24 - Tereyağlı kedi paradoksu

13.7K 1.3K 1.4K
                                    



Jung Jin Woo - Aria


"To be, or not to be.." dedi arkasına yaslanarak. "Yani, olmak ya da olmamak, ama ben tüm meselenin bu olduğunu pek sanmıyorum açıkçası."

Fay Kırığı, elindeki tükenmez kalemi parmaklarının arasında çevirirken hâlinden epeyi memnun görünüyor, ben, Taehyung'un avucumun arasındaki elini sevdiğim için bu mühim meşguliyet sebebiyle söylenenleri pek de anlayamamak nedeniyle boş bakışlarla masayı izliyor, Bayan Hiç Kimse ise sürekli sulanacak gibi olan gözlerini ikimizin üzerinde gezdiriyordu.

"Tüm mesele nasıl bu olabilir ki?" diye devam etti San. "Delinin biri kuyuya bir taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış." Bunun üzerine derin bir sessizlik yaşandı. "Az önce Shakespeare'a deli mi dedi o?" diye sordu Bayan Hiç Kimse bana doğru eğilerek, kafamı salladım. "Arkadaşım," dedi ona bakmaya başlayarak müthiş asabi bir tavırla. "Shakespeare'i deli diye yaftalayabilme cesaretini gösterdiğine göre, ki ben buna cesaret değil, ukalalık derim, kendini de o kırk akıllıdan biri sanıyorsun belli ki sen?"

Hemen "Sanmıyorum," diye yanıtladı sırıtarak. "Şimdi için soruyorsan eğer, ki şimdi için sorduğunu varsayıyorum çünkü soru şu anın içinde soruldu, hayır, sanmıyorum, ama on dakika önce sanıyordum, ki bence on dakika sonra da sanmaya kaldığım yerden devam edeceğim."

Pişkinliği, Hiç Kimse'nin sinirlerini bozmuş olsa gerek, dişlerini sıkmaya başladı. Meselenin olmak ya da olmamakla alakası yoktu, anlaşılabileceği üzere Bayan Hiç Kimse'nin derdi Shakespeare'a deli denmiş olmasıydı, Fay Kırığı'nın probleminin ise ne olduğunu hiç mi hiç bilmiyordum. Ortam birden gerildiği için huzursuz bir şekilde biraz daha Taehyung'a yaklaşarak nefesimi bıraktım.

Dördümüzün nasıl bir araya geldiğini merak ediyorsunuzdur muhtemelen, anlatayım, ancak anlatmadan önce şunu belirtmeliyim ki biz aslında beş kişiyiz. Sesi soluğu çıkmasa da Yoongi de masanın diğer bir ucunda oturuyor ve tüm bu konuşulanları ninni söylüyormuşuz gibi dinliyor. Uykulu gözlerle o an konuşan her kimse ona odaklanıyor, umursamaz yüz ifadesi bunun tam aksini iddia etse de kulak veriyor imajı çiziyor. Bu bir arada bulunma olayı da şu şekilde gerçekleşiyor, biz, yani Taehyung ve ben, ders başlayana kadar kafeteryada vakit geçirmenin iyi olacağını konuşuyoruz, sonra Yoongi birden çıkıp diyor ki -evet, o da o esnada bizimle birlikte- kafeterya bence de iyi olur. Bu şekilde üçümüzün çoktan kesişmiş olan yolları herhangi bir çatallaşma yaşamadan birlikteliğini muhafaza etmeye kalamadığı yerden devam ediyor. Kafeteryaya girip boş masalardan birine oturuyoruz, biraz sonrasında içeri Fay Kırığı giriyor; beni görüyor ve anında gülümsemeye başlayarak yanımıza geliyor.

"Naber?" diyor herkese hitabenmiş ayakları çekse de bana olduğu bariz belli. "Nasıl gidiyor?"
"Bu kim?" diye soruyor Yoongi. "Sanki bir yerden tanıdık geliyor."
"San ben," deyip elini uzatıyor. "Psikolojide yüksek lisans yapıyorum."
"Anladım," diyerek kafasını sallayan Yoongi, Fay Kırığı'nın elini boş çevirerek selamına kafa sallamayla karşılık veriyor. Bu kabalık Taehyung'un hoşuna gitmiş olsa gerek ki yüzünü belli belirsiz bir gülümseme kaplıyor ancak belli etmemek adına elinden geleni yapıyor. "Ben de size katılabilir miyim?" diye soruyor San ve cevabımızı beklemeden bir sandalye çekerek tam karşımıza oturuyor.

Okuldaki meselelerden bir konu açıyor, havadan sudan konuşulan altı-yedi dakikanın sonunda Bayan Hiç Kimse içeri giriyor, algıda seçiciliğin kitabını yazıyor ve o da doğrudan sayılabilecek kadar kısa bir vaktin akabinde bize bakıyor. Masadaki anlam karmaşasını kısa süre içinde fark ettiğinden olsa gerek ilk etapta bir hayli şaşırıyor fakat çabuk toparlanarak -herhâlde bu kaosa daha yakından tanıklık edebilmek için, bilemiyorum-  yanımıza geliyor. "Jeongguk," diyor gülerek ve "Taehyung," diye ekleyip ikimize de selam veriyor. "Oturmaz mısın?" diye soruyorum ona, tereddütlü bakışlarını masanın etrafındakilerin üstünde gezdirip, emin olamasa da "Oturayım," diyor.

Kişisel Şuur KayıplarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin