"Sare, bize kanını kime verdiğini söylemen gerekiyor!"
Taht odasına giren Merlin ve Aras heryerde aradıkları Sare'yi Kraliçenin küllerinin başında bulabileceklerini düşünmemişti.
"Ben kanımı kimseye vermedim ki."
Elindeki kafesi saklamaya çalışan cadı Aras'ın kargayı fark etmesiyle yakalandı.
"Sen Cadı Avcısının! Söyle Sare nerede? Ne yaptın ona?"
Cadı önce gür bir kahkaha attı, yakalandığı için rahatsız olamamıştı aksine planı kusursuz tamamlandığı için oldukça rahattı.
"Biraz geç kaldın büyücü, her gece beni yakaladığını düşündüm ama seni kandırmak çok kolaydı."
Bakışlarındaki keyif yok olurken yavaş yavaş yerini alan nefret cadının sesinden dahi hissediliyordu.
"Neyse gereksiz ülkenizle işim bitti artık, son cadımı ve sevgili kuklam Sare'yi yanıma alarak tamamen gidiyorum. Geriye kalan büyücülere mutluluklar dilerim."
Merlin ve Aras hiç bir şey yapamadan elindeki kafesle kendini pencereden aşağı bırakan cadı avcısı bir anda ortaya çıkan pegasusa binerek gözden kayboldu. İlk defa bu ülkenin semalarında uçan cadı avcısı Nil'in bariyerlerini göz ardı etmişti. Ülkenin sınırlarına çarpan pegasus aşağıya doğru düşerken son anda toparlandı ve yere çakılmaktan kurtuldu.
Pegasustan inerek sınırda dolaşan cadı avcısının düşündüğü tek şey bir an önce bu ülkeden çıkmaktı.
Cadının ülkeden çıkma düşüncesiyse o anda karşısında oluşan gezgin kapı Sare'nin anahtarıyla kapıyı açmasını bekliyordu ama Wilhelm ve Jacop cadı avcısına bu konudan bahsetmeyi unutmuştu.
Pegasusu tekrar kolyesine hapsetti ve maviye kapıyı açmasını emretti.
"Kapının açılması için anahtarı kullanmalısın ateşin ve suyun toutlanenı."
Mavi yine nadiren sergilediği bir davranış göstermiş, konuşmuştu. Ona göre kapıların cadılarla ya da büyücülerle konuşması vakit kaybından başka bir şey değildi. Gezgin kapıların tek görevi Var Olamayan Ülkenin vatandaşları ülkeden çıkmak ya da ülkeye girmek istediğinde yanlarına giderek onlara geçit oluşturmaktı.
Mavinin bir anahtardan bahsetmesiyle Sare'nin bedenini kullandığı zamanlarda çıkarıp attığı yerine büyüyle ona benzeterek takarak pegasusunu içinde taşıdığı kolyeyi hatırladı. Kapının anahtar dediği şey o kolye olmalıydı.
Malesef o kolyeyi Sare'nin odasında bırakmıştı. Cadı Avcısı ilk önce saraya dönmeyi düşündü ama bu Merlin'in güçleri ve büyücülerin sayısı göz önüne alınırsa tehlikeli bir hareketti. Sonra aklına elinde taşıdığı karga geldi, Cadı Gece.
Önce kapının anlamaması için bir paravan oluşturdu arkasına geçti ve kargayı tekrar cadı bedenine dönüştürdü. Üzerinde dikkatle herhangi bir anahtar ararken ayak bileğindeki halhala takılı minik anahtarı gördü. Ay ve yıldızlardan oluşan anahtar sade ama şık bir görüntüye sahipti.
Anahtarı alarak cadıyı tekrar kargaya dönüştürdü ve paravanı yok etti.
Anahtarı Mavi kapıya taktığı anda itiraz etti Mavi. Ah bu cadı kız mavinin tüm prensiplerini yıkmak için vardı sanki.
"Bu anahtar Cadı Gece'ye ait, üstelik ruhu uyuyor, cadı kendinde değil üzgünüm Sare ama kapıyı açamam."
Cadı Avcısı son bir deneme yaptı.
"Evet Cadı Gece, cadı avcısı tarafından uyutuldu. Ben de ondan kaçarken anahtarımı düşürmüşüm uyuyan cadıyı yanıma aldığım için onun anahtarını kullandım."
Mavi, Sare'ye inanmadı. Eğer cadı dürüst olsaydı az önceki hareketi için paravan kullanmazdı.
"Bu durumda geçidi açmam mümkün değil Sare."
Sıkılan Cadı Avcısı bir hışımla bağırarak maviyi lanetledi ve onu yok etti. Geriye tahta parçalarından başka bir şey kalmamıştı. Ama bu geçidin açılmasını sağlamadı.
Cadı Avcısı sinirle Sare'nin bedenini terk etti ve Jacop'u onu almak için Var Olmayan'a gönderdi. Şu anahtar saçmalığından Jacop'ta olması gerekiyordu çünkü bir süre bu ülkede yaşamışlardı.
Bir anda kendine gelen Sare bulunduğu yere anlamsız gözlerle baktı. Oraya nasıl geldiğini, elindeki kafesin içindeki karganın neden onda olduğunu ve önündeki mavi tahta parçalarının ne anlama geldiğini bilmiyordu.
Eve dönmesi ve Nil'le görüşmesi gerektiğini düşündü ama sonra aklına Nil'in yok edildiği geldi. Annesi kayıptı Nil yok edilmişti ve Sare anlam vermediği şeyler yaşıyordu. Sare o an için çok çaresiz hissetmişti.
Bir an önce Aras'ı görmesi ve onunla konuşması gerekiyordu.
O saraya doğru ilerlerken çoktan peşine düşen Merlin ve Aras karşısında belirdi.
Aras ona öfke ve nefretle bakarak bağırdı.
"Çabuk annemi bana geri ver!"
Sare ne olduğunu anlayamadı. Yine şu anlam veremediği kabuslardan birinin içine düşmüş olmalıydı.
Merlin yavaş yavaş Sare'ye yaklaştı ve elindeki minik hançeri Sare'nin boynuna uzattı.
"Bunun üzerinde Ruh Tanrıçasının kelebeklerinin kanı var, eğer bu bıçağı Sare'ye saplarsam o ölür ve geri döner sense şayet bir cadı değilsen tamamen yok olarak ölürsün. Şimdi bir aptallık yapma ve Sare'nin bedenini terket."
Sare, Merlin'e boş gözlerle baktı neler olduğu hakkında hiç bir fikri yoktu.
"Be-ben sizi anlamıyorum."
Aras bir umut cadı avcısının onun bedenini terketmiş olabileceğini düşündü.
"Sare'm sen misin?"
Sare sevdiği adama sarıldı sonunda ona nefretle değil sevgi dolu gözlerle bakmıştı.
"Bu Sare, cadı avcısı gitmiş" dedi Aras.
Merlin kolundan tutup çekti Sare'yi Aras'ın kollarından.
"Sare bize kanını kime verdiğini söylemen lazım. Düşmanımızın kim olduğunu bilmeliyiz."
Sare Merlin'in ne demek istediğini anlamasa da bir müddet düşündü. O kanını bir tek Pihilipp'e vermişti, Aras'ı aradığı zamanlar.
Cevabı veremeden turuncu kapı belirdi yanlarında ve içinden siyahlara bürünmüş bir büyücü çıktı. Büyücü tanınmayacak dercede gizlenmişti ama Sare onun ruhuna bakarak Jacop olduğunu anlamıştı bile. Fakat Sare ağzını açamadan, onlara Pihilipp ve Jacop'tan bahdedemeden cadı avcısı tarafından tekrar ele geçirildi.
"Yine mi geç kaldın Merlin? Her zaman en yanlış kararları vermek zorunda mısın? Her neyse bizim gitmemiz lazım artık, görüşmek üzere büyücüler."
Merlin Sare'nin bedeninin götürülmesini engellemek için büyüler yaptı ama hepsi Cadı avcısının önceden yaptığı korunma büyüsüyle engellendi. Aras ise Merlin'in büyülerinin işe yaramadığını görünce Sare'nin peşinden koşarak onu fiziksel olarak engellemeye çalışmıştı.
Aras'a yaptığı büyü ile onun düşmesini sağlayan cadı avcısı Jacop'un yanına gitti ve tekrar turuncu kapıdan geçerek ülkeyi terk ettiler.
Onların gidişi üzerine Merlin bütün gezgin kapıları çağırdı ve turuncuya geçmesine izin verdiği büyücünün kim olduğunu sordu.
"Cadı Seprit'in oğlu büyücü Jacop'tu Sare ile geçen büyücü."
Turuncunun verdiği cevapla düşmanıyla tanışan Merlin yıkıldı, oysa o tüm bu karmaşanın arkasındaki kişinin abisi olmadığına emindi.
Düşünceleri ve hayal kırıklığı şimdiye kadar nasıl susmayı başardığını anlamadığı yeşil kapının acı sesiyle bölündü.
"Sare, maviyi yok etti"
Sahi tüm kapılar gelmişti ama içlerinde asil Mavi yoktu...