13 - Kaybedilen arkadaşlar listesi

11.1K 1.6K 2.2K
                                    


Akmu - Chantey




Yaşanan tatsızlığın, yani mektubumun tekrar yabancı biri tarafından okunuşunun üzerinden neredeyse üç gün geçmişti, odamda oturmuş, öylece duvarı izliyordum. Elim boynumdaki kolyede, aklım ise Taehyung'daydı. Kim Taehyung'u düşünüyordum. Neredeydi, ne yapıyordu, nasıldı? Merak içerisinde tavandaki, duvardaki, hatta kitaplıktaki rafların üzerindeki kısmi çatlakları falan incelerken şiddetli bir şekilde odamın kapısı açıldı. Büyüttüğü gözleri, anlam arar bakışları ve sinirli çehresiyle Jae, karşıma dikilmiş, elindeki telefonu bana doğru tutuyordu. 

"Jeongguk doğru mu bunlar?  Ne diyor bu?" dedi bağırarak.
"Kim ne diyor?" Yattığım yerden doğrulurken sordum.
"Kim Taehyung'a mı aşıksın?" Gevelemeden oldukça agresif bir üslupla soruverdi ve bu esnada şaşkın, sinirli ve tiksinir bir haldeydi. Eski sevgilimin durumu herkese yetiştireceğini ilk etapta düşünemediğim için ben de en az onun kadar şaşkın, ancak onun aksine gayet sakindim. Sakin ol, diyerek telkin ettim kendimi. Saki ol ve kıvırmaya çalış. "O nereden çıktı be?" dedim sanki böyle bir şeyden haberim yokmuş ve dünya üzerinde bundan daha saçma bir şey olamazmış gibi. Yüzündeki ifadeleri incelerken kalbimin kırıldığını hissettim.

"Jiyoon söyledi." Telefonunu bana uzatıp, açık sohbet sayfasını gösterdi. Arkadaşıma mesaj atacak kadar gözünü kararttı demek ki, diye geçirdim içimden ve devamında da "İftira," diye cevaplayıp kendimi temize çıkarabilmenin yollarını düşünmeye başladım.

"Sevgili misiniz gerçekten?" diye sordu tekrar.
"Ne diyorsun sen ya? Uyduruyor işte karaktersiz." Küfür etmenin herhangi bir sorun teşkil etmeyeceğine inandığım için ağzıma ne geliyorsa söyledim. "Onu reddettiğim için yapıyor tüm bunları. Kuyruk acısı var şerefsizin."
"Yazdığın mektubu okuduğunu ve her şeyi gördüğünü söylüyor, al sen de bak."
"Hani neredeymiş peki yazdığım mektup?"

Cevap vermedi ve ifadesi birden değişti. "Yalan mı söylüyor yani?" diye sordu rahatlamış gibi. 
"Soruyor musun bir de?" dedim öfkelenmemeye çalışarak. O an öfkemin asıl sebebini anlayamayacak kadar dağılmış bir halde olduğum için sonrasında canımın ne denli yanacağından bihaberdim.

"Engelle geri zekalıyı," dedim telefonu elinden alarak. "Bırak, konuşma bile." 

Sonra Jae'yi odamdan çıkardım ve direkt Jiyoon'u aradım. 

"Sen ne bok yediğini sanıyorsun geri zekalı?" dedim bağırarak. 
"İbne olduğunu öğreniyorlar diye mi bu kadar öfkelisin?" dedi sakin bir şekilde.
"Yakın arkadaşların onların arkasından neler dediğini biliyorlar mı?" diye sordum ben de benzer bir sakinlikle. 
"Kanıtın yok." diyerek kahkahayı bastı. 
"Evet, yakın arkadaşının "baba sevgisizliği yüzünden" erkek arkadaşlarına fazla bağlanıyor olması ve "orospuluk" yapıyor olması bana malum oldu çünkü."
"Bunları söylediğim için pişman olduğumu biliyorsun," dedi gergin bir şekilde.
"Sen hangi ara bu kadar iğrenç biri oldun?" diye sordum inanamayarak. "Eğer devam edersen ben de senin özel hayatını ifşalarım ve inan bana zararlı çıkan sen olursun."

Telefonu yüzüme kapattı, numaramı engelledi ve bir daha Jiyoon ile konuşmadık.

Olayın heyecanıyla ilk başta neyin içine düştüğümü idrak edemedim lâkin sonrasında bir şeyler dank etmeye başlayınca paniklemeye başladım. Yaşadığım endişe sebebiyle sağlıklı düşünemiyordum. Bir oraya bir buraya gidiyor, sürekli "acaba kaç kişi biliyor, acaba daha kimlere söyledi?" diye kendimi yiyip bitiriyordum. Sonra Taehyung'u düşünürken buldum kendimi.  Duymuş muydu bunları? Eğer duyduysa nasıl tepki vermişti? Kızgın mıydı, öfkelenmiş miydi, üzgün müydü? 

Kişisel Şuur KayıplarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin