Kişisel Şuur Kayıpları

By biarisoir

382K 46.6K 54.6K

"Ne ölüm ne kalım, ama yine de acıtıyor." More

Kişisel Şuur Kayıpları
2 - Cinnet cinayet, kopsun kıyamet
3 - Şarkı değil o, selam okunuyor
4 - Tavanı değil, yüzünü izliyorum
5 - Sevgili Freud'a
6 - Adler'ı anlamak
7 - Uydurukçuluk sanatı
8 - Yorgun palto askıları seni taşıyamaz
9 - Düğme kalpli âşıklar
10 - Yüzük parmağı otobanı
11 - Çelimsiz hikâye çocukları
12 - Dününü unutmuş, yarını belirsiz adamlar
13 - Kaybedilen arkadaşlar listesi
14 - Evin en sevilen yeri
15 - Ağlatı
16 - Bol güneşli sağanak yağmurlar
17 - Kalp kırığı
18 - 970901
19 - Bazen böyle olur
20 - Âşık Desi'nin biricik aşkı Elfur
21 - İnsan her neyse o değildir
22 - Şuur Kaybı
23 - Emprovize bulantı
24 - Tereyağlı kedi paradoksu
25 - Otostopçunun Kim Taehyung rehberi
26 - "Çünkü dünya gene de dönecek, biz dönmediğimiz zaman bile."
27 - "Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır?"
28 - "elveda ve tüm balıklar için teşekkürler"

1 - Ah canım ya

24.7K 2.3K 1.6K
By biarisoir


Surl - Snow



"Yaratılış planının, insanın mutlu olması gibi bir maksadı yoktur."  Der Sigmund Freud. Sonra başka bir yerde, "Yaşamın değeri olmadığını" söyler ve "ancak ondan başka bir şeyimizin de olmadığını" ekler. Kendimi motive etmek için sık sık bunları hatırlarım. Mutsuz hissediyorsam "zaten kimsenin bana mutluluk" sözü yoktu derim veya yaşamaktan bıktığım bir noktadaysam "sahip olduğum tek ve en değerli şey olan hayatımı neden harcamalıyım?" diye sorarım kendime. Yaşadığım olayın şiddeti ne olursa olsun onu küçümseme eğilimindeyimdir. Böylelikle beni fazla incitmeyeceğine inanırım, ki öyle de olur bu. Yine de tüm bunlara rağmen eğer tahammül edemeyecek gibi hissediyorsam, "Sakin ol" diyerek mırıldanırım. Tıpkı şu an da olduğu gibi, "Sakin ol Jeongguk" derim kısık sesle. "Sakin ol, katil olmak için çok genç ve yufka yüreklisin."

"Sen misin yufka yürekli?" Der o da yamuk bir gülümsemeyle. "Güleyim de boşa gitmesin." 
"Taehyun, benden ne istiyorsun?" Sorduğumda şaşırmış gibi yaparak yüzüme bakar. "Taehyung." Diye düzeltir önce. "Benimle saygılı konuşmayacak mısın? Bu mu senin ailenden aldığın terbiye?" Tabii, böyle anlarda o eğlenirken onun aksine ben mahvolmuş bir haldeyimdir çünkü Kim Taehyung kimsenin bulaşmak istemeyeceği türde bir tiptir. Siz ona bulaşırsanız o da size bulaşır. Pislik olduğu içindir bu. Boka basarsanız ayakkabınız kirlenir ya hani? Öyle bir şeydir. Bunları bildiğim halde sondaki 'g' harfini bile isteye söylemem yine de çünkü o ayakkabı zaten bir kere kirlenmiştir. "Saygıyı hak edecek ne yaptın?" Derim genelde. "Seni hastanelik etmedim?" Diyerek yanıtlar. Benim için ömür törpüsü gibi bir şeydir. 

Ne zaman kader hakkında düşünecek olsam aklıma ilk önce o gelir çünkü onunla ilk karşılaşmamız reddedemeyeceğim kadar kadersel ve kederlidir. 

İki sene önce kız arkadaşımın katılmak için can attığı bir etkinlikte kesişmiştir yollarımız. Ben takım elbisemle ortada dikilmiş salak salak etrafımı izlerken görmüştür beni. Görmüş yani. Anladığıma göre hareketlerim onu sinir etmiş. Ne yapmışım da bana bu kadar gıcık olmuş? Şimdi bile en ufak bir fikrim yok. Direkt benden haz etmemiş adam, nefret etmiş benden hatta tiksinmiş. Evet, o etkinliğe katılma nezaketini gösterdiğim için evren beni böyle ödüllendirmiş. Hiç tanımadığım manyağın tekinin nefretini kazanmışım böylece. 

Kim Taehyung, o zamanlar ikinci sınıf bir psikoloji öğrencisiymiş ama okula gelme amacı ders dışında her şeymiş. O, konservatuar okumak istemiş duyduğuma göre ancak ailesi izin vermemiş. Sonra "Tamam, madem illa bu olacak diyorsanız ben de benim için biçtiğiniz kıyafetleri giyerim fakat onlarla sizin istediklerinizin tam aksini yaparım" gibisinden bir restle ailesinin burnundan getirmiş bu izin vermeme mevzusunu. Manyak mıdır nedir işte önüne gelene sataşmaya başlamış böylelikle. Başta bunlardan biri olmasam da sonunda ben de bu burnu boktan kurtulamayanlar kervanına katılmak zorunda kalmışım herifin psikopatlığı yüzünden. Bir de öyle biriymiş ki bu, kafa tutsanız bir dert tutmasanız başka bir dertmiş. Deli manyak, nefes alır gibi herkesin hakkından geliyormuş. Bunlardan biri de benmişim, evet. 

İşte böyle gel zaman git zaman sanırım diğerleriyle uğraşmaktan bıktığı için -ya da önceki hayatımda kral katliamı yaptığım için falan, yine emin değilim- bana sarmış. Sadece benimle uğraşmaya başlamış. Gelip gidip moralimi bozmak, keyfimi kaçırmak ve beni hayattan soğutmak için elinden geleni ardına koymamış. Kurtulabileceğim biri de olmadığından mecbur boyun eğmişim ben de. Tabii, boyun eğmek dediysek yine kendimi "hayır, gayet de cesur biriyim" diye kandırabileceğim kadar baş kaldırmalarım olmuş arada olmamış değil hani ama çok azmış bunların sayısı. Zannediyorum ki onun için diğerlerine nazaran daha dişli olduğum için ciddiye almış beni. Benimle uğraşmak en azından stresini alıyormuş. Delinin zoruna bakar mısınız? Haberim bile olmadan stres topu yapılmışım ve bundan haberim bile yokmuş. 

Kim Taehyung'un çok fazla arkadaşı da yokmuş bu arada. Kim Namjoon isimli işletme öğrencisi bir yarı Amerikalı ve Min Yoongi ile Kim Seokjin isimli mimarlık öğrencileri takılırmış genelde onunla. Bir ara gruplarına Park Jimin diye bir oğlan dahil olmuş sanırım ama -ben de söylentilerinin yalancısıyım- Min Yoongi isimli elemanı öptü diye şutlamışlar onu. İşin içine dayak girmiş mi bilmiyorum ancak Min Yoongi denilen uzunca bir süre kendine gelememiş bu olaydan sonra. Bu olayın olduğu zamanlar -arkadaşının başına gelenlerden dolayı olduğunu sanıyorum- daha bir agresif takılmaya başlamış. Nefret ediyormuş resmen insanlardan, ki besbelli en çok da benden. Bu yüzden benimle daha bir iştahlı uğraşmaya başlamış tüm bunların ardından. Yalan değil bu.

Fakültedeki herkes bilir bunu. Herkes Kim Taehyung'un bana ne denli gıcık olduğunu bilir ve benim yerimde olmadığı için şükreder. Benim penceremden bakıldığı zaman çok kalp kırıcı bir durumdur bu lakin insanoğlu denilen müsvedde en çok da böyle zamanlarda acımasızdır. Kimse başını yakmak istemediği için dur demez bu duruma. En fazla "vah yazık canım ya" falan der, ki o da şaibelidir. 

Böyledir işte, böyle yani. Kim Taehyung böyle biri. Karşımda durmuş biçimsiz gülümsemesiyle bana meydan okurken tam da az önce anlattığım gibi manyak, saldırgan ve tahtaları eksik biri. "Dersi kaçıracağım senin yüzünden." Söylediğimde omuzlarını silkip bana bakmaya devam edecek kadar da düşüncesiz üstelik. Hayatta kendinden başka hiç kimseyi düşünmeyen, empatiden bihaber, dünya yansa umurunda olmayacak fıtratta bir adi tam olarak. "Saygısızlığın bitti iftiraya mı başladın şimdi de?"
"Taehyun ne diyorsun ya?"
"Taehyung." Her seferinde düzeltecek kadar sabırlı da ama. "Kim Taehyung."
"Ben de öyle dedim zaten? Kim Taehyun." 
"Kaçır dersi." 
 "Seni polise şikayet edeceğim." 
"Selamımı da söylersin." Bunu ciddi bir şekilde söyleyip göz kırpabilecek kadar kendinden emin diğer bir yandan. "Sınavda çıkacak bugün işlenecek konu." Ben hayıflanırken birdenbire kaşlarını çatıp vahiy inmiş gibi aniden, "Lee Jayeon'la çıkıyor musunuz?" Diye soracak kadar sağı solu belli olmayan bir tip ama en nihayetinde. 
"Bu nereden çıktı şimdi?"
"Yakın görünüyordunuz."
"Senin kız arkadaşın olmadı mı hiç?" Tereddütlü bakışlarımı ciddiye almayacak kadar sonuç odaklı. "Yoksa Lee Jayeon'a mı aşıksın?" 
"Uydurma böyle saçma sapan şeyler."
"Öyle sorarsan böyle düşünürüm."
"Arkadaş mısınız sadece?" 
"Arkadaşız." Ters ters baksam da gevşek gevşek gülmeye devam edecek kadar lakayt. "Uzak dur arkadaşımdan."
"Neden onu koruyorsun?" Böyle bir soruyu sahiden soracak kadar akli dengesi yitik aynı zamanda. "Sence?"
"Ona aşık olduğun için mi?"
"Sana ne bundan?"
"Neden reddetmiyorsun?"
"Kim Taehyung belanı mı arıyorsun?"
"Öyleyse ne yapacaksın? Polise mi şikayet edersin?" 
"Çekilecek misin artık?" 
"Çekilmeyeceğim." 

Dediğim dedik, çaldığım düdük bir insan. Beni sinir ediyor ancak elimden hiçbir şey gelmiyor çünkü nereye şikayet edersem edeyim ceza almıyor. Ortada hasar gören tek şey psikolojim olduğu için halihazırda şurama şu oldu gerekçesini de gösteremediğimden en fazla "uğraşma çocukla" deniliyor. İkimizin arasındaki ilişki bu şekilde sürüp gidiyor ve beni süründürmeye devam ediyor.

"Yağmur yağacak." Söylediğinde kaşlarımı çatarak yüzüne baktım. "Evet." Dedim sinirle. "Çekil yani."
"Şemsiye getirdin mi bugün?"
"Getirmedim." Yalan söylüyordum. Evet, bunu yapıyordum çünkü şemsiyeme el koymasını istemiyordum. "Aptal mısın sen?" Azarlıyordu. "Hava durumuna bakmadan mı çıkıyorsun evden?"
"Sana ne bundan? Hastalanır da okula gelemem diye mi korkuyorsun?"
"Evet." Derken son derece ciddi görünüyordu. "Sana bir şey olursa mahvolurum." Gözlerime bakıyordu ve bu çiselemeye başlayan yağmurun her damlasını buharlaştırıyormuş gibi geliyordu. "Sen gelmezsen kiminle uğraşırım değil mi?"
"Çekil ya." Onu iteleyerek söylediğimde, "Sana şemsiyemi veririm." diyerek cevapladı beni. "Kalsın." Derken neredeyse bağırıyordum. "Bende var." Kafasını yukarı kaldırarak, "Tanrım bana bunu mu reva görüyorsun gerçekten?" Demişti. 

Tamamen çekildiğindeyse derse gidebilecek olmanın sevincini yaşıyordum. "İyi dersler." Gülerek söyledi. Yağmur hızını arttırmıştı ve o binanın dışına doğru yürüyordu. "Benim için endişelenme." Göz kırptığında hiçbir şey anlamayarak yüzüne baktım. "Islansam da hasta olmam. Hasta olursam da okulu aksatmam." Ne diyor bu deli, diye düşünürken, "Benden kurtulman söz konusu dahi değil yani." Dedi ve arkasını dönerek yürümeye başladı. 

Diğer zamanlarda böyle değildi. En basitinden toplum içindeysek mümkün değil gülmezdi mesela. Eziyetleri bana karşı asla şiddet içerikli değildi. Okulda ve okulun dışında çoğu kez kavgaya karıştığını duymuştuk lakin bana karşı böyle bir girişimi olmamıştı şimdiye kadar. Hoş, olmasını istediğim zamanlar vardı, yalan değildi bu. Beni dövdüğü an onun burnundan fitil fitil getirirdim ama kılıma bile dokunmuyordu işte. Bir keresinde çocuğun tekinin ağzını yüzünü dağıtmıştı ve bu geri zekalı çocuk şikayetçi olmak şurada dursun, şikayetin adını dahi anmamıştı. Belki de benim onlar gibi sessiz kalmayacağımı düşündüğü için dokunmuyordu, emin değilim. Sadece tersinin çok pis olduğunu ve olur da günün birinde birbirmize girersek en iyi ihtimalle kaburgalarımın falan kırılacağını biliyorum. Korkuyorum ama herhangi bir önlem almıyorum. Zaten böyle bir durumda ne gibi bir önlem alınabilir onu da bilmiyorum. 

Sınıfa çıkarken gürleyen gök yüzünden içim ürperse de soğuk binanın zeminini ezmeye devam ettikten sonra kapıyı çalarak içeri girdim. Derslik 93 diğerlerinin aksine daha batıda kaldığından mıydı ne, karanlıktı ve ne zaman bu sınıfa girsem üşüyordum. Yazı kışı yoktu bu durumun. Derslik 93 okulun kuzey kutbuydu. 

Ardından hocanın benlikle alakalı anlattığı şeyleri dinledim ve önemli gördüğüm yerleri not aldım. İnsanın iç alemi muntazamdı. Onu çözümleyemesek bile bunun için çaba sarf etmek, anlamaya çalışmak, çıkarımlar yapmak ve birilerini onların en içini öğrenmek isteyecek kadar önemsemek... Ruh, içinde binlerce ufak parça bulunan bir yapbozdu. Bu parçalar o kadar hassas kağıtlardan yapılmıştı ki bir damla gözyaşıyla bile buruşup, renklerini kaybedebiliyorlardı. Acıya, eziyete gelmiyorlardı. Keder ve üzüntü, ruhun kışıydı. Karnımızda kelebeklerin uçuştuğuna inandığımız hisler de baharlar oluyordu. Yaz demek istesem de dilim varmıyordu çünkü en ılık ve dingin diyebileceğimiz havalarda bile sağanak yağışlar meydana gelebiliyordu. Mutluluk bahardı. Mutluluk, içinde nisan yağmurları barınsa da  bir müddet sonra gökkuşağı denilen renk cümbüşünün ortaya çıktığı çiçeklerle dolu bir mevsimdi. 

"İyi misin?" Jaeyeon sorduğunda gülümseyerek yüzüne baktım. "Ruh hakkında düşünüyordum." Eşyalarımı toplamaya başlarken oflayıp pufluyordu. "Düşüp bayılacağım artık sınav haftasının yaklaşması çok geriyor beni."
"Çalışmıyor musun?"
"Çalışıyorum," Derken sesi tereddütlüydü. "Çalışıyorum ama yetmiyormuş gibi hissediyorum." 
"Bu sene dersler ağırlaştı." 
"Söyleme şöyle gerçekten bayılacağım." Kahkaha attım. Hallerinde tuhaf bir absürtlük vardı ve tepkileri her zaman aşırıydı. "Gülme." Diyerek uyardı önce daha sonraysa, "Jungkook," dedi gözlerini hızlı hızlı kırpıştırmaya başlayarak. "Beni çalıştırsana." 
"Çalıştırayım hanımefendi." Derken ciddi değildim. "Lütfen." Dedi bunu anlayarak.
"Kendim zor çalışıyorum zaten." 
"Beni çalıştırırken sen de çalışmış olursun, olmaz mı?"
"Bakarız." Dedim kaşlarımı kaldırıp indirerek. "Sana yemek ısmarlarım." Diyerek rüşvet teklif etti. "Ne zaman?"
"Şimdi?"
"Olur." Çantamı sırtıma alırken nerede yesek diye düşünüyordum. "Nerede yesek ki?" Dedim gözlerimi kısarak. "Sonuçta karşılığında ders çalıştıracağım öyle ucuza kapatmak olmaz." 
"Canın ne istiyorsa onu yiyelim." Gülüyordu. 
"Tavuk yiyelim madem." 
"Ucuza kapatmak olmaz demiştin?"
"Kaşınıyorsun." Söylediğimde gülümsemesi biraz daha büyüdü ve maddenin kahkaha haline büründü. 

Dışarı çıktığımızda yağmur yağıyordu ve ben şemsiyemi açarken istemsizce Kim Taehyung serserisini düşünüyordum. "Ne oldu?" Diye sordu hemen. "Bir şey olmadı." Derken aynı şemsiyeyi paylaşıyorduk. "Havalar acayip soğudu." Dedi burnuna kadar gömülü olduğu atkısı, sesini duymamı güçleştirirken. "Öyle." Derken kafamı sallıyordum. "Yayımlanan yazı hakkında ne düşünüyorsun?" Diye sordu sonra. "Bu haftaki çok iyiydi." Diye ekledi hemen. "Fena değildi." Dedim dürüstçe. "Yazan kişi bayağı Nietzsche falan da kasmış ama gerek yok abi." 
"Neyini sevmedin?" Şaşkındı ve memnuniyetsiz duruyordu. "Seni öldürmeyen, güçlendirir olayını o kadar çok duydum ki hayatım boyunca. Ve eminim herkes için de geçerlidir bu. Yani bir şey yazıyorsan öğretici olsun hani bildiğimiz şeyi farklı bir örnekle ve edebiyatla ortaya koymuş sadece. Bak yine kötü demiyorum ama gerek yok. Git insanlığın zalimliği hakkında konuş mesela ne bileyim yapılan zulümlerden bahset. Böyle şeyler eskimez ve dün A derken bugün A eşliğinde B desen de kimse yadırgamaz seni çünkü yüzyıllardır kanayan, kanamaya devam eden bir yaradır bu."
"Ben öyle düşünmüyorum." Dedi fevri bir şekilde. "Bizim de böyle olayları unatabileceğimiz zamanlar olmalı." 
"Sanki normalde çok düşünüyormuşsun gibi bir de sana bunları hatırlatacak her şeyi yok etmek mi istiyorsun?" Sorum cevap veremeyeceği kadar netti. "Gözünü kapattın diye uçup gitmiyor hiçbir şey farkındasın değil mi? Asıl her yerde görmemiz gerekiyor ki bir şeyler yapmamız gerektiğini unutmayalım. Sen nefes alabilmek için bir yerlere kaçarken, o felaketleri yaşayan insanların nefesleri kesiliyor."
"Yazıları sen yazmalıymışsın." Dedi sessizce. "Ben o açıdan düşünmemiştim hiç."
"Her açıdan düşünmeyi öğren. Öğren ki sana elini uzatanlar ihmalkarlığın yüzünden sen daha o eli tutamadan kayıp gitmesinler." 
"Nefret ediyorum senden." Gülerek söylemeye çalışıyordu ancak besbelli bozulmuştu. "Kırılma bana." Dedim şemsiyeyi sol elime alıp sağ elimi omzuna dolarken. "Senin için söylüyorum bunları." 
"Biliyorum." Gülümsedi. "Teşekkür ederim." 

Sonrasında pek bir şey konuşmadık. Yemek yemeyi planladığımız yer, cadde kenarında genelde öğrencilerin geldiği bir mekandı ve içerisi sıcacıktı. "Donmuşum." Dedi üzerindekileri çıkarırken. "Bu ne ya hasta olacağım yine." 
"Prenses misin sen?" Dedim eldivenlerimi masaya koyarken. "Çok çabuk hasta oluyorum." Omuzlarını silkiyordu. "Babamın kıymetlisi olarak büyüdüm ben." 
"Belli." Dedim az önceki olaya gönderme yaparak, saniyesinde anladı. 
"Çok acımasızsın." Dedi ters ters bakarak. 
"Bir şeyler okur unutursun takma bu kadar." Dedim gülerek. 
"Biraz daha devam edersen ağlayacağım." 

İşaret parmağımı baş parmağıma bastırdıktan sonra elimi ağzıma götürerek hayali bir fermuar çektim. Yemek, okuldakilerin dedikodularıyla geçti. "Ben şok oldum." Dedi, çorbasını içerken. "Gerçekten az fena değil, tam bir şeytanmış."
"Kızın suçu değil." Dedim erişteyi ağzımın içinde çevirirken. "Minho'nun suçu hatta direkt. O saatte sevgilisi olan bir erkek sevgilisi olmayan bir kızla sarhoş oluyor ama fatura kıza kesiliyor. Oğlanın piçliği tamamen." 
"Kız gitmeyebilirdi?"
"Haberi bile yokmuş ki sevgilisi olduğundan." 
"İnanmıyorum ya." Hayretle söyledi. "Ne korkunç insanlar var hayatta."
"Öyle." Dedim kafamı sallayarak. "Kim Taehyung seni rahatsız ediyor mu hâlâ?" Sorusu ani ve beklenmedikti. "Ediyor." Dedim dürüstçe. "Kim Taehyung bu," derken üzerimde korkunç bir kabullenmişlik vardı, "Beni rahatsız etmekten bir an olsun vazgeçmiyor." 
"Kendine eğlence arıyor işte." Dedi arkasına yaslanarak. "İnsanlarla uğraşmaktan zevk alıyor çocuk." Kafamı salladım. Tae hakkında konuşmak, istediğim en son şey bile değildi. "Geçenlerde kızın biriyle atışmışlar." Dedi bu sefer. 
"Neymiş mesele?" Dedim sanki çok meraklıymış gibi. 
"Sanırım kız onunla bir şeyler yapmak istemiş ama reddedilmiş tabii. Merak ediyorum acaba sevdiği biri falan mı var."
"Bilmem." Suyumdan bir yudum alırken düşünceli düşünceli tek gözünü kısmış, masayı izliyordu. "Bence kesin biri var. Kızlarla takılmıyor ve herkesi reddediyor. Tamam, yakışıklı çocuk ama tam bir pislik. İnsanların inatla onu istemesi de salaklık." 
"Onu mu konuşalım şimdi?" Dedim huysuzlanarak. "Böyle abuk subuk şeylerle kafanı doldurduğun için çalışmalarından verim alamıyorsun işte." 
"Merak ediyorum." 
"Ona mı aşıksın?"
"Delirdin mi be?" Dedi hemen. "Kafayı mı yedim? Manyak mıyım? Ne diye ona aşık olayım ki?"
"Aşk öyle bir şey mi sence?" Bir müddet düşündü ama cevap vermedi. "Aşkın nedeni, nasılı olmaz. Aşk aşktır." 
"Seninle konuşmayacağım." Kollarını göğüs kafesinin üzerinde çaprazladığını görünce gülmemek için kendimi sıktım. "Sen bilirsin." Dedim aynı şekilde arkama yaslanarak. "Kalbimi kırıyorsun sürekli."
"Gerçek hayattan soyut yaşadığı için gördüğü her çarşafa hayalet diyen sensin."
"Ağlayayım da gör." Dedi mızmız bir ses tonuyla. 

Bu sözde kırgınlık mevzusu onu durağa bırakana kadar devam etti. Ayrılmadan önce ertesi gün ders çalışmak için sözleştik ve otobüsü geldikten sonra ters istikamete doğru yürümeye başladım. 

O gün, eve gidip ev arkadaşımın gelmediğini fark etmem üzerine işlerimi halledip yatmamla sonlandı. Yatmadan önce okulun sitesinde yayınlanan yazıyı bir daha okudum. Belki, kalın kafalılık etmişimdir ve önyargılı davranmışımdır diye düşündüm ama alakası yoktu. Yazı basbayağı herkesin bildiği şeylerin farklı bir üslupla yazılanıydı.

Ertesi gün her zamanki gibi kalkar kalkmaz banyoya koşup Yoonjae'nin henüz uyanmamış olmasını fırsat bilerek duş aldım. Dişlerimi fırçaladıktan sonra tekrar odaya girip kıyafetlerimi giymem ve saçlarımı kurutmam uzun sürmedi. Her şey sonrasında olacaklardan habersiz bir sakinlik ve düzen içerisinde ilerliyordu. Dışarı çıktığımda ilk önce soğuk havanın keskinliğini hissettim. Başta üşüdüm fakat sonrasında üşüme yerini uyuşmaya bıraktı. Okul yolu uzun ve soğuk, havaysa kapalı ve bulutluydu. 

Öğrenci kimliğimi okuttuktan sonra okula girerken ve hatta kafeteryada Jaeyeon'u beklerken bile az sonra olacaklar hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Kahve aldıktan sonra boş bir masaya oturup beklemeye başlamıştım ve yaklaşık on dakika sonra Kim Taehyung içeri girmişti. Beni fark etmemesi için elimden geleni yaptım ama yine de gözlerinin beni bulması beş saniyeyi bile bulmadı. İzin almadan masama oturduğu için sinirlendim. Sabahın körüydü, yürümüştüm ve serserinin teki utanmadan masama dahil oluvermişti. "Günaydın." Dedi gülerek sonrasındaysa kahvemden asla bana sormadan bir yudum aldı. Önümden çekilen bardağa hüzünle bakarken beni izliyordu. "Sana yenisini alırım." 
"İstemez." Dedim asabi bir şekilde. "Bu saatte neden buradasın?" Diye sordu. "Dersin bugün öğleden sonra başlamayacak mı?" 
"Ders çalışacağız." 
"Ha o mesele..." Derken hâlâ kahvemi içiyordu ve keyifli görünüyordu. "Haber veremedi herhalde."
"Ne diyorsun?" Dedim.
"Jaeyeon'u bekliyorsun değil mi?" Soruyordu ama cevaptan adı gibi emin görünüyordu. "Gelmeyecek." Dedi. "Boşuna bekleme onu."
"Bir şey mi yaptın ona?"
"Ne sanıyorsun sen beni?" Yüzünde sahte bir alınmışlık vardı. "Neden bir şey yapacağımı düşündün ki?"
"Bana haber vermeden iptal etmez çünkü?"
"Birbirinizi bu kadar iyi tanımanız gözlerimi yaşarttı." 
"Ne istiyorsun benden?" 
"Sana iyilik yapıyorum." Onu görseniz hakikaten de iyilik yaptığını zannederdiniz. "Arkadaşın gelmeyeceği için boşuna beklemeni istemediğimden söyleyeyim dedim ama insanlık yaramıyor işte."
"Taehyung, Jaeyeon'a ne yaptın?"
"Dün gece Yoongi ile takıldılar." Dedi. "Ben bir şey yapmadım yani."
"Yoongi'nin kız arkadaşı yok mu?" 
"Aynen öyle." Gülüyordu. "İkisini birlikte görürse arkadaşın paçayı kolay kolay kurtaramaz benden söylemesi." 

Telefonu elime almamla bir, "Eğer onu arayacaksan deneme boşuna, kapalıdır." Deyiverdi. "Sen kafayı mı yedin?" Konuşurken sesim titriyordu. "Jaeyeon kaldıramaz böyle bir şeyi."
"Onun sorunu."
"Bu kadar iğrenç biri misin sen gerçekten?" Kafasını salladı. "Öyleyim." 
"Neden yapıyorsun bunu?"
"Ne yapıyormuşum?"
"Neden bu kadar kötüsün?"
"Ahlaki değerlerine göre değişir bu." Gözlerime bakıyordu. "Benim değerlerime göre kötü biri değilim." 
"İğrenç birisin." 
"Ah canım." Dedi kafasını yana eğerek. "Öyle istiyorsan eğer." 
"Kalk masamdan." 
"Üzgün müsün?" Ciddi bir şekilde sordu ve birkaç saniye öyle kaldıktan sonra aniden gülümseyiverdi. "Sana bakarken ciddi olamıyorum." 
"Ne diyorsun sen ya?"
"Komik bir suratın var." Hakaret diz boyuydu, çığlık atmak istedim. "Üzgünsen bir daha yapma." Dedi ardından. "Eğer bu olanlar seni bu kadar üzüyorsa bir daha kimseyle şemsiyeni paylaşma, kimsenin omzuna kollarını dolama." Öylece beni izliyordu, kahve bardağım avuçlarının arasındaydı. "Seni üzmek için sevdiğin şeylerle uğraşacağım çünkü."
"Neden yapıyorsun bunu?" Sorarken sinirden gözlerim seğiriyordu. "Sevmiyorum seni." Diyerek yanıtladı. "Seni de sevmiyorum senin sevdiklerini de sevmiyorum. O yüzden kimseyle o kadar samimi olma bir daha. Senin için söylüyorum yani." 

Devamında masamdan kalktı ve arkasına bile bakmadan terk etti okulu. Akşamı bulmadan Jaeyeon ve Yoongi'nin dedikodusu tüm okulun ağzındaydı. Jaeyeon telefonlarımı açmadı ve hepimiz Yoongi'nin kız arkadaşı sayesinde olup bitenlerden haberdar olduk. Tek gecelik ilişki denildi ve Jaeyeon olaydan kısa bir süre sonra okulu dondurdu. Böylelikle Lee Jaeyeon, Kim Taehyung yüzünden kaybettiğim arkadaşlarım listesine birinci sıradan giriş yapmış bulundu. 






Continue Reading

You'll Also Like

19.4K 3.2K 11
Taehyung 20 yaşında age play seven bir bebekti, arkadaşı Hoseok'sa ona babacık bulmak için çabalayan birisi. Pek tabii Taehyung'un minik bir çarpışm...
The 42 By kachow

Fanfiction

51.6K 7.5K 17
"Bizden ne komşu, ne düşman, ne de arkadaş olur." university & dorm au! ! 15.01.2024
141K 16K 37
jeon jungkook en yakın arkadaşının amcasına aşık olmuştu.
568K 64.2K 40
çapkın bir omega olan kim taehyung, kızgınlıklarını geçirmek için gözüne alfa jeon jungkook'u kestirir