Karantina Serisi

By beyzaalkoc

110M 4.4M 4.3M

''Birlikte belanın içine batabileceğimiz kadar battık. Ve şimdi, seni bırakmayacağım... Benimle misin?'' ... More

Tanıtım
1.Bölüm : Bir Felaketin Ortasındayız.
2.Bölüm : Bu İşte Birlikteyiz!
3.Bölüm : Bu Büyük Bir Olay.
4.Bölüm : Buram Buram Tehlike.
5.Bölüm : Belanın Ta Kendisi...
6.Bölüm : Bela Mıknatısı
7.Bölüm : Ateşin Ta Kendisi!
8.Bölüm : Seni Bırakmayacağım.
Karantina Hakkında.
9.Bölüm : Evet, Komik.
10.Bölüm : Ela Gözlerin Ardında...
11.Bölüm : İyi Seyirler.
12.Bölüm : Sonunu Görmek.
13.Bölüm : Hepimiz Beyaz Atız!
14.Bölüm : Canım İstiyor.
Yeni Bölümler Hakkında
15.Bölüm : Ölüme Yakın.
16.Bölüm : Ay Benim, Gece Senin...
17.Bölüm : Onur'unki...
İletişim
18.Bölüm : Sevgilim Olur Musun Desem...
19.Bölüm : Kayboldum!
20.Bölüm : Gitme İhtimalini Yok Etmek...
21.Bölüm : Kurtuluş Adımı!
22.Bölüm : Seninleyim!
23.Bölüm : İstediğim Her Şeyi Alırım.
24.Bölüm : Ayrılmayacağız.
25.Bölüm : Kayıp Kız
- Duyuru -
26.Bölüm : İntikam Vakti.
27.Bölüm : Hokus Pokus...
28.Bölüm : Perde Kapanıyor, Oyun Bitti...
29.Bölüm : Kısa Vadede Mahvolmak...
30.Bölüm : Dokunma Bana!
31.Bölüm : Aradığın Sendin...
32.Bölüm : Bu Filmin Son Sahnesi...
33.Bölüm : Bir Savaşın Başlangıcı
34.Bölüm : Oyun Başlıyor!
35.Bölümden Kesit
35.Bölüm : Paramparça Bir Duvar
36.Bölüm : Bir Katile Aşık Olmak
Özel Bölüm - Onur'un Sorgusu
37.Bölüm : Savaşın Sonu
38.Bölüm Fragmanı
38.Bölüm : Bir Şehir Yıkıldı.
Tanıtım Videosu + Karakterler
39.Bölüm : Bizimle Misiniz?
40.Bölüm : Yaşam Ağacı...
41.Bölüm : Hepimiz Onur Zorlu'yuz!
42.Bölüm : Hoş Geldin Onur Zorlu!
43.Bölüm : Öyle Güzelsin Ki...
44.Bölüm : Sonsuza Kadar.
45.Bölüm : O Evi Yıktık.
46.Bölüm : Ben Seni Bırakamıyorum.
47.Bölüm : Güneşin Parçaları - PART 1
47.Bölüm + Part 2
48.Bölüm : Şah Mat!
Karantina Kitap Oluyor! Bizimle Misiniz?
49.Bölüm : Hiç Kimsesizlik.
50.Bölüm : Sahne Onur'un.
Kitaba Doğru...
Kapak^^
Ayrıntılı Karantina İncelemesi!
Karantina Raflarda!
Karantina^^
KARANTİNA 2'den...
Karantina 2'den Alıntı + Çekiliş
Karantina - İkinci Perde - Tanıtım
İmza Günü + Duyuru
İkinci Perde : Giriş + 1.Bölüm
İkinci Perde - 2.Bölüm : Sevgilim
İkinci Perde : 3.Bölüm : Seni İçimde Tutabilmek.
İkinci Perde - 4.Bölüm : İki Küçük Kibrit Çöpü.
5.Bölüm : Vazgeçilmek.
İkinci Perde - 6.Bölüm : Koskoca Bir Şehir
İkinci Perde - 7.Bölüm : Enkaz Bölgesi.
İkinci Perde - 8.Bölüm : Kan.
İkinci Perde - 9.Bölüm : Benim Hayatım.
İkinci Perde - 10.Bölüm : İçimde Bir Dağ
İkinci Perde - 11.Bölüm : Aslan ve Kuzu.
İkinci Perde - 12.Bölüm : Oturma Odası.
İkinci Perde - 13.Bölüm : Öpücük.
İkinci Perde : 14. ve 15.Bölüm
İkinci Perde - 16. Bölüm : Her Şey Daha Farklı Olabilirdi.
İkinci Perde - 17.Bölüm + 18.Bölüm
İkinci Perde - 19.Bölüm + 20.Bölüm + 21.Bölüm
Karantina - İkinci Perde : 22.Bölüm
İkinci Perde - 23.Bölüm
İkinci Perde - 24.Bölüm : Onur.
İkinci Perde - FİNAL - 25.Bölüm : Mahşerin Beş Atlısı
Kapak + İmza Günü + Ön Sipariş^^
Önemli, İkinci İmza Günü^^
Karantina İkinci Perde - Açıklama
Karantina 3 - Çok Yakında!
Karantina - Üçüncü Perde : Giriş + 1. Bölüm
Karantina - Üçüncü Perde - 2.Bölüm : Seni Çok Özledim.
Üçüncü Perde - 3.Bölüm : Bir Ağaç Mesafesi.
Üçüncü Perde - 4.Bölüm : Seni Bırakmam.
Üçüncü Perde - 5.Bölüm : Hikayedeki Eksik
Üçüncü Perde - 6.Bölüm : Ben Neredeyim?
Üçüncü Perde - 7.Bölüm : Darmaduman
Üçüncü Perde - 8.Bölüm : İncir Ağaçları
Üçüncü Perde - 9.Bölüm : Kalbim.
Üçüncü Perde - 10.Bölüm : Kafes.
Üçüncü Perde - 11.Bölüm : Bana Yardım Et.
Üçüncü Perde - 12.Bölüm : Aşık Olduğu Kız.
Üçüncü Perde - 13.Bölüm : Düşmek İçin Koşmak.
Karantina - Üçüncü Perde - 14.Bölüm : Anne
Üçüncü Perde - 15.Bölüm : Zeynep...
Üçüncü Perde - 16.Bölüm : Kaçıyordum.
Üçüncü Perde - 17.Bölüm : Kaçıyorsun...
Üçüncü Perde - 18.Bölüm : Ben Güçlüydüm.
Üçüncü Perde - 19.Bölüm : Bir Devrin Kapanışı!
Üçüncü Perde - 20.Bölüm : O Nokta... (FİNAL)
SELAM!
Son Perde - 1.Bölüm : Mucize.
Son Perde - 2.Bölüm : Ben Bir Kahramanım.
Son Perde - 3.Bölüm : O Gece.
Son Perde - 4.Bölüm : İçimde Büyüyor.
Son Perde - 5.Bölüm : Bir Mucize Olsun.
Son Perde - 6.Bölüm : Gece.
Son Perde - 7.Bölüm : Adil Bir Anlaşma.
Son Perde - 8.Bölüm : Aslan ve Kuzu.
Son Perde - 9.Bölüm : Neredesin?
Dördüncü Perde - 11.Bölüm : Hayat Ağacı.
Dördüncü Perde - 12.Bölüm : Sıradan Bir Hayat.
Dördüncü Perde - 13.Bölüm : İşaret Parmağı.
Dördüncü Perde - 14.Bölüm : Güzelim.
Dördüncü Perde - 15.Bölüm : Ay ve Gece
Dördüncü Perde - 16.Bölüm : Bir Tek Ona...
Dördüncü Perde - 17.Bölüm : O Gece...
Dördüncü Perde - 18.Bölüm : 1 Mayıs.
Dördüncü Perde : 19. ve 20.Bölüm (Final)
-TÜYAP AÇIKLAMASI-
Karantina - Son Perde - Giriş Bölümü
Son Perde - 1.Bölüm : Başlıyoruz...
Son Perde - 2.Bölüm : Biz Yine Birbirimizi Buluruz.
3.Bölüm : Bir Felaketin Gelişi.
Son Perde - 4.Bölüm : O Fırtınalı Gecede...
Son Perde - 5.Bölüm : Karanlık.
Son Perde - 6.Bölüm : Hala Bizimle Misin?
Son Perde - 7.Bölüm : Çıkıp Sana Geleceğim.
Son Perde - 8.Bölüm : Söz Veriyorum.
9.Bölüm : Gece'nin Yükü.
10.Bölüm : Kar Yığını.
Son Perde - 11.Bölüm : Bebek.
Son Perde - 12.Bölüm : Yağmur.
Son Perde - 13.Bölüm : Mezar
Son Perde - 14.Bölüm : Atlı Adam.
Son Perde - 15. 16. ve 17. Bölümler
18.19.20.21.22.Bölümler!
Son Perde - 23.Bölüm : Düğün
Son Perde - 24.Bölüm : Aydınlık.
Son Perde - 25.Bölüm : Karantina.
Özel Bölüm : Aile.

Dördüncü Perde - 10.Bölüm : Üç Kişi.

592K 24.3K 48.6K
By beyzaalkoc

SELAM MAHŞERİN BİNLERCE ATLISIII^^

Yukarıdaki müziği açalım ve bölümü öyle okuyalım.

İyi okumalar dilerim :')



10.Bölüm : Üç Kişi.
"Avucunun içi gibi bildiğin bir yerde karanlıkta da yürüyebilirsin..."

---

"Zeynep..." Kapıdan gelen Ender'in sesiyle başımı kapıya doğru çevirdim. Beni hapsettiği bu yatak odasında oturmuş camdan dışarıyı izleyerek nerede olduğumu anlamaya çalışıyordum. Şehirden uzaktık, bu doğru. Her yer hala karla kaplıydı, bu da doğru. Yüksek bir yerlerde olduğumuz da kesindi, bu da doğru. Ama buranın neresi olduğunu asla anlayamıyordum. Başımı kapıya doğru çevirdiğimde Ender çoktan odaya girmişti. Elinde kırmızı bir elbise vardı.

"Ne istiyorsun?" diye mırıldandım bitkin bir sesle.

"Sana ufak bir hediyem var..." Gülümseyerek bana yaklaştı ve elindeki kırmızı elbiseyi bana uzattı. Hiç kıpırdamadan bir ona bir elbiseye baktım.

"İstemiyorum."

"Ama bu sana çok yakışacak. Eminim."

"Ben kıyafetlerimle mutluyum. İstemiyorum." Ender hayal kırıklığı içinde doğruldu. Derin bir nefes aldı ve elbiseyi yatağa bıraktı. Sonra eliyle dolabı gösterdi.

"Dolapta ihtiyacın olan her şeyi bulabilirsin kızım... Şurada da mini bir buzdolabı var. Başka bir ihtiyacın olursa masanın başındaki telefondan 0'a basarak beni arayabilirsin. Başka bir yer de aranmıyor zaten, denemişsindir... Odanın kapısını kilitlemek zorundayım, üzgünüm." Birkaç saniye ona cevap vermemi bekledikten sonra ben yüzüne bile bakmayınca kapıya doğru ilerledi. Kapıyı ardından kilitledi ve beni yalnızlığımla baş başa bıraktı... Sessizce ayağa kalktım. Dolabı açtım ve içindekileri incelemeye başladım. Normalde asla ama asla bu odadaki hiçbir şeyi kullanmazdım ama Gece'nin iyi olması için rahat olmam, tok olmam gerekiyordu. Önce dolapta bulduğum bir geceliği üzerime geçirdim. Sonra dolapta bulduğum bir çift çorabı ayağıma geçirdim. Mini buzdolabını açıp kendime içinde bulunan sandviçlerden aldım ve cam kenarına doğru ilerledim. Cam kenarına oturup sandviçimi yemeğe başladım.

"Senin için..." diye mırıldandım karnıma bakarak. Çok garip ama sanki o an karnımdan bana gülümsediğini hissettim.

"Bak, dışarıda karların arasında bir kedi dolaşıyor... Umarım kedileri seversin."

"Bak Gece, kedi karlara çişini yapıyor... Ya da bakma! Tuvalet alışkanlığını öğrenemezsin filan... Bakma en iyisi..." Gülerek başımı havaya kaldırdım. Karşıdaki dağlara baktım. Üzerinden yollar geçiyordu karşımızdaki dağların.

"Evet..." diye mırıldandım, "Baban o dağların ardında ve iyi. Merak etme, tamam mı? Her şey senin ve benim kontrolümüz altında." Karnıma bakarak ona göz kırptım ve sandviçimi yemeye devam ettim. O sırada izlediğim yolların birinde bir araba gördüm. Çok uzaktan gördüğüm bu araba o yoldaki tek arabaydı... Karnımda hissettiğim kasılmayla birlikte içime doğan kötü his beni camdan bakmam gerektiğine ikna ettim. Telaşla ayağa kalktım. Camı açmaya çalıştım fakat açılmıyordu. Cama yaklaşabildiğim kadar yaklaştım. Aptal nefesim camda buhar yaparken buharı elimle sildim.

"Hayır..." gibi bir fısıltı çıktı dudaklarımın arasından, "Rıza Amca'nın arabası..."

Sonra yola bir araba daha girdi.

"Hayır!" Mert'in arabası hemen ardından yola girerken korku içinde camın önünde donakaldığımı hissettim. Kafamın içinde binlerce hesap dönmeye başladı bir anda. Direkt olarak burayı biliyor ve buraya geliyor olabilirler miydi? Gelmeleri kaç dakika sürerdi? On dakika mı? On beş mi? Kaç? Bu lanet odadan nasıl çıkacaktım? Bu camları nasıl açacaktım? Telaşla bahçeye bakmaya çalıştım, bahçe bir sürü takım elbiseli adamla doluydu! Onlara bir şekilde gelmemelerini söylemek zorundaydım, Allah kahretsin! Onları uyarmak zorundaydım. Onları korumak zorundaydım. Nasıl bulmuş olabilirlerdi burayı? Nasıl?

"Gelme Onur..." diye fısıldadım dolmuş gözlerim camdan bakarken, "Gelme sevgilim... Gelme..."

Daha fazla vakit kaybedemezdim. Telaş içinde dolabın kapaklarını açtım. Aptal dolabın içine bakarak aptalca bir plan düşünüyordum. Şu ana kadar tek planım Ender'i onunla Amerika'ya gideceğime inandırıp zaman kazanmaktı. Ama Onur'ların bizi bulmalarını asla tahmin edememiştim. Dolabın içinde ne arıyordum onu da bilmiyordum. Bir aptal gibi vakit kaybediyordum yalnızca. Koşarak telefonun başına geçtim ve 0'a bastım. Telefon ikinci çalışında açıldı.

"Alo, kızım. İyi misin?"

"Eee... Ben... Acıktım. Ve burada sadece soğuk yiyecekler var." diye mırıldandım.

"Tamam güzel kızım, hemen odana sıcak yemek gönderiyorum."

"Hayır!" diye bağırdım telaşla, "Yani... Aslında benim seninle konuşmak istediğim bir konu var. Amerika hakkında... Geleceğimiz hakkında..."

"Öyle mi?" diye sordu şaşırmış bir sesle, "Tamam güzel kızım, hizmetçiyi gönderiyorum... Seni yanıma getirecek."

"T-tamam..." Telaşla cama doğru koştum. Arabalar evin yoluna giderek yaklaşıyorlardı ama sanıyorum ki daha on dakikalık bir zamanım olabilirdi. Peki ne için? Bu on dakikada ne yapacaktım? Ender'i mi öldürecektim? Evi mi yakacaktım? Ne yapabilirdim Allah aşkına?

Galiba... hiçbir şey...

"Zeynep Hanım..." Odamın kapısı açılırken korkuyla kapıya doğru döndüm.

"Babanız bekliyor..." Sinirle kadının yanından geçtim. Merdivenlere doğru yöneldiğimde kadın arkamdan geliyordu. Hızla merdivenleri indim ve kendimi gazete okuyan Ender'in karşısında buldum. Bana gülerek baktı.

"Hoş geldin, senden beklemediğim kadar sıcaksın bugün... Kendini odaya kapatmadın..." Seni öldürmek istememin dışında evet, kesinlikle sıcağım.

"Ben... Sadece... Bilmek istiyorum."

"Neyi bilmek istiyorsun?" dediğinde bir gözüm camdaydı.

"Sevdiklerime ne olacak. Sen ve ben buradan gittiğimizde..." Ender başını salladı.

"Hepsi hayatlarına devam edecekler. Sen ve ben hiç var olmamışız gibi..."

"Annem ve babam?"

"Onlar da... Herkes iyi olacak Zeynep. Korkma, bana güven... Gel, otur şöyle. Neden ayakta duruyorsun?" Bir yandan camdan dışarıya bakmaya çalışıyor bir yandan odanın içini inceliyordum.

"Bilmiyorum..." diye mırıldandım, "Sanırım çekiniyorum." Yutkunarak yavaş yavaş koltuğa oturdum. Saçlarımı arkaya attığım sırada Ender'in gözlüğü gazetesinin üzerinden kayıp gitti. Gülerek gözlüğünü almak için yere eğildi. Tam o an sadece ve sadece bir saniye içinde eğilip masanın üzerinde duran vazoyla kafasına vurdum! Hayatımda yaptığım en refleks hareketti bu. Şok içinde ona baktığım sırada yere yığılmıştı ama gözleri hala açıktı. Gözlerini birkaç kez kırptığı sırada ayağa kalkıp koşarak mutfağın kapısını kapattım ve kapıyı kilitledim. Görevliler mutfağın içinde kilitli kalırken telaşla Ender'in başına koştum. Yaşıyordu ama bilincinin bir kısmını kaybetmiş gibiydi! Başından yere damlayan bir damla kan içimi titretirken çaresizce etrafıma bakınıyordum.

"İyi misin?" diye sordum öfkeyle. O sırada mutfaktakiler kapıyı zorluyorlardı.

"S-sen..." dedi nefes nefese, "Neden?"

"Yapmak zorundaydım..." Sol gözümden bir damla yaş akarken hiç vakit kaybetmeden koşmaya başladım. Evin arka kapısını buldum ve kapıyı açıp dışarıyı kontrol ettim. Arka bahçe boştu, yalın ayak bir şekilde bahçeye çıktım ve koşmaya başladım. Fark edilmemeye çalışarak ön bahçeye baktım. Olsa olsa en fazla on iki on üç kişi vardı... Bahçenin ağaçları arasından geçip kısa duvarı kolayca atladım ve yola çıktım. Buradan geçeceklerdi. Eğer bu eve geliyorlarsa bu yoldan geçeceklerdi... Ayaklarım yerdeki karlara basarken bacaklarım titriyordu. Üzerimdeki kısa kollu gecelikle bir başıma bilmediğim karlı bir yolda durmuş öylece bekliyordum... Sonra uzaktan bir araba farı göründü. O kadar çok kar yağıyordu ki beni görebileceklerinden emin değildim. Ellerimi sallayarak dikkat çekmeye çalıştım.

"Onur!" diye bağırıyordum araba biraz ötemde durduğunda.

"Zeynep! Zeynep iyi misin!" Onur bağırarak arabadan iner inmez bana doğru koşmaya başladı.

"Gelme! Gelme!"

"Zeynep bana doğru koş!"

Onur bana doğru koşarken Rıza Amca, Burak ve Mert tek tek indiler arabadan. Onur beni kolları arasına aldığında tir tir titriyordum. O da aynı durumdaydı. Telaşla üzerindeki montu çıkarıp üzerime sardı.

"Lütfen arabaya dön Onur! Yalvarıyorum sana!

"Beraber döneceğiz güzelim, hadi!"

"Onur, ben gelemem! Annem ve babam onun elinde, gelirsem size de zarar verecek!"

"Zeynep yürü dedim sana!" Onur'u benimle ilk kez bu kadar öfkeli konuşurken görüyordum.

"Hayır!" dedim sertçe.

"Ben buraya sadece size dönmenizi söylemek için geldim! Hepiniz!" derken gözlerim Onur'un arkasına bakarken şok içinde kalakaldım.

"Neredeler?" dedim titreyen sesimle. Onur arkasını dönüp Burak, Mert ve Rıza Amca'nın orada olmadığını görünce havaya bir küfür savurdu.

"Hassiktir! Zeynep sen hemen arabaya biniyorsun! Duydun mu?"

"Hayır!" Onur beni kolumdan tutup zorla arabaya doğru götürürken konuşmaya çalışıyordum,

"Ben her şeyi halledeceğim, siz yeter ki gidin buradan! Ben Ender'le kalmak zorundayım Onur anlamıyorsun!" Beni zorla arabaya bindirdi, kapıyı üzerime kilitledi ve ben cama vururken koşarak eve doğru ilerledi. Hayatımda yaşadığım en çaresiz an gerçekten ama gerçekten buydu. Tüm sevdiklerim tehlikedeyken ben bir arabanın içine kilitlenmiştim. Bir şey yapmak zorundaydım, buradan çıkmak zorundaydım! Korkuyla arabanın içinde kapıyı açabilecek bir şey arıyordum. Arabanın her bir yerini karıştırdığım sırada torbido gözünde bir anahtar daha buldum.

"Lütfen yedek anahtar ol, lütfen!" diyerek anahtarın üzerindeki tuşa bastım ve arabanın kilidi açıldı. Telaşla arabadan yere atladım. Koşarak eve doğru ilerlediğim sırada sonunda görüş alanıma girmişlerdi. Onur, Burak, Mert ve Rıza Amca Ender'in adamlarının önlerindeydi. Rıza Amca onlara doğru silah doğrultmuş bir şekilde konuşmaya çalışıyordu.

"Zeynep'in anne ve babası burada. Biliyoruz. Verin onları, siz yolunuza bakın biz yolumuza." diyordu. Korkuyla onları izlerken bu korkuya daha fazla dayanamayacağımı fark ettim. Arka kapıya doğru yöneldiğim sırada adamlardan birinin cümlesini duydum,

"Onlar da kız da bizimle kalacak!" Ne yani? Annem ve babam burada mıydı? Korkuyla evin camlarına kaydı gözlerim... Sevdiğim herkes buradaydı. Bir şeyler yapmak zorundaydım. Nefes nefese koşarak arka kapıdan eve girdim. Bütün adamlar dışarıdaydı, Ender ise ayağa kalkmaya çalışıyordu.

"Silahın nerede?" diye sordum sertçe, "Söyle yoksa vazoyla ölürsün!"

Ender'den hiçbir ses çıkmazken mutfaktan gelen ses beni şoka soktu.

"Tablonun altındaki komidinin ikinci çekmecesinde." Bana çorba veren, beni odamdan alan hizmetçinin sesiydi bu. Şok içinde mutfak kapısına baktığım sırada Ender'in acı içinde inlediğini duydum.

"Kendi adamların bile nefret ediyor senden..." Öfkeyle komidine doğru ilerleyip çekmeceyi açtım ve çekmecenin içindeki kırmızı kumaşın altındaki silahı aldım. Silahla birlikte Ender'e doğru ilerledim.

"Kalk!" diye emrettim silahı ona doğru tutarak.

"Zeynep... Sen bu değilsin..." dedi acı içinde.

"Annem ve babam burada, değil mi?" diye sordum. Hiçbir cevap vermedi.

"Ayağa kalk!" Zar zor ayağa kalkmaya çalıştığı sırada gerçekten de zorlanıyordu. Koluna girip alnına silahı dayadım ve onunla kapıya doğru yürüdüm.

"Ender Bey!" diye bağırdı adamlarından biri silahıyla bize doğru dönerken.

"Zeynep!" Onur korku içinde bana seslenirken gözlerimi ondan kaçırdım. Burak, Mert ve Rıza Amca bana korkuyla bakarlarken yüzümde korku namına tek bir şey yoktu.

"Sakin olun, herkes sakin olsun..." dedi Ender titreyen sesiyle.

"Şimdi adamlarına söyleyeceksin hepsi silahlarını yere bırakacaklar." dedim öfke içinde, "Yoksa ilk patlayan silah benim elimdeki olur."

"Ender Bey, bırakalım mı?" diye sordu adamlardan biri. Kısa bir sessizlik oldu o an, gözlerim Onur'un gözleriyle buluştu. Bana öyle bir bakıyordu ki sanki yok olmak istiyordu benimle... Silinip gitmek, kül olmak istiyordu...

"Ender Bey?" diye sordu başka bir adam.

"Söyle onlara silahlarını bıraksınlar..." diye mırıldandım titreyen sesimle.

Hiçbir ses çıkmadı Ender'in dudaklarının arasından. Onur'u izliyordu sanki, herkes Ender'in ağzından çıkacak cümleye bakarken o nefret dolu gözlerle dimdik karşıya bakıyordu. Soğuktan donmak üzere olan vücudum güçsüzleşirken derin bir nefes aldım.

"Söyle onlara..." dedim bir kez daha, "Silahlarını bıraksınlar. Yoksa..." derken dudaklarını araladı Ender. Ve dudaklarının arasından tüm şehri kasıp kavuran bir cümle çıktı.

"Hepsini vurun."

"Ne?" Titreyen sesim şaşkınlıkla sorduğunda kısa bir şok sessizliği oluştu. Korkuyla Ender'e baktım. Gözlerini gözlerime dikti.

"Beni kendi ölümümle tehdit ediyorsun... Yaşamayı sevdiğimi mi sanıyorsun Zeynep? En azından sen beni öldürürken ben de onların canını alırım..."

"Hayır..." gibi bir fısıltı çıktı dudaklarımın arasından. Gözlerim korkuyla Onur'a dönerken geldiğimiz noktaya inanamıyordum. Ender'in ölümden korktuğunu sanıyordum. Oysa kendi ölümü onun zerre umrunda değildi. Beni sevdiklerimin ölümünü görmeye mahkum edecekti. Peki ya ben? Peki ya ben onu sevdiklerinin ölümünü görmeye mahkum edersem? Bu umrunda olur muydu?

"Zeynep hayır!" Onur bana doğru koşarken silahı Ender'in alnından çekip kendi kalbime dayadım ve Ender'in tam önüne geçtim. Adamlardan ikisi Onur'u tutarken Burak ve Mert de bana doğru koşuyorlardı. Rıza Amca silahıyla yere doğru eğildiğinde Ender'in korku dolu gözleri kalbime dayadığım silahtaydı.

"Peki ya bu?" diye sordum titreyen sesimle, "Bu korkutuyor mu seni?"

"Zeynep indir o silahı." Ender korkuyla ellerini kaldırırken başımı salladım.

"Eğer onların gitmesine izin vermezsen kızının ölümünü izlersin. Onur'un, Burak'ın, Mert'in, Rıza Amca'nın, annemin ve babamın. Hepsinin buradan gittiğini göreceğim..."

"Zeynep seni bırakacağımı mı sanıyorsun!" Onur'un acı içindeki sesi kalbimi titretirken başka çarem yoktu. Ender ellerini havaya kaldırdı.

"Tamam..." dedi teslim olmuş gibi, "Hakan içeri git rehineleri çıkar. Hepsi gitsinler... Sadece kızım kalacak."

"Hiçbir yere gitmiyoruz or*spu çocuğu!" Onur öfkeyle bağırırken başımı ona doğru çevirdim.

"Gideceksiniz..." diye mırıldandım, "Siz gitmeden bu silahı buradan indirmeyeceğim. Lütfen Onur. Anne ve babamı al götür buradan..."

"Anneni, babanı ve seni alıp gideceğim buradan Zeynep. Baba vur şunu artık!" Onur öfkeyle babasına bağırırken Rıza Amca'ya yalvaran gözlerle baktım. Ender'i vuramazdı... Vurmamalıydı... Sağ salim buradan gitmelilerdi...

"Getirdim efendim..." Arkadan gelen sesle birlikte göz ucuyla arkama baktığımda elleri, ağızları ve gözleri bağlanmış anne ve babamı gördüm. Korku içinde onlara baktığım sırada ağzımı elimle kapattım. Gözlerimden damla damla yaşlar akarken Hakan denen adamın anne ve babamı Onur'a doğru ittiğini gördüm.

"Benim, Onur!" dedi Onur onları arkasına doğru çekerken, "Korkmayın, sizi götüreceğiz buradan! Zeynep'i de!" O sırada tir tir titreyen annem yere yığılırken korkuyla ona doğru bir adım attım elimdeki silahı tamamen unutarak. Ender elimden düşen silahı kaptığı gibi Onur'a doğru tuttu.

"Hayır!" dedim kendimi Onur'un önüne atarak.

"Zeynep..." dedi Ender sakin kalmaya çalışarak, "Bu kadar oyun yeter! Arkama geç, hepsi gidecek, söz veriyorum!"

"Zeynep hayır!" Onur arkamdan bana doğru ilerlerken ona doğru döndüm. Tam o an art arda patlayan iki silah sesiyle korkuyla kulaklarımı kapattığımda hepimiz ne olduğunu anlamaya çalışıyorduk.

Birincisi, ben iyiydim.

İkincisi, Onur iyiydi...

Annem ve babam iyilerdi, Rıza Amca iyiydi, Mert iyiydi...

"Hayır!" Korkuyla koşmaya başladığımda hayatımın en büyük acısını yaşıyordum.

"HAYIR! HAYIR!" Çığlık çığlığa çıkan sesim dünyayı deldi sanki.

"Burak! Hayır!" Hepimiz Burak'a doğru koşarken Burak onu son anda yakalayan Onur'un kolları arasına yığıldı.

"Mert ambulansı ara!"

"Hayır! HAYIR!" Tek söyleyebildiğim buydu. Her şey birbirine karışmıştı. Her şey ama her şey... Yoldan gelen polis arabalarının sesleri, kucağımıza yığılan Burak, yerde baygın yatan annem ve ikinci kurşunun nereye isabet ettiğini görmeye çalışan gözlerim.

"Ender'e..." diye fısıldadı Rıza Amca ter içinde, "Onu vurdum..."

Korkuyla yere yığılmış Ender'e baktığımda tüm adamları Ender'in başına toplanmış onu oradan uzaklaştırmaya çalışıyorlardı. Polis sirenleri giderek yaklaşırken gözyaşlarım Burak'ın montuna damladı. Burak gözlerini araladı o an...

"Zeyno..." dedi zar zor,

"Deprem mi oluyor?" Başımı salladım,

"Evet, ama birazdan geçecek. Birazdan bitecek... Dayan, tamam mı? Burak ne olur dayan!"

"Oğlum sakın bak!" dedi Mert gözyaşları içinde, "Sakın gideyim deme sakın!"

"Burak... Bak biz buradayız, hepimiz! Hepimiz iyiyiz! Sen de iyi olacaksın tamam mı? Mer ambulansı ara!" Onur gözyaşları içinde bağırırken alnımı Burak'ın alnına yasladım.

"Sen benim kardeşimsin..." dedim fısıltıyla, "Kardeşimsin..."

"Zeyno..."

"Konuşma... İyi olacaksın..."

"Hava çok karanlık oldu... Sizi... göremiyorum..." Titreyen ellerimle Burak'ın gözlerini kapattım.

"Sen bizi karanlıkta da görebilirsin..." dedim titreyen sesimle, "Sen her karanlığı aydınlatansın Burak... Sen bizim ışığımızsın..."

Hiçbir ses çıkmadı Burak'tan. Polisler bahçeyi sararken ambulans sesleri kulağımızı doldururken ve biz başında ağlarken o sessizce yatıyordu yerde. Hiç kıpırdamıyordu. Hiç konuşmuyordu. Hatta... galiba... nefes almıyordu...

"Yürüyüp o karanlıktan çıkmak zorundasın Burak!" dedim ağlaya ağlaya, "Avucunun içi gibi bildiğin bir yerde karanlıkta da yürüyebilirsin... Hadi, dön bize..."

Oysa hiçbir ses çıkmadı, dudakları aralanmadı, göğsü kıpırdamadı...

Yerde biriken kar yığıntısının üzerine akan kan damlaları kadar acımasızdı o an yaşadıklarımız. Dördümüz bir kar yığıntısının üzerinde birbirimize sarılmış öylece duruyorduk. Gözyaşlarımız birbirine kavuşurken öfkem ve acım giderek büyüyordu. Onu kaybedemezdim. Onu kaybedemezdik. Bir dört kişiydik... Üç kişi yola devam edemezdik... Hepimiz korku içinde Burak'tan bir yaşam belirtisi beklerken dizleri üstünde eğilmiş Onur titreyen ellerini Burak'ın boynuna koydu. Sessizce birkaç saniye bekledi ve sonra acı içinde fısıldadı,

"Kalbi... atmıyor..."

İşte gerçek karanlık buydu. Sevdiğin birinin hapsolduğu karanlık senin gerçek karanlığındı... Hayatımda ilk defa boğulduğumu hissediyordum. Karanlık etrafımızı o kadar sarmıştı ki ışıksızlıktan boğuluyorduk.

Ne olmuştu? Kayıp mı etmiştik bu savaşı? Bitmiş miydi her şey? Durmuş bir kalp bir kez daha atar mıydı bizim için? Her şeye yeniden başlar mıydık? Tutup elinden kaldırsam kaldırabilir miydim onu?

"Lütfen..." diye bir fısıltı çıktı dudaklarımın arasından,

"Bizimle kal..."

---


AĞLIYORUM. CİDDİ CİDDİ AĞLIYORUM.

Burak benim için çocuk gibi... 

Hepsinden daha küçükmüş gibi, Onur ve Zeynep'in çocuğuymuş gibi. 

O kadar kıyamıyorum ki ona. O kadar içimi acıttı ki onu o halde düşünmek. Ama eminim ki kurşun ona isabet ettiği için mutlu olmuştur o diğerleri iyi diye :( 

İşte bu yüzden onu bu kadar çok seviyorum... Gerçi onlar birbirlerini o kadar çok seviyorlar ki o kurşun kime isabet etseydi mutlu olurdu diğerlerine gelmedi diye. Güzel bebeklerim benim... Bizi daha da duygusal bir bölüm bekliyor... Yorumlarınız için şimdiden çok ama çok teşekkür ederim.

Bölümü burada bırakıp yeni bölümü yazmaya gidiyorum ve bir yandan da yorumlarınızı okuyacağım sizi tek tek öpüyorum^^

VE ACABA GERÇEKTEN BİR GÜN KARANTİNA'DA MUTLU BİR BÖLÜM OKUYABİLECEK MİYİZ ÇOK MERAK EDİYORUM... 

Ve bir kez daha söylüyorum... Ender'e replik yazarken klavyeyi kıracak gibi oluyorum. Hikayeye kendimi sokup Ender'i dövesim geliyor. Ama sakin kalmam lazım, her şeyin bir yeri bir zamanı var.  O yüzden sakin kalıp bekleyelim, bana güvenin. 

Görüşmek üzere canımın içleri :') Sizi seviyorum. 

Continue Reading

You'll Also Like

1M 13.9K 35
Aşık olduğu adamın evleneceğini öğrenen Mavi, çareyi en yakın kız arkadaşında bulur. Düğüne kısa bir süre kala acilen bir plan yapmaları gerekmektedi...
Eftalya By esmaa

Teen Fiction

422K 20.7K 23
Eftal: Hamileyim Dora. Eftal: Cidden hamileyim.
117K 8.4K 87
Öğretmen ama AŞKA ÖĞRENCİ (Texting) • Anaokulu öğretmeni olan Beyza yoğun bir sene geçirdiği için yeni dönemde dinlenmek için görev değişikliği yapmı...
5.9M 193K 98
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...