We'll Always Have the Moon

De Birinsantanesi

10.6K 904 662

Kış askeri, oradan kaçarken kızı yanına almamak için direndi. Sonrasında ise, onu bırakmamak için her şeyi ya... Mai multe

Başlangıç
*1
*3
*4
*5
*6
*7
*8
*9
*10

*2

850 84 14
De Birinsantanesi

Gözlerinin üstünde büyük bir yük var gibi hissediyordu. İki yanına açtığı kollarıyla, belki de saatlerdir aynı yerde uzanıyordu.

Birkaç kez kalkmayı denemişti ama beceremeyince pes etmişti. Kalkmaya hevesli de sayılmazdı. Kolları onu öldürecek gibi ağrıyordu. Hatasını fark etmişti. Barnes'ın bir anlık merhametine kanmamalıydı. Eğer bir ay boyunca vakit kaybetmeseydi, şu an buradan kurtulmuş olabilirdi.

Şimdi ise her şey bitmişti. Kırık kollarla hiçbir şansı olamazdı. Natasha, her zaman ki gibi yanlış insandan iyilik beklemişti.

Odanın tavanında gezinen gözleri, duyduğu seslerle hızla kapandı. Odanın dışındaki fısıltıları az çok duyabiliyordu, sarışın kadının sesiydi. Beklediği gibi, az sonra ayak sesleri yakınlaşmış ve onun yanına gelmişlerdi.

Hareket etmemek için kendini zorladı. Eğer iyi olduğunu düşünürlerse, revire yollamazlardı. Ağrı kesici alamayacağını zaten biliyordu ama en azından kollarını düzeltebilirlerdi.

"Sana Natalia'ya kalıcı hasar verme demiştim!" Odadaki ikinci kişinin kim olduğunu anlarken, tüyleri diken diken oldu. "Bana ne yapmamı söyleyebilecek konumda değilsin." Barnes'ın umursamaz sesi karşılığında kadın öfkeyle soludu.

"Cezalandırılacaksın asker." Bileğine dokunan el canını yakarken ağzından hafif bir inleme kaçtı. Buna karşılık, yine de gözünü açmadı. "Onu revire götüreceğiz. Diğer kızların haberi olmayacak. Pes etmelerini istemiyorum." Anya'nın söylediği cümle aklında tekrar yankılandığında, kızın gerçekten haklı olduğuna inanamadı.

Bunun tek bir anlamı olabilirdi, Natasha'nın Black Widow olmasını istiyorlardı ama yeterli olduğunu da düşünmüyorlardı.

"Hasar raporu."

"Kolunda iki kırık. Bileğinde çatlak." Bileğindeki el çekilirken bu sefer boynunda demirin soğuğunu hissetti. "Kızı revire götür ve benim gönderdiğimi söyle." Ayak sesleri uzaklaşırken o ve kış askeri odada yalnızdı.

Revire gideceği kesinleştiği için, gözlerini açarken tereddüt etmedi. 

Vücudunda dolanan mavi gözler, bu hareketiyle kendine dönmüştü. Sakince onun kendisini kaldırmasını bekledi. İkisinin de diyecek bir şeyi yoktu. Konuşmaya izinleri de.

Saatler öncesinin aksine, askerin kolları canını yakmayacak şekilde vücuduna dolandı. Bedeni havaya yükselirken nefesinin kesildiğini inkar edemezdi. Kolları karnının üzerindeydi. Bucky'nin kolu alttan omzunu da destekliyordu.

Kucağında olduğu adam ile birlikte revire doğru ilerlerken yüzünü olabildiğince adamın omzuna gömdü. İçinde olduğu durum normal değildi ve bunu ne kadar az kişi bilirse o kadar iyi olurdu.

"Adayları sensin." Kapıya çarpmamak için ayağını geriye çekti, aynı zamanda onunla konuşan adama şaşkınlıkla baktı. Kış askerleri sohbet etmezdi. Canını fazlasıyla yakan kollarına rağmen adamın kucağında doğrulmaya çalıştı. "Bu ne demek?" Bucky, kızın bir tutam saçını çekerek yeniden geriye yaslanmasını sağladı.

Revir hemşiresi içeri girenleri gördüğünde adama boş yatağı işaret etti.

Natasha ise hâlâ adamdan bir cevap bekliyordu. Onu yatağa yatıran Bucky arkası dönük hemşireye göz ucuyla baktıktan sonra son kez kıza döndü. "Aptallık ediyorlar." Kızın kollarında dolanan bakışlarını çekti ve arkasını dönüp gitti.

Hemşire kollarıyla ilgilenmeye başladığında, Natasha hâlâ adamın ne demek istediğini düşünüyordu.

**

Brooklyn.

Bir tren.

Savaş.

Bucky.

Kulağında çınlayan sesleri susturabilirmiş gibi, adımlarını daha hızlı atmaya başladı. Ona ayrılan odaya geldiğinde, hızla içeri girdi ve kapıyı kapattı.

Hayır, oraya bir oda diyemezdi. Daha çok boş bir depo gibiydi. İçlerinden hiçbiri bir odayı haketmiyordu. Düşündüğü asıl şey ise farklıydı, ne zamandır neyi hakettiğini sorguluyordu?

Ne zamandır düşünebiliyordu?

Yere çömelirken başını dizlerine gömdü. Bunu kime söyleyebilirdi bilmiyordu ama, kendini hiç iyi hissetmiyordu.

Kış Askeri 2. Onun yıllardır ismi bundan ibaretti. Peki neden kendine Bucky diye seslenen yüzleri görüyordu? Dondurucudan çıktığında, hafızası da silinmiş olmalıydı. Bunu dâhi hatırlıyordu. Eksik parçalar beynini kemirirken gün geçtikçe daha fazla agresifleşiyordu.

Kapalı gözlerine inat, kendine uzanan bir el görüyordu. Ve düşüyordu. Hepsi bu kadardı. Kendisine uzanan eli görmek, ona yeniden kızı hatırlattı. Dikkatleri dağıtabilir diye düşünmüştü. Eğer birincilik adayları yaralanırsa, eğitime ara verirler sanmıştı. Böylece yeniden bir göreve çıkabilirdi. Buradayken kaçmak için bir fırsatı yoktu ama bir görevde, kimse ona engel olamazdı.

Yanıldığını ise şimdi fark ediyordu.

Kış askerlerinin sağlıkları umursanmadığı gibi, anlaşılan o aptal balerinleri umursayan da yoktu.

Demir parmaklarıyla yere hafifçe vurdu. Ne olursa olsun, hafızası ondan geri alınmadan önce kaçmanın bir yolunu bulmak zorundaydı.

**

Kollarında hissettiği ağırlıkla gözlerini açtı. Boydan boya alçıya alınan kolu, karnına fazlasıyla baskı yapıyordu. Yattığı yerde hafifçe yükselerek hissettiği ağırlığı azaltmaya çalıştı. O sırada iki hemşire kendi aralarında konuşuyordu. Kalktığını gören hemşire, hızlı adımlarla ona doğru yürüdü. "Demek uyandın küçük hanım. Nasıl hissediyorsun?" Arkasındaki yastığı düzelttikten sonra yatakta yatan kıza baktı.

"Bitkin." Kadın kafasını sallayarak masadaki yemeği işaret etti. Buna karşılık Natasha kafasını iki yana salladı. "Yürüyebilir miyim?" Arkadaşıyla olan sohbete dönmek için fazla hevesli olan hemşire, bu teklifi kafasını sallayarak kabul etti.

"Ortalık da görünmemeye dikkat et yeter." Kızın beline destek vererek ayağa kalkmasına yardımcı oldu. Ayağına uzattığı terliklerden sonra Natasha'dan uzaklaşarak eski yerine döndü.

Bir kolu askıya alınmıştı. Sargı sarılan eliyle kendini bastırmamaya çalışarak duvara tutundu ve adımlarını dışarı yöneltti.

Etraf fazlasıyla sakindi. Muhtemelen herkesi dışarıya toplamışlardı. Bakışlarıyla etrafı kontrol ettikten sonra, kararlı adımlarla yürümeye başladı.

Birkaç saat öncesine kadar pes ettiğini sanıyordu ama, kış askerinde bir değişiklik olduğu kesindi. Uzun zamandır onunla eğitimlere girmişti, daha önce adamın kimse ile nedensizce konuştuğunu görmemişti.  

Kapılarda gözünü gezdirdi. Kış Askeri 2. Adımları yavaşladı ve kapının önünde durdu. Son kez sağına ve soluna baktıktan sonra, bileği çatlayan eliyle kapının kırık kolunu hafifçe aşağı indirdi. Aldığı eğitimler, ona her koşulda sessiz olmayı öğretmişti. Canı ne kadar yansa da, vücudunu boşluktan geçirdi ve ardından kapıyı hafifçe itti.

Bu cesareti nereden geliyordu, bilmiyordu. Seremoni olmadan önce oradan kurtulmak istiyordu ve bu isteği ona ardarda hatalar yaptırıyordu. Elinde son bir şans kalmıştı ve o da Barnes'tı. Alçılı kollarındaki ağrının bunu anlamasına daha iyi yardımcı olduğu kesindi.

Boş odada gözlerini gezdirdiğinde, sandığının aksine bir yatak göremedi. Aslında hiçbir şey yoktu. İçeri bir kaç adım attığında, duvarın arkasında yere çömelmiş adamı gördü. Onu hâlâ fark etmemiş olması garip gelirken adama doğru bir adım attı ve duvardaki minicik yazılara baktı.

Tren. Brooklyn. Kış. Bucky. Bucky?

Natasha, soğuk kanlılığıyla bilinirdi ama o an, dizlerinin bağının çözüldüğünü inkar edemezdi. İşe yaramıştı. Hatırlıyordu. Bucky gerçekten hatırlıyordu ve bu, aldığı kararın bir hata olmadığını da gösteriyordu.

Bakışları hâlâ minik yazılardayken, onun varlığını fark eden adam tarafından duvara çarpıldığında tepki veremedi.

Buraya gelirken umduğu şey zaten adamın hatırlıyor olmasıydı. Bir mucize olmuş gibi hissetmesi sanıyordu ki, anlamsızdı. "Arkamda ne yapıyordun?" Kısık ama öfkeli ses onu daldığı yerden kopardığında, bakışları boğazındaki ele kaydı.

"Hatırlıyorsun." Mavi gözlerde bir anlık korku gördüğüne yemin edebilirdi. Bundan cesaret alarak devam etti. "Hatırlıyorsun, değil mi?" Bucky ona bakan kıza tereddütle baktı. Bir şey görmüş müydü, yoksa KGB ağzını araması için onu mu yollamıştı?

"Yıllardır buradasın Romanova. Kış Askerlerinin bir şey hatırlamayacağını biliyor olmalıydın." Natasha'nın boğazındaki elini çekerek yazıların olduğu duvarın önünde durdu. Hafızası silindiği takdirde, buraya bakarak bir şeyler hatırlayabileceğini ummuştu, aptallık ettiğini ise şimdi görebiliyordu.

"O yüzden mi ismini duvara yazdın?" Bu cümle ile, Bucky hızla ona döndü. Ona bu isimle seslenen insanlar tekrar kafasında dönerken, aradığı sorunun da yanıtını almıştı. "Sen-?"

Adamın tedirginliğini gören Natasha, sakin bir ses tonuyla yanıtlamaya çalıştı. Bu, onun için oldukça zordu. "Rumlow'dan duydum. Bu ismi hatırlıyorsun değil mi? Senin ismin bu?" Omuzları düşen Bucky'nin, ona karşı gardını az da olsa düşürdüğünü görebiliyordu.

"Kafamda bir şeyler dönüyor. Nedenini bilmiyorum. Seni gönderdiler bu yüzden değil mi? Buna gerek yoktu, kontrol vaktinde söyleyecekt-" Natasha'nın gözleri büyürken hızla kafasını iki yana salladı. "Hayır, hayır hayır. Bunu yapamazsın!" Yükselen sesini fark ettiğinde alçaltarak devam etti. "Hafızanın yeniden silinmesine izin mi vereceksin?"

Askerin kaşı yukarı doğru kalkarken kıza doğru bir adım attı. Ağzından laf almaya çalıştığını düşünmüştü ama kızın tavrı bu düşüncesinin yanlış olduğunu gösteriyordu. Tedirgindi. Oysaki tedirgin olması gereken o değildi. "Birkaç saat önce sana zarar verdiğimi hatırlıyorsun değil mi? Yani düşündüğün kişi ben olamam. Ne çeviriyorsun sen? Neden buradasın?" Onun bu hareketi kızın iyice duvara sinmesine neden oldu.

"Birbirimize yardım edebiliriz. Blöf yaptın değil mi? Kimseye bir şey söylemeyeceksin?" Kollarını iki yanına bırakırken, Natasha'ya devam etmesi için işaret verdi. "Hafızanı silen algoritmada bir değişiklik yaptım. Böylece beynine koydukları bariyer kalkmış old-"

"Ne yaptım, dedin?" İrice açılmış gözler onu ürkütürken yutkunmasına engel olamadı. "Buradan kaçmak istiyordum ve bunu tek başıma yapmam imkansızdı. Desteğe ihtiyacım vardı..." Sustuğunda, Bucky hâlâ gözlerine bakıyordu.

"Beni seçtin çünkü?"

"Bunun şu an bir önemi var mı?" Adam, içinde bulundukları durumu düşünürken kafasını iki yana salladı. Her an biri gelebilirdi ve uzun bir konuşma için kesinlikle doğru yer değildi. Onun sustuğunu gören Natasha sözü tekrar devraldı. "Şimdi ne yapacağız?"

Bucky yüzündeki boş ifadeyle Natasha'ya baktı. "Yaptığın şeyi unutacaksın ve bundan kimseye benzetmeyeceksin. Yapacağın şey tam olarak bu."

"Ben sana yardım ettim!" Hemen bir kaçma planı yapmayı beklemiyordu ama adamın umursamaz tavrı içindeki hevesin kırılmasına neden oldu. "Bunu isteyen ben değildim." Aldığı cevaba diyecek bir şey bulamazken tuttuğu soluğu bıraktı. "Eğer birine konuşursan Natalia, seni sağ bırakmayacağımı biliyor olmalısın."

Natasha buna karşılık gözlerini kıstı. "Eğer birine anlatırsam, anlattığımı hatırlayacak vaktin bile olmaz."

"Ne zamandır dilin bu kadar uzadı senin?" Demir parmaklar çenesini sararken, onu engellemeye çalışamadı. İki kolunu da kullanabilmesi imkansızdı. "Ne sanıyorsun? Kaçmaya çalışacaksın değil mi? Onun için susmamı istiyorsun. Eğer susmamı istiyorsan beni de yanına almak zorundasın!"

"Öyle mi, zorundayım yani? Peki bunu yapmamı kim sağlayacak? Eşit durumdayken bana karşı sadece birkaç dakika dayanabildin." Boşta olan elini kızın bileğine götürdü ve sertçe sıktı. "Şimdi bana nasıl karşıkoymayı düşünüyorsun?" Natasha'nın dudaklarından bir inleme dökülürken adama tekme atmaya çalıştı. Bu hareketine karşılık, Bucky ayağının gerisine sertçe vurdu ve kızın önünde diz çökmesini sağladı. "Buradan sessizce gideceksin. Eğer birine tek kelime eder-"

"Zor kullanarak beni ikna edemeyeceğini biliyor olmalısın Bucky." Kafasının üzerindeki el, ayağa kalkmasına engel oluyordu ama olabildiğince boynunu dikleştirdi. "Ne yaparsan yap, onların yaptıklarının yanında bir hiç olacak. Sana yardım edebileceğimi de biliyorsun. Eğer hafızanı silmenin bir yolunu bulurlarsa, yeniden hatırlamanı sağlayabilirim." Bucky derin bir nefes alırken kızın saçları arasındaki elini çekti ve birkaç adım geri attı.

"Benim yanımda güvende olduğunu sanacak kadar aptalsın. Tek yapacağın bana engel olmak olacak." Adamın geri adım attığını fark eden Natasha istemsizce gözlerini kaparken huzurlu bir soluk aldı. Eğer kendini tutmasaydı, mutluluktan bir çocuk gibi ağlayabilirdi. "Buradan çıktıktan sonra sana ayak bağı olmam. Sadece çıkana kadar." Çatlak bileğini duvara dayayarak ayağa kalktı Natasha. Bu sırada Bucky, kollarını kavuşturmuş onu izliyordu.

"Buradan çıktıktan sonra kimseyle konuşmayacaksın. Eğer bir kişiye bil-" Hızla kafasını salladı. "Tamam, kimseye bir demeyeceğim." Birkaç saniyelik sessizlikten sonra, Bucky eliyle kapıyı işaret etti.

"Kimseye görünme." Onu onaylayan Natasha, bir şey demeden kapıya yöneldi.

Onun gidişini izleyen kış askeri ise, başına nasıl bir bela aldığını düşünüyordu.


**





Merhabalar!

Vakit bulamadığım için ancak yazabildim, umarım beğendiğiniz bir bölüm olmuştur. Yorumlarınızı merakla bekliyorum.

Geçen bölümü okuyan, oy veren ve yorum yapan herkese çok teşekkür ederim ❤

Kendinize iyi bakın.

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere.

Continuă lectura

O să-ți placă și

32.1K 1.3K 46
Bu kitap Yabani dizisinin 28. bölümünden sonra ASLAZ cephesinde yaşanan olayları konu aldığım bir kitaptır. Görmek istediğimiz fakat tüm beklentileri...
505K 58K 34
alfa jungkook, en yakın arkadaşının kardeşi olan omega taehyung'a deliler gibi aşıktı.
48.8K 2.5K 17
❝Benim ezbere bildiğim tek şey senin gözlerin.❞ kenan yıldız fanfic|23.01.24 ❥en cok okunan kenan yildiz kurgusu! ⭑ ༶•┈┈┈┈┈┈୨♡୧┈┈┈┈┈•༶ Bin 01.02.24 ...
104K 6.6K 36
Malfoy ve Black iki ezeli rakip ve birbirlerinden nefret eden iki küçük çocuktur. Black'in 4. Sınıfta Harry'nin yerine arayıcı olmasından sonra Malfo...