SADİST(KaiSoo)

Galing kay Exolatam

45.9K 3.2K 2.1K

"G-git lütfen" dedim. Sesim başka birine aitmiş gibi çıkıyordu. İncecik bir tona bürünmüştü. Siyah deri ile... Higit pa

Tanıtım
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24 Final
❇Teşekkürler❇

Bölüm 14

981 82 48
Galing kay Exolatam

Fakat ben henüz konuşmamı bitirmişken işte tam o an Kai gözlerini kapattı.

O an yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Bende bağırdım, sadece bağırdım. Deliler gibi çılgınlar gibi bağırdım.

Sesimi birileri duysun, birileri beni görsün istedim.

Kai, ölmesin istedim.

Kai ölmesin...

Kai ölmesin ben yanlız kalmayayım istedim. Bencillik mi ediyorum bilmiyorum. Çok mu bencilce düşünüyorum? Kai'yi bulmuş, tam yanlız olmaktan sıyrılmışken tekrar yanlız kalmak tekrar o yanlız ve korkak çocuk olmak istemiyordum.

Boğuluyordum.

Onu kanlar içinde yerde yatarken görmek boğuyordu beni. 'Boğuluyorum Kai nefeslerimi bana geri ver.'

Keşke yapmasaydım keşke geri getirmeseydim dedim o an. Ama geçmişe geri gitmek gibi bir gücüm yoktu. Böyle bir güç hiç var olmamıştı. Ve son pişmanlık kesinlikle fayda etmiyordu.

"Kyungsoo

Kyungsoo

Hey Kyungsoo."

Kai'nin yanı başında öylece ağlama krizine girmişken o krizi aşıp kulaklarıma ulaşan kalın ses beni içinde bulunduğum durumdan bir nebze de olsun çekip almıştı. Chanyeol korkmuş gözlerini gözlerime ellerini omuzlarıma koyarak beni sarsıp kendime getirmeye çalışmıştı. Tekrar "Kyungsoo" diye bağırdığında sesim kesilmiş gözyaşlarım ince şeritler halinde yüzümden aşağı inmeye devam etmişti.

Konuşmak neydi? Nasıl yapılıyordu?

Hatırlamıyorum, inanin hatırlamıyorum.

Dudaklarımı oynatacak mecalim yok. Bedenim? Onun varlığından bile haberdar değilim.

"İyi misin?" Chanyeol'de benim gibi diz çöküp beni kollarının arasına aldı. Çok yoğun bir duygu ile bana sarıldığında elimi ayağımı koyacak yer bulamıyordum. Başka bir adamın beni sarmasının hüznünü yaşıyordum belki. Belki de sevdiğim bedenin yerde yatan cansızlığı boğuyordu beni.

Aklımda bedenimde halen daha Kai de idi. Aklımın ondan vazgeçmesi çokta mümkün değildi zaten.

Tam o sırada Baekhyun'un öncülüğünde ambulans hemşireleri içeri girdi. Ben biraz daha rahatlayıp derince bir nefes alırken Baekhyun, öylece sarılmış bedenlerimize odaklanmıştı. Bu sırada hemşireler Kai'yi sedyeye koymak için yanımıza varmışlardı bile. Ve işte tam o an tüm gücümle Chanyeol'ü itip Kai'nin sedye ile götürülen bedeninin ardından koşturmaya başladım.

Var gücümle, hayatım buna bağlıymış gibi koştum.

Kai ambulansa konulurken bende ambulansa binip hemşirelerin Kai'ye ilk müdahaleyi yapmalarını izleyedurdum. Bu benim yüzümden okula gelen kaçıncı ambulans kaçıncı polis arabası bilmiyorum inanın bilmiyorum.

Her defasında kendimi suçlu hissetmekten bıkmıyorum. Bıkmayacağım. Hoş asıl suçlu ben miyim? Onu da bilmiyorum.

Bugün, içim yine çelişkiler ülkesi.

Kai'ye takılan oksijen maskesi gözüme batıyordu. Güzel yüzünde ki o çirkin maskeye inanamıyordum.

Güzel adamlar çirkin maskeler takmazlardı. Kai, güzel bir adamdı ve benim gibi çirkin bir maskeye sahipti.

Biliyorum.

Benim uğruma savaştığı her gün her gün bu tür çirkin maskeler takmaya devam edecekti. Biliyorum Kai benim yüzümden zarar görmeye devam edecekti. Bu yüzden yapabileceğim en iyi şeyi yapıp onu kendimden uzaklaştıracaktım. Buna bir son verecektim. Kai'nin bu hayatı yaşamasına daha fazla göz yummayacaktım.

Yapamam. Yapmayacağım.

Ama önce onun iyileştiğini görmeye ihtiyacım vardı. Sadece iyi olduğunu görecek ve gidecektim sonra. Evet evet bu kararı hemen şu an almıştım. Bu ambulansta. Verdiğim karar ne kadar doğruydu bilmiyorum. Eminde değildim üstelik. Ama daha fazla tahammülüm kalmamıştı. Avuçlarımın arasında daha fazla çırpınmasına izin vermeyecektim.

Ölmesini görmek istemiyordum.

Arkasından ağladığım başka bir insan daha görmek istemiyordum.

Evet sadistin bulunmasını benden daha çok isteyecek kimse yoktu. Evet sadistin canımı yakmasından bıkmıştım ve evet sadist ölene ya da hapse girene kadar durmayacaktı. Ama bu okulda benim yüzümden ölecek başka birinin olmasındansa ölmeyi yeğlerdim.

Kabul edin ölmek için birçok nedenim vardı.

Ve kabul edin aldığım karar şu an için alınabilecek en doğru karardı.

"Yavaş sarsmayın." Ambulans hemşiresinin sesi ile kendime geldiğimde çeneme süzülen gözyaşlarımı silip onlarla birlikte ambulanstan indim. Birkaç kişi birden ambulanstan indirilen sedyeyi hızla acilden içeri sokarken bir yandanda acil doktoru elinde bulunan ışıkla Kai'nin gözlerini kontrol ediyordu.

Doktor, Kai'nin göz kapağını her açtığında bende daha fazla ağlama isteği uyandıran koyu kahverengi gözlerinin sıcaklığı ile çevreleniyordu etrafım.

Onu seviyordum ve ondan vazgeçmek çok zor olacaktı biliyorum. Biliyorum lakin size söyleyebileceğim tek zırvalık onu onun iyiliği için terk edecek oluşumdu. Çok klasik farkındayım.

"Hemen ameliyathaneye çabuk."

Doktorun bağırışları arasında benim adımlarımda ameliyathaneyi bulduğunda hemşirelerden biri geriye doğru yalpalanmama neden olacak bir şekilde itti beni. "Buraya giremezsiniz." Geri geri giderek arkamda ki bordo koltuklara oturmuştum. Hüzün öylece geldi kondu omzuma. Bir muhabbet kuşu misali susmak bilmiyordu.

Öylece boş gözlerle karşımda ki kapıya bakıyordum. Kırmızı boyayla büyük harflerle yazılmış AMELİYATHANE yazısı nefeslerimin arasına cam kırıkları atıyordu. Nefes alıp verdikçe, şurama tam sol göğsüme batan cam kırıkları vardı.

Bu duygunun nedeni tabiki de kaybetme korkusu idi.

Kai beni öpmesin, koklamasın. Varsın başka diyarlara gitsin ama ölmesin.

Kai ölmesin. "Tanrım lütfen ölmesin." Dualarım yakarışlara dönerken gözlerim içeri giren tanıdık siluetlere takılmıştı. Chanyeol ve Baekhyun gelmiş, her zaman ki gibi beni yanlız bırakmamışlardı. Onlara eşlik eden kişi ise yurt müdürümüz Bay Park'tı.

"Kyungsoo." Chanyeol hızlı adımlarla yanıma varıp başka bir bordo koltuğa otururken diğer yanımada Baekhyun oturmuştu. "İyi misin?" Chanyeol'ün sesinde ki endişeyi seze biliyordum.

Başımı sağa sola sallayıp yeniden yeniden dolan gözlerimin birkez daha boşalmasına izin verdim. Bugün gözyaşlarımı durduracak gücü bulamıyordum kendimde. "Nasıl iyi olabilirim ki?" Bir hıçkırık düşerken aramıza Chanyeol'ün beni alıp göğsüne bastırmasına izin verdim. Şu an tek ihtiyacım olan buymuş gibi bugün ona birkez daha sokulmaktan geri alamadım kendimi. Nasıl yapabilirdim ki? Yanlız olmaktan bıkmıştım ve yanlız olarak ölmek beni çok korkutuyordu. Ama aynı zamanda korkularım uğruna birilerinin zarar görmesinede göz yumamıyordum.

Böyle de bir arafta kalmıştım işte.

"İyi olacaktır." Bay Park gülümseyerek söylediğinde öylece ona bakıyordum. "Yani gördüğüm kadarıyla Kai güçlü bir adam. Kolay atlatacaktır merak etme." Başımı aşağı yukarı salladım. Normalde çok sessiz olan bir adamın bile bu kadarını söylemesi yeterliydi benim için. Zaten şu an ona cevap verecek mecalim yoktu. O yüzden yaptığı kısa konuşma için ona minnettarım.

"Chanyeol beş dakika konuşabilir miyiz?" Baekhyun tek kaşını kaldırıp sordu yüzünde ki ifadeye anlam veremiyordum. "Şimdi mi?" Chanyeol şaşırmış gibiydi. Baekhyun başını salladığında ise yapabileceği başka bir şey yoktu.

Kısa olan acilin girişine varıp kollarını göğsünde kavuşturduğu sıra kısa bir süreliğine gözlerimiz buluştu. Chanyeol oraya varınca bizde Baekhyun ile göz temasımızı kesmiştik. Aralarında anlamadığım bir şey bir kavga vardı. Bu yüzden buna dahil olmayı istemedim.

Gözlerim, tekrar ameliyathane kapısına odaklanırken yanı başıma bir gölge düştü. Bay Park yanıma oturmuştu. Gergince yerimde kıpırdanıp oturuşumu düzeltmeye çalıştım. Bay Park'la ilk kez bu kadar yakındık. "Aileni kaybettiğinden beri pek bir sessizdin. Jongin geldiğinde bir şeyler epey düzelmişti. Tekrar üzülmeni hiç istemem Kyungsoo." Bay Park'ın benimle ilk defa bu kadar ilgili konuşmasına gerçekten minnettardım ama arada geçen bir isim duraksayarak ona dönmeme neden olmuştu. "Jongin derken Bay Park, Kai'den mi bahsediyorsunuz?" Tek kaşım istemsizce yukarı kalkmıştı. Onu sorgular gibi görünmek istemiyordum ama bunu da istemeden yapmıştım.

"Ah! Evet bilmiyor muydun yoksa? Gerçek adı Jongin. Buraya görev için geldiğinden Kai ismini kullanıyordu."

"B-ben bunu bilmiyordum." Oldukça üzgün bir şekilde başımı eğdim. Bay Park gülümseyip elini omuzuma attı. "Üzülme bende kayıt olduğu sıra öğrenmiştim. Biliyorsun müdür olduğum için her şey elimden geçiyor." Konuşmayı daha fazla uzatmamak için başımı, aşağı yukarı sallayıp tekrar önüme döndüm.

Halen daha şaşkınlığımdan sıyrılamamıştım. Kai daha önce bana bundan hiç bahsetmişti.

Chanyeol ve Baekhyun tartışmalarını bitirip sonunda yanımıza döndüklerinde Ameliyathane kapısı açılmış doktor dışarı çıkmıştı. Hemen yerimden kalkıp doktora doğru yürümeye başladığımda, gülümseyerek maskesini çıkarıp bana döndü. "Ameliyat gayet başarılı geçti. Şükürler olsun ki kurşun hayatı bölgelerden birine isabet etmemiş. Bu gece müşahade için yoğun bakımda tutulacak. Onu yarın görebilirsiniz."

Doktor tüm soruları daha biz sormaya fırsat bulamadan cevapladığında ona minnettar bir şekilde gülümseyip teşekkür ettim. Doktorun hemen ardından yoğun bakım katına indim.

Kai'nin odasına bakan camın ardından şükürler olsun ki yüzünü görebilmiştim. Kirpikleri huzurla titreşirken gözyaşlarımı geri göndermek için başımı yukarı kaldırdım.

Daha sonra gözlerimi tekrar Kai'nin göğsüne indirdim. Göğsüne takılmış bütün o kablolar güzelliğinden bir şey eksiltmemişti.

Kai, her haliyle çekiciydi. Her hali ile bütün o süslü cümleleri hak ediyordu. Tek yaptığı çok yakışıklı olup bir heykel gibi dikilmek değildi üstelik. Kai biri için yapabileceği bir şey varsa o kişi için sonsuza dek savaşabilirdi. Biliyorum ona izin verdiğim sürece Kai beni ömrünün son gününe kadar koruyabilirdi. Lakin atlamak istediğim bir şey vardı.

Kai beni canı pahasına korurdu.

Ve bende canım pahasına onu korumak istiyordum.

Elimi kalın camın üzerine koyup, ona dokunamayacağımı bilsemde belki hisseder ümidi ile elimi bir süre orada gezdirdim.

Gözyaşlarım yine başlamışlardı.
Bugün hiç durmadan akmayı alışkanlık haline getirmişlerdi.

Fakat dik durmam gerektiğini biliyordum. Bu yüzden gözlerimi silip halen daha camı okşayan elimi olduğu yerden çektim. Eğer şimdi gitmezsem bir daha hiç gidemeye bilirdim.

"Özür dilerim." Gözlerim son kez ona bakıp dudaklarım son birkez ondan özür dilerken arkamı dönüp uzun koridorda yürümeye başladım.

O sırada Chanyeol ve Baekhyun'da benim olduğum tarafa doğru geliyordu. Tam ortada buluştuğumuzda Chanyeol gözlerime bakıp "nereye" diye sordu.

O an birkez daha ağlamamak için kalbimle bedenim arasında çetin bir savaş veriyordum.

"Gidiyorum. Ona iyi bakın."

Onların tek kelime etmesine fırsat vermeden o koridordan daha sonra o hastaneden çıktım.

Nefeslerim sayılıydı biliyorum.

Biliyorum bu adam öldürecek beni bir gün.

Tek istediğim bir daha Kai'nin nefeslerini saymak zorunda kalmamak.

Ipagpatuloy ang Pagbabasa

Magugustuhan mo rin

984K 40.7K 36
İnsan ne dilediğine dikkat etmeli, zira kalbinden geçen iyi ya da kötü hiçbir dilek gerçekleşmeden peşini bırakmaz, derler. Ben, ölüm diledim. Bir ö...
651K 22K 23
Sevgiden nefrete dönüşen imkansız bir aşkın hikayesi. "Onlar cehennemi yaşayacak, Aşk cennetin dilinden onlara kalan tek an olarak kalacak, bu aşkın...
63.3K 3.2K 30
~"EXO" Güney Kore'nin en büyük Jigolo sitesi ~
23.9K 592 11
•Hannibal dizisinin 4 sezonu gibi düşüne bilirsiniz. •Hikayede sadece cinselliğe önem verilmiştir uyarmadı demeyin. •Her hikayede ağır smut vardır...