We'll Always Have the Moon

By Birinsantanesi

10.6K 904 662

Kış askeri, oradan kaçarken kızı yanına almamak için direndi. Sonrasında ise, onu bırakmamak için her şeyi ya... More

Başlangıç
*1
*2
*4
*5
*6
*7
*8
*9
*10

*3

732 80 19
By Birinsantanesi



Kollarındaki alçı derisinin altını kaşındırıyordu ama ne yazık ki yapabileceği bir şey yoktu. Doğrusu, tek sorunun da bu olmasını dilerdi.

Revirden ayrıldığı andan beri Barnes'dan bir işaret bekliyordu ama bir kez olsun onu görmemişti. Bir yanı; adamın tek başına bu işe giremeyeceğini düşünüp onu rahatlatıyor, bir yanı ise adamın onu bir yük olarak görüp yanına almaktan vazgeçeceğini düşündüğü için panik olmasına neden oluyordu.

Ayaklarını uzattığı yatakta biraz doğrulurken bacağındaki zincirin sesi odada yankılandı. Kolu sağlam olmayabilirdi ama bacağından zincirlenmesine engel değildi.

Kafasını geriye yaslayıp gözlerini yumdu. Odada kimse yoktu. Kızlar eğitimdeydi ama sarışın kadın onun gelmesini istememişti.

Duyduğu ayak sesiyle kafasını hızla arkaya çevirdi. Beklediği kişinin aksine, gelen Profesör Grigor'du. Adamın yüzündeki sahte gülümsemeye başını hafifçe eğerek cevap verdi.

"Seninle biraz konuşalım Natalia. Olur mu?" Olumsuz cevap verme hakkı elbette yoktu. Ama nedense, herkes isteğiyle hareket ediyormuş gibi davranılıyordu. "Nasıl isterseniz Bay Pchelintsov." Adam karşısındaki yatağa oturup elindeki kumandaya bastı. Kızın ayağındaki zincir açılırken, amacı ona güvendiğini göstermekti. "Sana güvenebilirim değil mi? KGB'nin sana güvenmeye ihtiyacı var." Kelimelerin altında yatan tehtidi hissedebiliyordu.

"Tabi ki Bay Pchelintsov."

Elindeki dosyayı açan adamı izlerken, gözü kapıdaki hareketliliğe kaydı. Parmağını dudağına götürerek kıza sessiz olmasını işaret etti kış askeri. Natasha şaşkınlığın etkisiyle gözlerini kırpıştırdı. Ama hemen sonra, bakışlarını yeniden profesöre çevirdi.

"Sanırım burada pek sevilmiyorsun." Adam kolunu işaret ettiğinde, Natasha bunun sorumlusuna bakmamak için kendini güçlükle tuttu. Vermesi gereken cevabı bilecek kadar şey öğrenmişti en azından.

"Daha çok pratik yapmam gerekirdi. Benim hatam Profesör." Adamın yüzü memnuniyetle parladı ve bakışları kâğıda döndü. Birkaç not aldı. Onlara öğretilen şey buydu. Suçlu olduklarını kabul etmek. Sistemi suçlu bulanların sonu pek de iyi bitmiyordu.

"Sohbetleriniz sırasında Yelena ile aranızda bir sorun olduğu fark edilmiş. Nedenini anlatabilir misin?" Adam doğrudan gözlerine bakarken Bucky'nin ne yapmaya çalıştığını göremiyordu. O yüzden soruya odaklanmaya çalıştı.

"Burada olmak hepimiz için çok önemli. Black Widow ünvanını alabilmek de öyle. Aramızdaki ilişki arkadaşlık değil çünkü ikimizde en iyisi olmak istiyoruz. KGB tarafından seçilen kişi olmak istiyoruz. Yelena da benim için sadece bir rakip olabilir bu yüzden, Profesör." KGB hakkında konuştuğunda adamın yüzünde oluşan gülümsemeyi iğrenerek izledi. Oraya olan bağlılıkları korkunç bir seviyedeydi ve Natasha bunu her gün daha çok fark ediyordu.

Grigor Pchelintshov, Black Widow programının başındakilerden biriydi. Ve Natasha adama olan nefretini sadece kelimelerle ifade edemezdi.

Bu yüzden James Barnes'ın silahıyla adamı hedef almasını yüzündeki gülümsemeyle istedi. KGB, Natasha'ya hiçbir zaman güvenmemeliydi. Çünkü o, anılarını karıştırarak elde edebilecekleri o aptal kızlardan biri değildi.

Bakışlarını profesörün arkasındaki adama çevirdiğinde, Grigor'un arkasına dönmeye dahi fırsatı olmamıştı. Susturucu takılmış silahtan çıkan mermi adamın kafatasına saplandığında, kızıl saçlarına sıçrayan kanı hissetti. Gerisi birkaç saniye içinde gerçekleşti. Bucky ona doğru bir silah uzatıp, adamın yere düşen bedeninin yanındaki ufak cihazı aldı. Ardından kendiyle birlikte kadını da kolundan tutarak odanın dışına çekti.

"Sadece 13 dakikamız var. Eğer arkada kalırsan, silahı kendi üzerinde kullanmanı öneririm." Adamın umut vadeden(!) sesini o an için görmezden gelmeyi seçti. Çünkü bu, yıllardır beklediği kurtuluşu olmalıydı, daha berbat bir hayata başlangıcı değil.

Birlikte koşar adımlarla geçtikleri karanlık koridorun ardından merdivene yöneldiğinde, Bucky'nin ilerlemeye devam ettiğini fark etti. Soru sormadan onu takip etmeye devam etti. Hayatını emanet edecek kadar ona güvenmesi saçmalıktı ama bu başka zamanın konusu olmalıydı.

Önlerindeki kapının kilidi demir parmaklar tarafından kırılarak açıldığında ikisi de yangın merdivenine yönelmişlerdi. Eğitim sesleri kulağına geliyordu. Rumlow'un bağıran sesi, Sarı saçlı kadının homurdanan sesi ve birkaç kızdan gelen çığlık sesleri...

Natasha, Yulia'nın birine yalvardığını duyduğuna emindi. Ona arkada kalmamasını söyleyen adamın önerisini birkaç saniyeliğine yok sayıp büyük bir hata yaparak arkasına döndü. Yangın merdiveninin demirlerinin ötesinde Yulia ve onun hemen önünde Yelena vardı. Sadece bir anlık, Yulia ile göz göze geldiğini hissetti. Ardından Yulia'nın boynuna dolanan elleri ve kızın yere düşen cansız bedenini dehşet içinde izledi. Hayır, onları hiçbir zaman ailesi olarak görmemişti. Profesöre söylediği de bu yüzden pek yalan sayılmazdı. Onlar sadece rakip olabilirdi. Ama Natasha kalpsiz değildi.

Savaşmak için eğitildiğini biliyordu. Onun gibilerin bir ailesi olamayacağını, insanlara değer veremeyeceğini ve sevgi denen insani duyguyu tadamayacağını biliyordu. Yine de, içinde bir yerlerde, ufak bir sızı hissetti. Bir ailesi yoktu ama, onun gibi burada hapsolan bu kızlar onun için aileye en yakın şeydi.

"Her zaman merhametli olmayacaklarını biliyordun. Kaçmak isteme sebebin bu değil miydi?" Önceden merhamet etmişler miydi? İlerlemek yerine onu bekleyen adamın mavi gözlerine baktı. "Merhamet isteyebilecek kadar masum değiliz, değil mi?" Sesinin titrediğine inanamadı. Belki de her şeye rağmen, sandığı kadar güçlü biri değildi.

Adamın gözlerinin üzerinde dolandığını görebiliyordu. Belki de bu Bucky'di. Kış askeri onu bekleyecek biri değildi. Merhametten bahsedecek biri değildi. O an, adamın geçmişini ilk kez merak etti.

James Buchanan Barnes aslında kimdi?

Bunu hiç öğrenemeyecekti. Çok istekli olduğundan değildi. Sadece o an, adamın o kadar da kötü biri olmadığını varsaymak istedi. Böylece kendisinin de kötü biri olmadığını söyleyebilecek gücü kendinde bulabilirdi.

"Beş dakika. Sonra kapılar kapanacak. Burada beklemeye devam edecek misin?" Kafasını iki yana salladı. Ve hızlı ama sessiz adımlarla merdivenden inmeye başlayan adamı takip etti.

Merdivenin sonuna geldiklerinde, Bucky demir kilidi yine parmakları arasında parçaladı ve ikisinin geçebileceği kadar kapıyı araladı.

Natasha kapıdan çıkmadan hemen önce, hırkasının şapkasını başına geçirdi. Kızıl saçlarının kendini ele vermesini istemiyordu. "Karşıya doğru geçmemiz gerekecek. Bir kaç saniye sonra Madam B rapor yazmak için binaya girecek. Askerler kızları sıraya soktuğu anda, arkana bakmadan demir kapıya doğru koş. Hemen arkanda olacağım." Madam B derken Bucky'nin gözleri sarışın kadına kaymıştı. Demek ki kadının en azından bir lakabı vardı.

"Tamam." Birlikte duvarın arkasına yaslandıklarında, kimseyi göremiyordu Natasha. Bu yüzden bedeniyle bitişik halde duran adamdan işaret bekliyordu. Bucky'nin bakışları eğitim alanından kendisine kaydığında, gözlerini ondan kaçırmamak için kendini güçlükle tuttu. Çocukluğundan beri onu tanıyordu. Defalarca kez bundan daha yakın halde durmuşlardı. Karşılıklı eğitimler bunu gerektiriyordu. Şimdi neden bu bir ilkmiş gibi hissettiğini anlayamıyordu.

Bucky'nin bakışları kollarına kaydığında adamın ne düşündüğünü merak etti. Pişman mıydı mesela? Yoksa Natasha'yı hâlâ bir ayak bağı olarak mı görüyordu? "Silahı diğer eline al. Dirseğine kadar alçıdayken hedef alamazsın." Adamı dinleyip silahı diğer eline aldığında neyi hedef alması gerektiğini sormadı. Çünkü bunun cevabını kendisi de biliyordu.

Önüne çıkan kim olursa olsun, hedefi olacaktı. Bunu yapmak zorundaydı. O cehennemden kurtulmak zorundaydı. Bunun için onlardan birine dönüşmesi gerekiyorsa, buna katlanabilirdi. "Madam B binaya yöneliyor. Rumlow kış askerlerini çıkarttığı anda koşacaksın. Bir saniye bile erken değil. Eğer benim gibi fazlası olursa şansımızı kaybederiz." Adamın fısıldayan sesi Natasha'nın hızla çarpan kalbinin sesine karıştı.

Bacakları titriyordu. Koşarken düşebilme ihtimali, bir saniye olsun duraklama ihtimali bile sonu olurdu. Derin bir nefes almaya çalıştı. Alçıların ağırlığı gittikçe artıyordu sanki. Gözlerini kapatıp açtı ve bacaklarını daha rahat koşmaya başlayabileceği bir pozisyona getirdi.

"Koş." Bucky'nin eli ona ileri doğru atılmasını işaret ettiğinde ise bir saniye olsun arkasına bakmadı. Bir dönüş yoktu o saatten sonra. Grigor'un ölümü bile ikisinin sonu demekken, Natasha kış askerine güvenmekten başka bir yolu olmadığını çok iyi biliyordu. O yüzden sadece koştu.

Parmak uçlarına ağırlığını verirken bu bahçede kaç kez koştuğunu hatırladı, kaç kez düştüğünü. Bu sefer düşmeyecekti. Bu sefer şans ondan yanaydı. Bu sefer kazanan oydu.

İçindeki heyecan, mutluluk ve korku ona adımlarını hızla attırırken, sadece birkaç adım diye düşündü. Sadece birkaç adım.

Ve sonra bitecekti.

Tıpkı bu kapıdan ilk kez girdiği anı hiç unutmadığı gibi bu kapıdan çıkışını da hiç unutmayacaktı. Küçücük bir kızken yaşadığı korkuyu hâlâ iliklerine kadar hissediyordu. Bundan sonra bu sevinci de hissetmeliydi.

İçeri eşya getiren kamyonlar için açık bırakılan demir kapıdan geçerek kendini dışarı attığında, hemen sola dönerek duvarın dibine çöktü.

Kalbi yerinden çıkacakmış gibi atıyordu ve düzgün bir şekilde nefes alabildiği de söylenemezdi. Bir kaç saniye soluklandı ve etrafını kontrol etti. Tahmin ettiği gibi kimse yoktu. O an, hafta boyu dağıtım saati ile eğitim saatinin kesiştiği tek andı. Askerin neden beklediğini şimdi görebiliyordu. Kimsenin olmadığından güç alarak biraz sağa kaydı ve gözleri Bucky'yi aradı. Bulduğundaysa toparlanan nefesi yeniden kesildi.

Bunu konuşmamışlardı. Belki hiçbir şeyi konuşmamışlardı ama bu nedensizdi. Şimdi koşarak gelebilirdi. Natasha'ya yetişebilirdi. Silahı ile Rumlow'u hedef almasının hiçbir anlamı yoktu.

Silah olan elinin titrediğini hissediyordu. Yakalanacaklardı. Adamın aptallığı yüzünden yakalanacaklardı. Kış askerleri ortada yoktu ama Rumlow ve birkaç adamı oradaydı. Kendilerine doğru yönelen silahı görmemişlerdi. Bucky'nin silah tutan eli havaya kalktığı anda, alarm sesleri bütün arazide yankılanmaya başladı. Aynı anda Rumlow ve diğerleri koşarak binaya girdi ve Natasha'nın az önce geçtiği demir kapı kapanmaya başladı.

Ne olduğunu fark ettiğinde, olduğu yerden hızla kalkarak demir kapıya doğru koştu ve elindeki silahla kilide ateş etti Natasha. Kapının kapanma hızı yavaşlarken, kendine doğru koşan Bucky'i gördü. Tuttuğu soluğu bırakırken arkasını dönerek koşmaya başladı.

Alan ormanlık arazinin içindeydi. Eğer içlere doğru giderlerse, ağaçlar görülmelerini engelleyebilirdi. Koşmaya devam ederken arkasından bağıran adamı duydu. "Oraya değil aptal!" Bucky'nin yöneldiği arabayı gördüğünde, profesörün üstünden aldığı anahtarı hatırladı.

Bucky düğmeye basıp kilidi açtıktan sonra hızla şoför koltuğuna geçti. Omun ardından Natasha'da kapıyı açarak kendisini yan koltuğa atmıştı. Kapıyı hızla kapatıp kendisini geriye yasladığında Bucky arabayı çalıştırmıştı.

Üzerindeki şoku hâlâ atamıyordu. Mükemmel bir kaçış beklemiyordu ama Bucky'nin kendi hırsına yenik düşerek intikam almaya çalışabileceğini hiç düşünmemişti. Adamın yaptığı şey yeniden aklına doluştuğunda sinirle yanına döndü. Onun aptallığı yüzünden yakalanabilirdi. Yeniden o cehenneme dönmek zorunda kalabilirdi. "Her seferinde benim bir aptal olduğumu ima ettin ve az önceki hareketinin amacı neydi? İkimizi de öldürmek mi? Daha kötüsü, yakalatmak mı?" Buna karşılık, Bucky ona göz ucuyla bile bakmadı.

"Orada herkesi hedef almıyordun. Rumlow'un görüş açına gelmesini bekledin. Neden?" Bu sefer doğru soruyu sorduğunu Bucky'nin hızlanan nefesinden anladı. "Diğerleri de ondan farksız değildi. Neden Rumlow?" Direksiyonun üzerindeki parmakların -demir olmayan parmakların- titrediğini fark etti.

Kış askerinin de mi korktuğu bir şey vardı?

Bu sefer adam cevap vermemek yerine Natasha'ya baktı. "Leonid Novokov'u hatırlıyorsun değil mi Romanova?" Buna karşılık kız hiçbir şey demedi.

Geriye doğru yaslanırken sorduğu soruyu da unutmuştu.

Gözlerini kapattı ve adamın dudaklarından çıkan o ismi unutmaya çalıştı. Artık Red Room'da değildi.

Ona kimse dokunamayacaktı.

Ona kimse dokunmayacaktı.




**









Sanırım fazla uzun bir ara oldu. Umarım beğendiğiniz bir bölüm olmuştur ve en azından az da olsa beklemeye değmiştir ❤

Daha öncede dediğim gibi, karakterlerin isimleri ve onlara dair birkaç şey çizgi romanlardan alıntı ya da filmlerden. Profesör Grigor, Rumlow, Madam B ve Leonid Novokov gibi. Ama karakterlerin geçmişine değinirken çizgi romanlar üzerinden gitmeyeceğim genelde haberiniz olsun.

Bu bölümden sonra yine geçmişe değineceğiz tabi ki, arada hiç soru işareti kalmamış olur hem.

Hikaye ile ilgili beklentilerinizi, isteklerinizi veya beğenmediğiniz şeyleri lütfen söyleyin. Yorumlarınızı merakla bekleyeceğim 💜

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!

Continue Reading

You'll Also Like

23.2K 6.5K 12
panik atak jisung & hallederiz minho
178K 7K 50
.
36.7K 9.1K 21
"ben seninle sarsılmak istiyorum."
450K 36.9K 28
Melez Kaplan Taehyung, Melez Tavşan Jungkook ile sevgili olmak istiyordu Ha birde onu altında inletmeyi... [texting+düz yazı] #3 - taekook [13.08.202...