SERA

By LivaVeHilalzdemir

19.4K 5K 1.2K

Fantastik. Onun sırıtması hiç hoşuma gitmedi, silahı bana doğru çevirdi kafamı toparlayıp onun elindeki silah... More

Bölüm 1.Başlangıç.
Bölüm 2. Gerçeklerin Ağırlığı.
Bölüm 3. Bunalım.
Bölüm 4. Yeni başlangıçlar.
Bölüm 5.. Gerçekler.
Bölüm 6. Vurulma.
Bölüm 7. Hastanede saldırı.
Bölüm 9. Çalışma odası.
Bölüm 10. Poyraz'ın siniri
Bölüm 11. Yakınlaşma.
Bölüm 12. Doğum günü
Bölüm 13. Okula dönüş.
Bölüm 14. Esin
Bölüm 15. Kavga
Bölüm 16. Sessiz
Bölüm 17. Kahvaltı.
Bölüm 18. Karanlık
Bölüm 19. Esin'i kurtarma
20. Bölüm Meral.
Bölüm 21. Gölge
Bölüm 22. Rüya
Bölüm 23. Eğitim.
Bölüm 24. Kum torbası ile mucadele
Bölüm 25. Alışveriş.
Bölüm 26. Kuaför.
Bölüm 27. İhanet
Bölüm 28. Esin hakkında gerçekler
Bölüm 29. Sevgilim.
Bölüm 30. Emrah'ın ihaneti.
Bölüm 31. ilk öpücük. değişecek...
Bölüm 32. değişecek
Bölüm 33. Bagletlerin başı belada
Bölüm 34. Büyük güller.
Bölüm. 35. Sahil.
Bölüm 36. Fotoğraf
Bölüm 37. Yelenler'in saldırısı.
Bölüm 38. Bagletlerin eve gelişi
Bölüm 39. FİNAL.
İkinci Seri..
2.Seri sizlerle..😍😍😍😍

Bölüm 8. Sayıklama

480 134 48
By LivaVeHilalzdemir

Çaylarımız koyulurken, servis yapmakla görevli genç kadın yüzüme gülümseyerek bakmıştı. Kahvaltıda her şey düşünülmüştü, üç kişi için sanki bir düğün ziyafeti hazırlanmış gibiydi. Sofradaki renk cümbüşü göz kamaştırıcıydı, ama içimde bir boşluk hissi büyüyordu.

Bu kadar fazla yiyeceğin kimin tarafından yenileceğini düşünürken, Poyraz eline tabağı almış ve dikkatlice seçtiği az miktardaki yiyeceği tabağına yerleştirmişti. Ben de aynı şekilde tabağıma tabağım birşeyler koyacakken Lavinya elindeki dolu tabağı ve bir dilim ekmek koymuştu. Çatalı elime aldıktan sonra, iştahım bir anda kayboldu, sanki hayat enerjim tükenmişti. İçimde boşluk hissi büyüdü, hiçbir şey yemek yemek istemiyordum. Poyraz'ın gözlerinin derinliğinde kaybolurken, onun zarif bir şekilde yediğini izlemek hoşuma gitmişti. Onu izlediğimi fark ettiğinde, gülümsememi gizlemek için hemen başımı eğip tabağa odaklandım.

Sonra Lavinya'ya dönüp, sesimdeki hüznü hissettirdim:

"Lavinya, odama çıkmama yardım eder misin?"

dedim ve Poyraz'a bakmadan önce tekerlekli sandalyeyi işaret ettim. Kendimi iyi hissetmiyordum. Bahçede oturup temiz hava almak iyi gelebilirdi, evet, kendimi bir an için iyi hissetmiştim. Ama iştahsızlığım ve kolumun işe yaramaması, gerçeklerin vurduğu an gibiydi. Bu şekilde davranmam gerekiyordu, umut edip her şeyin düzeleceğine inanmak istiyordum. Her şeyi mahvetmiştim, hayatım için harcanan yılları, kendimi ispat etmek için yok etmiştim. Ve hala insanlar peşimdeydi.

Poyraz masadan kalkarak, göz göze geldik, dizlerinin üzerine çöküp kafasını hafifçe eğdi ve derin bir nefes aldı.

"Bir şeyler yemen gerekiyor. Odandan çıkmanın iyi geleceğini düşünmüştüm. Kendini biraz zorlamalısın, yemek yersen beni mutlu etmiş olursun."

Kelimelerin dışında, mavi gözlerine bakarak gülümseyerek karşılık verdim.

"Seni mutlu etmek isterim. Ama çok uykum var. Anlayışın için teşekkür ederim."

Diyerek ayağa kalkmaya çalıştım ama gözlerim kararmaya başladı.

"Sadece gitmek ve uyumak istiyorum."

"Tamam, seni Lavinya götürecek. Lavinya!"

Sesi öyle gür çıkmıştı ki. Lavinya hemen kalktı ve yanıma geldi, tekerlekli sandalyeyi sürmeye başladı. Bahçeden eve geçtik, ardından asansöre binip, kaldığım odaya ulaştık. Lavinya'nın yardımıyla yatağıma oturdum. İçimde karmaşık bir duygu fırtınası vardı, üzüntüyle, umutla ve çaresizlikle doluydum.

"Kendini nasıl hissediyorsun?"

"Yorgun."

"Yürüyüşünü sen dinlendikten sonra yaparız o zaman."

"İyileşmem için fazla çaba gösterme. Belki de yaşamama izin verilmeyecek."

"Bunu da nereden çıkardın. Bunları düşünme, iyileşmene bak sen."

"Bu o kadar kolay olsaydı keşke."

Diyerek yatağa uzandım, kolumdaki askıyı çıkararak hafifçe kolumu oynatmaya çalıştım. Ağrı, tahmin ettiğimden daha şiddetliydi.

"Çok acıdı mı?"

"Evet, biraz dinlensem geçer umarım. Hem düşünmem gereken bir şeyler var."

"Her şey yoluna girecek. Sen sadece okulun ilk günü ne giyeceğini düşün."

"Okul forması."

"Saçlarını nasıl yapacağını ve ayakkabına uygun tokaları ve çantana takacağın armaları."

"Daha önce böyle şeyler hiç dikkatimi çekmedi, bu saatten sonrada çekeceğini sanmıyorum."

"Böyle düşünme, emin ol, bir gün birileri için giyinmek isteyeceksin."

Dediğinde gülmeye başladım. Çünkü bu zamana kadar sadece saçımı toplar, en sade çantayı takar geçerdim. Bu tür süsler hiç dikkatimi çekmezdi. Keşke herşey eskisi gibi olsa.

Lavinya dikişlerime pansuman yaptıktan sonra, ağrı kesici etkisini göstermiş ve bu sayede rahat bir uyku uyuyabilmiştim.

Gözlerimi açtığımda, Poyraz'ın koltukta oturduğunu gördüm.

"Günaydın, küçüğüm."

Cevap vermediğimde ayağa kalktı ve yatağın yanına tekerlekli sandalyeyi getirdi.

"Dışarı çıkmak istemiyorum."

"Biraz yürüyüş yapman gerekiyor."

"Tamam, o zaman odada veya koridorda yürüyebilirim."

"Temiz havada dolaşman senin için daha iyi olacak, Oktay da öyle söyledi."

"Bugün içeride yürüyeceğim. Artık tekerlekli sandalyede taşınmak istemiyorum."

"Sadece bir kere taşıdım."

"Yürüyebilirim."

"Tamam, hadi sana yardım edeyim de salonda dolaşalım. Ne dersin?"

"Tamam."

Poyraz'ın işaretiyle Lavinya kolumdaki serumu çıkardı. Bu sayede artık daha rahat hareket edebilirdim.

Bir yandan hızlı hareket etmeye alışmışken, diğer yandan yavaşça yataktan kalkmaya çalışmak, sanki kendi vücudumu tanıyamıyormuşum gibi hissettiriyordu. İçimden geçen "Saçmalama Sera, hastasın ve aniden kalkamazsın," düşüncesiyle başa çıkmaya çalışıyordum. Ayaklarımı yavaşça yataktan sarkıttığımda, Lavinya ayağıma pembe ayıcıklı ev terliğini giydirmişti.

Ayağıma bakarken, Poyraz'ın yüzünde bir tebessüm gördüm. "Özellikle senin için aldım bu ev terliklerini," dedi.

Hafifçe gülümsedim. Belki de beni küçük bir kız çocuğu gibi görüyordu. "Zahmet ettin, teşekkürler," dedim ve yavaşça ayağa kalktım. Asansöre kadar olan yolculuk bile beni yormuştu. Kendi kendime, "Yol yakınken geri dönebilirim," diye düşünmeden edemedim. Ancak Poyraz, sağ koluma girerek beni desteklemeye devam etti.

"Her gün yarım saat yürümen gerekiyor," dedi.

Nefes almamı duyabiliyordum ve asansörün içine adım attık. Salona indiğimde, biraz daha yürümeyi başardım, ancak dengemi sağlamakta zorlanıyordum. Başım hafifçe dönmeye başladığında, etrafımda her şey kararmaya başladı.

"Poyraz, odama gitmemi sağlar mısın?" diye sordum.

"Daha sadece 15 dakika oldu," dedi.

"Kendimi iyi hissetmiyorum, lütfen odama gitmek istiyorum."

"Tamam, acıkmış olabilirsin. Sabah düzgün bir şey yemedin. Sana çorba hazırlattım, belki onu içmek istersin," dedi.

Başım hala dönüyordu, ancak midem gurulduyordu.. Mideme sıcak çorba girecekse, belki baş dönmem geçer diye düşündüm. Odama tekerlekli sandalye ile gelmiştim. Yürüyemeyecek kadar kendimi yorgun hissediyorum. Yatağa uzanmış, başımın dönmesi geçsin diye ümit ediyorum. Çorba geldiğinde, sadece bir kaşık içmiş, kendimi koca bir tabak makarna yemişim gibi hissetmiştim. Normalde bir kase çorba ile doymam ama şimdi sadece bir kaşık ile doymuş gibiydim, daha fazla yemek yemek istemediğimi hissettim.

Poyraz, "Sana ben yardımcı olayım, çorba içmek istersen," dedi.

"Poyraz, nazik teklifin için teşekkür ederim. Gerçekten daha fazla yemek istemiyorum," dedim.

Lavinya, "İlaçların etkisi olabilir. İştahını kesiyorlar ve bir de büyük bir saldırıya uğradın, buda seni çok etkilemiş olabilir," dedi.

"Ben iyiyim, dinlenirsem kendime geleceğim," dedim.

Gözlerimi kapattım. Kendimi beyaz ve kimseye zarar vermeyen bir yerde hayal etmeye başladım. Kimse yoksa, tehlikede de değilimdi. Ayakta durmak bile yorucu geliyordu, hatta hayal dünyamda bile yoruluyordum.

Gözlerimi açtığımda odada kimse yoktu. Güzel bir uykudan uyandığım için bir anlığına vurulduğumu unutup, sol kolumu aniden hareket ettirmiştim. İtiraf ediyorum, bağırdım ve biraz da kolum ağrıyor diye ağladım. Ağrım hafifleyince sakinleşmiştim. Yatağı düzelterek oturdum ve ayağa kalktım. Serumu taşıma arabasına koyarak komidinin üstündeki sürahiden kendime su dolduracakken, tamamen boş olduğunu görmüştüm. Odadan çıkıp asansöre bindim. Asansör aşağı indiğinde ayakta durmaktan yorulmuş, fakat çok susadığım için kendimi zorlamalıydım.

Mutfağa ulaşmama az kalmıştı. Kanepede oturan Poyraz'ı görmüş, arkası dönük olduğundan ve telefonla konuşma yaptığından beni fark etmedi. Onun konuşmasını bölmemek için sabit kalmayı tercih ettim.

"Sakin ol, bana biraz daha zaman ver."

...

"Bak, az kaldı diyorum, tamam mı? Şu anda senin saçmalıklarınla uğraşacak ne vaktim, ne de zamanım var. ."

...

"İnatla kırılmak üzere. Yakında istediğim şeyi elde edeceğim. Ve senin şuan ki tavrın her şeyi mahvedebilir."

...

"Yeter, kes artık! "

Poyraz'dan ilk defa duyduğum şiddetli sesle birlikte yumruğu da sehpayı aynı şiddetle indirdi. Cam sehpa tuzla buz olduğunda, elimde tuttuğum serum arabası birdenbire yere devrildi. Poyraz aniden arkasını döndüğünde, ben de o telaşla yerdeki serumu almaya çalışırken, sol kolunun üzerine düşmüştüm. Acı bir çığlık attığım sırada, Poyraz hangi arada yanıma geldi, bunu fark etmedim.

"Tanrım, senin burada ne işin var?"

Derken bir taraftan da beni doğrultmaya çalışıyordu. Acımı fazla belli etmemeye çalışarak.

"Susamıştım, sadece su içmek için buraya geldim."

Sol elini kafasına götürüp saçlarının arasından geçirdi. Sonra da beni oturur pozisyona getirdiğinde serumu nazikçe çıkardı. O sırada merdivenlerden gelen ayak sesleriyle kafasını kaldırdı. Ve yine hiddetli ses, dudaklarından döküldü.

"Senin görevin ne? Onun burada ne işi var?"

"Efendim, özür dilerim."

Diyen Lavinya korkmuşa benziyordu.

"Eğer böyle bir hatayı tekrar yaparsan, bu dünyada bir daha asla iş bulamazsın. Beni anladın mı?"

"Evet, efendim."

Dediğinde Lavinya'nın düştüğü duruma çok üzülmüştüm. Kızın gururu benim yüzümden incinmişti ve bu nedenle içimde kızgınlık yükseliyordu.

"Poyraz, biraz sakin ol,bu onun hatası değil."

Dediğim sırada sol tarafımda şiddetli bir acı hissettim. Elimi göğsüme koyduğumda orada ıslaklık olduğunu anladım. Sanırım girdiğim bu ufak macera, hem Lavinya'nın hem de benim başımın belaya girmesine sebep olmuştu ve dikişlerim patlamıştı. Poyraz'ın dişlerini sıktığını fark edebiliyordum. Nazikçe beni kucağına alıp odama götürdü. Yatağın üzerine bıraktıktan sonra, Lavinya'ya seslenerek yardım çantasını getirmesini istedi. Tekrar bana dönüp elbisemi tuttuğunda, onun ellerini istemsizce ittirdim.

"Sera."

Dedi yüzüme yaklaşarak.

"İnan bana, bu dünyada en son yapacağım şey yaralı bir insana yardım ederken farklı düşüncelere sahip olmaktır."

Dediğinde içimdeki heyecanı durdurmaya çalıştım ama kalbim hızla çarpıyordu ve endişe dolu bir bakış atmıştım.

"Ben kendi kanıma bakamıyorum."

"Sen mi?"

"Evet, neden?"

"Daha önce böyle bir şeye şahit olmamıştım."

"Ne alaka?"

Dediğimde gözlerimi de açtım. Heyecandan hızlı nefes aldığım için, Poyraz canımın acıdığını düşünerek yüzüme baktığında.

"Tentürdiyot biraz yakabilir. İstersen omzundan destek alabilirsin."

Sessizliğim yüzünden acımın daha çok olduğunu düşünüyordu ama aslında içimdeki heyecanın dorukta olduğunu bilmiyordu.

"Pekala, işte bu kadar. Yalnız bir şeyi söylemeden geçemem."

"Nedir?"

"Biliyor musun küçüğüm, bu hızlı nefes alışların benim için olmasını çok isterdim."

Cevap verirsem saçmalayacağımı düşündüğüm için susmayı tercih ettim. Pansuman bittiğinde elbisenin düğmelerini kapatmaya çalışırken elinin titrediğini fark etmiştim. Büyük ihtimalle yaramın açılmasından kokuyordu. İlk iki düğmeyi kapattığında göğüs kafesim öyle hızlı inip kalkıyordu ki, Poyraz'ın bunu yanlış anlayacağından korktum. Üçüncü düğmeyi takarken burnu yüzüme doğru yaklaştı.

"İyi misin?"

Derken gözlerim dudaklarıyla buluştu, Poyraz'ın dudak hareketleri ilgimi çekti. Anlamıyorum neden böyle olduğunu,

"İyiyim."

Diyerek kendimi geriye çektim. Giyinmeme yardım ettikten sonra, yatağın kenarına oturdu ama içimdeki heyecan hâlâ sürüyordu ve kalbim hızla atmaya devam ediyordu.

Merak ettiğim şeyi sormadan duramayacaktım.

"Poyraz, neden bu kadar sinirlisin?" dedim çünkü telefonda olan konuşma sırasında fazlasıyla gergindi. İlk başta ne demek istediğimi anlamadı, sonra kollarını dizlerine koyarak düşündü.

"Çünkü o aptal kızın tek görevi, sana düzgün bir şekilde bakmaktı."

"Poyraz, ben Lavinya'dan bahsetmiyorum."

"Anlamadım."

"Beni görmeden önce telefonda biri ile konuşuyordun. Ve o kişiye sinirlenerek sehpayı parçaladın, neden?"

"Sera," dediğinde birkaç saniye gözlerini kapattı, sonra tekrar açtı.

"İşle ilgili bir konuydu."

"Ama telefondaki kişiye yakında inadı kırılmak üzere dediğini duydum,"dediğimde Poyraz derin bir nefes aldı, sanki sormamam gereken bir soru sormuş gibi köşeye sıkışmıştı.

"Bir arazi var ve o arazi için sürekli olarak tekliflerde bulunuyoruz. İnatla fiyatı artırıyor, bizde aynı şekilde ona karşılık veriyoruz."

"Poyraz, hala telefondaki kişiye neden kızdığını anlamadım."

"O şirketin avukatıydı."

"Yani?"

"Devamlı olarak teklifleri artırmamızın şirket için zararlı olduğunu söylüyordu."

"Ben hala anlamadım."

"Sera..."

"Efendim?"

"Demeye çalıştığım şu ki, gelecekte ben bir gün babamın yerine geçeceğim gibi hissediyorum, ya da..."

Dediğinde yüzüme doğru eğildi.

"Senin karın olarak bu bilgilere ihtiyacım var. Sana bütün her şeyi sabaha kadar anlatabilirim."

Dediğinde öylece kala kaldım. Ne vücudumu kıpırdatabiliyordum, ne de konuşabiliyordum. Dudaklarıma biraz daha yaklaştığında sert bir şekilde yutkundum ve gözlerimi hızlıca ondan kaçırarak aşağıya baktım. Cesaretimi toplayıp tam "Sen ne demeye çalışıyorsun?" diye soracaktım ki, gördüğüm manzara ile birlikte kafamı tekrar kaldırıp onun gözlerine baktım.

"Elin kanıyor," dediğimde elini hafifçe kaldırıp, elinin üzerine baktı.

"Önemli bir şey değil, geçer," dedi.

"Nasıl geçer, acımıyor mu?" diye sordum.

"Hayır," dedi ve bana tekrar yaklaştı.

"Evet, Sera, sorduğum soruya hala cevap vermedin."

"Hangi soruya?" diye sordum.

"Boşver, nasılsa zamanı geldiğinde evet diyeceksin," dedi ve ayağa kalkarak odadan çıktı.

Ne sorduğunu hatırlamıyorum, ya da kaçırmış olabilirim. İçeriye Lavinya girdiğinde kafası eğik bir şekilde yanıma oturdu.

"Yanından ayrılmamalıydım," dedi.

"Sorun yok, hepsi benim kendi kendime yapma hevesim yüzünden oldu. Sana seslenmeliydim," dedim.

"Başından ayrılmamalıydım. Sera, koluna serumu takmam gerekiyordu.Bu sefer takacağım ilaç biraz ağır. Bu ilaç, senin bütün gece hatta belki de öğlene kadar uyumanı sağlayacak. Bu yüzden bir şeyler yemelisin. Ben de senin için ilacı hazırlayayım. Keşke daha önce odada hazırlasaydım."

"Tamam, kendine sıkıntı yapma. Aç değilim," dedim.

"Tamam, yarım saat sonra ilacın zamanı gelmiş olur. İstersen kitap falan oku."

"Olur," dedim.

Elime verdiği kitabı aldım ve okumaya başladım. Yorulmuş olmalıyım ki her bir kelimede gözlerim kapanıyor, sonra zorla açıyordum.

Lavinya, çekmeceden çıkardığı ilaçları komidinin üzerine koyduktan sonra damar yolu açıp serumu takmıştı. Serumu ayarladıktan sonra içine hazırladığı ilacı şırınga ile sıktı.

"Kolun biraz ağrıyabilir," dedi.

"Sorun değil," diye cevapladım.

Gözlerim kapanırken aklıma birden Poyraz geldi. Onunla ilgili bir sürü soru aklımdan geçerken, kendimi uykuya teslim ettim.

Gözlerimi zorla açtım ve sonra tekrar kapadım. Lavinya'nın sesini duyduğumda gözümü açıp ona baktığımda yatağa kafasını koymuş uyuyan Poyraz'ı fark ettim ve elimi tuttuğunu gördüm. Elimi çekecekken kafasını kaldırarak elimi daha sıkı tuttu.

Lavinya da ilk önce bana sonra da Poyraz'a bakarak odadan çıktı. Poyraz'la konuşmadan elimi bırakmasını sağlamak için kaşlarımı kaldırarak elimi gösterdim, o ise anlamadım anlamında kafasını salladı.

"Neden sürekli elimi tutuyorsun?" diye sordum.

"Beni sayıkladın, o yüzden. Ben de meraklı değilim elini tutmaya," dedi.

"Kim, ben mi? Asla," dedim.

"Evet, Poyraz gitme. Poyraz, elimi tut," dedin.

"Bunları ben mi söyledim gerçekten? Buna inanmamı beklemiyorsun, değil mi?" dedim.

"Tamam, belki biraz yalan söylemiş olabilirim ama odadan çıkarken adımı söyledin ve yalnız hissetmemen için de elini tutmak istedim," dedi.

"Yalan söyleme!"

"Eminim adımı sayıklıyordun," dedi.

Bu olamaz, ben bunu nasıl yaparım? Buna inanmak istemesem de ilaçların etkisi yüzünden yanında olması istemiş de olabilirim. Umarım böyle bir şey yapmamışımdır.

Continue Reading

You'll Also Like

1.6K 193 7
" Benim sana bir şey itiraf etmem lazım doktorcukum. " Dedi bana canımcığım hastam. Masaya yaklaştım; "Mafya mısın?" "Ne ?" dedi şaşkın şey. " Sürek...
35.3K 1.4K 23
Değişik bir 2.sezon hikayesi
78.5K 5.7K 38
Altı elementin bulunduğu bir okul. Bu okula her şeyden habersiz, bir gece yarısı zorla kaçırılıp getirilen bir baş rol. Annesiyle aynı gece kaçırılıp...
60.9K 2.3K 13
"Seni çok seviyorum Çavê Şîn. Seninle gözlerimi açıp kapatacak kadar. Seninle doğup ölecek kadar. En çokta o mavi gözlerine aşık oldum."