UMUT |bxb|

De muhtelemelemen

173K 13.8K 10.3K

Tamamlandı! Düzenleniyor. --- "Gökyüzünü sorsalar gözlerinin güzelliğini anlatırım." --- Gelin sizi 1915'e gö... Mai multe

0| Umut
1| Toprağı yurt yapan mezardır.
2|Üzgünüm Teğmen
3|Doktor, hastanın ayağına gelir.
4|Mektup
Bugün seni düşündüm, bir şarkı çalınca.
Direniş
Gökyüzünü sorsalar, gözlerinin güzelliğini anlatırım.
Deli Mustafa
Generalin Korkak Oğlu
🌸 Kesitimsi /Askerler ağlamaz, düşmanlar sarılmaz. 🌼
Askerler ağlamaz, düşmanlar sarılmaz.
Bundan öte ayrılık var.
Şeker prens, gözlerin ne kadar güzel.
Ben Tuz kral, sözlerim ne kadar acı.
Şimdi sevmeli seni, değmeli dudağına.
Yüzün, çiçeklerin en güzelidir.
Her şeyiyle deva bana.
Umudunu yitirmek
Umudummuşsun sevdama, yarınlarıma.
Bizim çocuğumuz, bizim aile fotoğrafımız.
Sarsam, saklasam seni.
Şimdi ölmek istemem, daha hiç gülmeden.
Papatyaları sevmiyorum artık.
Sevgi, öldürmez.
Sende ihanet, bende matem kalacak.
Vatanımın topraklarına koymak istemezken düşmanı, kalbime koymuşum.
Aşkı için vatanına ihanet etmişti.
Özel Bölüm | Her hikaye ... bitmez.
Özel şeyler|

Final -| Umutları tüketilmiş, tüm umutsuzlara.

5.4K 363 495
De muhtelemelemen

Geldik son bölüme. İlk defa bir kitabı final yapıyorum. Heyecanlıyım ama içimde burukluk da var. Neyse, çok tutmayayım. Bölüm sonunda epeyce tutacağım çünkü. Bu bölüm, bu kitabı okuyan buraya kadar gelen herkese gelsin. Bir de bölüm başlığındaki tüm umutsuzlara gelsin. Umutsuz aşklara umut olsun. Beğendiğim bir şiiri de paylaşıp öyle başlayacağım bölüme. İyi okumalar. 💞

Öyle bir adam sevdim ki;
Yüreğime değdi gözleri,
Sırılsıklam ıslandım yağmurlarında...
Öyle bir adam sevdim ki;
Sevdası ruhuma işledi,
Üryana bürünüp, onu giyindim baştan ayağa...
Öyle bir adam sevdim ki;
Kifayetsizlik dudak uçlarımı yokladı,
Sözcükler boynu bükük kaldı karşısında...
Öyle bir adam sevdim ki;
Baharda açan çiçekleri kıskandırdı,
Beni benden alıp götürdü rayihası...
Öyle bir adam sevdim ki;
Dokunulmamış aşkların tazeliğinde,
Yavaş yavaş işledi, sevdasını zerk eyledi kalbime...
Öyle bir adam sevdim ki;
Cezbeye tutulmuş dervişe döndü yüreğim
Umursamadan meydan okudu tüm dünyaya...
Öyle bir adam sevdim ki;
Ayrılık türkülerini unuttum kollarında,
En güzel aşk bestelerini fısıldadı kulağıma...
Öyle bir adam sevdim ki;
Hira dağı kadar güvenli kıldı sinemi,
Aldı gitti korkular gölgesini...
Öyle bir adam sevdim ki;
Varlığım, yoklar arasında var oldu,
Dertler buhar olup uçtu...
Öyle bir adam sevdim ki;
Tüm hücrelerimde duyuldu ayak sesleri,
Unutturdu hem geçmişi, hem geleceği...
Öyle bir adam sevdim ki;
Hasreti kan gibi damarlarımda,
Vuslat, her şeye rağmen an gibi kapımızda...

Hamiyet Akan

---

Kasvet sarmıştı havayı. İçimi kaplayan huzursuzluğa gökyüzü de eşlik etmeye başlamıştı. Gök gürültüsü göğü inletmeye başlamış ardından da uğruna savaşın olduğu bu toprakları çamura bulayacak şiddetli bir yağmur bastırmıştı.

Nefesini zorlaştıran kollarımı boynuna dolamış, kendime siper etmiştim Teğmeni. Umut'u ise arkama almış, bize çevrilen namluların önünde bekliyorduk. Ne olacağını bilmiyordum. Aklımdaki düşünceler bize ne olacak sorusundan ibaretti. Açıkçası korkmuyordum da. Onunla olduktan sonra hiçbir şeyden korkmuyordum. Kırgındım ona lakin yaptığı fedakarlık zaten affetmek için tetikte bekleyen beni, kolayca affetmeye yöneltmişti.

"Ne yapacağız şimdi?" dedi titreyen sesiyle. Yutkundum.

"Kaçacağız." dedim kararlı sesimle. "Biliyorsun, kaçacağız demiştim sana." Kıkırtısı doldurdu kulaklarımı. Duymayalı günler olmuştu. Nasıl dayanmıştım onun kıkırtısını, ilahi sesini işitmeden ben?

"Biliyorum. İnanıyorum sana. Güveniyorum." sesi hala titriyordu. Benim de içimin titrediğini, yaralı ruhumun acıyla kıvrandığını hissettim. "Thomas, seni gerçek manada çok seviyorum." Başımı salladım lakin o görmedi. Biliyordum. Beni sevdiğini zaten biliyordum. "Evlenelim Thomas. Bu topraklar şahit olsun aşkımıza. Ağaçlar şahit olsun birleşen ruhumuza. Onların karşısında evlenelim." Saçlarımı sırılsıklam hale getiren yağmur gözlerimden akan yaşlara karışıyor çenemden, boynumdan aşağı süzülüyordu.

"Kabul ediyorum," dedim heyecanla. "Seninle olan neyi kabul etmedim ki zaten?" Yine kıkırtısı doldurdu kulaklarımı. Törenimizde çalacak olan şarkıdan daha güzel bir melodiydi sesi, tapılası. "Kızımız?" Diye sordum. Beni esir aldıktan sonra hiç görmemiştim.

"Onu tehlikeye atamayız sevgilim." dedi sonlara doğru kısılan sesiyle. Boynuma hızlıca belli belirsiz bir öpücük bıraktı. "Lakin, birbirimizin çocuğu oluruz. Saçlarımızı okşarız, öremeyiz fakat tararız. Olmaz mı?" Bu sefer ben gülümsedim. Aceleyle bir öpücük daha bıraktı boynuma.

"Olur. Çok güzel olur." diyebildim sadece. Islanan kıyafetlerimden dolayı bir titreme esir almıştı bedenimi. Umursamadım lakin. "Seni çok seviyorum Umut. Bitirdin beni fakat yine sen yaşattın. Yaşatmaya devam edersin, değil mi?" Çaresizdi cümlelerim. En başından beri çaresiz, aptal bir aşıktım zaten. Beni bitirmiş adamdan yeniden yaşatmasını istiyordum. Lakin, ben de onu bitirmiştim. Her şeyini feda ettiği vatanına karşı beni seçmiş dolaylı da olsa ben de onu bitirmiştim.

"Birbirimizi yaşatacağız Thomas. Umudunu yitirme." Dedi lakin sesin de ufak umutsuzluk kırıntıları vardı.

Kollarımın arasındaki adam aniden bağırmıştı, "Bırak beni Teğmen!" lakin ne dediğini anlamamıştım boynunu sımsıkı kavradığım adamın. Umut, anında bana ne demek istediğini söylemişti.

"Askerlerine söyle, indirsinler silahlarını. Ben de seni bırakayım." Teğmene, benim söylediklerimi kendi dillerinde anlatmaya başladığında silahlar usul usul indirilmişti. Ben de şakaklarına bastırdığım silahı indirmiştim.

"Thomas," diye fısıldadı Umut. "Biraz korkuyorum." Ben de korkuyorum. Titreyen ellerim ve bedenim bunu bariz belli ederken ona yansıtmamaya çalışıyordum. Bilmiyorum, belki de fark etmişti.

"Korkma. Yanındayım korkma." İndirdiğim elimi, silah olmasına rağmen ona uzattım. Soğuk ellerimi kavrayan sıcak eller tebessüm etmeme neden olurken çadırın önünde silahlarını indirmemiş yüksek rütbeli subaylarla tebessümüm anında soldu. Ne yalan söyleyeyim deli gibi korkuyordum. Umut'un yanımda olması hiçbir şeyden korkutmazken beni şimdi onun yanımda olması, ona bir şey yapacaklar düşüncesi korkutuyordu beni.

"Umut!" Komutanları seslendi ona fakat bakmadı. Ayırmadı güzel gözlerini benden.

Yavaş yavaş geri gitmeye çalışırken tamamiyle bizim lehimize bir şey gerçekleşti. Birkaç metre ilerimize bir bomba düştü. Sonrasında her şey o kadar kısa sürede olmaya gerçekleşmeye başlamıştı ki ortalığın karışması, Umut'un telaşla elimi tutup koşmaya başlaması, bizi hedef alan silahların ateş etmeye başlaması... her şey bir anda olmuştu. Savaş alanındaki kargaşanın dışında kalmak için kendimi sevdiğim adamın sıcak ellerini kavramış koşarken bulmuştum. Ormanlık alan yakın olduğumuzdan kaçma çabalarımız başarılı olabilirdi.

"Kaçıyoruz!" dedim nefes nefese. Kaçıyorduk. Sevgilim elimden tutuyordu. Özgürlüğümüze gidiyorduk adım adım.

"Söylemiştin!" dedi heyecanla. Gözleri parlıyordu. Gecenin karanlığına ışık olan milyonlarca yıldızdan daha fazla parlıyordu gözleri. Başını geriye çevirip arkamızda kat ettiğimiz yere bakıyordu. "Kurtulduk galiba sevgilim." Tereddütlü aynı zamanda heyecan dolu sesiyle ben de başımı çevirdim. Ardımızda hiç kimse yoktu. Durmadık biraz daha koştuk. Ciğerlerim isyan ediyordu lakin tamamiyle güvende olana kadar koşmalıydık.

"Seni anneme götüreceğim Thomas." dedi nefes nefese koşmaya devam ederken. "Sevgilim demeyeceğim lakin ona bir oğlu daha olduğunu söyleyeceğim." Cümlesini tamamlar tamamlamaz kıkırdadı. Ben de rahatlamanın etkisiyle bir kahkaha attım. Tükenmişlikle dizlerimin üzerine çöküp kollarımı iki yana açtım. Vücudumdaki yaralar sızlıyordu lakin şu an hiçbiri umrumda değildi.

"Seni seviyorum!" Bağırdım. "Kurtulduk!" Yine bağırdım. Boğazım yırtılırcasına bağırdım. Krize girmiş gibi hıçkırarak ağlamaya başladım sonra da. Neye ağlıyordum ne için bağırıyordum bir fikrim yoktu. Sadece içimde biriktirdiğim her şeyi kusacakmışım gibi bağırdım.

"Çok yıprandın, çok yıprandık." dedi kollarını bedenime sararken. "Düzelteceğiz." Sarsılarak ağlamaya devam ettim. Biliyordum, bu cepheye gelirken geri döndüğüm vakit hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını biliyordum. Lakin bu kadar fazla olacağını bilmiyordum. Geri döndüğümde bir babam olmayacaktı mesela, annem eskisi gibi olmayacaktı. Ordudan atılmıştım, mesleğimi yapamayacaktım.

"Düzelmezse?" Diye sordum eskisi gibi olmayacağından emin olduğumda. "Düzelmeli." Dedi, daha sıkı sarıldı. Karşılık vermedim sarılışına bir müddet. O da inatla kollarını daha da sıktı.

"Thomas çok kırdım seni, çok üzdüm, çok yıprattım. Lakin, anlamadın mı senden önemli hiçbir şey yok hayatımda." Burnunu boynuma sürttü ardından hafif öpücükler bıraktı. Oradan kulağımın arkasına, dudağımın buruk gülümsemesindeki kıvrımına öpücükler bıraktı. Sonunda pes edip sarıldım ona. "Ne olacak şimdi, ne yapacağız?"

"Kamp alanından uzaktayız Thomas. Bizi takip edenler olmadığı müddetçe kurtulduk sayılırız." Öpücükleri elmacık kemiğime oradan da gözlerimin üzerine kaydı. Nemli gözlerimden öptü, akıttığı her yaşı telafi etmeye çalışır gibi öptü.

"Ben de seni Gerard ile tanıştırmak isterdim. Sevgilim olarak hem de. Bana kız bulacaktı döndüğümde lakin bize karşı çıkmayacağına da eminim." Alnını alnıma yaslarken gülümsüyordu. Hafif aralık gözlerimle özlediğim yüzünün her ayrıntısını inceliyordum.

"Thomas, sevdiğimiz şarkıları açıp seninle dans edeceğim," duraksadı bir müddet. Aklına bir şeyler gelmiş gibiydi. "Babandan gelen mektupla İngiltere'ye döndüğün vakit baloya gideceğini duymuştum. Bilirsin, askerler kendi aralarında konuşuyorlar. Bir hüzün çökmüştü o vakit. Gittiğin için mi veyahut baloda dans edip kızların elini tutacağın için mi bilmiyordum. Kızmıştım sana. Kaçıp eğlencelere gittiğin için çok kızmıştım. Lakin, geri döndüğünde benden mutlusu olmamıştı. Hepsi özlemdenmiş oysaki. Sonradan fark etmiştim." Hatırlıyordum. Yüreğimin Umut'a ne zaman kaydığını fark edemeden ona ait olduğunu fark etmiştim o vakitlerde. Nasıl hatırlamazdım ki?

"Umut," dediğimde parlayan gözleriyle bakmaya devam etti. "Fransa'ya gidelim. Teklifini Eyfel kulesinde tekrarlayacağım. Evimizde dans edeceğiz, gecesinde ise," duraksayıp kıkırdadığımda kaşlarını çatmış ardından göğsüme çok da sert olmayan bir yumruk atmıştı. "Kollarımın arasında sen varken huzurla uyuyacağım diyecektim." Gülümsedi. Cümlemi aslında o şekilde devam ettirmeyeceğimi bilip yalanıma gülümsedi. Ben de gülümseyerek onu izliyordum. Burnunun ucuna öpücük kondurup izlemeye devam ettim sevgilimi.

"Umut. Bu gece idare ettikten sonra yarın bir şeyler ayarlayıp Fransa'ya gideceğiz." Başını salladı usulca. "Sevgilim, benimle Fransa'ya kaçar mısın?" Aniden sorduğum soruyla şaşkınlıkla gözlerime baktı. Ona ettiğim teklif hayatımızı birleştirecek, aramızda yaşananları düzeltmek için bir fırsat sunacaktı bize.

"Kaçarım," dedi çatlayan sesiyle. Kalbim hızla atarken dudaklarına kapandım. Onu öpmeye o kadar çok hasret kalmıştım ki doyamıyordum dudaklarına. Ciğerlerim yanmasa, nefes almakta zorlanmasam ayrılmazdım dudaklarından. O gün nefes alamayacak hale gelene kadar defalarca öptüm onu. O da beni yaraladığı yerlerinden, kalbimden, dudaklarımın kıvrımından öptü. İyi olana kadar defalarca öptü.

Savaşa dair bir yara kalmamıştı bizde. Zira, birbirimizi öperek sarılarak yaralı yerlerimizi iyileştirmiştik. Yaralamıştık birbirimizi lakin yine biz iyi gelmiştik birbirimize. Bizim savaşımız bitmişti. Her şeye direnerek, papatyalara umut olarak, aşkı yaşatarak bitirmiştik bir savaşı. Zarar vermemiştik diğer savaşlar gibi hiçbir şeye. Yakmadan, yıkmadan sessizce başlatmıştık. Büyüdüğü için şiddeti artmıştı sadece. Zararımız sadece kendimize olsa da neyin iyi geleceğini biliyorduk. Sonunda, sonunda bitmişti bizim savaşımız.

Ben, Thomas Townshend. Tarihin belki de en kanlı savaşında görev almış, binlerce insanın öldüğüne şahit olmuştum. Vazifemi yaptığım sürece de öldürmüştüm birini. Lakin, hiç beklemediğim bir anda da yüreğime birini kondurmuştum. Bu kanlı savaşta verdiğim başarılı kararlardan dolayı aldığım övgüler, bir erkeğe aşık olduğum için yerini kötü söylentilere bırakmıştı. Binlerce adamın öldürülüşen göz yumduğumda övgüler almış, belki de bir adamı sevdiğim için ordudan atılmıştım. Lakin, mutlu bitmişti bizim savaşımız. Her şeye rağmen mutlu bitmişti.

  -SON-

Kaçtılar sonunda. Söylemek istediğim o kadaaaaar çok şey var ki.

Öncelikle teşekkür etmem gereken bissssürü insan var. Şu ana kadar yanımda olan, yorumlarıyla girdiğim karamsarlığı atmamı sağlayan o kadaaaar çok insan var ki. Hepinize çok teşekkür ediyorum. Bi kitabı finale kadar götürmemi sağladığınız, bu duyguyu sizler sayesinde tattığım için yine teşekkür ediyorum.

O kadar çok kötü sonla bitirme isteği vardı ki içimde, benim onlara kıyamamam sizin yorumlarınız mutlu sonun daha yakışacağını düşündürttü bana. 😅

Yüzbaşı karakterini aslında gemişinde öyle bir şey yaşamış biri olarak yapmayacaktım. Ama Thomas'ı anlayacak, ona destek olacak biri olması gerekli gibi geldi bana.
Thomas ve Umut'un buluşacağı bir yer olmalıydı, klasik ormanlık alandan başka bir yer gelmedi aklıma. Sonra, şu papatya meselesi. Thomas'ı birisi vurduktan sonra finale gidecektim aslında, oraları hayal ederken papatya gibi basit bi çiçek geldi aklıma.
Umut'un marşa eşlik ettiği kısımda patlayan bombayla Umutu kaybedecektim de bizim gavura kıyamadım. Hatta doğru düzgün kaos bile yazamadım.
Umut'un yaptığına gelirsek de, kitabı ilk başta o şekilde kurgulamıştım. Casus, Türk askeri düşman cephesine düşüyor diyerek başlamıştım bu kurguya. İnanır mısınız, kimse okumaz diyerek yaza saklamaya düşünmüştüm. Geldiğimiz noktaya bakarsak benim için çok büyük ve güzel rakamlar.
İçimde fena bir burukluk var. Bunlara bir şeyler yazmayı özleyeceğim. Ama birine özel bölüm sözüm var, onu bekleyin diyorum.
Acemiliğim diyip, kusurlarımı görmezden gelmenizi bekliyorum. Sizleri de özleyeceğim, gerçekten. Özletmeyin kendinizi arada uğrayın buralara, olur mu?
Bir de sizden bir şey isteyeceğim. Bu kitapta iz bırakan herkesten bu bölüme muhakkak bir iz bırakmasını istiyorum. Seviyorum sizi çooooooook seviyorum. Özleyeceğim sizleri çoooook özleyeceğim. İyi bakın kendinize.
Yeni kitaplar yayınladığımda haberdar olmak için dilerseniz takipte kalıııın.
❤️🧡💛💚💙💜🖤❣️💕💞💓💗💖💘💝

Continuă lectura

O să-ți placă și

Babamın Borcu De maviatlas159

Ficțiune adolescenți

448K 16.6K 48
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...
Son Yalvarışım De orenda

Ficțiune adolescenți

8.3K 825 10
(BxB) Alıkoyduğun birine aşık olamazsın Son Koridor'daki Barbaros'un hikayesidir. Bağımsız okunabilir.
Değişmek Zamanı De ariya

Ficțiune adolescenți

1.2K 162 6
Kendini arayan bir genç ve onun bu gayesine eşlik eden adamın hikayesi.
Masum: Kirleniş [BxB] De AFRA

Ficțiune adolescenți

152K 8.4K 52
《 TAMAMLANDI》 Aşkın ENTRİKALI Hali serisi ilk kitap.... Bizim okulda masumiyet kazanılan değil, kaybedilen bir şeydi...