İstenmeyene Aşık Olma Sorunsa...

By Darkparadise168

79K 8.3K 10.3K

Lucy, göze çarpmayan, hatta silik denilebilecek bir öğrenciyken, kendisinin tam tersi olan okulun en sevilen... More

1.Bölüm (Santaj Usulü Sevgili)
2.Bölüm (Bilinmeyeni Tanıma Girişimi)
3.Bölüm (Yanlış Karar Mekanizması)
4.Bölüm (Kıymet Bilmez Gözyaşı)
5.Bölüm (Çığlığın Arsız Duyguları)
6.Bölüm (Lucifer'e Çeyrek Kala)
7.Bölüm (Belirsizliğin Öldürücü Kararı)
8.Bölüm (Zehir Dolu Öpücük)
9.Bölüm (Bilinçaltının İlkel Dürtüsü)
10.Bölüm (Karanlık Strateji Bulutları)
11.Bölüm (Masajın Afrodizyak Etkisi)
12.Bölüm (Gerçeğin Can Kırıkları)
13.Bölüm (Kalbin Hastalıklı Sancısı)
14.Bölüm (Korkunun Eceli Çağırışı)
15.Bölüm (Çekirgenin Son Sıçrayışı)
16.Bölüm (Hatanın Ruhsal Cezası)
17.Bölüm (Sarhoşluğun Aşk Çıkmazı)
18.Bölüm (Kalbin Acı Eşiği)
19.Bölüm (Mantığın Kalple Savaşı)
20.Bölüm (Ben Asla Oyunu)
21.Bölüm (Konuşmanın Yan Etkileri)
22.Bölüm (Geçmişin Gizli Hayaleti)
23.Bölüm (Ufaklığın Depresyon Girişi)
24.Bölüm (Adi Birini Kıskanmak)
25.Bölüm (Aşk-ı Memnu Sorunsalı)
26.Bölüm (Yanlış İlişki Zinciri)
27.Bölüm (Görevimiz Master Chef)
28.Bölüm (Dilek Hakkı Planlaması)
29.Bölüm (Ölü Bir Ruha Ağıt)
30.Bölüm (Havai Fişek Etkisi)
31.Bölüm (Aşkın Rüya Hali)
33.Bölüm (Gerçeklere Adım Adım)
34.Bölüm (Öfkeli Sanık Toplantısı)
35.Bölüm (Pandora'nın Açılan Kutusu)
36.Bölüm (En Ölü Arkadaşım)
37.Bölüm (Yaz Vakti Klişesi)
38.Bölüm (Sağdıç Denilen Adam) FİNAL

32.Bölüm (Kuşlar Gibi Uçmak)

1.3K 175 177
By Darkparadise168

LUCY

Natsu'nun gönlünü almamdan sonra üzerimizdeki yorgunluğu atmak için tekrar kaldığımız eve dönmüştük.

Ne ara güneş battı, zaman geçti anlamamıştım bile ama akşam yürüyüşü çok iyi geldiğinden şikayet etmeme gerek yoktu.

Natsu elimi sanki kaybolacakmışım gibi bir saniye bile bırakmamıştı. Eve girdiğimizde ondan anca kurtulabilmiştim ve bu durum biraz trajikomikti.

Hem bu kadar özlem çektiğini görüp içindeki korkuları fark edince üzülüyordum, hemde bu çocuksu aşık hallerinin tadını çıkarıyordum.

Serinleyecek bir şeyler arayan Natsu gülerek "Ah! Sake buldum!!" diye bağırıp bana dönmüştü. "İçer miyiz?"

Faydası yok. Alkol komasına girip sonra da öleceğim. Hemen sarhoş olurum ben.

"Aslında ben..."

"Baksana çerezler bile var! Ne zamandan beri içip kafayı dağıtmak istiyordum."

O kadar heyecanlı görünüyordu ki ona hayır demek istemedim. Hem kendi kaşındı, benimle uğraşmak zorunda kalan o olur.

"Tamam! Ben masayı hazırlayayım."

Çocuk gibi sevinmişti gerçekten. Onun bu hallerini izlemek beni canlandırıyordu, o yüzden bu huzurun tadını çıkarmak istedim.

Uzun zamandır içmiyordum ve belki de Natsu gibi benim de kafamı biraz da olsa dağıtmaya ihtiyacım vardı. O yüzden bu anın keyfini sürmek için Natsu'nun bana doldurduğu bardağı içten bir gülümsemeyle elime aldım.

NATSU

Bu kötü bir fikirdi. Bu fikirlerin en kötüsüydü! Hangi akla hizmet böyle bir fikir öne sürmüştüm ki ben? Lanet kafam, asla ama asla akıllanmıyorum.

Şimdi de pencereden sarkmaya çalışıyor!

"Lucy! Yapamazsın, sen kuş değilsin!!"

Gözleri mi doldu onun?!

"Kuş olamayacak kadar ağırsın mı demek istiyorsun? Ama ben hafiflemek istiyorum!"

"Ben. Ama. Şey. Ağlama! Sakın ağlama!"

"Hafifim ben! Uçucam!"

Kendimi cehennem ateşime sürüklerken aklımdan neler geçiyordu acaba? Kesinlikle bunun geçmediğine eminim.

Biraz eğleniriz diyordum, içkiliyken insanın çenesi açılır. Sohbet ederdik diye ümit etmiştim. Hazır Lucy sarhoşken kendim hakkında ağzından bir sürü şey alabilirim sanmıştım ama şu geldiğimiz hale bir bak!

"O zaman bende daha hafif olmak için soyunurum!"

Biri beni kurtarsın! Herhangi biri! Laxus dışında. O kurtarma işlemini bir suikaste dönüştürürken zerre pişmanlık duymaz çünkü.

Lucy'nin beline yapıştım ve onu pencereden uzaklaştırırken "Soyunmak falan yok! Gir içeri!" dedim.

"Ama bu şekilde uçmak için fazla ağır oluyorum!"

"Ağır olduğundan değil seni üstün zeka, insan olduğundan uçamazsın!!"

Dudak büzüp tekrar gözleri yaşlı bana bakınca elim ayağım titremişti resmen. Karşısına oturup onu sakince ikna etmeyi denedim.

"İstersen seni uçan balona götürürüm ama şu an uçamazsın."

"Buldum!"

O heyecanla buldum derken benim aklımdan geçen yine hangi absürt fikirle canıma okuyacağı sorusuydu ki bu soruya yanıt bulmama fırsat vermeden çoktan üzerindeki tişörtü çıkartıp atmıştı  ve iki eliyle sırtına ulaşmaya çalışıyordu.

Bir süre donup kalmıştım çünkü şu an ne yaptığına dair hiçbir fikrim yoktu, üstelik dediğini yapıp soyunmanın ilk adımını atmıştı inatçı keçi!

"Lucy... Ne yapıyorsun?"

"Görmüyor musun? Kanatlarımı çıkarmaya çalışıyorum."

"Kanat... Mı?"

"Uçucam!"

"SANA UÇAMAZSIN DEDİM!"

Ben gözümün sinirden seğirmesini durdurmaya çalışırken o odanın bir köşesine kaçmış cenin pozisyonunda surat asmıştı.

Bu tatlı hali beni ne kadar cezbetse de tam bir baş belası olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Lucy hakkında yeni bir bilgiydi bu. Sanırım bunu Lucy hakkındakiler defterime yazmam gerekecekti ve evet böyle bir defterim vardı.

Onun tüm özelliklerini not edip kalbini geri kazanmak için strateji üretmeye çalışırken bu defteri kullanıyordum ama bir süre sonra artı ve eksilerimi değerlendirirken eksilerim alıp başını gittiğini görünce defteri kendimin bile bulamayacağı bir yere saklamıştım.

Hayır. Asla o dağınık odada kaybettiğimden falan değildi. Sakladım. Sanırım...

İşte o deftere büyük harflerle not. En büyük puntoyla ve kalın not. ASLA İÇMESİNE İZİN VERME!

"Natsu bana bağırdı!"

Göz devirdikten sonra gönlünü almak için yanına gittim. Elini tuttum ve "Kanatlarını ben kırdım, unuttun mu? O yüzden uçamıyorsun. Benden nefret etmekte özgürsün ama lütfen daha fazla kendini tehlikeye atacak hareketler yapma." dedikten sonra avucuna bir öpücük bıraktım.

Tehlikeli hareket derken içtiği andan itibaren yapmaya çalıştığı tüm o şeylerden söz ediyordum. Pencereden sarkmak, ocağın gazını açıp evi havaya uçurmaya çalışmak, güvenliğe koşup ben bir suçluyum diye bağırmak ve tüm diğer o sinir bozucu şeyler...

Derin bir nefes alıp onu sakinleştirdiğimi düşündüğüm sırada kocaman gözleriyle bana bakıp "O zaman benimle oyna." demişti.

"Oi, oi! Oynamak derken neden bahsediyorsun sen?"

Kızarmış yüzüyle dudaklarını ısırdığında yutkunmuştum çünkü bu durum hiç iyi görünmüyordu. En azından ben ve iradem için.

Kollarını boynuma dolayıp "Oynayalım!" diye bağırdığında dengemi sağlayamayarak geriye doğru düşmüştüm.

Lucy rahattı tabii. Bedenim onun için rahat bir yastık görevi görmüştü ve yaşadığım bu sırt ağrısı ona zerre vurmamıştı. Bundan bir şikayetim yoktu gerçi.

"Hey, Natsu."

"Ne var?!"

Üzerimde uzanan kıza baktığımda yüzümün kızarmasına engel olamamıştım. Eşsiz bir güzelliği vardı ve gülümsemesi kalbimin tüm duvarlarını parçalıyordu her baktığımda.

"Natsu..."

Bu sefer sinirlenmeden yorgun bir sesle "Ne oldu?" diye sordum.

"Seni seviyorum."

Suratındaki tatlı ifadeyle bunu söylediğini duymak beni o kadar mutlu etmişti ki heyecandan nefesimin kesildiğini hissettim.

Yanağına dokunup "Bende seni seviyorum." dedim ve saçlarını okşadım. Doğrulup tekrar oturur posziyona geldiğimizde parlayan gözlerine dalmıştım ki beni ittirip dil çıkardı ve "Yalan söyledim. Aptal." dedikten sonra tekrar pencereye doğru koşmaya başladı.

"Bu hiç adil değil! Lucy seni pislik! Duygularımla oynamak eğlenceli mi?!"

"Sana benimle oynamanı söylemiştim unuttun mu? Çok sıkıldım, şimdi uçucam!"

Tekrar beline yapışıp "Uçmak neymiş gösteririm ben sana. Yalancı aşık!" dedikten sonra onu omzuma attım.

Depelenip duruyordu. "Bırak beni! Serseri! Bırak beni!"

"Bırakayım da uçucam diye diye hastanelik ol dimi?!"

"Yüksek değil ki! Saaaalak. Saaalak."

Bir dakika, bu ev iki katlı. Gerçekten ilk kattan atlamayla ölmez, bırakayım dolansın dursun. Dolansın dursun mu?! Aptal mıyım ben?! Yarı çıplak halde sokaklarda koşturmasına izin verecek değilim heralde!

"Kapa çeneni, çok bilmiş! Şimdi uçacaksın merak etme."

"İşte benim sevgilim! Bakın Natsu beni uçuraca..."

Ağzını kapatıp "Yanlış anlaşılabilecek şeyler söyleme! Tüm siteyi başımıza mı toplamak istiyorsun?!" diye bağırdığımda bana pokerface yapıp "Sen de bağırıyorsun." demişti.

Sarhoşken bile yetişemiyorum ben bu kıza! Beyin hücrelerinin yarısı çevrimdışıyken bile benden daha zeki. Kahretsin! Aramızdaki fark bu kadar çok mu gerçekten?

Sinirle onu omzumda zaptedip çatıya çıkardıktan sonra "Mutlu musun?" diye sordum.

"Mutluyum..."

Onu bıraktığım da şömine bacasının üstüne çıkıp kollarını iki yana açarak gözlerini kapatmıştı ve gülümsüyordu.

Rüzgarın bedenine vuruşu hoşuna gidiyor olmalıydı. Bir süre sessizce öyle durduğunda açık havanın kafasını yerine getirdiğini sanmıştım ama tekrar gözlerini açınca dengesini kaybetti.

Onu tutmak için her zaman ordaydım ve olmaya da devam edecektim. Kucağımı açıp onu yakaladığımda kafasını kaldırıp bana baktı.

"Bunu gördün mü? Uçtum."

Kahkaha atıp "Evet, sen tam bir kuşsun." dedikten sonra azar moduna geçip "Ya düşseydin ne olacaktı?" diye sorduğumda gözlerimin içine bakıp gülümsemişti.

"Düşmem. Çünkü sen yanımdasın. Beni tutacağını biliyorum."

LAXUS
(SABAH)

Yanımda oturan Kagami iç çekerek arkasına yaslanmıştı. "İnsanlar iş gezisine çıkıyorum diye yalan söyleyip kızlarla kaçamak yapmaya çıkar, sen benimle öğretmen avına çıkıyorsun."

"Kaçamak ve kız kelimelerini fazla sesli söylemesene, Mira'nın her yerde kulağı var."

Küçük bir kahkaha atmıştı Kagami. "Mira'nın önünde saygıyla eğiliyorum. Senin gibi bir canavarı bile korkutabilmesi harika."

"Sen onu bir de bana sor. Ben canavarsam o şeytan, bundan emin olabilirsin."

"Ne güzel işte. Tencere kapak birbirinizi bulmuşsunuz, yuvarlanın gidin."

Ona cevap vermek yerine göz devirdikten sonra etrafa bakıp bir ipucu edinmeye çalıştım. Aradığımız şeyin burda olması gerekiyormuş.

Cobra'yı sorguya çektiğimizde onun ağzından bir şeyler almakta çok zorlanmıştık. Bize sadece bir şehir ve bir cafe ismi vermişti ve aradığımız cevapları ordaki birinden almamız gerektiğini söylemişti.

O aptalı o kadar dövüp tehdit etmemize rağmen bize sadece bu kadar bilgi vermesi o kişinin gerçekten tehlikeli olduğu anlamına geliyordu sanırım.

Sonuçta bu Cobra'ydı. Onun birinden korkması nadirdi ve cevap almak için onu bayağı bir hırpalamıştık.

"Hey."

Tek kaşımı kaldırıp Kagami'ye baktıktan sonra "Ne var?" diye sordum.

"Sence o veleti dinleyip buraya kadar gelmekle iyi mi yaptık? Bize düzgün hiçbir bilgi vermedi, kimi arayacağımızı bile bilmiyoruz."

"Yalan söylediğini sanmıyorum. 'Artık bitsin bu şey!' diye bağırdığı kısım bana fazlasıyla gerçekçi geldi."

"Yine de bu cafeye gelip duruyoruz ama tanıdık hiç kimseyi görmedik. Onu tanıyacağımızı söylemişti, öyle değil mi?"

"Biraz daha sabredelim, yine bir şey bulamazsak döndüğümüzde o herifi bu kez öldüresiye döveriz."

Omuz silkmişti. "Bu hiç sana göre değil. Neden direk o öğretmeni dövmeye gitmedik ki zaten?"

"Çünkü o adamı sona saklıyorum. Şu Cobra'nın korktuğu kişiyle olan konuşmayı bir halledelim önce. Her şey onun başının altından çıkmışa benziyor."

Güldü ve "Büyük yılanın başını ezersek sıkıntı çözülür diyorsun demek." dedikten sonra etrafa bakınmaya başladı. "Peki nerde o büyük yılan?"

Bilmiyorum demek üzereydim ve etrafa daha dikkatli bakmaya çalışıyordum. Bu bakışlarım karşılığını verince yutkunarak arkama yasladım.

Bu gerçek miydi? Tanrım. Hayır, yanlış görüyor olmalıyım. Ama yanlış değil. Bu o. Hayal görmediğimden emin olmak istedim ve derin bir nefes alıp kendime gelmeye çalıştıktan sonra gördüğüm şeyi doğrulaması için Kagami'ye döndüm.

"Hey Taiga."

"Ne var?"

"Sana bir soru sormama izin ver."

"Ne var, dedim?!"

"Eğer Yukino intihar ettiyse... O zaman o kim?"

Continue Reading

You'll Also Like

11.8M 577K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
770K 63.7K 13
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar taekook
14K 1.1K 30
İzuku kız katsuki errrrkeeek Pezeveng katsuki kaşar izuku Özgünlük var Ehehehheheh Başlangıç: 07.22.2022 Bitiş: 09.10.2022 DUYURU İĞRENÇ BİR KİTAP...
2.1K 236 16
Ophelia; Connor ve Hank Anderson'a yardım amaçlı gelen bir polis Android'di. Fakat Ophelia, sıradan bir polis Android'inden daha fazlasıydı... ~ Detr...