im your girlfriend

By witchizzle

2.8K 337 805

bilinmeyen numara: ben senin sevgilinim. calum: bunu sürekli söyleyerek beni hipnotize etmeye falan mı çalışı... More

ben senin sevgilinim
son gülen
bakış
suçüstü
çekirge
şok üstüne şok
grup
önyargılar
dağılış
daniel
lise oyunları
gergin ortamlar
her zamanki yer
her şey yolunda
grup ödevi
birinci sınıf

ve diğerleri

84 12 45
By witchizzle

Dilim tutulmuştu. Sanki bu an yaşanmıyormuş gibi boşluktaydım. Ortamdaki sessizlik bile çok uzaktı şimdi. Ağzımı açıp bir şeyler söylemek, bir şeyler sormak istedim. Kendimi açıklamak istedim. Birinci sınıfta benden hoşlanmış mıydı? Ona gizli numaradan yazanın ben olduğumu anlamış ama ondan hoşlandığımı anlayamamış mıydı? Gerçekten bu kadar salak mıydı?

Bunların hiçbirini söyleyemedim. Herkes susmuş, sessizliği bozma cesaretini ilk kimin yükleneceğini merak ediyordu. Ben, belki de hayatımda ilk defa cesur olamadım. En çok cesur olmam gereken an bu iken hem de. Onun yerine kaçtım. Hızlı adımlarla sınıfın kapısına kadar yürüdüm, hiç kimseye bakmadan kapıyı açtım ve koşabildiğim kadar hızlı koştum. Koridoru, okul bahçesini arkamda bırakıp eve doğru koştum. Artık hiçbir şey düşünmüyordum.

                                     ***

Carlson'ın ağzından

Sessizliği Luke bozdu. "Bu neydi şimdi?" diye sorarken ona doğru dönüp suratına baktım. Afallamıştı.

Sorusuna kimse cevap vermedi. Hepimiz hala şoktaydık. Biraz sonra Blaire yere doğru gözü dalmış gibi bakarken mırıldandı. "Alana da senden hoşlanıyordu."

Onun bu mırıltısı sessiz sınıfta herkeste ikinci bir şok etkisi yarattı. Biz Alana'nın Calum'dan hoşlandığını zaten biliyorduk ama bunun çocukların olduğu ortamda dile getirilmesi bende sanki ilk kez duyuyormuşum etkisi yaratmıştı. Rain, bu rezilliği toparlamanın kendisine düştüğü kanısına varmış olacak ki, Alana'yı açıklama çabasına girişti.

"Calum, hiçbir şey düşündüğün gibi değil. Bu meseleyi konuşmak bana düşmez, ama en azından Alana'nın kötü birisi olmadığına dair açıklama yapmak arkadaşı olarak benim görevim. Hiçbir şey sandığın gibi değil ama başka bir şey de söylemeyeceğim. Bu sizin meseleniz. Bu meseleyi burada herkesin önünde dile getirmen yanlıştı."

Calum'un gülmeye başladı. Sinirden gülüyordu. "Bu meseleyi sizin önünüzde dile getirmem yanlıştı, öyle mi? Bu mesele ne zamandır sadece benim ve Alana'nın meselesi oldu? O mesajları hep beraber atıp benimle beraber dalga geçtiğinizi bilmeyecek kadar salak mıyım? Alana'nın bu yaptığını başından beri biliyordunuz, o zaman bu sizin de meseleniz." dedi.

Tamam, yeter artık. Araya girme zamanım gelmişti. Bir adım öne yürüyüp Calum'un gözlerinin içine bakarken konuştum.

"Alana'nın sana mesaj attığını başından beri biliyorduk ama hepsi bu. Seninle dalga geçmedik, sana beraber mesaj atmadık. Sen sadece herkesin senden nefret ettiğini düşünecek kadar ruh hastasısın. Biz kötü insanlar değiliz. Alana da değil. O sadece hoşlandığı kişiyle direkt konuşmaya çekinip farklı yollara başvuran birisi. Yemin ederim seninle hiçbir zaman dalga geçmedik Calum."

Lafım bitene kadar beni dinleyen Calum'un yüzündeki kızgın ifade şimdi gitmiş, yerini düşünceli bir ifadeye bırakmıştı. Yumuşuyordu sanki, ya da ben öyle düşünmek istiyordum. Mathilda elini Calum'un omzuna koyup "Dağılalım. Sonra bu meseleyi Alana ile aranızda konuşursunuz." dedi alçak bir ses tonuyla. Calum sadece başını sallayıp sınıftan çıktı. Biz de çıkıp dağılacak mıyız yoksa çocuklar gittikten sonra çığlıklar eşliğinde az önce ne olduğunu 500 kere konuşacak mıyız anlamak için kızlara baktım ama yüzlerinden hiçbir şey okunmuyordu.

Calum çıktıktan sonra diğerlerinin de çıkmasını bekledim ama çocuklar hala yerlerinde duruyordu. Ashton Zayn'e dönüp "Sen biliyordun ve bize söylemedin mi?" diye sordu. Kızgın mıydı yoksa şaşkın mıydı anlayamıyordum. Mathilda Zayn'den önce davranıp "Ben söyledim. Sarhoşken. Size söyleyemezdi. Bu bizim sırrımızdı. Zaten aramız da bu yüzden bozulmuştu." diye cevap verdi.

Justin aydınlanmış gibi "İşte şimdi bütün parçalar birleşiyor." dedi ve sözüne devam etti. "Siz kızlar bu yüzden kavga etmiştiniz."

Blaire gözlerini devirip "Kafayı yiyeceğim şimdi." dedi ve önünde durduğu masaya oturdu. Mathilda "Justin.. Ben de az önce tam olarak bunu söyledim zaten." diye cevap verdi. Justin tekrar saçmalamak için ağzını açmıştı ama Rain parmağını dudağına götürüp susması için ona işaret yapınca cümlesini yuttu.

Ashton "Çok saçma." diye mırıldandı. "Gelip konuşmak varken neden böyle bir şey yaptı ki?" diye sordu. Blaire "Aynısını birinci sınıfta Calum da yaptı. Demek ki gidip konuşmak o kadar da kolay değilmiş." diye cevap verdi. Pis pis sırıtıp burada tecrübe mi konuşuyor yoksa? diye sorarak Blaire'ı zor durumda bırakmayı çok isterdim ama şu an zamanı değildi. Ayrıca ben birinci sınıftaki meseleyi bilmiyordum! İçimden bir ses bunu şu an sormamak en iyisi olacak diyordu.

                                     ***

Blaire'ın ağzından

Çocuklarla beraber okulun kapısına doğru yürürken tüylerim hala diken dikendi. Alana büyük sıçmıştı.

Kapıya gelince Rain bize dönüp "Hala ilgilenmemiz gereken bir projemiz var." dedi. Evet, bu durumda bile hala proje düşünebiliyordu. İnanılmaz bir kızdı. Onlar sanki az önce hiçbir şey yaşanmamış gibi projeyi konuşmaya başladığında ben kapının sağına doğru yürüyüp kaldırıma oturdum. Güneş tam tepedeydi. Bacaklarımı kendime doğru çekip ayakkabılarımın ucuna doğru bakarken Alana'nın şimdi ne yapacağını düşünüyordum. Sanırım biraz ben abartıyordum ama onun yerinde olsaydım şu an çok utanırdım. Başkasından hoşlanmakta utanılacak bir şey yoktu ama ben bunu bir türlü kavrayamıyordum. Bunları düşünürken ayaklarımın ucunda bir gölge belirdi. Artık güneş tam tepeden de gelmiyordu. Başımı yukarı doğru kaldırıp güneşi kesenin kim olduğuna baktım. Ashton tepemde dikiliyordu. Gözlerimi devirmekten kendimi alamadım.

"Ne istiyorsun?" diye sordum. Yüzünde bir sırıtış vardı.

"Bir şey istemiyorum. Biricik ödevimiz hakkında konuşuyorlar. Neden gelip dinlemiyorsun?"

"Çünkü seninle beraber ödev yapma fikri yeterince kötüyken bir de seninle beraber ödev yapmak hakkında bir muhabbete dahil olmak beni öldürür."

"Çok uzun cümleler kuruyorsun. Kafam karışıyor."

"Aptal olduğun için kafan her an karışmaya meyilli zaten Ashton."

Cevabım karşısında kahkaha atmaya başladı. "Sen neden bu kadar gerginsin?" diye sorarken de gülmeye devam ediyordu. Ayağa kalkıp tam önünde dikildim. Gözlerinin içine bakarak bastıra bastıra "Ben. Gergin. Değilim. " derken ne yaptığımı tam olarak ben de bilmiyordum. O da anlayamamış olacak ki susmuş ve sadece gözlerimin içine bakıyordu. Ne kadar öyle durduk bilmiyorum. Bir öksürük sesiyle birbirimizden uzaklaştık. Herkes bize bakıyordu.

"Evet, pekala, şimdi de sıra sizde mi?" diye soran Luke ellerini iki yana açmıştı. Ona cevap vermeden önden yürümeye başladım. Gerçekten verecek hiçbir cevabım yoktu.

***

Mathilda'nın ağzından

Oturduğum bankta iyice geriye yaslandım. İkimiz de suskunduk. Zayn iç çekti.

"Kendimi suçlu hissediyorum." diye mırıldanmasıyla ona doğru döndüm. Ne saçmalıyordu bu?

"Olanların seninle hiçbir ilgisi yok Zayn."

"Calum bunca zaman Alana'nın onunla dalga geçtiğini düşünüp kinlenirken işin aslının öyle olmadığını söyleyebilirdim. Böylece Alana'yı suçlamazdı."

Dediği şey karşısında gözlerimi devirdim. "Zayn, saçmalama lütfen. Alana'nın izni olmadan Calum'a hiçbir şey söyleyemezdin. Alana da bir şey söylemene izin vermezdi zaten. Seninle hiçbir alakası yok, bir yanlış anlaşılma oldu. Hep olur. Calum ve Alana bunu aralarında çözeceklerdir." 

Söylediklerime cevap vermedi. Sadece beni boynumun arkasından tutup kendine çekti ve öptü. Bunu yaptığı sürece konuşmasına gerek yoktu.

                                     ***

Carlson'un ağzından

Oturduğum yerde off'layıp dizlerimle bağdaş kurdum. Alt kattan elinde atıştırmalık bir şeylerle gelen Luke "Hala cevap vermiyor mu?" diye sordu. Olumsuz anlamda başımı salladım. "Onu çok merak ediyorum. Şu an ne halde hiçbir fikrim yok."

Elindekileri masaya koyup yanıma, yatağına, oturdu. Yüzünde anlayışlı bir ifade vardı. "Carls, Alana'nın telefonu açmıyor olmasının sebebi belli. Yalnız kalmak istiyor. Biraz kafasını toparlayıp ne yapacağına karar verdikten sonra eminim sizinle iletişime geçecektir."

Söylediklerine haklısın anlamında başımı salladım. Ama hala huzursuzdum. Luke yastığını alıp bacaklarımın yanına koydu ve uzandı. Şimdi bana aşağıdan bakıyordu. "Çok güzelsin." diye mırıldandı.

Gülüşümü saklayamadım. "Konumuzla ne alakası var şimdi?" diye sorarken hala gülümsüyordum. Dişlerinin arasından hah diye bir ses çıkarttı. "Sen bu kadar düz birisi olmak için çaba harcıyor musun yoksa doğuştan mı böylesin?" diye sorarken alaycı bir şekilde gülümsüyordu.

Sorusu karşısında kaşlarım istemsiz olarak havaya kalktı. "Ben düz bir insanım, öyle mi?" diye sorarken gülüyordum. Oturduğu yerde hızla doğruldu ve "Hayır, hayır değilsin. Şaka yapıyordum sadece." dedi.

"Hey, sakin ol Luke." derken gülmeye devam ediyordum. Sırıtarak cevap verdi. "Eh, o kadar alakasız şeylerden aramız bozuluyor ki artık her şeyden korkuyorum."

O böyle söyleyince aklıma kızların nasıl huzurdan huzursuzluk çıkardığımı söylediği geldi. Bir anda boynuna sarıldım. Bu beklenmedik hareketim karşısında birkaç saniye olduğu şekilde durdu. Sonra o da kollarını sırtıma dolayıp sarılmama karşılık verdi. Bir süre öyle durduk. Geri çekilip konuşmaya başladım.

"Özür dilerim. Sana böyle düşündürdüğüm için yani. Ben sadece.. Birisinin benden hoşlanıyor olması fikri çok uzak geliyordu. Altında bir sebep aradım. Kendi mutluluğuma benden başka engel olan yok aslında, ama bunu farketmem zaman alıyor."

Söylediklerim karşısında birkaç saniye suskun kaldı. Sonra elini yanağıma koyup "Carls, asıl birisinin senden hoşlanmıyor olması fikri çok uzak. Sen sadece.. Harika birisin. Neden kendini sevmiyorsun?"

İltifatı karşısında yanaklarımın kızardığını hissettim. Sorusuna cevap vermem gerekiyordu. "Kendimi sevmek çok zor geliyor." diye mırıldandım.

"Halbuki seni sevmek benim hayatımda yaptığım en kolay şey." dedi ve dudaklarımızı birleştirdi.

                                      ***

Alana'nın ağzından

Buğulanmış aynayı elimle sildim. Aynadaki bulanık yansımama baktım. Tıpkı bugün Calum'dan kaçarken göründüğüm gibi gözüküyordum. Zavallı gibi.

Daha fazla kendi iç hesaplaşmama dayanamayacağımı anlayınca banyodan çıkıp odama geçtim. Havluyu yere atıp üzerime uzun bir tişört geçirdim. O kadar bitkindim ki saçlarımı ıslak bırakmaya karar verdim.

Yatağa uzanıp yorganı üzerime çekerken ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Şimdi ne yapacaktım?

Parçalar teker teker birleşiyordu. Calum'un benden bu kadar nefret etmesinin sebebini şimdi anlıyordum. Ağlamak istiyordum. Her şeyi o kadar yanlış anlamıştı ki.

Ben kendi kendimi yerken telefonuma gelen mesaj bildiriminin sesiyle irkildim. Muhtemelen kızlardandı. Şu an kimseyle konuşmak istemiyordum. Ama merakıma yenik düşüp yastığın altından telefonumu çıkardım. Karanlık odada telefonun ışığı gözümü kamaştırırken bildirimin üzerine dokundum.

calum: aşağıya gelir misin?

Continue Reading

You'll Also Like

22.2K 1.4K 35
Jungkook; Dolabımın şifresini değiştirip üstüne bir de içini prezervatiflerle dolduran orospu çocuğu sendin değil mi? Jungkook hoşlandığı kıza çok ya...
459K 26.4K 43
Sex bağımlısı Taehyung ve sex'in ne demek olduğunu bilmeyen sevgilisi Jungkook. Absürtlük içerir!
162K 17K 53
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...
40.8K 3.4K 12
Kim Taehyung öğrencisine fazla mı ayrıcalık tanıyordu? Daha ona sınav cevaplarını verdiği kısma gelmedik. Yaş farkı !