*2

847 84 14
                                    

Gözlerinin üstünde büyük bir yük var gibi hissediyordu. İki yanına açtığı kollarıyla, belki de saatlerdir aynı yerde uzanıyordu.

Birkaç kez kalkmayı denemişti ama beceremeyince pes etmişti. Kalkmaya hevesli de sayılmazdı. Kolları onu öldürecek gibi ağrıyordu. Hatasını fark etmişti. Barnes'ın bir anlık merhametine kanmamalıydı. Eğer bir ay boyunca vakit kaybetmeseydi, şu an buradan kurtulmuş olabilirdi.

Şimdi ise her şey bitmişti. Kırık kollarla hiçbir şansı olamazdı. Natasha, her zaman ki gibi yanlış insandan iyilik beklemişti.

Odanın tavanında gezinen gözleri, duyduğu seslerle hızla kapandı. Odanın dışındaki fısıltıları az çok duyabiliyordu, sarışın kadının sesiydi. Beklediği gibi, az sonra ayak sesleri yakınlaşmış ve onun yanına gelmişlerdi.

Hareket etmemek için kendini zorladı. Eğer iyi olduğunu düşünürlerse, revire yollamazlardı. Ağrı kesici alamayacağını zaten biliyordu ama en azından kollarını düzeltebilirlerdi.

"Sana Natalia'ya kalıcı hasar verme demiştim!" Odadaki ikinci kişinin kim olduğunu anlarken, tüyleri diken diken oldu. "Bana ne yapmamı söyleyebilecek konumda değilsin." Barnes'ın umursamaz sesi karşılığında kadın öfkeyle soludu.

"Cezalandırılacaksın asker." Bileğine dokunan el canını yakarken ağzından hafif bir inleme kaçtı. Buna karşılık, yine de gözünü açmadı. "Onu revire götüreceğiz. Diğer kızların haberi olmayacak. Pes etmelerini istemiyorum." Anya'nın söylediği cümle aklında tekrar yankılandığında, kızın gerçekten haklı olduğuna inanamadı.

Bunun tek bir anlamı olabilirdi, Natasha'nın Black Widow olmasını istiyorlardı ama yeterli olduğunu da düşünmüyorlardı.

"Hasar raporu."

"Kolunda iki kırık. Bileğinde çatlak." Bileğindeki el çekilirken bu sefer boynunda demirin soğuğunu hissetti. "Kızı revire götür ve benim gönderdiğimi söyle." Ayak sesleri uzaklaşırken o ve kış askeri odada yalnızdı.

Revire gideceği kesinleştiği için, gözlerini açarken tereddüt etmedi. 

Vücudunda dolanan mavi gözler, bu hareketiyle kendine dönmüştü. Sakince onun kendisini kaldırmasını bekledi. İkisinin de diyecek bir şeyi yoktu. Konuşmaya izinleri de.

Saatler öncesinin aksine, askerin kolları canını yakmayacak şekilde vücuduna dolandı. Bedeni havaya yükselirken nefesinin kesildiğini inkar edemezdi. Kolları karnının üzerindeydi. Bucky'nin kolu alttan omzunu da destekliyordu.

Kucağında olduğu adam ile birlikte revire doğru ilerlerken yüzünü olabildiğince adamın omzuna gömdü. İçinde olduğu durum normal değildi ve bunu ne kadar az kişi bilirse o kadar iyi olurdu.

"Adayları sensin." Kapıya çarpmamak için ayağını geriye çekti, aynı zamanda onunla konuşan adama şaşkınlıkla baktı. Kış askerleri sohbet etmezdi. Canını fazlasıyla yakan kollarına rağmen adamın kucağında doğrulmaya çalıştı. "Bu ne demek?" Bucky, kızın bir tutam saçını çekerek yeniden geriye yaslanmasını sağladı.

Revir hemşiresi içeri girenleri gördüğünde adama boş yatağı işaret etti.

Natasha ise hâlâ adamdan bir cevap bekliyordu. Onu yatağa yatıran Bucky arkası dönük hemşireye göz ucuyla baktıktan sonra son kez kıza döndü. "Aptallık ediyorlar." Kızın kollarında dolanan bakışlarını çekti ve arkasını dönüp gitti.

We'll Always Have the MoonWhere stories live. Discover now