Karanlığın Aç Çocukları Seris...

By lefazen

10.8M 324K 205K

(+18 | Yetişkin içeriklidir.) Parmak uçlarım geniş omuzlarına dokunduğunda aniden gözlerime baktı. "Artık be... More

1.KİTAP | AKILBAZ
1.BÖLÜM: DOĞUM GÜNÜ
2.BÖLÜM: KEŞFEDİLİŞ HİKÂYESİ
3.BÖLÜM: BELİRLİ DÜZEYDE ÇIPLAKLIK?
4.BÖLÜM: ÇEKİM YASASI
5.BÖLÜM: ASANSÖR
6.BÖLÜM: BATAKLIK
7.BÖLÜM: YARDIM
8.BÖLÜM: KAVGA
9.BÖLÜM: PİŞMAN OLACAKSIN
10.BÖLÜM: NÜ SANATI
11.BÖLÜM: MAHZEN
12.BÖLÜM: GÜVEN PROBLEMİ
13.BÖLÜM: TEHLİKE
14.BÖLÜM: ÖLÜRÜM DE SUSMAM
15.BÖLÜM: KORKU
16.BÖLÜM: KARŞILIK
17.BÖLÜM: ÇAPRAZ ATEŞ
18.BÖLÜM: SUSMAK ZORUNDASIN
19.BÖLÜM: MUHTAÇ
20.BÖLÜM: NE İSTERSEN YAPACAĞIM
21.BÖLÜM: YANSIMA
22.BÖLÜM: CÜRETKÂR
23.BÖLÜM: TUTKULU
24.BÖLÜM: KEŞİF
25.BÖLÜM: SENİ BENDEN KISKANIYOR
26.BÖLÜM: SİREN
27.BÖLÜM: AİTLİK HİSSİ
28.BÖLÜM: BÜYÜLÜ SÖZLER
29.BÖLÜM: SENİNLE OLMAK
30.BÖLÜM: HİSLERİM
32.BÖLÜM: DÜNYA'NIN KARANLIĞI
32.BÖLÜM/2.KISIM: IŞIKLAR SÖNDÜ
33.BÖLÜM: MANİPÜLE
33.BÖLÜM/2.KISIM: SEN OLSAYDIN
34.BÖLÜM: TEHDİT
35.BÖLÜM: TESLİMİYET 'ten alıntı
35.BÖLÜM: TESLİMİYET
36.BÖLÜM: YAKALANMAYAN SUÇ
37.BÖLÜM: TUTSAK
38.BÖLÜM: NEFES NEFESE
39.BÖLÜM: TİLKİLERİN KUMPASI
40.BÖLÜM: KATRAN
41.BÖLÜM: KARANLIĞA SAHİBİM 'den alıntı
41.BÖLÜM: KARANLIĞA SAHİBİM
42.BÖLÜM: PARA VE İTİBAR
43.BÖLÜM: ÜSTÜNLÜK İSTİYORUM
43.BÖLÜM/2.KISIM: KÖSTEBEK
44.BÖLÜM: DESİSE
45.BÖLÜM: DOĞRUYU BUL
46.BÖLÜM: KAPAN
1.KİTAP FİNALİ: AKILBAZ'IN GÖSTERİSİ
AKILBAZ RAFLARDA
2.KİTAP | CANBAZ (yakında)

31.BÖLÜM: ACININ İRONİSİ

133K 5.6K 4.2K
By lefazen

Sürpriz bölüm

Sürpriz ve kısa olan bi bölüm 🤗

En yakındaki uzun bölüm 33.bölümdür.

1.kitap 47.bölüm ile final olacak. Ondan sonra kaldığı yerden 2.kitapla devam edecek.

SINIR: 4K YORUM

Güzel okumalar. ✨



31.BÖLÜM: ACININ İRONİSİ


İnsan olmak ne demekti? Ödünlerinin sınırlarını kendinde bağlarken, fedakarlıkla ilişkilendirmektir. İnsan, gözüne ne çok şey cazip geliyor. Şarap, para, aşk... Fedakarlıkların bencilliğinden ötesine gitmiyor.

Kendime yakışanı yapacaktım. Ben Tutku'ydum; eğer iki seçenek varsa ve ikisini de tercih etmek istemiyorsam üçüncüsünü yaratırdım. Aslen babama söylemeyecektim fakat, Sevgi'yi neden bununla tehdit etmeyecektim ki? Üstelik bu kez fotoğrafları sanal ortamdan elde etmiştim.

WhatsApp'a girip fotoğrafları ona gönderdim. Ardından mesajları bir bir yazmaya başladığımda nutuk çekecek hırsı kendimde buluyordum.

Gönderen: Tutku
Benden çaldıkların değil mi bu fotoğraflar?

Gönderen: Tutku
Bana bunu yapma demiştim.

Gönderen: Tutku
Şimdi ne yapıp et, babamın gözündeki itibarımı toparla. Babama nasıl bir yalan uydurur, nasıl duygu sömürüsü yaparsın bilmem, açıkçası umurumda da değil. Ne zaman ki babam beni karşısına alıp bana güvenmediği için pişman olduğunu söylerse o zaman bu fotoğraflarını babama göstermeyeceğim kesinleşecek.

Gönderen: Tutku
Unutma ki; sen uzattıkça ben uzatacağım.

Reha'nın numarasını ne olur ne olmaz diye kaydetmeye karar verdim. Yanlışlıkla ararım korkusuyla fazlasıyla dikkatliydim. Bir yandan da anlamsızca utanıyor, sanki arkamdan çıkıp gelecek ve bana gülecek gibi hissediyordum.

Aslında bana gülecek olan o değildi, bizzat bendim. Çünkü kendimden utanıyordum.

Bugün olanlar tekrar gözlerimin önüne geldiğinde içimden bir ses usulca fısıldadı; acizsin, iğrenç bir adamın gösterdiği ilgiye kanabilecek kadar aciz ve acınası haldesin. "Hayır, ona kanmadım." dedim kaşlarımı çatarak.

Kalp atışların öyle demiyordu ama... "Sadece korkudandı."

Herkesi kandırabilirsin ancak kendi içinde yatan gerçeği değiştiremezsin. "Bu gerçek değil!"

O zaman o fotoğraf çekimini neden yaptın? Seni evine bırakırken onunla flört ediyordun resmen. Hepsine izin verdin, sana yaklaşmasına izin verdin. "Onun gibi biriyle asla olmam. Bunların hiçbir anlamı yoktu. Hiçbir zamanda olmayacak."

Derin bir nefes alarak zihnimi toparlamaya çalıştım. Zaten sürekli bir kavganın içinde olduğum yetmiyormuş gibi kendimle de kavga edemezdim.

Her ne olduysa, geçip gitti. Geçip giden Reha'nın nasıl biri olduğunu değiştirmeyecek. Ondan, yaptığı işten, kişiliğinden nefret ediyorum.

Telefonum yukarıdan gelen mesaj bildirimiyle titrediğinde Sevgi'den geldi diye meraklanmışsam da alakasız bir bildirim olduğunu görmüştüm. Fakat o an verdiğim reaksiyon ile mesajı yukarı itmeye çalıştığım anda mesaj kendi kendine gitti ve parmağım tam olarak arama tuşuna çarptı.

Şokla bir süre bakakaldım ardından telefonu kırarcasına aramayı kapatıp duraksadım. "Al işte, bir şeyi yapmak istemeyeyim anında olsun. Bir şeye ya, bir şeye dikkat edeyim, aklıma getireyim, illa başıma gelsin." Ellerimle yüzümü örterken kendimden de nefret ediyordum.

Homurdanarak telefonu kapatıp şarja taktım. Yatağımın örtüsünü kaldırıp uzandıktan sonra babamı ve konuşmamızı tamamen unutmuştum. Belki de yalnızca kaçıyordum.

Gözlerimi uyumak adına yumduktan tam üç saat sonra uykuya daldım. Zira biz gözlerimizi kapatınca, zihnimizde ışıkları kapatmıyordu.

***

Mutluluk bazen geçmişten ötesine geçemez. Takıldığı sınır dönüm noktanız olur, öncesine dönemeyeceğinizi bilirsiniz. Artık mutluluk eskisi kadar sık değil, keder eskisinden de sık olur.

Elimden kayıp giden hayatıma bakıyordum. Masumluktan iz kalmamıştı, her şey çirkin... Ben bununla yaşamak istemiyorum. Kalbim hiç böylesine kirli olmadı.

Ertesi güne istemeye istemeye yine o okula gidecektim. Kimse neyle savaştığımı bilmezken, ben her sabah bununla savaşacağımı bildiğim güne uyanacaktım.

Çantamı omzuma takıp telefonumu montumun cebine koydum.

Sevgi'nin ne cevap yazdığını merak etmeden sabırlı olarak okumak için durağa varmamı beklemiştim. Durağa geldikten sonra telefonumu açarak ekrandaki sürüsüyle bildirime göz atmadan direkt WhatsApp'a girdim.

Gönderen: Sevgi
Hayatımda gördüğüm en nankör insansın. Babamla konuşmamı istiyorsan onları yok edeceksin. Beni tekrar tehdit etmeyeceğini nereden bileceğim?

Göz ucuyla gelen otobüse bakıp bineceğim otobüs olmadığını anlayarak tekrar telefonuma döndüm.

Gönderen: Tutku
Bilemezsin. Ama eğer istediğimi yapmazsan ne olacağını biliyorsun. Unuttuğun şey şu; bunu isteyen ben değildim. Bu saçmalığı başlatan senken nankör ben olamam. Ben seni her zaman arkanda dururdum, seçimlerine saygı duyardım ama karşılığı olmadığında bir anlamı kalmıyor... Bize bunu sen yaptın Sevgi. Ayrıca da için rahat olsun. Ben sana benzemem. Hatanı düzelttiğin müddetçe hiçbir şey yapmam.

"Günaydın." Elvin'in sesiyle hızla telefonu kapatıp ona döndüm. "Günaydın." Cevabını verdikten sonra boğazımı temizleyerek devam ettim. "Bu duraktan bindiğini bilmiyordum." Hafifçe gülümsedi. "Artık bu duraktan biniyorum." Kırmızı beresini düzelterek tamamen bana döndü. "Akşam sesin kötü geliyordu, daha iyi misin?" Başımı salladım. "Evet neyse ki aklıma dahiyane bir yılanlık geldi yoksa ne yapardım!" diyerek alayla konuştuğumda kıkırdayarak başını iki yana salladı.

Oysa benim alay dolu cümlelerim de sahteydi. Altında acının ironisi yatıyordu.

Cevap vermesine kalmadan gelen otobüse bindiğimizde boş yerler farklı yerlerde olduğundan ayrılmıştık. Her zamanki gibi okula gidene kadar kulaklıkla müzik dinlemiştim. Oturmanın verdiği rahatlıkla uykuya dalmak üzereyken okulun önüne geldiğimizi fark ederek yerimden kalktım ve yanıma gelen Elvin'le okula doğru yürümeye başladık.

Koluma girerek beni yakınına çektiğinde beklemediğim samimiyeti şaşırmama neden oldu. Başı dikti, gözleri delici ifadesiyse insanların üzerinde geziniyordu. "Seninle nasıl tanıştığımızı hatırlıyorum da... Beni sıkıştırdığını falan? Biz ne ara bu raddeye geldik?" Bana dönerek göz kırptı. "En büyük aşklar, nefretle başlar." Saçını omuzdan geriye savurup okulun kapısındaki güvenliğe gülümseyerek "Günaydın!" diye şakıdı.

Okuldan içeriye girmeden önce gözlerim girişe takılı kaldı. Anında aklıma dünkü olay gelirken yutkunarak hızlı adımlarla ilerledim.

Telefonumu yalnızca Sevgi'nin mesajları için açtığımdan Reha'nın aramama dönüp dönmediğini bilmiyordum. Açıkçası pekte umurumda değildi, bilerek bakmamıştım.

Derse girmek için Elvin'in yanından ayrıldım.

Nerdeyse iki saat sonunda ders bitmişti. Amfiden çıkarken kapıda beni bekleyen Reha'yı görmemle duraksamıştım.

"Sen iyice alıştın ders çıkışlarımda yanıma gelmeye galiba?" Teni fazla soluk gözüküyordu, göz atları da hafif mor gibiydi. Yüzüne baktığımda gördüğüm şey bariz yorgunluktu.

"Beni neden aradın?" Oldukça ciddiydi ve esneme payı yoktu. "Başına bir şey geldiğini düşünerek seni yüzlerce kez aradım. Bil bakalım sen ne yaptın? hiçbirine cevap vermedin." Öfkeliydi. Gözlerinin derinliklerinde gördüğüm endişesi hıçkıra hıçkıra ağlamama sebep olabilirdi.

İfadesizce konuştum. "Benim telefonum genelde sessizdedir."

"Telefonun elinde. Üstelik beni arayan sendin." Bunun olacağını biliyor ama yapacak hiçbir şey bulamıyordum. Sonuçta aramayı geri alamazdım. "Telefonunu kaydederken yanlışlıkla aradım. Önemli bir şey yoktu." Belli belirsiz gülümsedi. Sanki telefon numarasını kaydetmiş olmam sinirini alıp götüren, hırçın bir akarsuydu.

"Bundan sonra telefonunun sesi genelde açık olsun."

Dün gece kendimle kavga etmeme sebep olan ilgisi, kandığım sözleri... Reha Özaden; kaybedeceğimi anladıktan sonra oynamaya başladığım oyun.

"Ben genelde," gözlerimi cüretkarca çenesine kaydırıp dudaklarında gezdirdim. Tekrar gözlerine baktığımda "değişiklik yapmaktan hoşlanmam." diyerek cümlemi tamamlamıştım.

"Muhakkak öyledir. Ama nedense bu değişikliği yapacağını biliyor gibiyim."

"Öyle mi? Sık sık halüsinasyonlar da görür müsün?"

"Yok... Sadece geleceği öngörüyorum."

Fotoğrafçı olan oydu fakat dün rolleri değişmiş gibiydik. Bu yüzden "Keşke bende senin gibi sözleşme hazırlasaydım. Birinci maddeye de maddi manevi her türlü talep yasak yazardım." dedim dünle bugüne atıfta bulunarak.

"Hâlâ geç değil."

"Değil mi, böyle fotoğraflarını da adının üzerinde yazdığı bir zarfta saklardım." Can havliyle saçmalarken ne dediğimin bile bilmiyordum. Sadece aklıma gelen ilk şeyi söylemiştim.

Gözlerinde şeytani parıltılar bittiğimin resmiydi. "Fotoğraflarımı istiyorsan söylemen yeterliydi güzelim."

Ben hiç bu anlamda düşünmemiştim! "Hayır!" diye birden abartılı tepkimi verirken az önceki söylediklerimi düşündüm. Kaşlarım çatıldı. Reha saçmalayışımı büyük zevkle izliyordu.

Hay bin lanet! Nasıl düzeltilirdi bu? "Duyduklarını hep işine geldiği gibi anlıyorsun."

Gözleri etrafta gezindi, sonra birden üzerime eğilerek dibimde bitti. Belki de ilk kez dudakları böylesine ilgimi çekti. Bugün kesinlikle kendimde değildim.

"Yanlışta anlamıyorum oysa." Gözlerimi kırpıştırırken kal gelmiş misali, kıpırdayamadım. "Ne?" Diye fısıldarken bile isteye nefesini yüzüme bırakıyordu. Kalbime yüzlerce iğne birden saplanmıştı. Sanırım, kalbim çok hızlı atıyordu. Midemdeki kelebekler, karnımı kanatacak kadar vahşileşti. En nihayetinde süslü böceklerden fazlası değillerdi. "Sen..."

"Ben ne?" Yüzüme vuran nefeslerine, teninin sıcaklığına daha fazla dayanamayarak omuzlarından iterek ondan uzaklaşıp arkamdaki duvara yaslandım. "Sen, saçmalıyorsun. Kapat konuyu." Yüzündeki ifade ufacık değişime uğramadı. "Panik yapma, seni anlayışla karşılarım." diyerek gözlerini alayla açıp kapadı. Sesli bir nefes verdim. "Pislik. Git başımdan." Yanından geçip giderken nefeslerim hızlanmış, ellerim titriyordu. Ne büyük etkisi vardı böyle... Sözlerinin hiçbir sınırı yoktu.

Reha, sırlarını sanatı ile kaplayıp tutkunun kılıfını giydiriyordu. Tırnaklarım o kabı kazıya kazıya, kılıfları parçalaya parçalayayorulmuştu. Sonu gelmiyor, güvenliği son bulmuyordu.


-BÖLÜM SONU-




Bir sonraki bölümde Günay Özaden var 🤭

Instagram: lefazen
Instagram sayfası: lefazen_hikayeleri

Continue Reading

You'll Also Like

1M 34.9K 46
Bardağı geri tezgaha koyduğum esnada ensemde hissettiğim nefes ile çığlık atmak için ağzımı açtım. Ne yapacağımı önceden biliyor gibi eliyle ağzımı k...
10.1M 338K 26
Ailesinin baskısından bunalıp evden kaçan kuzeninin yanına yerleşmeye başlayan Elis Aktaş gittiği şehrin kuralsız davranışlarına ayak uyduramamışken...
489K 77.2K 36
Ben yeryüzündeki lanetin vücut bulmuş haliyim. Kimi sevdiysem, kime dokunduysam hepsini lanetledim. Sıra da sen varsın. Lanetimi, sevgime katıp sana...
3.6K 376 70
WattpadRomanceTr | Yetişkinliğe Adım Atanlar Bu hikâyenin başrol kahramanının gerçek bir kimliği, adı, doğum yeri ve ailesi yoktur. Siyah, on bir yaş...