Abimin Kankası; Benim Baş Düş...

By kuralbaz

78.4K 7.1K 4.5K

Yine bir klişe ve biz buna bayılıyoruz! More

1🍅
2🍅
3🍅
4🍅
5🍅
6🍅
7🍅
8🍅
9🍅
10🍅
11🍅
12🍅
13🍅
14🍅
15🍅
17🍅
18🍅
19🍅
20🍅[SEZON FİNALİ]
🍅Üniversite🍅
📣 İKİNCİ SEZON 📣

16🍅

3.2K 322 284
By kuralbaz

"Gerçekten teşekkür ederim Jongin ama gelmene gerek yok, gerisini halledebilirim. Eninde sonunda eve dönecektim sonuçta."

"Gerek olduğu için değil, yanında olmak istediğim için geliyorum Kyungsoo. Senin için endişe ediyorum ve bu elimde değil."

"Pekala, keyfin bilir."

Okul çıkışı Jongin ile birlikte bizim eve doğru yollanıyoruz. Beraber geçirdiğimiz iki güzel gecenin ardından ayrılık vakti ne yazık ki geldi, tabi bizimkilerle yüzleşme vakti de!

Aslına bakarsanız gergin ve tedirginim. Tek kelime etmeden evden çıkıp gitmem, ailemden izinsiz arkadaşımın evinde gecelemem, üstelik tüm bunları yaparken bir defa dahi olsun onlarla konuşmamam çok çirkin kaçtı. Bana yakışmadı biliyorum. Bu tarz bir hareketi ilk defa yaptığım için ne tepki verecekler onu da bilmiyorum. Haliyle özellikle de babamdan korkuyorum. Bana bir şey yapacağından değil, onu sahiden hayal kırıklığına uğratmış olmaktan korkuyorum.

Bizim eve varınca anahtarlarımı çıkarıp kapıyı acıyorum ve ben önde, Jongin arkada içeri giriyoruz. Dikkatimi ilk çeken şey ayakkabılıktaki yabancı bir çift ayakkabı oluyor. Tuhaf...

"Misafiriniz var galiba. Hadi yine şanslısın, misafir olduğu için sana çok yüklenemezler. İlk anın sıcaklığı geçince de zaten öfkeleri ve kırgınlıkları hafifler."

"Jongin bir sus kurban olduğum ya! Şurada ayakkabıyı analiz etmeye çalışıyorum. Tanıdık gibi ama yabancı da aynı zamanda. Kim ola ki bu misafir? Koklasam mı acaba?"

Spor ayakkabıları koklayarak kişilik analizi yapmak üzere burnuma götürüyorum ki Jongin elimden çekip alıyor ayakkabıları. Yüzü limon yemişçesine buruşuk, ifadesi tiksinti dolu.

"Saçmalama Kyungsoo! İğrenç! Kim bilir kimin ayakkabısı? Gerçi ne hikmetse bana da çok tanıdık geliyor bu ayakkabı. Moda falan mı acaba, bu aralar herkes giyiyor?"

Büyük bir merak içerisinde salona girdiğimizde bana hayatımın şokunu yaşatan, hiç ama hiç beklenmedik bir manzara ile karşılaşıyorum. Kamera şakası bile olamayacak kadar inanılmaz, berbat ve kötü...

Byun Baekhyun!

Bizimkilerle birlikte salonda oturmuş çay içiyorlar. Bu çocuğun ne işi var burada? Bir de beni görünce neden herkesin yüzü düştü bir anda? Yoksa beni kötülemeye mi geldi? Dün akşamki kavgamızı anlatmış olabilir ve eğer bunu yaptı ise bu bizimkilerin neden beni görünce sinirlendiklerini açıklar.

"Kyungsoo?! Senin ne işin var burada? Jongin!?"

Yüzünde yalancı bir hayret! Sanki bütün bunları planlayan o değilmiş gibi... Sanki beni bilmiyormuş gibi... Şu an burada her ne olursa Baekhyun denen yılanın oyunu olduğuna bahse girerim. Evimize kadar geldiğine göre benim kim olduğumu da öğrenmiş olmalı, öyle değil mi? Yanılıyor muyum?

"Asıl senin ne işin var benim evimde acaba? Ne yüzle geldin buraya ha! Abimi ayartmak için değil mi! Anlaşılan dün aklın başına gelmemiş senin."

"Kyungsoo lütfen sakin ol, babanların önündeyiz." kolumdan tutup beni kendine çeken Jongin sayesinde, yaptığım hatanın farkına varıyorum ama tabi ki çok geç.

"Abin mi? Chanyeol senin abin mi?" diye hayretle soruyor Baekhyun. Tabi yersen.

"Zaten bunu bilerek gelmedin mi buraya? Dün de Jongin'in evine geldin. Sırf Chanyeol'ü elde etmek için! Üzgünüm Baekhyun ama gerçek yüzün ortada. Daha fazla rol yapma istersen."

"Yeter artık Kyungsoo! Derhal bu terbiyesizliğe bir son verip misafirimizden özür diliyorsun. Derhal!"

Babam aniden bağırınca korkuyla irkiliyorum yerimde. Öyle büyük bir şok geçiriyorum ki donup kalıyorum.

Babam... Hayatım boyunca bana bir defa bile olsun sesini yükseltmeyen adam... Şimdi geçmiş karşıma, öfkeden gözü dönmüş gibi bağırıyor. Korkuyorum. İlk kez öz be öz babamdan korkuyorum.

"Baba!"

Gözlerim doluyor. Babam ise o an bir şey fark etmiş gibi ayağa kalkıp Baekhyun'un yanına yürüyor. Yüzünü tutup sağa sola çevirerek inceliyor. Evet, onlar benim tırnak izlerim ve vurduğum yerlerde morluklar var. Babam hepsini görüyor.

"Bunları da sen yaptın değil mi? Bana doğruyu söyle Kyungsoo. Sen mi yaptın?"

"Baba..."

"Cevap ver bana! Sen mi yaptın?"

"Evet. Ben yaptım."

Neden yalan söylemiyorum? Çünkü söylesem dahi Baekhyun zaten anında gerçeği ispiyonlayacak, bundan eminim. Üstelik kimse bana inanmaz. Ona inanacaklarını biliyorum. Sonuçta ben Chanyeol'ün gözünün önünde saldırdım ona. Hem yalan da değil. Hepsini ben yaptım.

"Arkadaşından özür dile Kyungsoo. Hemen."

Babamı böylesine öfkeli görmedim hiç. Korkuyorum. Korkudan titriyorum hatta. Kalbim kırılıyor, gururum kırılıyor. Beterin beteri vardır derler ya hani, daha beter bir şey olabileceğini düşünmüyorum. Bundan daha kötüsü olamaz.

"Dilemeyeceğim baba. Haksız değilim ve özür dilemeyeceğim." yine de inat ediyorum çünkü haklıyım. Gururuma yediremiyorum haksız yere özür dilemeyi.

"Do amca önemli değil, ben de hatalıydım. Hem biz aramızdaki sorunları hallettik. Buna gerek yok. Öyle değil mi Kyungsoo? Söylesene."

Ve sarı çıyan melek rolüne bürünüyor. Güya bana iyilik yapıyor ama yemezler. Aklı sıra beni iyice kötü gösterecek. Pislik.

"Sen iyice şımardın. Annenle abin yaptı hep seni böyle. Pohpohlaya pohpohlaya tepemize çıkardılar. Kafana göre adam döv, kafana göre evden kaç. Daha yaşın kaç senin ha! Bir Chanyeol'e bak bir de kendine. Jongin'in burnunu kırdın. Seni uyardık. Okuldan kaçtın, ses etmedik. Sırada ne var? Ha!? Terbiyesizlik etmeyi bırak ve derhal özür dile arkadaşından. Bu rezilliğe bir son ver. Sana söylüyorum Kyungsoo!"

"O benim arkadaşım değil ve asla özür dilemeyeceğim. Haksız değilim."

Babamın eli tokat olup patlıyor suratımda ve bedenim savruluyor geriye doğru. Arkamda duran Jongin beni tutmasa yere kapaklanacağım. Neye uğradığımı şaşırıyorum. Annemden bir çığlık kopuyor, Chanyeol ayağa fırlayıp babamı geri çekiyor. Kulaklarım uğulduyor, yer sanki altımdan kayıyor.

"Yukarı odana çıkıyorsun Kyungsoo. Cezalısın. Aklını başına toplayana dek odandan çıkmak yok. Yukarı! Hemen!"

Şu an ne hissettiğimi tarif etmem çok zor. Öfke, nefret, hayal kırıklığı, acı, hayret... Paramparçayım. Duyduklarım mı canımı böyle yakan yoksa babamın tokadı mı? Emin değilim. Tek bildiğim gururum şangır şungur kırılıp dökülüyor ayaklarımın altına. Herkesin önünde, Jongin'in, abimin, annemin, hatta Baekhyun'un...

Ben...

Bir şey söylemeye takatim yok, ayaklarım yere çivilenmiş sanki, kıpırdamıyorlar. Şu an buradan kaybolup gitmek istiyorum, yok olmak sonsuza kadar ama yapamıyorum. Bedenimin kontrolü bende değil. Kelimenin tam anlamıyla dağılmış haldeyim.

Yerimde donup kaldığımı anlayan Jongin koluma girip odama götürüyor beni. Şu an onun dahi yüzüne bakacak cesareti bulamıyorum, yüzüm yerde. Zavallı hissediyorum kendimi. İğrenç, zavallı ve utanç verici...

"Kyungsoo iyi misin? Yanağın çok acıyor mu? Buz getirmemi ister misin?"

"..."

"Kyungsoo lütfen bırakma kendini. Canın yanıyor biliyorum ama yapma bunu."

"Beni yalnız bırakır mısın Jongin. Uyumak istiyorum."

Keşke bana sarılsan. Keşke yanımdan gitmesen hiç. Keşke hiç gelmeseydik buraya, sende kalsaydık. Fakat hepsi için çok geç. Bütün bunlar için artık çok geç.

"Kyungsoo... Seni seviyorum. Sen benim için her şeysin. Bunu unutma olur mu? Her şey için özür dilerim. Hepsi benim suçum. Özür dilerim. Senin hiçbir suçun yok. Hepsi benim hatam. Ahmağın tekiyim."

"Saçmalama Jongin. Sorun benim. Sorunun ta kendisiyim ben. Babamı duydun. Ben Chanyeol gibi mükemmel değilim. Bu aileye yakışmıyorum."

"Aptal! Sen hayatımda gördüğüm en değerli, en mükemmel şeysin. Sen benim vahşi kuşum, zeki baykuşumsun. Bizden iki yaş küçük olmana rağmen hepimizi cebinden çıkarıyorsun. Sen muazzam bir şeysin."

"Abartıyorsun. İyi hissedeyim diye böyle söylüyorsun."

"Evet, iyi hissetmeni istiyorum ama söylediklerimin doğru olmadığı anlamına gelmiyor bu. Hepsinde samimiyim."

Babamın vurduğu yanağıma değdiriyor dudaklarını. Etim tokatın etkisiyle kabarmış olmalı, cayır cayır yanıyor tenim. Bir de galiba ağlıyorum, göz yaşlarım tuzlu tuzlu iyice yakıyor canımı. Sonra ıslak gözlerimden öpüyor.

"Göz yaşlarına kurban olurum. Güzel gözlü meleğim, ağlama. Bunu hak etmedin. Bunu asla hak etmedin."

Şu an öyle yalnızım ve öyle acıyorum ki birilerinin de beni sevdiğini duymaya çok ihtiyacım var. Yanımda duran, beni haklı gören, yanlış yapmadın diyen birine muhtacım.

"Jongin... Canım acıyor. Hiç bu kadar küçük hissetmemiştim kendimi. Babam bana vurdu inanabiliyor musun? Herkesin önünde hem de. Dediklerini duydun değil mi? Bana dediklerini..."

"Şşş... Hepsi geçecek. Baban haksız olduğunu anlayıp senden özür dileyecek. Her şey çok daha güzel olacak. Söz veriyorum."

Beni sarmalamasına izin veriyorum. Acımı unutturacak kadar sıkı sarıyor yüreğimi. Kucağında kayboluyorum. Göğsüm göğsüne değerken kalbim kalbi ile bir ritimde atıyor.

"Uyumak istiyorum Jongin. Git artık. Seni de merak etmesinler. Hem babam kızar burada olmana. Cezalıyım ya!"

"Keşke daha büyük olsaydık da seni alıp evimize götürebilseydim. Evlenir, birlikte yaşardık. Sadece ikimiz. Evimizde."

"Benimle evlenirsen çok pişman olursun. Sana iyi davranmaya hiç niyetim yok."

"Sert de severim, sıkıntı yok." gülüyor. Gülüyorum. Şu halimle bile güldürmeyi başarıyor beni. Sonra öpüyor yine.

Dudaklarına bu kadar alışmamalıyım belki de. Beni böylesine esir almasına izin vermemeliyim. Dudakları bana bu kadar kendimi unutturmamalı. Lakin çok geç. Biliyorum.

🍅🍅🍅

Jongin'i aşağı yollayıp ışıkları söndürdükten sonra klasik depresyonla baş etme yöntemim olan 'yatakta pinekleme ve içim çıkana kadar ağlama'ya başvuruyorum. Odamın kapısı usulca açılana dek de bu halim devam ediyor.

Geliş şeklinden gelenin Chanyeol olduğunu anlıyorum. Sessizce geliyor yanıma ve baş ucuma oturuyor. Uyumadığımın, böyle bir durumda uyuyamayacağımın farkında.

"Kyungsoo? Uyuyor musun?"

"..."

"Canın yanıyor mu?"

"..."

"Ah be Kyungsoo! En azından babamın yanında kendine mukayyet olsaydın. Kendine kıydın."

"..."

"Neden öyle yaptın Kyungsoo? Baekhyun ile aranızda ne geçti? Bunları bilmek istiyorum. Ona neden vurdun? Sana ne yaptı?"

"..."

"Uyumadığını biliyorum küçüğüm. Dön bak bana. Buz getirdim. Annem söyledi, buz koyarsak acısını alırmış."

"..."

"Hadi Kyungsoo! Lütfen..."

Uyuyor numaramı sürdürmekte kararlıyken gürültülü bir hıçkırık kaçıyor boğazımdan. Böylece ağladığım da çıkmış oluyor ortaya. Sırtım hala abime dönük. Konuşmak istemiyorum onunla, hele şimdi hiç.

"Özür dilerim Kyungsoo. Sana söylediklerim için özür dilerim. Seni çok kırdım değil mi? Önce neler olduğunu sormalı, ondan sonra ahkam kesmeliydim." saçlarımı okşadıkça ağlamam şiddetleniyor.

Tam da şu anda sevgi ve ilgiye hastalık derecesinde muhtacım ama bunları isteyemeyecek denli de inatçı ve gururluyum. Tek dileğim abimin biraz daha kalması yanımda, bana rağmen.

"Hepimiz seni çok seviyoruz. Senin gibi zeki, güzel, neşeli ve tatlı bir çocuğa sahip olduğu için annem öyle mutlu ki. Tabi ben de sana sahip olduğum için ne kadar şanlı olduğumun farkındayım. Babam da öyle. Seni seviyor, hem nasıl sevmez! Sen onun biricik oğlusun."

Duyduklarıma inanmayı ne kadar çok istediğimi asla bilemezsin Chanyeol. Böylesine işe yaramaz hissederken, bütün bunlara nasıl da inanmak istediğimi tahmin dahi edemezsin.

"Jongin aşağı inince babamla konuştu. Baekhyun ile kuzenlermiş, biliyor muydun? Aranızda bir şeyler olmuş ve Baekhyun haksızmış. O yüzden kavga etmişsiniz. Bütün bunları o söyledi. Baekhyun da onayladı. Sonra... Seni gerçekten sevdiğini söyledi. Çok seviyorum dedi. Babama senden özür dilemek zorunda olduğunu söyledi. Jongin'i seni kırmamak konusunda uyarmıştım ama görüyorum ki o sana olan hislerinde samimi. Bunları bilmen gerek diye düşündüm."

Bunun üzerine hızla arkama dönüyorum ve "Gerçekten dedi mi?" diye soruyorum. Şok içerisindeyim. Hayretten göz yaşlarım bile kuruyor gözlerimde. Vay canına! Jongin bu defa sahiden kendini aştı.

"Hm hm, dedi. Tabi bu sizi daha sonra sorguya çekmeyeceğim anlamına gelmiyor. İki gecedir onunlasın. Aranızda neler oldu bilmem gerek."

"Hiçbir şey olmadı. Hem ben sana küsüm Chanyeol. Git başımdan." kollarımı göğsümde kavuşturup dudaklarımı büzüyorum. Başımı da duvardan tarafa çevirerek onu protesto ediyorum. İşte hepsi bu. Chanyeol'e olan tüm tavrım bu.

"Abiye dudak sarkıtılmaz, bu bir. Abiye surat asılmaz, bu iki. Abiye küsülmez, bu da üç!"

Kollarımı çözdükten sonra eliyle çenemden tutup yüzümü kendine çeviriyor. O günden beri ilk defa göz göze geliyoruz ve ben göz bebekleri pişmanlıkla dolup taşan Chanyeol'ü görür görmez zaten bütün yelkenlerimi suya veriyorum. Onunla küs kalabilmemin imkânı var mı ki?

"Sen bana bir sürü şey dedin. Artık beni sevmediğini biliyorum. Hiçbiriniz sevmiyorsunuz beni. Öz babam bile nefret ediyorken..." ağlaya ağlaya söylüyorum. Burnumdan sümüklerim akıyor. Ağlamaktan gözlerim şişmiş. Berbat göründüğüme eminim.

"Şu halinle seni pek sevdiğimi söyleyemem tabi. Çok pis görünüyorsun. Iyy, sümüklü tombul böcek!"

"Al işte!" daha çok ağlıyorum. Chanyeol ise katıla katıla gülüyor halime.

"Gel buraya şapşal. Şaka yapıyorum sadece. Ama pardon, bu tarz şakaları yalnızca Jongin yapsın istiyorsun değil mi? Seni gidi seni..."

Saçlarımı darmadağın ettikten sonra alnıma küçük bir öpücük konduruyor.

"Beraber yatalım mı? Çocukken hep yaptığımız gibi? Hani sen bacağıma yapışıp uyuyor numarası yapardın. Öyle olunca annemler mecbur yan yana yatırırdı bizi."

"Numara değildi bir kere! Gerçekten uyuyordum." derhal itiraz ediyorum ama bunun yalan olduğunu herkes biliyor. Çocukken sırf Chanyeol'den kopmamak için çevirdiğim dolapları bilmeyen yok malum.

"Peki, öyle diyorsan öyle olsun. Ama önce şu sümüklerini sil. Ancak o zaman yatarım seninle."

Elime benim tişörtlerimden birini tutuşturunca burun kıvırıyorum bu yaptığına.

"Jongin olsaydı kendi tişörtü ile silerdi. Bir de abim olacaksın!"

"Siz ikiniz demek böyle şeyler de yapıyorsunuz yalnız kalınca... Başka neler yapıyorsunuz bakayım?"

Ah, akılsız başım! Kendi kendimi kapana kıstırdım resmen. Cidden ağzımın ayarı yok. Buna tez elden bir çözüm bulmam lazım. Jongin'in ketumluğunun binde biri bende olsa keşke.

"Ders çalışıp ödev falan yapıyoruz. Emin ol hiç istemezsin dinlemek."

"Bu mevzular sonraya... Şimdi önce gel şu buzu koyalım yüzüne. Koymazsan annem çok üzülecek."

Kızaran yanağıma buz koyunca cos diye bir ses çıkıyor. Acıyla beraber tuhaf bir rahatlama geliyor bana. Bir müddet devam ediyoruz buz uygulamaya, sonra abim buzu kabına koyup benim yanıma uzanıyor.

Tıpkı küçüklüğümüzdeki gibi. Sarılarak uyuyoruz. Tabi bu defa kocaman bir fark var aramızda. Eskiden ikimiz de küçüktük, şimdi ise Chanyeol kocaman, ben hala küçük.






🍅🍅🍅

Continue Reading

You'll Also Like

871K 17.1K 21
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...
8.5K 824 13
Tehlikeli bir aşktı onların aşkları, fazlası zehirdi. Fazlası Delibal'dı. - Kafama göre yazıyorum, karakterlerin gerçek ile alakası yoktur. Kötü yor...
1.4K 97 5
Tomarry için yapılmış fanartlardan yola çıkarak yazılmış mini kurgular.
118K 13.1K 39
"açıkçası, evlenmeye zorlandığım tuhaf prensin bağımlılık yapacağını hiç düşünmemiştim." → baji keisuke x matsuno chifuyu ← × modern kraliyet & lise...