Karanlığın Aç Çocukları Seris...

By lefazen

10.8M 325K 205K

(+18 | Yetişkin içeriklidir.) Parmak uçlarım geniş omuzlarına dokunduğunda aniden gözlerime baktı. "Artık be... More

1.KİTAP | AKILBAZ
1.BÖLÜM: DOĞUM GÜNÜ
2.BÖLÜM: KEŞFEDİLİŞ HİKÂYESİ
3.BÖLÜM: BELİRLİ DÜZEYDE ÇIPLAKLIK?
4.BÖLÜM: ÇEKİM YASASI
5.BÖLÜM: ASANSÖR
6.BÖLÜM: BATAKLIK
7.BÖLÜM: YARDIM
8.BÖLÜM: KAVGA
9.BÖLÜM: PİŞMAN OLACAKSIN
10.BÖLÜM: NÜ SANATI
11.BÖLÜM: MAHZEN
12.BÖLÜM: GÜVEN PROBLEMİ
13.BÖLÜM: TEHLİKE
14.BÖLÜM: ÖLÜRÜM DE SUSMAM
15.BÖLÜM: KORKU
16.BÖLÜM: KARŞILIK
17.BÖLÜM: ÇAPRAZ ATEŞ
18.BÖLÜM: SUSMAK ZORUNDASIN
19.BÖLÜM: MUHTAÇ
20.BÖLÜM: NE İSTERSEN YAPACAĞIM
21.BÖLÜM: YANSIMA
22.BÖLÜM: CÜRETKÂR
23.BÖLÜM: TUTKULU
24.BÖLÜM: KEŞİF
25.BÖLÜM: SENİ BENDEN KISKANIYOR
26.BÖLÜM: SİREN
27.BÖLÜM: AİTLİK HİSSİ
28.BÖLÜM: BÜYÜLÜ SÖZLER
29.BÖLÜM: SENİNLE OLMAK
31.BÖLÜM: ACININ İRONİSİ
32.BÖLÜM: DÜNYA'NIN KARANLIĞI
32.BÖLÜM/2.KISIM: IŞIKLAR SÖNDÜ
33.BÖLÜM: MANİPÜLE
33.BÖLÜM/2.KISIM: SEN OLSAYDIN
34.BÖLÜM: TEHDİT
35.BÖLÜM: TESLİMİYET 'ten alıntı
35.BÖLÜM: TESLİMİYET
36.BÖLÜM: YAKALANMAYAN SUÇ
37.BÖLÜM: TUTSAK
38.BÖLÜM: NEFES NEFESE
39.BÖLÜM: TİLKİLERİN KUMPASI
40.BÖLÜM: KATRAN
41.BÖLÜM: KARANLIĞA SAHİBİM 'den alıntı
41.BÖLÜM: KARANLIĞA SAHİBİM
42.BÖLÜM: PARA VE İTİBAR
43.BÖLÜM: ÜSTÜNLÜK İSTİYORUM
43.BÖLÜM/2.KISIM: KÖSTEBEK
44.BÖLÜM: DESİSE
45.BÖLÜM: DOĞRUYU BUL
46.BÖLÜM: KAPAN
1.KİTAP FİNALİ: AKILBAZ'IN GÖSTERİSİ
AKILBAZ RAFLARDA
2.KİTAP | CANBAZ (yakında)

30.BÖLÜM: HİSLERİM

144K 5.9K 3.8K
By lefazen

Hellolar olsun nasılsınıııız ✨






30.BÖLÜM: HİSLERİM

Bu kapkaranlık gökyüzünün altında benimleydi. Biz, kapkaranlık gökyüzünün çocuklarıydık. Güneş açsa, kuşlar uçsa, gün yeniden doğsa dahi biz hep karanlığın aç çocukları kalacaktık.

Konuşamadım, sesimi kaybetmiş gibiydim. Bedeninin üzerimdeki teshiri bir kenara bırakılamayacak kadar büyük ve dehşet vericiydi.

Kalp atışlarımın yüksek sesi, tedirginliğimle heyecanımın eseriydi. Birden elini bana doğru uzattı. Avucu kalbimin üzerinde, iki göğsümün arasında durdu. İlk kez kalp atışlarımın farkına vardım ve hayatımda ilk kez utandığımı hissettim. Başımdan aşağıya kaynar sularla dökülüyor, her geçen saniye daha fazla yanıyordum. "Kalbin ne kadar hızlı atıyor." Üzerinden zaman geçsin, yalvarırım, Tanrım, üzerinden zaman geçsin, ezip geçsin, yok etsin.

"Kalbinin ne için attığına dikkat etmelisin." Biraz yavaş olmasına ihtiyacım vardı. Daha yavaş parçala... daha yavaş... Sesim kesilmişti çünkü çok fena aşağılandığımı hissediyordum. Şayet eli kalbimi bulmasaydı ona cevabım olurdu ama tüm kanıtlarım imha edilmişti. Benim açımdan öyleydi, belki reddetsem, kandırırdım lakin söylemesi zor gerçeğin, yalanından korkuyorum.

"Benim kalbim, yalnızca benim için atar. Nabzımı arttıran yalnızca korku." diye fısıldadım.

Al yazmayla örtülmüş, göğü delen yalnızlığımın naaşı bir su misali akıyor. Su ateş gibi değildir, ateş söner fakat suyu kimse durduramaz.

Bizim birbirilerimize verdiğimiz zarar, sonsuza dek dönüp dolaşıp bizi bulacaktı. Tanrı'nın ikimiz arasına ördüğü damarlar, bizi birbirimize karıştırıyordu. Şimdi kessem o damarı, arınsam ondan, ölür müydüm?

Onun benden beklentisi neydi ki?

Flörtöz tavırlarına eşlik eden soğukluğu kafa karıştırıcıydı.

Kirpiklerimin arasından sokak lambasıyla aydınlanan çehresine baktım. Hafif tonda gelen kendine has kokusu burnuma çalındı. Parfüm kokusu kadar yoğun değildi hatta neredeyse yoktu. Hele parfüm kokusu, ben böylesine bir kokuyu ilk kez duyumsuyordum. İnsanın dizlerine vuran felç gibiydi.

Dudakları ağır ağır kıvrıldı. Bembeyaz düzgün dişleri ortaya çıkarken gülüşü özgüven doluydu.

Hislerim, kalp atış seslerim... Hepsi ona mı özeldi? Başka biri olsaydı, yarın başka biri Reha gibi hissetmemi sağlasaydı ona da aynı şeyleri hissedebilirdim. Lakin onunla aramızdaki kadim fark tamda buradan geliyordu. Onun başka birisi vardı, benim yoktu.

Geriye adım attı, ardından arkasını dönerek benden uzaklaştı. Sırtında sabitlenen gözlerimin önünde yalnızca ürpertici gülümsemesi vardı.

Adımları her asfalta vurduğunda ayakkabılarının kıyısından sular saçılıyor, ıslanan saçları anlına düşüyordu.

Bende Reha'ya sırtımı dönüp evime tek başıma yürümeye başladım.

Eve gidip kendimi güvende hissetmeye ihtiyacım vardı. Islak olduğumdan ötürü hafifçe titriyor, dişlerimi birbirine bastırarak bunu önlemeye çalışıyordum.

Hızlı adımlarla eve girip kapıyı çaldığımda çok geçmeden kapı açıldı. Annem öfkeli yüz ifadesiyle karşımdaydı. "Neredesin sen? Babana ne söyleyeceğimi şaşırdım senin yüzünden." Bir de karşıma geçmiş bana kızıyordu. Sevgi'nin yediği haltları eşinden saklayan kadın, bana babama ne söyleyeceğini şaşırdığını söylüyordu. Parmaklarım kırılana kadar her şeyi yok etmek istiyordum. En çokta hisleri... "Söz konusu Sevgi olduğunda ne söyleyeceğini çok iyi biliyorsun ama." derken içimden bir umut, açıklaması vardır diye düşünüyordum.

Bazen sadece gönlün alınsın diye beklersin.

Fakat annem "Terbiyesizlik yapma, ablan o senin." diyerek tekrar kendini kanıtladı. "Anne ben diyorum, ona bunu yaptın, bana bunu, sen hâlâ ablan o senin diyorsun." İçeriye girerek gözlerinin en derinlerine baktım. Benim annem olduğu gerçeği, beni annesiz bırakıyordu. "Arada benimde annem olduğunu hatırla. Çünkü senin başka bir evladın olsa da benim başka bir annem yok." Annemin gözlerinde ilk kez hislerine dair her şeyi gördüm. Sözüm, belki de ilk kez ona ulaşmıştı.

Gözleri dolarken babamın sesiyle ikimizde irkilerek konudan kopmuştuk. "Tutku, geldin mi kızım? Sonunda iki kızımı da bir arada görüyorum." Gözlerim irice açılırken hızla başımı çevirerek salondan görünen babama baktım. İki kızım? "İki kızım mı? Ablam evde mi?" Cevabını bile bile, canım yana yana sorduğum soru, büyük bir aptallık ederiydi. Aptaldım! O fotoğrafları bizzat babamın önüne atacaktım, kıyabilseydim...

Annem kaşlarını kaldırıp indirerek beni uyardı. Anlaşılan doğrusunu çaktırmamam gereken türden bir yalan söylemişti. Babamın geç gelmemi böylesine sakin karşılamasının başka açıklaması olamazdı.

"Evet, senin haberin yok mu? Gelsene sizinle şöyle bir konuşalım."

Başımı sallarken "Önce üzerimi değiştireyim geliyorum."
dedim. Odama gidip üzerimi değiştirirken bir yandan gözlerim Reha'nın verdiği zarfı arıyordu. Onların kopyası yoktu, tek kanıtlarımdı. Fakat göremediğimden panikleyerek üzerimi giydiğim gibi odamın altını üstüne getirdim, aranmadık delik bırakmadım. Çekmeceler, dolaplar... Onu en son bıraktığım yerde değildi. Değildi çünkü annem! Siktir! Soluklarım öfkeyle hızlanırken hırsımı alamayarak dolaba sert bir tekme attım. Tek kanıtını yok etmişti! Ben gelmeden yok etmişlerdi! Çünkü ben babama söylediğimde yalanlayacaklardı. Ellerimi saçlarımın arasından geçirirken gözlerimin önüne bu halimi hayal ederek zevk alan Sevgi geliyordu.

Hışımla odamdan çıkarak salona gittim. Ablam, baş köşe koltuğa oturmuş, gülümseyerek babamla konuşuyordu. Benden annemi çaldın, babamı da çalmana izin vermem. "Baba konuşmamız gerekenler var sanırım." Annemin gözleri bana dönerken dudaklarını oynatarak "yapma" dedi "sus" ellerim titrerken sinirim üzgünlüğüme karıştı. Kanıtlar yok edilse de bildiklerimden korkuyordu. Belki de yedekleri olabileceğini düşünüyor olmalıydı.

"Gel otur benim güzel kızım." Babamın yanına oturduğumda, Sevgi tam karşımda kalıyordu. İşte böyle; ben hep onun yanında, sense karşıda olacaksın.

"Günlerdir içine kapandın. Üzerine gelmemek için sana izin verdim ama bunu daha fazla uzatmanı istemiyorum. Ablanla aranızın artık düzeltin. Seninle kavga etmenize sebep olan konuyu ayrıca konuşacağım fakat önce ablanla beraber konuşacağız." Her kelime, her inandığı yalanlar derimi yüzüyordu, kalbim acıyor, ağlamak istiyordum. "Evde hır gür istemiyorum. İki kızımla da huzur içinde yaşamak istiyorum. Bak ablan evde yoktu, özlemedin mi hiç ablanı?" Babama kuzenimde kaldığını falan söylemişti kesin. Aksi halde başka şekilde açıklanamazdı.

Babam, ablamın olmadığı zamanlarda nasıl kuyumu kazdığını biliyor muydu?

Sevgi beklenmedik bir şekilde ayağa kalktığında kaşlarımı çatarak ona baktım. Geldi ve bana sarıldı, bana sarıldı... "Baba ben onu anlıyorum ve kızgın değilim. Hiçbir şey kardeşimden değerli değil. Öyle değil mi ablacım?" Boğazımda, boğazımda bir ev taşıyorum, tüm yükü üzerimde.

Bir söz, zıttını ancak bu kadar ifade ederdi. İyilik ancak bu kadar kötülük vadederdi. Sevgi'nin gözlerine baktığımda artık ablamı değil, kötülük vaatleri görüyordum.

Gülümsemekle yetindiğimde babam gururla konuştu. "İşte benim kızlarım." Sevgi gülümsedi ardından tekrar yerine geçti. "Baba biraz konuşabilir miyiz?" Dediğim anda iki kadınında gözleri hızla bana döndü. "Konuşalım tabii, özel mi?" Boğazımı temizledim. "Özel." Kaşları havalanırken annem araya girdi. "Konuşun ama önce ben Tutku'nun yemeğini koyayım, ondan sonra." Babam kafasını sallamakla yetindi.

"Hadi kızım." Mutfağa beraber gittiğimizde bunu neden yaptığının bal gibi de farkındaydım. Ben masaya otururken annem tenceredeki yemeği tabağa boşalttı. "Aklından ne geçtiğini biliyorum. Sana güzellikle söylüyorum, yapma bunu. Baban öğrenirse-"

"Babam öğrenirse, ben anlım ak çıkarım."

"Bencilsin. Sen anlın ak çıkacaksın da ne olacak! Baban senin bir sevgilin olduğunu, sevgilinin de çapkın davrandığını düşünüyor. Eğer sen o fotoğrafları babana göstermeye kalkarsan sana verdiği tepkinin on katını Sevgi'ye vermesine sebep olursun. İkisi aynı şeyler değiller. Baban buna çok kızar. Ablana, babana ne olur düşün. Evdeki huzuru öldürüyorsun." Tüm duyguları öldüreceğim, duygusuz kalana dek. Canımı yakan insanlar, suretler ve kahkahalar. Her şeyi yok edeceğim. Yok olmak zorunda, yok olmak zorunda; ellerim arasında. Ölsün istiyorum, ezmek istiyorum, tıpkı bir böcek gibi.

Evdeki huzurmuş. Ben günlerdir neler yaşıyordum ya, neyin huzurundan bahsediyordu? Kimse, kimse bir kez olsun gerçekten ne hissettiğimle ilgilenmemişti. Gözlerinin önünde yaşadığım zorlukları görmüyorlardı bile.

"Evdeki huzuru öldüren ben değilim kızın. Her şey o ve yalanları yüzünden oldu." Annem bir anda önümde diz çökerek ellerimi yakaladı. "Tutku, kızım eğer baban bunu öğrenirse delirir. Baban hislerinin altından kalkamaz."

"Sizler ebeveynisiniz. Çocuklarınızın yaptıklarını duymak sizi delirtecekse en başta çocuk sahibi olmaya karar vererek hata yaptınız." Sözlerime karşın acı acı gülümsedi. "Babanı tanımıyor musun sen? Fotoğrafları gördüğü ilk anda neler olur? En ufak olayda asarım keserim diyen adam. Gidip fotoğrafları çeken adamı bulur." Yani Reha'yı bulacağını söylüyordu. Kalbimin korkuyla sancılandığını hissettim. Eğer bunu yapmaya kalkarsa neler olurdu tahmin etmek dahi istemiyordum.

Dudaklarım titrerken fısıldadım. "Bu benim günahım değil." Zihnimde Reha'nın sözleri yankılandı; İnsanlar kendi günahlarını kendileri seçtiklerinde büyürler, kendi günahını seç.

Annemin gözlerinin derinliklerinde, haklılığında kayboldum. "Sana elli kere söyledim. Bu benim günahım değil!" Kirpikleri titrerken çakmak çakmak bakan mavi gözlerini yumdu ve elleri arasındaki elime bir buse armağan etti. "Ama bedeli senin... öyle ya da böyle şartlar bizi buraya getirdi. Daha kötüsündense az kötüsüne razı olmak zorundayız. Bak baban sana kızgın değil. Her şey yolunda." Ayağa kalkarak tabağı önüme koyduğunda midem sözleriyle yeterince doluydu. Hiçbir şey söylemeden salona gittiğinde ne yapacağımı şaşırmıştım. Evet haklıydı, iyi sonuçları olmazdı lakin susamazdım da.

Bu hikâyenin suçlusu gerçekleri anlatınca ben mi olacaktım? Hiç sıkılmıyordu insanlar, masumluk ve iyilik kandırmacalarından. Babamın gözünde itibarımın yerle bir edilmesine müsaade mi edecektim? Ya babam, öğrendiğinde bir şey olursa? Ya Reha'yı bulmaya kalkarsa? Endişem Reha için değildi. O pisliğe bir şey olmazdı. Tehlikeli olan Reha, endişelenilecek kişi babamdı.

Tabaktaki yemeği bitirip odama geçecektim ki salonun önünden geçerken babam beni görmüştü. "Tutku! Konuşalım mı?" Annem yalvaran gözlerle bana bakıyordu zira o dişi kuştu, yuvayı korumayı istiyordu. Lakin Sevgi, gözlerinde kibirle bana odaklanmıştı. Dilini dişlerinin üzerinde gezdirerek gülüyor, adeta benimle dalga geçiyordu. Belki de annem haklıydı, Sevgi için babamı üzmeye, huzur kaçırmaya değer miydi? Aynı zamanda Sevginin yaptıkları yanına kalmamalıydı. Daha ne kadar olmuştu beni tehdit edeli? Bana zarar vermek için an kolladığını biliyordum. İzin veremezdim. Bunların hiçbirine izin veremezdim.

"Daha sonra konuşsak olur mu? Önce ödevlerimi yapmak istiyorum." Ödev falan yok, sadece zamana ihtiyacım var. Ne kadar geç, o kadar iyi. "Peki öyleyse yatmadan odana gelirim." Başımı sallayarak kapının önünden ayrılıp odama girdim. Kapıyı ardımdan kapatırken masanın üzerindeki telefonumu aldım. Ekran kilidini açıp aramalara ve mesajlara göz attım. Kaydetmediğim bir numaradan da arama gelmişti fakat bu Reha'nın numarası değildi. Numarayı kaydederek WhatsApp üzerinden kontrol ettiğimde Elvin'e ait olduğunu görmüştüm. Şebnem'den, Elvin'den mesajlar vardı.

Yorgunluktan bulanık gören gözlerimi yumarak başımı geriye yasladım.

Karar vermem gereken bir konu vardı ancak danışacak kimsem yoktu. Yanımda olan, beni anlayacak kimse yoktu. Yatağıma uzanırken, yalnızlığım her saniye daha fazla yüzüme vuruluyordu.

Telefonumda yalnızca iki kişiden arama vardı. Şebnemle Elvin... Ellerim titrerken hiç yapmayacağım düşündüğüm bir şey yaptım. Şebnem'in adının üzerinden geçerek Elvin'in aramasına geri döndüm. Çünkü Şebnem yaşadıklarımı bilmiyordu, bana yardımcı olamazdı. Telefon birkaç kez çalarken çok geçmede açıldı. "Alo?"

"Beni aramışsın."

"Evet Reha'yla beraber döndüğünü duyunca aramak istedim. Sen iyi misin? Sesin kötü geliyor."

Boğazımı temizledim. "İyiyim."

"Yalan söylemeyi beceremiyorsun."

"Yalan söylemek isteseydim doğrusunu kimse bilmezdi."

"Sevgi'yle konuştun mu?"

"Bu saatten sonra onunla ne konuşacağım ben? Yüzüne samimiyetsizliğin kiri yapışmış. Ne söylesem beni duymuyor. Hırsı gözünü karartmış. Artık karşımda ablamı değil düşmanımı görüyorum sanki. Ben ne yapacağımı şaşırdım. Hayatımda olan olayların hangisine yanayım bilmiyorum. Bir taraftan Reha ve karanlığı, diğer taraftan Sevgi'nin tavırları, ailemin bana karşı olan önyargıları derken dayanacak gücüm kalmadı. Her şeyi bırakıp gitmek istiyorum." Sesim yeni doğmuş bir ceylanın adımları kadar titrekti. Boğazıma kadar dolmuştum, öyle ki Elvin'e dert yanacak kadar çaresizdim.

"Önce sakin ol. Kimsenin seni etkilemesine izin verme. Farkındayım zor zamanlar geçiriyorsun, bunu değiştiremediğim içinde üzgünüm ama soğuk kanlı olmaktan başka çaren yok."

Sustuğum, susmaya zorlandığım ne çok şey vardı. Hepsi adına tedirgindim. "Yeterince soğuk kanlı oldum bence. Bundan fazlası kayıtsızlığa, bencilliğe dönüşecek."

Bu hayatta gerçekten güvendiğim tek adama; babama anlatmaya kalksam doğruyu kanıtlayamazdım. Bir yalana inanıyordu ve ben doğruyu kanıtlayabileceğim kanıt değerindeki fotoğrafları kaybetmiştim.

Eve geldiğim ilk andan itibaren tepkilerini düşündüm. Düşününce annemin korkusu şüphelenmeme sebep oldu. Sevgi! Fotoğrafları alan Sevgi'ydi, annem değil. Bu yüzden annem korkuyorken, Sevgi kibirliydi.

"Elvin hiçbir şeyi sorgulama ve cevap ver. Ben Sevgi'nin fotoğraflarını bir şekilde kaybettim, tekrar ulaşabilir miyim?" Hattın karşı tarafından ufak hışırtılar geldikten sonra kısa süreliğine sessizlik oldu. "Reha kopyalamaz. Çektikten sonra karşıdaki kişiye mail üzerinden gönderir. Tutku nasıl kaybedersin!"

"Evi terk eden ablamın geri dönüp odamı didikleyeceğini nereden bilebilirdim?"

Sevgi, o zamanlar fotoğraflarını sevmiş olsa dahi şimdi tüm kopyalarını imha etme ihtimali vardı. Pekâlâ, babama göstermesem dahi elimde kanıt olması her zaman benim işime gelecekti. Yapmayacağım şeylerin tehdidine başvurabilirdim. "Her neyse Elvin, teşekkür ederim, şimdi kapatmam lazım." Sesim aceleci çıkıyorken Elvin'in de acelesi olmalıydı ki garipseyip sorgulamadı. "Pekâlâ, hoşça kal." Görmeyeceğini bile bile kafamı salladım. "Görüşürüz." Ardından telefonu yatağa fırlatıp yerimden kalktım. Kapıyı yavaşça açarak odamdan çıkıp koridoru kontrol ettim. İçeriden Sevgi'nin kahkahaları geliyordu.

Onun odasına girip sessiz olmaya özen göstererek her yeri aradım lakin en ufak bir iz dahi yoktu. Odasında benden aldığı fotoğrafları saklamasını beklemezdim zaten ama yine de şansımı denemiştim. Uzatmadan masanın üzerindeki laptopunu alarak odama götürdüm. Mail kısmına girdiğimde kaydedilen şifrelerden direkt mail hesabını açmıştım. Fotoğrafların kopyasını oradan bulduğumda direkt kendime gönderdim.

Pekâlâ, kolay olmuştu. Şayet sözleşmeyle ilgili endişelerim olmasaydı hiç Reha'nın yanına gitmez, doğruca buradan fotoğrafları elde ederdim.

Ne anlamı vardı, her defasında canı yanan ben olmuştum.

Tanrı şahidim olsun, bu uçsuz bucaksız gökyüzü ve de yeryüzü, şahidim olsun. Şayet tercih edilseydim, hiç vazgeçmezdim.

Gözümden düşen bir damla yanağımda süzüldü. Suratım buz gibi ifadesizken ağlıyordum.

Kalbim bir kez daha kırıldı.

Elimde olan fotoğrafa bakarken içeriden babamın heyecanla anlattığı şeylerin sesi geliyordu. Sevgi kıkırdıyor, annem ona takılıyordu. Huzurlu ve sımsıcak bir yuva... Bu evin huzurunu bozacak olan ben miydim?

Ben günahımı seçtim.
Sıra sevapta.


-BÖLÜM SONU-




Nasıl bölümdü ama?

Instagram: lefazen
Instagram sayfası: kacserisiofficial

Continue Reading

You'll Also Like

1.5M 5K 3
Gözlerinde boğuldum, yüreğinde paramparça oldum, kalbinde son nefesimi verdim... © Tüm hakları bana aittir. Benim iznim olmadan alıntı yapılamaz ve...
11K 777 47
Kurguolmayan#1 Kurguolmayan #2 Kurguolmayan #3 Eyşan ve Ecem dünyaya çift yumurta ikizi olarak gelirler. İkiz olmalarına ikizdirler fakat ikizliğin h...
640 76 8
Adım Sarah Benjamin. Benim kim olduğumu asla bilemeyeceksin. Ama ben senin kim olduğunu çok iyi biliyor olacağım. 180123
1.6M 86.7K 47
En yakın arkadaşının hattını değiştirmesi sonucu, ona yeni numarasından mesaj atmaya çalışan Ada, aslında mesajı attığı kişinin bir yıldır hoşlandığı...