3 - taekook [13.08.202...
12.1M 587K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...