ACIMASIZ [ TAMAMLANDI ]

By wonder_vomen

4M 131K 33.7K

Bir adam, beni yangına çevirmişti. Bir adam, benliğimi bozmuştu tereddütsüz. Ve bir adam benim cennetimin at... More

Tanıtım
1 - İzmir
2 - Karanlık Çocuk
3 - Yeni Okul
4 - Katil
5 - Şikayet
6 - Otopark
7 - Yeni Arkadaşlık
8 - Korku
9 - Merak
10 - Kalpsiz
11 - Tescilli pislik
12 - Serseri
13 - Senin bu yaptığın?
14 - Şımarık Çocuk
15 - Ceza
16 - Kütüphane
17 - Sarhoş
18 - Sende mi buradaydın?
19 - Ateş !
20 - Bar
21 - Şirket
Karakter Tanıtımı
22 - Doğum günü
23 - Ben yanındayım
24 - Film Gecesi
25 - İtiraf oyunu
26 - Hayır, Ateş dedin!
27 - İlgi Odağısın
28 - Tokat
29 - Kıskançlık
30 - Önyargı
31 - Suçluluk Duygusu
32 - Umrumda değilsin
33 - Pişmanlık
34 - Yaramaz şey
35 - Sevgili sahip
36 - Ölümle satranç
37 - Sana Özel
38 - Baş Belası
39 - Hayal kırıklığı
40 - Oyuncak
41 - Beklenmedik anda
42 - Manzara
43 - Duygular
44 - Senfoni
45 - Oyun
46 - Av
47 - Gerçekler
48 - Enkaz
-Tanıtım videosu-
49 - Geçmişin izleri
51 - Davetsiz Misafir
52 - Kördüğüm
53 - Trip
54 - Rüya
55 - Kalp acısı
56 - Yapboz
57 - Ateş'in kızı
58 - Kelebek
59 - Süpriz
60 - Yangın
Kesit
61 - Yıkılmışlık
62 - Terkediş
Özel Bölüm
instagram
63 - Ruhun yolculuğu
okuyun!
64 - Hikayenin sonu
S O N
satırlarda buluşalım

50 - Minik sevgilim

40.2K 1.5K 251
By wonder_vomen

Media : Akın - seni çok seviyorum

Bazen elini tutan bir el olduğunu düşünmek bile yeterdir gülümsemen için.
Parmak uçlarının parmaklarına dokunması yeterdir güven duyman için.

Bazen varlığıyla yanında olamasa bile sözcükleriyle ruhuna dokunması yeterdir yanında hissetmen için.
Bazen sadece seni anlaması, ya da hiç konuşmadan saatlerce dinlemesi, belki de gözlerini kırpmaksızın gözlerinin içine bakması yeterdir günün tüm stresini unutturmak için.

Bazen yerinde söylenen ufacık bir sözcük, sihirli değnek gibidir tüm bakış açını değiştiren, bazen de ufak bir sevgi dokunuşudur seni sevgiyle bütünleştiren.

Ve aşk bazen aynı anda özledim demektir birbirinden habersiz,
Bazen de konuşmadan anlaşabilmektir sessiz sessiz.

Yeri gelince tutkuyla susmaktır belki de kim bilir...

Ben hala Ateş'in kucağında oturmuş birbirimize sarılı vaziyette duruyorduk. Ne o birşey söylüyor ne de ben sessizlik aramızda eşsiz bir melodi gibiydi. Açıkçası şimdi bu durumda olmaktan şikayetçi değildim. Bazı şeyleri anlamam için düşünmeye ihtiyacım vardı.

Anlatıkları tekrar aklıma geldi. Hala fazlasıyla şaşkındım annesinin ölümü, yaşadıkları... çok zor şeyler yaşamıştı. Bu kadar duygusuz olması normaldi aslında. Kim küçücük bir çocukken annesinin ölümüne dayanırdı ki hele ki o yaşlarda...
Anne sevgisine en çok da o yaşlarda ihtiyaç duyulurken o küçücük bir çocukken anne sevgisinden yoksun büyümüştü. Onun kalbinin bu kadar acı dolu olduğunu bilmem, benim de canımı acıtıyordu. Içinde kağıt kesiği gibi oluşan ince ama derin bir sızı oluşmuştu. Anlattıkları kulaklarımda cınladıkça sızı safa çok artıyordu.

"Iyi misin?" Diye sordu Ateş aramızdaki sessizlik onun fısıltısıyla son bukurken.

"Evet" diye karşılık verdim.

Benim ona sormam gereken soruyu o bana soruyordu. Iyi olması gereken kişi oydu. Sonuçta hiç haketmediği şeyleri yaşamış, çocukluğunu yaşayamamıştı.

Bunları yaşamış olma düşüncesi aklıma geldikçe volkanlar kaynıyordu yüreğimde.

"Ne düşünüyorsun?"

"Seninle yıldızları izlemeli bir günün hayalini kuruyorum" diye bahane uydurdum. Oysa gözlerim kapalı bir vaziyette Onu düşünmekten başka ne düşünebilirdim ki.

Gözlerimi açtığımda onun gözlerinin de açılmış ve yüzümü süzüyor olduğunu gördüm. Bana böyle bakması hiç hayra alamet değildi. Sanki ben yarışmanın inanılmaz şanslı galibi değil de, ödülüydüm.

Bakışlarımız bir an birbirine kilitlendi. Gök mavisi gözleri; öyle derindi ki, ruhuma kadar herşeyini görebileceğini düşündüm.

Ateş'in cevap vermesini beklerken o hiç ummadığım birşey yapıp beni kucağına aldığı gibi ayağa kalkarak çıkış kapısına doğru yürümeye başladı.

"Nereye gidiyoruz?" diye sordum fısıltıyla.

"Hayalini gerçekleştirmeye" diye karşılık verdi.

Ondan sonra birşey demedim başımı göğsüne gömüp o anın tadını çıkarmaya başladım.

Kısa bir süre sonra sahil kenarına gelmiştik. Ateş'in evi hemen denizin karşısında olduğu için sahil kenarına gelmemiz uzun sürmemişti.

Sahil kenarına geldiğimizde beni yere indirmişti. Çıplak ayaklarım yere değdiği anda hissettiğim soğukluk düşüncelerimi bölmüştü. Esen rüzgar, denizin uğultusu hayatı duymak gibiydi. Gözlerimi kapattıp bu eşsiz tadın keyfini çıkardım.

Gözlerimi açmadan, "Ateş?" Dediğimde yanımda olduğunu hisetmem için parmaklarını parmaklarıma doladı.

"Hım" diye mırıldandı.

"Yıldızlar çok güzel değil mi?" Diye konuştum yumuşak bir sesle. Gözlerimi açıp, başımı yukarı kaldırdım. Gökyüzündeki savaşı izlemek, yıldızların karanlığa açtığı savaş bana huzur veriyordu.

"Öyle!" diye karşılık verdi o da benim gibi başını yukarı çevirip yıldızlara bakarken.

Tam o sırada bir yıldız kaydı ve ben ışıltılı gözlerimle Ateş'e baktım.
"Yıldız kaydı dilek tutalım." Dedim küçük bir çocuk gibi mutlu olurken.

Ateş istifini bozmadan omuz silkti. "Sakın bana o batıl inançlara inandığını söyleme" diye söylendi bilmiş bir edayla ego herif.

Burun kıvırdım. "Hiçte batıl inanç değil bir kere yıldız kaydığı zaman ne dilek tutarsan gerçekleşirmiş."

"Kim demiş onu.?"

"Şapşal" dedim hafif kıkırdarken "illa birinin söylemesine gerek yok ki zaten böyle birşey var."

Ateş birden bana bakmayı bırakıp gökyüzüne baktı ve derin bir nefes çekti ciğerlerine. "Ben öyle şeylere inanmayı küçüklüğümde bıraktım."

Mavi renkli delici gözleriyle bana baktı. "Küçükken ne zaman bir yıldız kaydığını görsem annemin tekrar bana gelmesi için dua eder ve uyurdum. Sabah ise annemi görme umuduyla uyanırdım ama sonuç hep yalnızlık oldu" diye fısıldadığında nefesini o kadar net hissetmiştim ki ayaklarım uyuştu. "Hiç kimsem yoktu o zamanlar" sertçe yutkundu, şu anki yüz ifadesini öylesine çok merak ediyordum ki ama yine de kafamı kaldırıp ona bakacak gücü kendimde bulamıyordum. "Sonra sen geldin, hiç bir şeyim yokken herşeyim oldun." Fısıltısı tenime, tenimden ruhuma karıştı gözlerimi yumdum ve sertçe yutkundum.

"Ateş?" diye fısıldadım. Konuyu değiştirmek adına ancak kelime daracığımla, doğru kelimeleri bulamadığım için kendime mücadele ettim. Daha iyi kelimelere ihtiyacım vardı. "Peki ya baban?" dedim titrek bir sesle. Sürekli annesinden bahsedip bir kere bile babasından söz etmemesi beni meraklandırmıştı.

"Babam" diye tebessüm etti. Gözleri parıltısı içimin buzlarını eritti. Karşılık olarak verdiği tebessüm beni şuana kadar olmadığı gibi büyülemişti.

"Babam benim için çok özeldir." Bir denize benzeyen gözlerinin dalgaları o kadar muhteşemdi ki, mavisinin anlamında gizli bir yaşamı arayan o güzel gözlerine baktım. Babasından bahsederken gözlerinin içi gülüyordu.

"Annem öldükten sonra babam bana hem anne oldu, hem baba." Burukça güldü. "Gerçi hiç birşey bir annenin yerini dolduramıyor ama babam elinden geldiğince doldurmaya, annemin yokluğunu aratmamaya çalıştı." Sanki ateşten nefesler alıyormuşçasına bu düşünce kalbime oturuyordu.

"Annem öldükten sonra babam tam bir enkaza dönüştü.. sonra..." sustu. Nefesime, ciğerlerimin her hareketine konsantre olmaya çalıştım.

Hafif poyrazın yardımıyla denize birbiri ardınca yuvarlanan ufak ufak dalgaların sahile yakın ve ayrı ayrı kayalara gelip çarpmasıyla oluşan hafif ve kulağa hoş gelen çığıltısını izlerken Ateş'in devam etmesini bekledim.

"Üşüyor musun?" Diye sordu kulağıma doğru.

"Iyiyim" diye karşılık verdim ama bedenim bunu yalanlarcasına titriyordu.

"Keşke yalan söylemeyi becerebilsen" diye homurdandı yapay bir kızgınlıkla. "Üşüyorsun işte" deyip bir anda ellerini koltuk altlarımdan geçirdi ve ani bir hareketle beni kaldırıp kucağına oturttu. Şok olmuş gözlerle ona bakarken kalbim göğsümün derisini parçalayacaktı sanki.

Beni sanki küçük bir çocukmuşum gibi kucağına oturturken ılık nefesi dudaklarımı yakıyordu, iki koluyla beni sarmalayınca kalbim beklentiyle kasıldı.

Bakışlarım dudaklarına düşerken düşüncelerimi toplamaya çalışıyordum ama düşüncelerim çoktan benliğimi terketmişti bile.

"Birde üşümüyorum diyor" diye hayıflandı kendisiyle konuşur gibi "tenin buz gibi." Gözlerini abartıyla devirdi.

"Sadece birazcık üşüyordum." Dedim en sevecen halimi takınarak. Gözlerim gözlerine değiyordu.

Aslında ne yalan söyleyeyim üşüyordum. Ekim ayındaydık ve benim üşümem gayet normaldi. Üstümde Ateş'in bir kazağı olmasına rağmen soğuk rüzgar tenime tenime işliyordu.

"Soğuğu hiç sevmiyorum" diye itiraf ettim.

"Ben seviyorum" diye konuştu Ateş prüzlü bir sesle. "Insanı üşüten soğuğu seviyorum, özellikle seni ısıtmak için." Bu düşüncenin sıcaklığı damarlarımda dolaşmaya başlayınca buzlar kırıldı. Kanım yanaklarıma doğru çekiliyordu.

"Bana ne yapıyorsun?" böyle diye sordum.

Bedeni kaskatı kesildiğini hissettiğimde gözlerimi açtım ama alnımı onun göğsüne gömdüğüm için yüzünü göremiyordum.

"Sana ne yapıyormuşum?" Diye sordu. Soruma soruyla karşılık vermişti.

Derin bir nefes alarak onun erkeksi kokusunu ciğerlerime hapsettim. Kokusu beni dünyanın en güvenilir yerinde hissettiriyordu.

"Birçok şey."

"Mesela?" diye sordu sabırsız bir sesle.

Saçlarımın arasına bir öpücük kondururken dokunuşunu hissettiğim anda tanıdık topraklarda olduğumu anladım.

Göğsüne biraz daha sokuldum. Benim bu tepkime karşılık o da bana daha sıkı sarıldı. "Senin göğsüne başımı yasladığımda," diye fısıldadım her sözüyle kıyılarıma büyük dalgalarla çarpan bu adam benimdi. Kollarında olduğum adam benim ona ait olduğum kadar bana aitti. "Göğüs kafesinin altında bir cennetin varlığını hissediyor ve oraya uzanıyorum."

Koları biraz daha sıkı sardı bedenimi artık tamamen beni göğsüne hapsetmişti. "Benden hiç gitme olur mu çünkü sana sarılmak cenneti kucaklamaktır."

Derin bir nefes aldım ve erkeksi kokusunu içime doldurdum. Şu anda güvende hissediyordum. Tam da şu anda ait olduğum yerdeydim ve güvendeydim.

"Lütfen hiç git.."

"Şşş" beni sustururken nefesi çarpmıştı dudaklarıma. Elleri sırtıma kaydı ve beni kendine sabitledi.

"Sen benim içime, kalbime, ruhuma işlemişken gider miyim hiç." Onun nefesinin sıcaklığını hissetmek mide öz suyumun fokurdamasına neden olmuştu.

"Seni asla bırakmam sen kalbimin en özel yerindesin artık." Kalbim deli gibi atıyordu.
"Hiç kimsenin iyi gelmediği yerden sarıyorsun yaralarımı." Diye fısıldadı yüzüme doğru.

"Sana neden kapıldığımı bilmiyorum, sebep belki bir masum bakışındı." Dudaklarını boynuma bastırdı ve boynuma yumuşak bir öpücük bıraktı. Dudaklarını boynumdan çekmeden, "sana özlem duymak dünyanın en mükemmel hissi ve aynı anda en hüzünlü hissi nasıl olunabiliyor bilmiyorum."

Dudakları nabzımın üstünde hissetmek bana iyi gelmişti. Belki de çok çok iyi gelmişti.

"Ve ben seni seviyorum minik sevgilim."

Bu ilkti, ilk kez kalbim bu kadar heyecanda ve ilk kez yerinden fırlayacakmış gibi atıyordu. Ve ben geriye kalan herşeyi unuttum-tek hatırladığım onun beni sevdiği, istediği ve onun olduğumdu.

Kuralarını bilmediğim bir oyunun içinde gibiydim zaman kavramını tamamen yitirmiş, birçok şey düşünmez hale gelmiştim.

Instagram: solgun_papatyaa

Continue Reading

You'll Also Like

5.6M 24.4K 21
Hissiz, acımasız,yakışıklı, güçlü ve zengin. Hepsi kadınlara güvenmeyen Alexander'ı tanımlamak için kullanılabilecek kelimelerdi. Hissiz ise en başı...
857K 49.4K 34
Kuru öksürükleri durmadı bir süre. Boğazının acısını ben hissetmiş gibi yüzümü buruşturdum. Hastalığı benden kaptığı için kendimi iki kat kötü hissed...
LEVLÂ By thegri_123

General Fiction

1.9K 872 8
"Sence gidene mi daha zor kalana mı?" diye sordu bana dönerek Dudaklarımı büzüp "bilmem, ben hiç gitmedim ki..." dedim ama sonra ekledim "kalana çok...
1.7M 88.3K 47
En yakın arkadaşının hattını değiştirmesi sonucu, ona yeni numarasından mesaj atmaya çalışan Ada, aslında mesajı attığı kişinin bir yıldır hoşlandığı...