14.BÖLÜM: ÖLÜRÜM DE SUSMAM
Merdivenleri bir bir inerken sonunda öğrencilerin inmesi yasaklanmış en aşağı kata inmiştik. Artık merdiven yoktu, kilitli bir demir kapı vardı ve bu dört öğrenci tam önünde duruyordu.
Reha duraksadı, gözlerini olduğum yere çevireceği anda duvara sırtımı yapıştırarak kendimi sakladım. Nefeslerim boğazımı tıkarken beni görmemiş olması için dua ediyordum. Neyse ki dakikalar sonra kilit sesini duydum. Başımı hafifçe çıkararak oraya baktığımda, içeriye girdiklerini görmüştüm. Rahatlayarak yerimden çıkacakken duyduğum adım sesleriyle merdivenlere korkuyla baktım. Demir kapı kapanmıştı, bu aşağıya inenlerin amacı neydi?
Bu kez yer değiştirerek merdivenden inen kişinin beni göremeyeceği bir yere geçtim.
Merdivenlerden inen Elvin'di.
Demir kapının tam önünde durdu ardından kapıya tıkladı. Fakat bu sıradan bir tıklama değildi. Özel bir ritme göre olduğunu fark etmiştim. Birkaç saniye geçti ardından kapının kilidi açılarak Elvin içeri alındı. Şaşkın gözlerimi kırpıştırarak saklandığım yerden çıktım.
Zihnimde gök gürlüyordu. Yıldırımların ışığıyla düşen aydınlık, etrafı görmemi sağlamıştı.
Mahzen denilen yer, burası mıydı?
Ablamın okulun ilk günü konuştuklarımızı anımsadım.
"Şaka yapmıyorum Tutku. O okuldan geçen sene mezun oldum ben. Nasıl bir okul olduğunu çok iyi biliyorum."
"Bence o olay biraz şehir efsanesiydi."
"Sen beni dinle. Her şeyi yapabilirsin. Her türlü hataya düşebilirsin ama uyuşturucuyla tanışırsan, tüm hatalardan daha kötü olur sonuçları. Sana arkadaş canlısı yaklaşıp hap falan verirler ne bileyim yiyecek verirlerse, sakın almıyorsun. Anlaştık mı?"
Okulun içinde nerede olduğu bilinmeyen gizli kapı... öğrenciler arasında bulunan torbacılar...
Nefes alamadığımı hissetim. Göğüs kafesime ateş düşmüştü sanki. Efsane diyerek ciddiye almadığım dedikoduların gerçek olabilme ihtimaliyle yüzleşmekten daha sarsıcı olan, ablamın o efsaneyle olan bağlantısıydı. Böyle bir şey gerçek olabilir miydi? Gerçekten okulun içerisinde uyuşturucu satan öğrenciler, gizli kapılar doğru muydu?
Reha ve Feyza torbacı mıydı?
Parmaklarımı boynuma sararak nefes almaya çalıştım.
Ufakta olsa farklı bir şey olmasının ihtimali yok muydu?
Burayı derhal terk etmeliydim.
Hızla arkamı dönerek merdivenlere yönelmişken "Sen?" duyduğum sesle az önce Reha'nın içeriye girdiği kapıya yapıştırılmam bir oldu. Karşımdaki adam Sercan'dı! Ağzımı bağırmamam için kapatmış, hareket etmeme bile müsaade etmiyordu. En önemlisi korkuyla ne olacağını anlamaya çalışan zihnim dumura uğramıştı. Elini dudaklarıma öyle sert bastırıyordu ki, dudaklarım dişlerimin üzerinde parçalanıyor gibi yanıyordu.
Kapının açılmasıyla bedenimi zorla içeri itti. Ardından uzun, geniş bir koridordan geçtik. Panikten etrafı bile göremiyordum.
Yakın arkadaşımın sevgilisi, birçok kez yüz yüze geldiğim bu adam birden yüzündeki maskeyi atıp gerçek yüzünü göstermişti. Böylesine berbat biri olacağını hiç düşünmedim. Şebnem durmadan Sercan'ı anlatırken, bir an bile bugünleri yaşayacağım aklıma gelmedi.
Korkudan titreyen bedenim, çırpınışlarımı anlamsız kılıyordu.
Burada olmamalıydım. Beni neden zorla içeri itmişti? Nedenini düşündükçe aklıma gelen korkunç senaryolar ürpermeme sebep oluyordu. Başıma ne geleceğini bilmiyordum ancak artık hiçbir şeyin masum olmadığının farkındaydım.
Biraz olsun merhamet barındırmayan gözlerle ağzımı kaptığında çığlıklarım boğazıma dizilmişti.
Çırpınışlarım arasında bir kapının daha önüne geldik. Kapının açılmasıyla yere tıpkı bir çuval gibi fırlatılmam bir oldu. Betona çarpan avuç içlerim sızlarken korkuyla başımı kaldırdım.
Kocaman bir depo... Adı gibi bir Mahzen. İçeride inanılmaz ağır bir koku vardı.
Etrafımıza toplanmış birkaç insana şaşkın ve korku dolu bakışlar atarken Sercan konuştu. "Dağılın. Sizlik bir mevzu yok. Reha'ya haber verin gelsin." Siktir. İşte şimdi bitmiştim. Reha'nın peşinden gittiğimi gördüğünde şüphelenip beni takip etmiş olmalıydı.
Fark ettiğim ayrıntıyla gözlerim irileşti. Şebnem'in sesi zihnimde yankılanıyordu.
Arkadaş değiller. Sercan beraber iş yaptığımız için karşı karşıya gelmek zorunda kalıyoruz dedi.
Ürünleri üreten Reha'nın aile şirketiymiş. Sercan'da dağıtımını yapıyormuş. Çocuk parayı böyle kazanıyor ben şimdi işi bırak mı diyeceğim?
Anlatılanlar ne dedikodu ne şehir efsanesi; olduğu gibi gerçek.
Üstelik Sercan'da işin içindeydi.
Ablam, Feyza, Reha, Sercan... hepsinin burayla bağlantıları vardı. Bazıları daha da beteri, bizzat bu işi yapanlardı. Sercan gibi.
Yerimden kalkıp bir çift kelime etmeye çalıştım fakat o kadar şok içindeydim ki bacaklarım bile tutmuyordu. Ona ağız dolusu küfürler etmeliydim. Arkama bakamdan kaçmalı, hepsinden kurtulmalıydım.
O Şebnem'i hakketmiyordu. Nasıl da gözlerinin içine baka baka aile şirketi zırvalığını söylemişti?
"Reha Yeraltı Mahzen'nin de. İçeri alınacak satıcılarla görüşüyor. Bölersek sinirlenebilir." Mermere bir sakız gibi yapışmıştım ve zar zor nefes alıyorken korku ve şaşkınlıktan ne yapacağımı şaşırmış durumdaydım.
Ne satıcısından bahsediyorlardı? Titreyen elimi dudağımın üzerine bastırarak ağlama isteğimi bastırmaya çalıştım. Hepsi gerçekti, Mahzen adı verilen bu yerden okul içerisine uyuşturucu satışı sağlanıyordu. Sıradan bir şeyden bahseder gibi içeri alınacak satıcılar demişti!
Biz neyin içine düşmüştük böyle? Ablam, Şebnem ben... nasıl insanlarla muhatap olmuştuk?
Korku dolu nefeslerim ve soğuk terler atan bedenim daha fazlasını kaldıramayacak haldeyken daha fazlasıyla yüzleşiyordum.
"Tamam siz gidin, Reha'nın işinin bitmesini bekleyelim bizde."
Diğerlerinin gittiğini adım seslerinden anlarken başımı yerden kaldırmadan beklemeye devam ettim. Şayet kapının tekrar kilitlendiğini görmesem kaçardım. Ya da sesimi duyacaklarını bilsem, avazım çıktığı kadar bağırırdım. Lakin hiçbir yolu yoktu. Buradan kaçmam imkansızdı.
Sercan'ın bana uzandığını fark ettiğimde yerde geri kaçarak bağırdım. "Dokunma bana!" olduğu yerde durarak aramıza koyduğum mesafeyi bozmadı. "Sakin ol, sadece kalkmana yardım edecektim." Mavi gözlerine öfkeyle bakarak ayağa kalktım. "Benim senin gibi bir şerefsizin yardımına ihtiyacım yok."
Kabullenemiyorum ne burayı ne de çaresizliğimi. Tozlu, berbat kokan bu bodrum katında endişelendiğim şey sadece kendi canım. Kapının dışındayken her şey ablam içindi, kapıdan içeri zorla itilmemle artık sadece benim çaresizliğim kaldı.
Kimse beni kurtarmaya gelmeyecekti.
Başını iki yana salladı. "Buraya hiç gelmemeliydin." Sinirle güldüm. "Suçlu ben miyim yani? Tüm bu haltları yiyen sizsiniz, burada olduğum için suçlu olan benim!"
Ablam gördüm demişti, Mahzen'de ne olduğunu biliyorum, yardım etmek istiyorum demişti. Beni buraya getiren ablamdı. Buraya hiç gelememeliydim, ablam olmasaydı önünden dahi geçmezdim. Ama şimdi buradaydım ve bunu değiştirmeye kimsenin gücü yetmezdi.
Suçla göz göze gelmişken, bir daha baktığım yerde nasıl masumiyeti görürdüm? Gözlerime inmiş perdeler, kararmış yürekleri görmekte zorlanmıyor. Bu karanlık boğazıma çöktü. O karanlık beni boğacaktı.
"Bazı şeyleri bilmemek daha iyidir Tutku."
Günlerce yüz yüze geldiğim insanların böylesine ağır suçlarla içli dışlı olmasını nasıl kabul edebilirim? Hadi onları tekrar görmemek üzere hayatımdan çıkardım diyelim, ablam ne olacak? Bir gün bütün kötü günleri arkamda bıraksam bile ablamı öylece terk edemem. Bu insanların ne kadar kirli işler içinde olduğunu görebiliyorum, ablamın da kandırılması kolay bir kadın olduğunu... Ablam onlara neyde yardım edecekti? Reha torbacıydı, Feyza'nın masum olmasını bekleyemezdim. Ablamın bu işlerle bağlantısı olmasından korktum. Hayır, o kadarını da yapmış olamazdı.
Nasıl bu kadar rahatça insanları zehirleyebiliyorlardı? Okuldaydık, burası sözde eğitim yeriydi! Gizli kapılar, uyuşturucu satan öğrenciler, düşündükçe başıma ağrılar saplandı. Burayı bulmam hataydı. Bu kadarını ablam için olsa bile yapmamalıydım. Bana ne yapacaklarından korkuyordum.
"Şebnemin gözünün içine baka baka nasıl yalan söyledin? Ya sen durmadan yakın arkadaşımın yanında gezip durdun, gözlerimizin içe baktın. Senin böyle bir adam olduğunu bilseydik..."
Kaşlarını çatarak işaret parmağını salladı. "Bu işe Şebnem'i karıştırma."
Bana yapabileceklerini umursamadan konuştum. "Gerçekten bu işe Şebnem'i karıştırmayacağımı mı sanıyorsun? O benim en yakın arkadaşım! Senin gibi biriyle beraber olmasına izin verir miyim? Ölürüm de susmam." Umurumda değildi. Buradan çıkarsam hemen polisi ve babamı arayıp her şeyi anlatacaktım.
"Böyle davranmaya devam edersen öleceksin zaten."
Dudaklarım dehşetle aralandı. "Ne?"
Burası bir suç mahalliydi.
-BÖLÜM SONU-
Instagram: lefazen