Cesurca Sev ! (Tamamlandı)

By esincee

326K 14.9K 273

Bir kitap çevirmeninin hayatı ne kadar tek düze olabilir ki? Emin olun Zeynep'in hayatı herkesten daha fazla... More

Cesurca Sev! -Tanıtım
Cesurca Sev ! 1. Bölüm
Cesurca Sev ! 2.Bölüm
Cesurca Sev ! 3.Bölüm
Cesurca Sev ! 5.bölüm
Cesurca Sev ! 6. bölüm
Cesurca Sev ! 7. Bölüm
Cesurca Sev ! 8. Bölüm
Cesurca Sev ! 9. Bölüm
Duyuru...
Cesurca Sev ! 10. Bölüm
Cesurca Sev ! 11. Bölüm
Cesurca Sev ! 12.bölüm
Cesurca Sev ! 13.bölüm
Cesurca Sev ! 14. Bölüm
Cesurca Sev ! 15.bölüm
Cesurca Sev ! 16.bölüm
Cesurca Sev ! 17. Bölüm
Cesurca Sev ! 18. Bölüm 1. Kısım
Cesurca Sev ! 18. Bölüm 2. Kısım
Cesurca Sev ! 19. Bölüm
Cesurca Sev ! 20. Bölüm
Cesurca Sev ! 21. Bölüm
Cesurca Sev ! 22. Bölüm
Cesurca Sev ! 23. Bölüm
Cesurca Sev 24. Bölüm
Cesurca Sev ! 25. Bölüm
Cesurca Sev ! Final

Cesurca Sev ! 4. Bölüm

13.2K 743 7
By esincee

İki hafta sonra….

 

Adam elindeki kılıcı ustalıkla karşısındaki adama karşın kullanıyordu.  Kendini 15.yydaki kılıç kullanan şövalyelere benzetiyordu. Gerçi kendini o zamanlara ait hissetmesi de normaldi. Sonuçta İngiltere de bir müzede 15.yy da kullanılan savaş aletleri bölümündeydi. En sonunda aldığı eskirim dersleri bir işe yaramıştı. Karşısındaki adamdan gelen hamleyi savuşturup adamın düşmesini sağladıktan sonra kılıcının ucunu adamın boğazına dayanmıştı. Tek bir hareket. Tüm olayları sonlandıracak. Kılıcı biraz daha yaklaştırmıştı. Artık demirin ete değdiğini  hissediyordu.  Polis sirenlerini duymaya başlamıştı.  Şimdi birde her şeyi onlara anlatmak vardı. Nasıl anlatacaktı ki onlara Çiçek Güzeli’ni bitivermişti kitap. Ama geceyi de sabah etmiştim

 İki hafta içinde tüm seriyi bitirmiştim. Aynı zamanda çeviriyi de hem kağıda geçirmiş hem de bilgisayara geçirip şu küçük belleğe aktarmıştım. Ancak geçen seferin aksine  hiç uykum yoktu ve kendimi her zamanki den daha canlı hissediyordum.

Tabii bu gözlerimin  altındaki morluğu ve tenimin solukluğunu gizleyemezdi. Kitabı yerine bırakıp aynanın karşısına geçiyorum.  Saçlarım düzgündü. Hem engin bey dün arayıp dosyayı hasret hanıma bırakmamı da söylemişti.  Yani birilerine görünme olasılığımda yoktu.  Bir kot pantolon birde kazak giyiniyorum. Yüzümün solukluğunu ve göz altı morluklarını ise bir makyajla hallediyorum.  Galiba artık normal gözüküyorum. Dosyayı çantama koyup erkenden evden çıkıyorum.

***

Neredeydi ki bu kadın?

Saat dokuz olmadan, yani engin bey gelmeden, işe gelmiştim ama bu seferde ondan bir saat önce gelen yardımcısı Hasret hanım ortalarda gözükmüyordu! Oysaki dosyayı erkenden teslim edip çekip gitmekti benim planım. Bir sağa bir sola gitmekten yorulmuş bir halde elimdeki çantayı koltuğa bırakıp, koltuğun koluna yerleşip ayaklarımı sallamaya başladım.  Hayır fazla işi de yoktu ki!

Derince bir nefes alıp oflama ile dışarı veriyorum.

“Çok sıkılmış gördüm sizi”

Ses, tam arkamdan geliyordu. Engin bey değildi. Daha gelmesine kırk beş dakika vardı. Aslında sesi tanıyorum. Ama bir inanılmazlık var üstümde. Nedense. Nefesimi tutmuş bir şekilde başımı arkaya döndürdüm. Gözlerim tam önündeki yüze odaklanmıştı. Şu anda boynumun tutulmasını o kadar çok isterdim ki! Tutulsun ve ben uzunca bakabileyim ona. Başım ona dönük bir şekilde ayağa kalkıp bedenimi de ona döndürdüm.

“be… ben… merhaba…” kekeledim! Salak gibi kekeledim! Hem de onun karşısında!

“Siz de Günaydın” o ise kusursuzdu.

Ben ne iyilik yaptım da karşımdaydı acaba?

Elini uzatmıştı, tokalaşmak için bense öylece bakıyordum. Dudakları biraz daha kıvrılınca kendime geldim. Elini tuttum.

“Ömer” dedi.

Soy adını ne yaptığını başka hiçbir şeyini demedi. Geçen sefer karşılaştığımızda sadece iyi günler demişti. Şimdi ise… sakin kalbim sakin. İlk kez bu kadar yakından görmüyorsun. Kitap imzalatmaya gittiğin günleri ne çabuk unuttun! Sakin ol! Acaba benin hatırlıyor mudur? Her zaman ilk imza gününde sıranın en başında olduğumu? Veya okuduğum her kitabından sonra uzunca attığım mesajları? Ahh hayır zannetmiyorum. Saçmalayama başladım iyice ve cevap vermezsem bu halimizde saçma bir hal alacak

“Zeynep” diyorum. Sırıttığımı hissediyorum. İnşallah sırıtmıyorumdur. Elleri ellerime değdi!  Tamam ilk kez tokalaşmıyorduk. Hatta resmimiz bile vardı. Pardon resimlerimiz! Her imza gününden ama bu sefer ki sanki özelmiş gibi. O imza zamanlarında her hangi bir hayran iken şimdi bambaşka gözlerimin içine bakıyor!

“gözü-“

“Çeviri-“

Kelimelerimiz birbirine karışmıştı. Gülümsüyordu. Bende gülümsedim.

“gözüm seni bir yerden ısırıyor ama tam hatırlayamadım. Daha önce hiç karşılaştık mı?”

“geçen seferkinden mi bahsediyorsunuz?”

“onu demediğimi çok iyi biliyorsun”

“bilemem?”

“sen neden buradasın?”

“Çeviri… hasret hanıma bırakacaktım ama yoktu”

Hasret hanımın masasına bakıyor dediğimi gözleri ile doğruladığında bana dönüyor yeniden.

“haklısın yok. İstersen engine bırak yani en nihayetinde son kontrolü engin yapıyor.”

“Bildiğim kadarı ile daha gelmedi engin bey hem hasret hanıma-“

Tam cümlemi bitirecekken  Engin beyin kapısı açılıyor içerden hasret hanımla birlikte çıkıyorlar. Hasret hanım yerine geçerken Engin bey bize doğru yaklaşıyor. Bana suni bir gülümseme yollayıp Ömer’ e başı ile gidelim işareti yapıyor. Birkaç adım atmışlardı ki Ömer başını benim olduğum yere çevirip göz kırpıyor.  Gülümsemeden edemiyorum. İki tane yakışıklı yan yana yürüyorlardı. Gerçi arkalarını dönmüş gidiyorlardı ama olsun! Sonuçta buradalar mıydı buradalardı.

Hasret hanımın seslenmesi ile kendime geliyorum. Çantamı koltuktan alıp içindeki dosyayı ve flaş belleği çıkarıp hasret hanıma uzatıyorum. “Nora Roberts çevirisi” diyorum. Gülümsüyor bana- hayret ilk kez gülümsediğini görüyorum, neredeyse bir ay olacak burada çalışmaya başlamam-  bende korkak bir gülümseme yolluyorum.  Dosyayı eline verdikten sonra  asansöre doğru yürüyorum.

“Zeynep hanım”  Hasret hanımın yeniden bana seslenmesi ile dönüp bakıyorum.

“Alışırsınız” deyince kaşlarımı çatıyorum. Neye alışacaktım ki? Burada daha fazla yakışıklı görmeye mi? Ahh hayır alışamazdım. Bir kere ben hayatım da iki yakışıklıyı aynı karede sadece reklamlarda görmüş biriydim. Burada ise her an görebilme şansım vardı. Hala Hasret hanıma bakarken bir dosya uzatıyor bana.

“yeni çeviriyi almayı unuttun” dediğinde hızlı adımlarla yanına gidiyorum.

“bu sefer ne ile ilgili?” diye heyecanla soruyorum.

“tüm bilgiler içinde. Bu seferki süren bir ay . buraya gelmene gerek yok. Çeviriyi bitirdikten sonra direk engin beye teslim edeceksin”

“çok mu önemli yani Nora gibi?”

“buradaki tüm işler önem arz eder Zeynep hanım”

“Özür dilerim. Yani bir ay çok uzun bir süre de ondan dolayı dedim”

“neyse… dediklerim anlaşıldı mı?”

“anladım iyi günler size”

Sonunda ayrılabildim yanından! Gülümsedi demeseydim. Herhalde suratı nasıl olurdu bilemiyorum. Her halde bundan daha fazla ciddi yukardan bakışlı olurdu. Alt tarafı bir soruydu. Neymiş her iş önem arz edermiş. Bizde herhalde arz ettiği önem ve ciddiyetle yapıyoruz bu işi de bu kadar ciddiyette fazla!

Hasret hanımın dedikleri benim uzunca bir süre evden çıkmamamı ön görüyordu. Yayın evinden çıktıktan sonra cüzdanımdaki  para durumuma bakıyorum. Meteliğe kurşun atma raddesindeyim yine! Bir bankamatik bulup hesabı kontrol edince sevinçten ne yapacağımı şaşırıyorum. Yayın evinden kazandığım ilk maaşım yatmış. Bu harikaydı! Belirli bir miktar çektikten sonra – ay sonu gelmeden parasız kalmamak için- eve en yakın markete uğrayıp bir aylık alışveriş yapıyorum. Allahtan yakınlarda market varda bu kadar ağır şeyleri nasıl taşıyacağım düşüncesi yok bende.

Eve girdikten sonra telefonumun mesaj sesi ile poşetleri bir kenara koyup gelen mesaja bakıyorum

“cicim ben birkaç zaman eve gelmeyeceğim şehir dışı işi çıktı. Kendine güzel bak! : )”

Ah bir de Türkçeyi benimle düzgün konuşsa! Demek koskoca iki hafta yalnızım.  Aldıklarımı yerleştikten sonra. Biraz pinekliyorum. Akşama doğru çevriye oturduğumda iki hafta boyunca başından kalkmayacağımı tahmin edememiştim. İki hafta! Çevirinin yarısına gelmem resmen iki haftamı almıştı. Önümdeki kahve bardağını alıp mutfağa geçiyorum. kahve kavanozuna baktığımda tüm kahvenin bittiğini görüyorum. Yağmurda çok yağıyordu. Markete gitmeye gözüm yemiyordu. Bende birkaç saat kendime dinlenme izini vermiştim. Ancak aradan geçen yarım saatin sonunda dinlenemeyeceğimi de anlamıştım. Çünkü aklım sürekli çevriye gidiyordu. Oturduğum yerden kalkıp odama geçtim sıkıca giyinip şemsiyemi elime aldım. Sokak kapısını açtım….

Yazdığım yere kadar eklemek istedim.

Şimdilik buraya kadar bir iki güne kalmaz yeni bölüm ekleyeceğim. Kendinize iyi bakın.

Oy ve yorumlarınızı merakla bekliyorum….

Continue Reading

You'll Also Like

137K 10.1K 42
O an onu gördü sonra. Etrafındaki diğer herkes bulanıklaştı, birer birer yok oldu. Tüm sesler sustu, tüm sözcükler merakla beklemeye başladı. ''Se-s...
230K 13.3K 36
Kapak: @MasalByk Çukura düştüm ben.. Dört yanım zifiri karanlık.. Gökyüzü küsmüş, yıldızlar saklanmış... Bağırmaya yardım dilenmeye hakkım yok. Yan...
9.1K 493 61
Mevsimi hep sonbahardı fakat artık nisandı üstelik eylülden sonra her adım gerçeğe her adım bahara yaklaştıracaktı onu....umutsuzluk içinde umudun hi...
76.9K 8K 69
Cesur yıllar sonra kızı için kovulduğu evine geri döner ancak ailesi onu kabul edecek midir? Genç yaşında baba olan Cesur, ailesinin altın çocuğu, iy...