ALIŞMAK ZORUNDAYIZ (TAMAMLAND...

By MLETH5

13.4K 3.6K 1.5K

Bu bir cinayetin üzerinde birleşen iki kalbin hikayesi, bu hikaye karanlıkta birbirlerini bulmaya çalışan iki... More

Tanıtım
Bölüm1
Bölüm2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 6
Bölüm7
Bölüm 8
Bölüm9
Bölüm10
Bölüm11
Bölüm12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
BÖLÜM 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Söyleyeceklerim Var

Bölüm 5

469 174 50
By MLETH5

Aysar'dan

Israrla çalan telefonumun sesi yataktan kalkmama sebep olmuştu. Sinirle telefonumu elime aldım. Arayan babamın yardımcısı Murattı. Derin bir nefes alarak aramayı yanıtladım. Açar açmaz Murat'ın hızlı, ciddi ve telaşlı konuşması ona odaklanmamı sağlamıştı.

"Merhaba Aysar Bey. Babanızın durumu bu gece ciddi bir seviyede ilerledi. Babanız sizinle konuşmam için bana çok ısrar etti. Babanız iş yerinin başına geçtiğinizi ve en azından hayatınızı teslim ettiğiniz insanı gözleriyle görmeden ölürse gözlerinin açık gideceği konusunda bana çok dert yandı. Aslında biliyor olmalısınız ki Burcu Hanım ile bir an önce evlenmenizi çok istiyor."

"Anlıyorum Murat. Ben ne kadar evlenme konusunu reddetsem bile babam hala ısrar etmekte kararlı görünüyor. Özellikle kendini acıtarak bunu yapıyor. Bu akşam sözleneceğimi ve telaştan dolayı haber veremediğimi söyle. Sanırım bundan başka çok da yapabileceğim bir şey kalmadı.Ona fotoğraflarımızı atacağım."

"Sizi anlıyorum. Bu müjdeli haberi babanıza ulaştıracağım, iyi günler."

Telefonu kapattım. Hayır yani neden babam bir kızın kalbini kırmam konusunda ısrar ediyordu ki? O kızı sevmiyordum daha doğrusu sevmeyi çok denemiştim ama olmuyordu işte. Kalbimdeki çocuk ona karşı hep bir katıydı. Hep ısrarla ona ellerini uzatmamak konusunda direniyordu. Fakat babamın bu isteği son isteği olabilirdi. Bundan dolayı sanırım artık bir kaç adım atmak zorundaydım. Burcu' yu arayıp bu akşam bir kaç arkadaş ve yakın akrabalarımız arasında küçük bir söz töreni yapacağımızı söyledim. İlk başta bu ani tavrıma aşırı şaşırsa da zaten dünden hevesli olduğundan direkt alışverişe gitmesi gerektiğini söyleyerek kapattı. Kalkıp kendime kahve alıp, kendimi verdiğim ani karara alıştırmaya çalıştım.  Daha sonra Mert'i arayıp onunla konuştum.

"Alo, Mert"

"Efendim kardeşim. Beni mi özledin? Daha bir saat önce çıktım lan evinden."

"İki tane yüzük al. Sanırım artık bu bekar tavırlarımdan kurtulma zamanı ve bu demek oluyor ki bundan sonra her an evime istediğin gibi girip çıkmazsın."

"Ne diyorsun lan, sen beni mi aldatıyorsun?" diyerek bir kahkaha patlattı. 

"Mert sus bir de, beni dinle. Babamın durumu ağırlaşmış son isteği bu. İsteyip istemememin bir önemi kalmadı. Anlıyorsun değil mi?"

"Anlıyorum kardeşim, o iş ben de. Sen o kızı sevmiyorsun. Şimdi o kızla sözlenmek o kızın kalbindeki duyguları alevlendirmez mi? Yani ya daha sonra gerçekten birine aşık olursan ve Burcu'yu bırakmak zorunda kalırsan? Kızın psikolojik olarak geçireceği tramvayı düşünsene. Kızın sığınabileceği ne annesi var ne de babası var."

"Kardeşim yapabileceğim her şeyi denedim kendimden nefret ettirmek için yapmadığım hiç bir şey kalmadı. Daha ne yapabilirim ki? Tek yapabileceğim aşık olsam dahi o kişinin Burcu'dan başkasının olmasını engellemek."

"Öyle de kardeşim, ne bileyim. Yavru kuşumu da çağırıyım mı sözünüze?"

"E yani Mert."

"Tamam."

Tabiki konuşmamız yavru kuş ile bitince telefonu yine yüzme kapanmış buldum. Elimdeki kahve ile beraber balkona çıktım. Mert'in söylediklerini düşündüm. Eğer Burcu ile evlendikten sonra doğru aşkı Burcu'dan başkasında bulursam ne yapardım? İçime mi gömerdim? Veyahut Burcu'yu bırakır mıydı vicdanım?  Eğer bırakırsam Burcu ne yapardı? Onu maddi açıdan sıkıntıya elbette sokmazdım ama ihtiyacı olan sevgiyi ya da aşkı ona verebilir miydim? Asıl ihtiyaç bu değil miydi zaten? Aşk ve sevgi... Belki biraz merhamet ve biraz da güven... 

Bu düşüncelerden kurtulmamı sağlayan kapımın ısrarla art arda çalan zilin sesiydi. Gidip kapıyı açtığımda Burcu sinirden köpürmüş bir halde karşımda duruyordu. Sarı saçları omuzlarından aşağı dökülüyordu ve üzerinde vazgeçemediği parlak ceketlerinden biri ve siyah pantolonu vardı. Siniri yüzüne yansımış ve kaşlarının çatılmasına sebep olmuştu. Kapıyı açar açmaz içeriye bir şey ararmışcasına,  aceleyle girdi. Aradığı şeyi bulmak için çabalarken bir yandan da söyleniyordu.

"Nerde yavru kuşun ha, nerde o komşunun gördüğü sürtük?"

"Yavr.." İlk olarak neyden bahsettiğini anlamadım. Yavru kuş veya sürtük aradığı her ne ise haberim yoktu. Fakat cümlesindeki bir kelime daha sonradan dikkatimi çekmişti. Bu işte sevgili karşı komşumun parmağı vardı. "Hayatım ben çok özür dilerim böyle bir şeyi yapmak istememiştim gerçekten ama..."

Burcu delirmiş ve bunu yapacağımı önceden de biliyormuşcasına konuşuyordu.

"Tam söz gününde mi cidden? Bak, tamam. Bana aşık olmadığını biliyorum ya da benimle zorunlu olarak evlendiğini... Ama bu günü sen her ne kadar istemsen bile bugün benim en mutlu günümdü. Gerçekten bunu berbat mı edecektin? Aysar bana aşık olmasan bile beni aldatabilecek kadar küçüldüğünü bilmiyordum. Neden yaptın ha neden?"

Burcu'nun yumrukları göğsüme çarparken gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Dedikleri vicdanımda her hangi bir etkiye sebep olmuyordu. Bu Burcu'nun bana güvensizliğiydi. Açıklamama fırsat bile vermiyordu. Tam bunları düşünürken ilk olarak beynimde sesler yankılandığını farkına vardım. Benliklerim uyanmış ve fısıldaşıyorlardı ve bu başımda ağrıya sebep oluyordu. Perdesi açık olan pencereme takıldı gözüm. Güneş tutulması başlamıştı. 

KAHRETSİN!

 Daha sonra ise gücün beni Burcu'nun zihnine doğru ittiğini hissettim. Bu sefer gücüm çok kontrolsüz bir biçimde gelmişti. Bu...bu beni aşırı zorlayan anlardan biriydi. Burcu'nun zihninin derinliklerindeki anılardan birine hapsolmaya başladım. Benliklerim hala fısıldaşıyorlardı ve her ne kadar ruhum bedenimden ayrılmış bile olsa hala başımda oluşan ağrının bana verdiği rahatsızlığı hissedebiliyordum. 

"Bir anda gözümün önünde annem ve Burcu belirdi. Bir kafenin ücra köşelerinde oturuyorlardı. Annem her zamanki güzelliği ve özgüveniyle dik bir biçimde oturuyordu. Konuşurken tek kaşı her zamanki gibi kalkmıştı. Burcu onun yanında biraz daha ezik duruyordu. Mesela bacak bacak üstüne atmıyordu ya da o vazgeçemediği parlak ceketleri ve onu değiştirebilecek kadar çok olan bir ton makyaj yoktu. Onun yerine dizlerinde biten, sade mavi bir elbise vardı. Yüzü ise makyajdan arınmış görünüyordu. Annem sert bir ses tonuyla konuşmaya devam etti.

'Bunu yapmak zorundasın Burcu. Onunla evlenmek zorundasın. Eğer Sedat'ı biraz tanıdıysam iş yerini kızına değil oğluna bırakacaktır. Çünkü hepimiz biliyoruz ki Aysar çok...çok zeki bir çocuk. Şirketi kurtaracak ve yükseltebilecek olan tek insan o. Benim de biliyorsun ki şirkette herhangi bir ortaklığım yok onunla evlenmek zorundasın ve şirketin ortağı olmalısın.  Nasıl yaptığın umrumda değil.'

'Biliyorsunuz ki Aysar benim yüzüme bile bakmıyor. Ne yaptıysam olmuyor. Beni de anlayın...'

'Aysar'ın babasına baskı kur o zaman ne yaparsan yap beni ilgilendirmez. Yapmak zorunda olduğunu biliyorsun. Bunu bana borçlusun.'"

Derin bir kuyudan çekiliyormuş gibi hissettim. Gözlerimin önünden annem ve Burcu anında gitmişti. Gözlerimi açtığımda yanı başımda Mert vardı. Telaşla Burcu'yu aradı gözlerim ama gitmişti. Mert gözlerimi araladığımı görünce nasıl olduğumu sordu.

"Kardeşim nasılsın iyi misin? Burcu ağlayarak beni aradı. Kötü olduğunu bir anda vücudundan çıkan kırmızılıklardan bahsetti. Geldiğimde geçmişti. Ama Burcu ben gelir gelmez gitti, ne oldu ?"

"Mert bu bu sefer ben Burcu'nun anılarından gördüm. Gücüm bu sefer tuhaflaştı güneş tutulmasıyla beraber Burcu'nun zihnine çekildim. Merve Burcu' yu zorluyordu benimle evlenmesi için. Bilmiyorum Mert, bu sefer çok kötüydü ve daha farklıydı. Yani daha önce kimsenin anılarını görmemiştim."

"İyi de Burcu neden ağlıyordu?"

"Sebebini öğrenemedim ama sanırım hesaplaşmam gereken küçük bir köstebek var karşı dairede. Ama Burcu aldatıldığını düşünüyor. Gidip olayı açıklamam lazım sanırım."

"Bence biraz akışına bırak. Hem ben yüzükleri de alamadım. Burcu arayınca direkt buraya geldim. Hem sözü erteleriz hem de Burcu'nun sana olan güveninin sağlam olması lazım. Bence hatasını anlar. Konuşmak için yarını beklemen daha doğru gibi geliyor bana."

"Aslında haklısın. Sanırım biraz ertelemeliyim. Hadi oyalanma da git kardeşim. Benim alınacak bir hesabım var."

"Tamam kardeşim, bir kovulmadığım kalmıştı zaten. Ha bu arada haberin olsun, akşam sana geliyorum yavru kuşumla" 

Kafamla onayladıktan sonra Mert masanın üzerinden arabasının anahtarını ve telefonunu alıp çıktı.Mert gittikten sonra dışarıya biraz hava almaya çıktım. İstanbul Boğazı'na gidip o hayran kaldığım kız kulesini izledim, denizin dalgalarının kulaklarıma gelen seslerini dinledim. Annemi düşündüm bana hiç annelik yapmamış olan... Neydi acaba onu benden bu kadar nefret ettiren? Bir anneyi çocuğuna düşman yapabilecek olan sebep ne olabilirdi? Hem bunları düşünerek, kendimce cevap bulmak için uğraşarak, hem de yürüyerek eve geçtim.  Merdivenlerde elinde ile sürü poşetle söylenen bir adet Nazenin ile karşılaştım.  Merdivenlerden çıkarken bir yandan da asansörün olmayışına isyan ediyordu. Kendimi tembelleştiği söylemekten alıkoyamadım.

"Çünkü prenses hazretleri insanlar iyice tembelleşiyor üstüne üstlük ihtiyacı olmadığı halde bu kadar çok eşya alırsa sonuç bu olur tabi."

Ellindeki poşetlerle bana döndü ve tek kaşını havaya kaldırarak cevap verdi.

"Allah seni nerden gönderiyor ki? Ayrıca nerden biliyorsun ihtiyacımın olmadığını?"

Bu kadar çok şeye ihtiyacı olamazdı ama olay kızlar olunca tabi ki ihtiyaç listesi her daim upuzun oluyordu.

"Bilmem belki de senin için gökten indiriyordur. Ayrıca bir eve yeni taşınan bir insanın ihtiyacı elbise, ayakkabıdan önce market alışverişi olur diye biliyorum."

"Çok bilmiş seni!" diyerek eşyaları olduğu gibi onun elime tutuşturdu. Daha sonra da halinden memnun olan tavrıyla "Madem ki benim için indin, al şunları da bir faydan dokunsun." dedi. İlk olarak elimdeki poşetlerin ağırlığı beni şaşkına çevirmişti. Bu kız ne almıştı bu kadar? Fakat bir şey demedim ne de olsa hesaplaşacaktık.

"Peki, nasıl olsa yukarıda hesaplaşacağız"

"Efendim??"

"El ayak bağı olma da yürü diyorum. Malum yaklaşık senin kilonda elimde yük var."

Yukarı kadar elimdeki poşetleri taşıdım. Üçüncü kata geldiğimde ilk olarak bu binaya asansör yapmayı aklına getirmeyen insana daha sonra ise bu kadar eşya alan Nazenin'e sövüyordum. Elimdeki poşetleri kapının önüne bırakmaya yeltendiğimde Nazenin beni engelledi. 

"Oraya bırakmakla olmuyor canım geç salona bırak poşetleri, madem benim için inen meleksin gir bakalım."

"Melek olduğumu söylemedim."

İçeriye girdiğimde koridorun belli başlı yerlerinde yatak odasına kadar uzanan kan damlalarının olduğunu fark ettim, Nazenin ile göz göze geldik. Aynı şeyi Nazenin de fark etmişti.  Elimdeki poşetleri koridora bırakıp yatak odasına kadar gittik. Gittiğimizde gördüğümüz şey ikimizin de tüylerini ürpertecek kadar korkunç, hayatlarımızın kenetlenmesine sebep olacak kadar büyük bir şeydi.
Gördüğümüz şey yatağın üzerine yatırılmış Burcu'nun cesediydi...

Selaam benim tatlı okuyucularım💜

Tahmin edelim bakalım Nazenin'in Burcuyla ne gibi ilgisi olabilir??

Umarım okurken eğlenirsiniz sıkılmazsınız ve beni de mutlu edersiniz😍😌

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayalım:)

Continue Reading

You'll Also Like

31.1K 271 4
" Gece, yaşadığı bir olay sonucu hayatı değişiyor bu olay ona bir hasar bırakıyor...Küçükken annesi tarafından terk edilen gece yurtta annesinin bir...
309K 7K 200
Kitap yazdınız ve yayımlayacaksınız fakat bir şey eksik; KAPAK! NE KADAR ARASANIZ DA İSTEDİĞİNİZ TÜRDE BİR RESİM BULAMIYORSANIZ DERT ETMEYİN. ...
124 61 5
Sercan Demir Boztoprak 21 yaşında genç bir üniversite öğrencisidir. Bir akşam üniversiteden dönerken başına gelenler, onun hayatını değiştirecektir. ...
40.8K 745 11
Bir zaman elini tuttuğunuz, sarılarak uyuduğunuz, acılarınızı, sevinçlerinizi anlattığınız adam bir yalan yüzünden şimdi size inanmıyor ve size karşı...