MISANTHROPE CHERRY

By ShipperWriter

418K 42.2K 67.4K

Harry ve Louis birbirlerinden ölümüne nefret etseler de, Harry onunla mesajlaşmanın eğlenceli olacağından emi... More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
61
62
63
64
65
66
67
68
harrystyles
louist91

60

6.2K 561 1.2K
By ShipperWriter

Lou'm en sevdiğin yemek ne?

Benim mi?

Bilmem

Kiraz olabilir ;D


Kiraz yemek değil ki sersem ❤💗❤

O zaman limonlu kek? ;D


Ya Louis!

Dur tamam

Çin böreğini severim her gün olsa yerim herhalde


Oh ben de severim

Kızarmış erişteyle süper oluyor

Onu denemedim sade yedim ben hep

Aa ama sezar salatayla harika giderdi düşünsene


Sahiden ya

Bir de bezelyeli kızarmış pilav

Bir ara Çin restoranına gidelim bebeğim

Görünen o ki ikimiz de seviyoruz

Olur 😍

Yemek yedin mi


Hayır annem mantarlı makarna yapmış yemekten kaçıyorum

Sen?

Ben de yemedim daha

Pizza falan söyleyeceğim dışarıdan


Anladımm

Müsait olduğunda haber ver de arayayım


Sesimi duymak mı istedin 😍

Evet 💓

Bir dakika bekle

Tamam 😘


Harry telefonu cebine atıp arkasına yaslandı. Arabada yanında oturan babası, gözlerini birkaç saniyeliğine oğluna çevirdi. "Başka bir şey lazım mı?"

"Yok baba, bu kadar yeter teşekkür ederiz."

"Yemekleri sıcakken yiyin, yemeyecekseniz de torbadan çıkarın."

Araba, Louis'nin evinin önünde dururken "Tamam." dedi Harry. "Teşekkür ederim." diye ekleyip babasının yanağını öptü, arka koltuğa uzanıp sırt çantasını ve poşetleri eline aldı. "İyi geceler."

"Sana da."

Harry; Louis ona birkaç gün önce laf arasında annesinin ne zaman nöbetçi olacağını söyleyince, kendi kafasında ona sürpriz yapma planı kurmuştu.

Elinde eşyalarla birlikte açık olan apartman kapısından içeri girdi. Daha önce Jay'in doğum günü dolayısıyla geldiği için, hangi daire olduğunu gayet iyi biliyordu. Merdivenlerden çıkıp onların dairesinin önünde durdu, zili çaldı.

Louis onu gördüğüne gerçekten şaşırmış olmalıydı, öyle ki ilk yirmi saniye boyunca sadece hayretle bakakalmıştı. Harry onun şaşkınlığına gülerek içeri daldı. "Sürpriz! Beklemiyordun, değil mi?"

"Gerçekten hiç beklemiyordum." Louis onun elindeki poşetleri alıp yere koydu ve Harry'ye sarıldı. "Hoş geldin."

Harry de ona sarılıp yanağını öperken "Eğer başka bir planın yoksa, bu akşam burada kalıyorum." dedi. "Yemek getirdim; çin böreği, kızarmış erişte ve sezar salata. İçecek olarak da buzlu çay aldım."

"Bana sadece kiraz yeterdi aslında..." dedi Louis. Sadece başını gedi çekmişti, hala beline sarılıyordu. Dudaklarını onun boynuna bastırıp kıkırdamasını sağladı. "Gelmene çok sevindim, gerçekten."

"Ben de geldiğime sevindim." Harry çocuk sever gibi onun yanaklarını sıkarken bir yandan da gülüyordu. "Selamlaşmayı bırakıp yemek yeme kısmına geçebilir miyiz? Çoook açım."

"Olur, nasılda daha çok fırsatım var." Louis poşetleri tekrar eline alıp mutfağa ilerlerken Harry onun arkasından gidiyordu. "Ben gelmesem bu akşam için planın neydi?"

"Dışarıdan pizza söylemeyi düşünüyordum. Sonra biraz kitap okuyup uyurdum herhalde. Yalnız olduğumda erken uyurum."

"Bozdum planını." Harry onun arkasına geçip sarıldı ve başını onun omzuna koydu. Louis poşetleri boşaltıp sıcak yemekleri tezgaha koymakla meşguldü.

"Benim en büyük planım sensin Kiraz, o yüzden senin gelmen bütün planlarıma bedel."

Harry parmak uçlarına yükselip onun yanağını bir kez daha öptü. "Odana mı gideyim salona mı? Nerede yiyelim?"

"Balkona çık." Louis ona salondan açılan balkonu işaret etti. "Masa ve sandalyeler var orada. Manzarası güzeldir, hava da güzel."

"Gittim bile." Harry biraz da iş yapmaktan kaçarak oraya koşunca Louis güldü. Dünyanın en şirin, en sevimli erkeğiyle birlikte olmak harika bir şeydi.

Çin böreğini ve kızarmış erişteyi birer tabağa koyup iki bardağa soğuk çay doldurdu. Salatayı bulunduğu kaptan çıkartmadı, hazırladığı tabakları ve çatal bıçakları tepsiye sığdırıp ışıkları kapata kapata balkona yürüdü.

Harry dizlerini karnına çekerek sandalyelerden birine oturmuş, dışarıyı izlemeye dalmıştı. Louis elindekileri masaya bırakıp onun yanına oturdu, sevgilisinin sandalyesini kendine doğru çekti. Gittikçe sağa kaydığını fark eden Harry istemsizce gülümsedi, sonra da halinden memnun bir şekilde başını onun omzuna bıraktı. "Louis, ben ikimiz için iş aramaya başladım."

"İkimiz için mi?" Louis çin böreklerinden birini dilimlerken gözlerini Harry'ye çevirdi.

"Evet. Sen iş arıyordun, ben de çalışmak istiyorum zaten. Beraber çalışabileceğimiz bir şey bulursam çok güzel olacak."

Louis "Evet, mükemmel olur." dedi ona dilimlediği parçalardan birini yedirirken. "Ben de bakacağım. Umarım buluruz."

Harry onun verdiği şeyi yedi. Üstüne biraz da buzlu çay içti. "Demek en sevdiğin yemek çin böreği?"

"Evet. Seninki ne?"

"Fırınlanmış balığı severim. Limon soslu olursa tabi."

En sevdiğin yemek ne mevzusuna gelince, Louis birbirlerinin favorisi olan şeyleri pek bilmediklerini fark etti. "Birbirimizi daha iyi tanımak için soru cevap yapalım mı?"

"Olur. Başla hadi."

"En sevdiğin film?" Louis sorusunu sorar sormaz salatadan biraz yedi.

"Sanırım Titanik. İzlediğine pişman olduğun film?"

"Vay canına, güzel soru. Kızlar Erkeklerden Ne İster diye bir film, annemle izlemiştik ve saçmalığın daniskasıydı. Zamanım çöpe gitti."

"Merak ettim." dedi Harry gülerek. "Senin nefret ettiğin şeyler güzel olur genelde."

"Hayır. Nefret ettiğim şeyler iğrençtir. Kendinden bahsediyorsan, sen istisnasın."

Harry onun ağzına çin böreği atıp sesli bir şekilde yanağını öptü. "O kadar tatlısın ki bazen seni öldürene kadar sarılmak istiyorum."

Louis lokmasını bitirdiğinde "Teşekkür ederim, galiba." dedi alayla. "Söyle bakalım, hayatın boyunca sadece bir renkteki kıyafetleri giymen gerekse hangi rengi seçerdin?"

"Mavi, çünkü sevgilimin gözleri mavi ve bana onu hatırlatacak her şeyi çok seviyorum." Harry bir kedi edasıyla ona sokuldu. "Daha önce hiç gün doğumunu ya da batımını izledin mi?"

Louis onun sorduğu sorulardan etkilendiğini hissetti. "Hayır." dedi dürüstçe. "Ama eğer sen de kabul edersen, bugün seninle izlemek isterim."

"Burada mı?"

"Evet. Sabaha doğru serin olur ama üstümüze battaniye alırız. Çay içeriz, güneşin doğuşunu izleriz. Hatta sana şarkı bile söylerim."

"Şarkı söylüyor musun?" Harry parlayan gözlerini ona çevirdiğinde Louis gülümseyerek onun yanağını öptü. "Sadece annemin yanında özgüven toplayıp söyleyebiliyorum aslında ama sana bir jest yapabilirim."

"Bayılırım. Erken uyuyalım, sabaha alarm kurarız. Gelip burada güneşin doğuşunu izleriz ve sonra kahvaltı yaparız. Olur mu?"

"Olur tabi ki." Louis bir kez daha onu öptükten sonra "En sevdiğin şarkıcı kim?" diye sordu ve yemeğini yedi.

"Bilmem, Jennifer Lopez olabilir, veya Daddy Yankee. Oh hayır, hayır bekle. Frankie Sandford! O kadına çok benziyorsun, aman tanrım..."

"Ah, hayır. Sen de mi?" dedi Louis bıkkınlıkla. "O kadar da benzemiyorum."

"Benziyorsun!" Harry keyifle gülerken Louis hiç eğlenmiyordu. "Harry, sana bir şey söyleyeceğim, sonra da bunu söylediğime pişman olacağım." dedi.

"Söyle."

"Frankie Sandford'la bir fotoğrafım var."

"Şaka yapıyorsun!" Harry onu neredeyse ittirerek geri çekildi. "O fotoğrafı görmem lazım. Bana hemen onu göster. Tahmin edeyim... İkiz gibisiniz, değil mi? Çok güzel!"

"Göstermeyeceğim.

"Göstereceksin."

"Göstermeyeceğim."

Harry kaşlarını çattı. "Öyle mi?"

"Değil mi?"

"Değil!"

"Hey..." dedi Louis. "Repliğimiz böyle değildi. Aşkımızın simgesini bozamazsın."

"Bırak şimdi aşkını falan, fotoğrafı istiyorum." Harry küçük bir çocuk gibi somurtunca Louis gülmemek için efor sarfetmek zorunda kaldı. "Tamam, yemekten sonra gösteririm."

"Ben doydum." Harry eline bir börek aldı, bütün olarak Louis'nin ağzına tıktı. "Sen de doydun. Hadi kalk."

Louis iki inç boyutundaki böreği yemeye çalışırken tıpkı onun yaptığı gibi zorla Harry'ye de bir tane yedirdi. İkisi de yanakları dolu halde birbirlerine bakıp güldüler, dünyanın en saçma sahnesi bu olabilirdi.

Yemeği yemeyi başarıp üstüne de buzlu çay içtikten sonra iki de ayağa kalktı. Louis tepsiyi alıp mutfağa ilerledi, Harry de onun peşinden gitti. Kalan yemekleri saklama kaplarına doldurup dolaba koyarken ona yardım etti. Sonrasında Louis Harry'nin elini tuttu, onu salona doğru götürdü.

Televizyon ünitesinin en alt çekmecesinde bir fotoğraf kutusu vardı. Kutuyu çıkarttı, içindekileri kurcalayıp Frankie Sandford ile olan fotoğrafını buldu ve Harry'ye uzattı.

Fotoğrafta Louis siyah düz bir tişörtün üstüne kırmızı ekoseli gömlek giymişti. Saçları şu anki halinden biraz daha uzundu, her ne kadar şimdi huysuzluk yapsa da fotoğrafta gayet mutlu görünüyordu. "Nerede ve nasıl oldu bu?"

"The Saturdays konserine gitmiştim."

"Yani The Saturdays seviyorsun?"

"Pek hayranı sayılmam ama elime bedava bilet geçince kullandım işte. Bu konuyu kapatmak için ne istiyorsun?"

"Bu fotoğrafı bana verirsen konu kapanır. Frankie çok güzel çıkmış."

"O kadar sevdiysen al, senin olsun." Louis arkasını dönüp odasına giderken Harry kıkırdadı. Aralarındaki beş adımlık mesafe boyunca koştu ve kendini onun sırtına attı. "Kıskanma, sen Frankie'den daha güzelsin."

Bacaklarını kollarını koala gibi sarmış olsa da düşecek gibi duruyordu, bu yüzden Louis onun bacaklarını tuttu. "Biliyorum."

"Güzel." Harry yeniden onun yanağını öptü. "Trip atmayı bırak o zaman."

"Trip atmıyorum."

Odaya gelince Harry onun sırtından indi, kendini yatağa attı. "Annenin doğum günü için geldiğimde odana girmiştim."

"Sahi mi?" Louis sonunda ilgisini çeken bir konu konuşabilecekleti için dikkatini ona yönlendirdi. Harry'nin uzandığı yerin hemen yanına oturdu ve eğilip ona baktı. "Neden?"

"Bilmiyorum. Kurcaladım biraz." Sonra bir de yastığını falan koklamıştı ama Louis bunu bilmese de olurdu.

"Şaşırmadım, tam bir meraklı böceksin."

"Iyy, böcek deme." Harry onun bacağına başını koyarken aynı şekilde kollarını da bacağına sardı. "Beynim uyuşuyor."

"En son cetvelle öldürmüştün oysa ki..."

"Sıra sana gelmeden sus."

"Tamam." Louis sırıtarak elini onun saçlarına koydu. "Ee, şimdi ne yapalım? Film izleyelim mi?"

"Aman, nasılsa baştan sona izleyip bitirmiyoruz boşver." Harry başını yastığa bıraktı. "Gel, yanıma uzan. Sarılayım."

"Sarılma saatimiz mi geldi?" Louis onun yanına yatıp kollarını ona sararken Harry burnunu onun boynuna yaklaştırdı. "Evet."

"Hem bu sefer ablan gelip bölemez." dedi Louis. "İstediğim kadar öpebilirim."

"Öyle mi?"

"Değil mi?"

Harry doğruldu, yavaşça ona yaklaştı. "Öyle."

68. bölüm final olacak, 69 ve 70. bölümler ise bonus bölüm. Hepinizi öptüm 💞

Continue Reading

You'll Also Like

2.2K 133 3
Merhabaa, wattpadi yeni yukledim ve biraz karisik geldi, yazacagim hikaye smut icerir ve elimden geldigi gibi gercekci yapmaya calisacagim. (SMUT ICE...
378K 34.7K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
68.1K 6.2K 71
Bilinmeyen numara: Jongin Bilinmeyen numara: Evleniyormuşsun Jongin, ağzına sıçayım senin. Jongin yalnızca bir kişi bu hayatta onunla olsun isterdi...
2.6K 209 11
Her zaman aşkın tehlikeli bir dezavantaj olduğu varsaymışımdır ama bu aşık olmayacağım anlamına gelmez