Katre-i Matem - Sonsuz Aşklar...

By MatildaEsteban

31.3K 1.9K 1.1K

Ve bu hikâyede herkes birini seviyor, hiçbir sevda karşılık bulmuyordu. Çünkü Karmen, Tekin'i seviyordu; Teki... More

Yazıcının Sözü
Karmen'in Sözü
Tekin'in Sözü
Aşkın Soluğu
Hasret
Sahipsiz Satırlar
Sessiz Ağıtlar
Bakışların Nağmesi
Vaveyla
Mevtin Zamanı
Hatıralar
lale'nin içinde gizledikleri
lale'nin biçare yüreği
Ölümü Düşleyen Adam
Evvele Meyil
Tarifsiz Acılar Sonesi
lale'nin lâl figan seslenişi
İlelebet Katre-i Matem

Yanlış Gece

1.1K 96 30
By MatildaEsteban

Merhaba!

Bölüm Şarkısı: Yann Tiersen - Porz Goret

Keyifli Okumalar!

Gece, Tekin'in sürpriz gelişiyle birlikte Karmen için kusursuz geçmişti. Tekin'in gelişi bile içi kadar eksik olsa da Karmen, bir an bile olsa onun varlığını yakınında yöresinde hissetmişti ya, bir gece onun için daha ne kadar güzel olabilirdi ki? Her şeye rağmen Tekin, Karmen için gelmişti. Belki Karmen'in beklediği ya da umduğu gibi değil, ama nihayetinde çevresine ördüğü o saydam duvarı yıkmış ve dünyaya yeniden adımını atarak ilk rotasını Karmen'e çizmişti. Bu bile Karmen'in biçare ve iyileşmektense yaralarını her gün daha çok kanatan kalbi için muazzam bir hadiseydi. Umut etmekten yorulmayan, her geçen gün tükenmiş ve boynunu bükmüş bir umudun ucunu yine tükenecek ve boynunu bükecek bir başka umuda bağlayan Karmen'in içinde daha güçlü bir umut yeşertmişti.

Umut... Karmen sevilmeye ve bilinmeye dair umut etmiyordu. Karmen yıllardır, belki de daha ilk andan bu yana Tekin tarafından görülebileceğine dair hiç umut etmemişti. Tekin'in varlığıyla, yakınlığıyla, şefkatiyle ve ona verdiği kıymetle yetinmeyi hep bilmişti. Aza tamah etmeyi kendi kendine öğrenmiş kalbi her seferinde daha fazlasını ümit etmektense, bu kadarı da bana yeter diyerek köşesine çekilmişti. Karmen hiç Tekin tarafından sevilebileceğine dair bir hayali gecelerine ve dahi rüyalarına misafir etmemişti. Karmen daima Tekin'in iyi olmasına dair umutlar yeşertmişti içinde, hep onun iyiliği uğruna dualar etmişti. Kendini, yeri gelmiş ailesini bir kenara itmişti ve yalnızca Tekin'i yüreğine dert edinmişti. Bunun içinse bir an bile bile pişmanlık hissetmemişti, zira sessiz sedasız verdiği tüm emekleri bir gün meyve vermişti. İşte şimdi o emeklerin en fedakârının karşılığına bakarak iç çekiyor, soluğunu genzine düğümlüyordu.

Tekin tebessüm ediyordu. Biraz kırık, yorgun ve eksik... Gözlerinin kervan geçmez kuyusunda daima yaşanamayacakların hasreti gizli... Lakin nihayetinde Tekin'in gözleri biraz olsun parlıyordu, dudakları kıpırdanıyor, kelimeleri uzun cümleler oluşturuyordu. Tekin artık pencere karşısındaki koltuklarda gençliğini ve emeklerini heba etmiyordu. Tekin artık uzun uzun susmuyor, ruhsuz gözlerle boşluğa bakmıyordu. Belki de artık hayattan ve kaybettiklerinin yarattığı boşluklardan yorulduğu kadar bunlara dair düşünmekten de bitap düşmüştü. Mecali kalmadığı için bükülen belini doğrultmaya ve hayata bir adım atmaya karar vermişti. Eğer böyle bir karar aldıysa gerçekten, Tekin bir kez daha Karmen'in en büyük iyi ki deme sebebiydi. Zira Karmen en çok, Tekin'in pes etmenin ne demek olduğunu bilmeyen yanına hayrandı. İçi harap kalabilirdi elbet, buna hakkı da vardı ancak maskelerini onarma zamanı gelmemiş miydi artık? Karmen, Tekin'in maskelerin ardına gizlenmiş haline bile razıydı. O haline bile gönlünü pervane etmeye hazırdı.

Karmen'in derdi ne sevilmemekten ne de sevmekten değildi. Karmen'in tüm derdi Tekin'in iyileşemeyen, derman bulamayan halindendi. Tekin'in gülümsemesi solardı, Karmen'in ömrüne serpilmiş tüm çiçekleri kökünden koparılırdı. Tekin ağlardı, Karmen'in kaburgası ayrılır ve yüreğine yağmur yağardı. Ah Tekin... Tekin ölmeye meyil ederdi yaşam kanunlarında unutulmaya mahkûm bir matem uğruna, sırf tutunamadığından, tutunmaya mecali kalmadığından, tutunabileceğine dair inancının üstüne toprak attığından. Tekin ölmeye gönül verirdi geçmiş zamanın bir haziran ikindisi, onun yerine Karmen gömülürdü lakin kimsenin ruhu duymazdı, duymaya cesaretleri olmadığından.

"Karmen'in evine sığabilecek miyiz?"

Karan'ın ismini söyleyişiyle birlikte zemine düşmüş bakışlarını kaldırdı ve karşısındaki kalabalığa baktı genç kadın. Zansız zamansız zihnine akın eden bölük pörçük anılar sebebiyle gözlerinin dolduğundan habersizdi, kirpiklerini heyecanla kırpışının ardından gözlerinden birer damla yaş süzülüp gitti. Gecenin karanlığında ve loş ışıkların ardında bir sevda uğruna düşen o iki damlayı kimsenin, dahi Tekin'in bile gözü görmedi.

Ailenin tüm genç bireylerinin, rakam verilmesi gerekirse Tekin'in de içine dâhil olduğu tam sekiz kişinin aslına bakılırsa dikkatsiz gözleri, Karmen'in üzerindeydi. Soruyu net olarak duyamadığı için, kaşlarını çattı genç kadın ve Karan, bunu anlayarak gözlerini devirdi.

"Annemler otele geçtiler ikiz," diyerek durumu açıkladı uzun boyuyla grubun içinde kendini belli eden sarışın adam. Serginin sonunda, program yapmak için mekânın girişine toplanmışlardı. "Ama buna rağmen senin eve sığabilir miyiz, emin olamadık? Kutlamayı dışarıda yaptıktan sonra bir kısmımız otele mi geçsek acaba?"

Karmen gözlerini kısıp kısa bir an için düşündü. Aslında Tekin'in varlığıyla darmaduman olan zihnini toparlamak için zaman kazanma çabası içindeydi. Biraz toparlanmayı başardığında olasılıkları hızla kafasında tarttı ve nihayetinde, "Aslında sığabiliriz sanırım." dedi, hemen ardından şüpheyle ekledi. "Tabii koyun koyuna uyumayı kabul ederseniz."

Sıkıntıdan ojelerini dişlemekle meşgul olan Zülâl, "Kiminle uyuyacağıma göre karar verebilirim." dedi.

"Ev arkadaşım iki hafta önce taşındığı için fazladan boş bir odam daha var." diye açıkladı Karmen. "Her ihtimale karşı da iki tane yer yatağım var. Ve işin aslı, kutlamayı İstanbul'daki sergiden sonra yapmak istiyorum. Tüm ailemle birlikte."

"İlk kez birkaç kişi aynı odayı paylaşmak zorunda kalmayacağız." dedi aralarındaki en sessiz ama konuştuğu zaman da daima yapıcı bir rol üstlenen Ayaz. "Sonuçta Mardin'deki konakta hep beraber toplandığımızda cümbür cemaat aynı odayı paylaşmak zorunda kaldığımız da oldu."

"Mesleki deformasyon sayesinde bulduğum her yerde uyurum." dedi Tuğra ve Tekin'e bakıp ondan da kısa bir onay aldı. "Ama buradaki kimsenin Karan'la aynı odada uyumak isteyeceğini de sanmıyorum."

Horlama sorununa dair bir gönderme alan Karan yüzünü buruşturdu. "İyi, ben de otele giderim. Siz bensiz eğlenin." Ukala bir tavırla göz devirdi. "Tabii becerebilirseniz."

Karmen gülerek onun koluna girdi. "Saçmalama, ben seninle uyurum."

"Özledin mi sen ikizini?" diyerek sevimli bir edayla kolunu Karmen'in omuzuna attı Karan. "Ama ben uyumak değil, eğlenmek istiyorum."

"Bizim bir araya gelip de eğlenemediğimizi ne zaman gördün Karan?"

Kartal'ın sorusuna karşı dudak büktü Karan. "Öyle diyorsanız ve kimsenin itirazı yoksa Karmen'in evinde kalıyoruz."

"Hem benim eşyalarımı toplamam lazım." Bıkkın bir halde omuzlarını düşürdü Karmen. "Sergi hazırlıkları yüzünden hiçbir şey yapamadım."

"Atölyeni ben toplayabilirim!" diye atıldı Birce, tüm heyecanıyla. Karmen'in boyalarına ve kullandığı diğer tüm malzemelere karşı ilginç bir merakı vardı. Ailedeki herkes onun müziğe olan ilgisini bilmesine rağmen, resme ve renkler karşı da bir yeteneği olabileceğini düşünüyordu.

Kartal, Birce'nin omuzuna omzunu çarptı. "Aynen, orayı biz toplarız."

Zülâl, Turna'ya bakıp ekledi: "Biz de kıyafetlerini toplarız."

Tuğra sessiz kalanlarda gözlerini gezdirdi, "Geriye kalanlar da ıvır zıvırları halleder." dedi, Karmen'e göz kırparak.

"O zaman bu gece kutlama değil, iş var."

Karmen'in mahcup bir tavırla dudaklarını dişleyerek söylediklerine karşılık hep bir ağızdan itiraz sesleri yükselmeye başladı. Bir süredir sessiz sedasız onların aralarında geçen konuşmaları dinleyen ve kararlarına uyum sağlamak için sabırla bekleyen Tekin, nihayetinde bir yaşam belirtisi vererek usulca Karmen'in koluna dokundu. Onun dokunuşunun sıcaklığıyla iliklerine kadar titreyen Karmen, derhal bakışlarını Tekin'in kara gözlerine çevirdi ve istemsizce yutkundu.

"Hallederiz," diye mırıldandı genç adam, anlayışlı bir bakışı kelimelerinin sıcaklığına ortak ederek. "Bu kalabalıkla her şeyi hallederiz."

Karmen soluk soluğa bir gülümseme armağan etti ona ve hâlâ program hakkında tartışmayı sürdüren ailesine döndü. Çoktan iş bölümü yapmaya, ellerinden geldiğince Karmen'e destek olmak için çabalamaya başlamışlardı bile. Uyumluydular, dışarıdan arkadaş edinmeye ihtiyaç görmeyecek kadar birbirlerine yakındılar. Karmen'e kalırsa kalabalık bir ailenin insana en büyük yararı, asla yalnız hissetmeme haliydi. Kendini yıkılmaya yüz sürerken bulduğu her an, ailesinden birinin sıcacık dokunuşunu omuzlarında hissetmişti. Onlarsız bir hayat hayal edemez hâle gelmişti bu yüzden. Ve yıllarını, Fransa'nın renkli ama serin atmosferinde yapayalnız ve onları özleyerek geçirmişti. Şimdi hem onlara, hem İstanbul'una hem de Tekin'e hiç ayrılmamak üzere kavuşacağı için tüm hücreleriyle heyecanlıydı.

Nihayet programlarını yaptıkları esnada çıkışta çağırdıkları taksiler de onları almaya geldi. Çok geçmeden Karmen'in Paris'in göbeğindeki mütevazı bekâr evine vardıklarındaysa herkesin yüzünde meraklı bir ifade peyda olmuştu. Tuğra ve Karan daha önce bu eve geldikleri için daha sakin, Tekin her zamanki sessizliğinde olsa da geriye kalanlar sabırsızlardı. Karmen çantasından çıkardığı anahtarıyla kapıyı açıp içeri girdiğinde ve onları evine buyur ettiğinde, küçük çocuklar gibi gürültü yaparak içeri girdiler. Eve en son adımını atan gürültüden ve karmaşadan daima uzak duran Tekin'di. Ondan hemen önce içeri giren Ayaz'ı takip etti ama bir an için adımları eşik de durakladı. Ayağındaki spor ayakkabılara takılan bakışlarını vakit kaybetmeden kaldırdı ve gözlerini Karmen'in, onun gözlerine susamaktan çorak kalmış gözleriyle buluşturdu. Usulca tebessüm etti.

Karmen o anda Tekin'in orada olduğuna bir kez daha ikna oldu. Tekin oradaydı, Fransa'daydı. Soluğu, Karmen'in soluğunun yanındaydı. Gözleri, Karmen'in gözlerinin hemen kıyısındaydı. Eskisi kadar uzun olmayan saçları uzansa, Karmen'in parmaklarının sınırındaydı.

Ah Tekin. Varlığıyla Karmen'in daima yamacında, kalbiyle uzağında kalan Tekin. Ah Tekin. Karmen'in içinde umut çiçekleri yeşertmekten gocunmayan, sonra o çiçekleri elleriyle katletmekten usanmayan Tekin. Bir bakışa bin matem, bir kelama bin ah pay eden Tekin. Karmen'in sevdiği, özlediği, uğruna hem güldüğü hem de gözyaşı döktüğü kara gözlü Tekin. Karmen'in yuvasına adım atmasına ramak kalan ama sanki o adımı atmaktan çekinir gibi görünen, mağrur Tekin.

Tekin bilir miydi? Adım attığının Karmen'in yuvası değil, zindanı olduğunu. Tekin anlar mıydı bir gün? Karmen'in asıl yuvasının o ev değil, kendi kara gözleri olduğunu. Tekin bir gün öğrenir, kabullenir miydi? Karmen'in güneş olup, onun yıldızı sönmüş gözlerine doğmak dileğini.

"Hoş geldin, Tekin."

Tekin... Ah gözleri kervan geçmez kara kuyu Tekin. Gözleri yalnız, sesi soluksuz, dili yaralı, yüreği paramparça Tekin. Karmen'in lügatinin ilk kelimesi Tekin. Bir yudum kalbinin yegâne efendisi Tekin. Karmen'in boynu bükük sevdiği. Bir gün gerçekten, dudaklarına hoş bir gülümseme kondurup Karmen'i yüreğine konuk edecek miydi?

"Hoş buldum, bal perisi."

Ve Tekin bir adım daha attı, uzunca bir zamandır varlığını reddettiği gerçek dünyaya. Farkında olmadan bir çağ açtı içinde, Karmen'in dünyasına döndü yüzünü. Gözlerini Karmen'in renklerine, kulaklarını Karmen'in içindeki seslere açtı hiç bilmeden. Görmeyi ve duymayı arzuladığından habersiz, içindeki matemde bir çatlak yarattı. Yüzünü gün geçtikçe tükenmeye değil, iyileşebilme ihtimaline çevirdi. Tekin adımını sıfatlarda Karmen'in evine, yürekte zindanına attı. O zindan ki, onun tek adımıyla günlük güneşlik olup çiçek açtı ve Karmen yıllar sonra o evde ilk kez derin bir nefes aldı.

İnsanın etrafında büyük bir kalabalık olunca, hiç şüphesiz ki zaman takip edilemez bir süratle akıyordu. Ev küçüktü, içini dolduranların yüreği ve çabası büyüktü. Karmen'in ilk sergisi için kutlama yapmayı bekleyen herkes saatler içinde kendini kolilerin, valizlerin ve eşyaları sarıp sakınacak gazete sayfalarının etrafında bulmuştu. Lakin kimse şikâyetçi değildi zira böyle yoğun bir çabanın içinde bile eğlenmenin, gülmenin ve şamata çıkarmanın bir yolunu bulabiliyorlardı. Yıllardır iki sessiz ve sakin genç kadının zamanla mücadelesine şahit olan duvarlar onca zamanın ardından, kısa bir vakit için bile olsa, sıcacık gülüşleri kucaklıyordu.

Tekin, Kartal ve Birce, Karmen'in atölyesindeydiler. Genç kadının kıymetli boylarını, fırçalarını, paletlerini ve daha nicesini özenle sarıyorlar, kolilere yerleştiriyorlardı. Bu esnada oradan buradan sohbet ediyorlar, boğucu yaz sıcağını bastırsın diye soğuk içkilerini yudumlayarak dinlene dinlene çalışıyorlardı.

Turna ve Zülâl, Karmen'in yatak odasındaydılar. Genç kadının büyük bir dolabı dolduran ve neredeyse birbirinin benzeri olan kıyafetlerini, pek fazla kullanmadığı makyaj malzemelerini valizlere yerleştiriyorlardı.

Tuğra, Karan ve Ayaz'a ise evin bilumum noktasındaki, Karmen'in İstanbul'dan gelen ıvır zıvırlarını toplama görevi düşmüştü. Bir an salondalarsa bir an mutfağa gidiyorlardı. Yeri gelip diğer odalara destek operasyonu yapıyorlar ama nihayetinde kendilerini salondaki koltukta yayılıp bir şeyler içerken buluyorlardı.

Karmen ise oradan oraya koşturuyor, yapacak iş bulamasa bile adeta köle misali çalıştırdığı ailesine yemek ve içecek takviyesi yapıyordu. Arada Tuğra, Karan ve Ayaz'ı boş duruyorlar diye azarlayıp yayıldıkları koltuklardan ayaklandırıyordu ama işin sonunda kendini hep Tekin'in varlığıyla aydınlanan o kasvetli atölyede buluyordu.

Biraz da korkuyordu aslında Karmen. Odanın en köşesinde istiflenmiş, tamamlanamamış ya da tamamlanmayı bekleyerek üzerlerine örtü örtülmüş tabloların bulunması korkusu içinde sessiz sedasız debeleniyordu. En çok da aralarında bir tanesinin, Karmen'in bir gün tamamlanamayacak olması endişesiyle içine kor düşürenin, Tekin tarafından görülmesi ihtimaliyle korkuyordu.

Fakat Karmen aslında öyle şanslı bir insandı ki, kimse yakınlıklarına kanıp da sorgusuz sualsiz dokunmuyordu onun eşyalarına. Pervasızlığıyla nam salmış ve sadece ayak işlerine bakan Karan bile kız kardeşine sormadan iş başına geçmiyordu.

Her şeye rağmen aralarında en özenli olan, yine ve yeniden Tekin'di. Karmen, atölyeye açılan kapının önünde durmuş içeriye bakarken, buna bir kez daha şahit oluyordu. Kartal fırçaları ve paletleri temiz olduklarından emin olarak paketlenmeye hazırlarken, Birce boş bir tuvali boyamakla uğraşıyordu. Tekin ise odanın ortasında, bağdaş kurarak yere oturmuştu. Atölyeye girdiği ilk anda Karmen'e paketlerken nasıl bir yol izlemesi gerektiğini sorduğu onlarca irili ufaklı, çeşit çeşit ve renk renk boyayı etrafına dizmişti. Onları gelişigüzel sarıp koliye koymuyor; aksine önce türlerine, sonra boyutlarına ve nihayetinde renklerine bakarak işini özenle yapıyordu. Karmen'in onlara verdiği kıymetin üzerine kendi dikkatli gözlerini ekliyor, o boyları paha biçilmez kılıyordu sanki. Tekin'in dokunuşuyla Karmen'in içinde çiçekler açıyordu, Tekin'in özenli haliyle Karmen'in renkleri daha da canlanıyordu.

"Kararsız kaldıysan..." Tekin'in başını, dikkatini yoğunlaştırdığı işinden kaldırmadan, tüm sakinliğiyle mırıldanması Karmen'in olduğu yerde irkilmesine sebep oldu. Genç adam gözlerini boyalardan çekmeden devam etti. "Tercihini yardım etmekten yana kullanabilirsin."

Yakalanma hissiyle mahcupça tebessüm eden Karmen, onun yanına doğru yürürken, "Pek yardıma ihtiyacın var gibi durmuyor." dedi.

Tekin, karşısına oturduğunda başını kaldırıp Karmen'e baktı yorulmuş gözlerle. "Çok fazla boya var burada. Her renkten birkaç tane, birçoğu da daha açılmamış."

"Biraz garanticiyim sanırım." diyerek omuz silken Karmen boyalardan, Tekin'in sıralamasına uygun bir tanesini alıp sarmaya başladı. "Gecenin bir yarısı çalışırken, boyasız kalmayı göze alamamış olabilirim."

"Demek o güzel tablolar gecelerde can buluyor."

"Bazıları..."

Tekin başını kaldırdı ve kara kirpiklerinin parmaklıkları ardında mahkum kalmış gözlerini Karmen'e çevirdi, tüm merakıyla. "Peki ya diğerleri?"

Onun sıradan sandığı sorusu Karmen'in yüreğine incecik bir kıymık gibi battı. Tekin'in varlığıyla gün yüzü gören o atölye yeniden Karmen'in eskide kalmasını istediği, yalnız gecelerinin perdesine sarınıp genç kadının üstüne yıkıldı. Alamadığı, boğazında düğümlenen tüm nefeslerinin göğsüne aman vermez bir basınç uyguladığını hissederek gözlerini kaçırdı.

"Bazıları kaç gece sabaha bağlanmış olursa olsun, tamamlanamadı."

Tekin hafifçe başını çevirdi ve odanın ücrada kalmış köşesine baktı. Bir sürü tablo, tamamlanamayarak ve orada öyle üstleri örtülmüş bir halde örselenerek sanki bir kabir oluşturmuşlardı. Tekin'e kalırsa Karmen'in hiç tamamlanamayan, nasıl bütünleneceğini bilmediği o eksik yanının bir yansıması gibiydiler. Gizli ve bilinmez... Tekin, Karmen'in yarım kalmış yanını nasıl bilemiyorsa, odanın en karanlık köşesine ötelenmiş tabloların da hangi yanının tamamlanamadığını göremiyordu. Karmen'in tamamlanamamış portresi de tıpkı o tablolar gibi örtülü ve gizliydi. O örtünün içinde saklanan gerçekleri Karmen'den başka kimse bilmiyor ve göremiyordu. Tekin ise tüm merakına rağmen katiyen Karmen'in mahrem kıldığı yanına adım atmayı aklının ucundan geçirmiyor, onun için doğru anın gelmesini bekliyordu.

"Belki bir gün tamamlanırlar diye mi saklıyorsun onları?"

Tekin'in baktığı noktaya çevirdiğinde gözlerini Karmen, yüreğindeki kıymığın iyice derine saplandığını hissederek yutkundu. Acısı biçim bulup yüreğini avuçları arasında sıkmaya başlamışçasına nefesi kesildi, geniş oda aniden daracık bir kuyu gibi Karmen'in üzerine gelmeye başladı. İçine uzun ve derin bir nefes çekmeye çalışsa da yalnızca kısacık, titrek bir soluklanışa bağlayabildi bu çabasını. Tekin'in gözlerinin yüzünde gezindiğini hissettiğindeyse dudaklarının ince bir tebessümle kıvrılmasını sağlayıp ona baktı.

"Kimisi, doğru geceyi bulursam tamamlanabilir." diye mırıldandı kanadı kırılmış bir sesle. "Ama ne yazık ki kimisi de hiç tamamlanamayacak. Çünkü onlar için hiç doğru bir gece olmayacak."

Tekin tüm dikkatini Karmen'e yoğunlaştırdı ve gözlerini kısıp daha büyük bir merakla baktı onun duru gözlerine. "Neden?"

Çünkü, diye fısıldadı Karmen'in sızlamaktan, yanıp yanıp kül olmaktan ama küllerinden yeniden doğmaktan asla usanmayan kalbi. Çünkü sen, benim içimde hiç tamamlanamayacaksın Tekin. Seni alıp kendi eksik yanımı tamamlayabilmem için gelmeyecek hiçbir gece. Tüm geceler, içimde hiç durmadan senin uğruna büyüttüğüm hasreti palazlandırmak için gelecek bana. Ben, seni hiç kendimle tamamlayamayacağım Tekin. Hangi geceyi senin portreni tamamlasın diye harcayabilirim ki?

"Bilmem," diyerek omuz silkti sevimli bir edayla, yüreğinin sesine sırt çeviren bir gülümsemeyle. Karmen'in dudaklarının kenarından sarkan o boynu bükük çiçekleri görmek, Tekin'in içini yaktı. Karmen'in sahte gülüşü, Tekin'in içinde yandı ve kül olup dağıldı. "Yanlış renkle başladım belki. Ya da yanlış fırçayı kullandım. Kim bilir belki, aslında gerçekten ne çizmek istediğimi hiç bilemedim."

Tekin eline sıralamasına uygun bir boya aldı, elinde evirip çevirip dikkatle yüzeyine baktı. "Böyle mi oluyor?" diye sordu diğer eline aldığı gazete kâğıdıyla boyayı sararken. "Bir tabloya başlarken, daha fırçan boyaya dokunmadan bitmiş haline karar vermiş mi oluyorsun? Gözünde canlanıyor mu o görüntü?"

Konu, Tekin'in merakının başka bir yöne kaymasıyla Karmen'in yüreğine kastetmekten uzaklaştığında, genç kadın derin bir soluk almayı başardı ve bu defa daha içten gülümsedi. "Öyle oluyor," dedi başını sallayarak. Tekin'in sıralamasını takip ederek ona yardım etmeye başladı aynı zamanda. "İlk başlarda, yani işin püf noktalarını bilmezken daha rastgele çizerdim. Hiç düşünmeden, tam olarak karar vermeden... Tabii bu halim çizdiklerime de yansır, ortaya karman çorman şeyler çıkardı. Ama bu işin eğitimini alıp profesyonelleşmeye başladıkça daha dikkatli olmaya başladım. Çizeceğim tablonun boyutuna, temasına, renklerine karar vermeden, bitmiş halini zihnimde çizmeden tuvalin başına geçmemem gerektiğini öğrendim. Tabii istisnalar da oluyor arada, sürpriz tablolar çizmek de ayrı zevkli. Bazen, hesapsızca başladığında, çok güzel işler çıkabiliyor ortaya. Ama genel olarak bir plan dâhilinde çalışmamız gerekiyor. Yoksa bazı tablolar, kararsızlıklar ve belirsizlikler yüzünden en baştan tamamlanamamaya mahkûm oluyor."

"Doktorluk gibi..."

Tekin'in dalgın mırıldanışı Karmen'in dikkatini cezbetti. Onca zaman sonra onun mesleğinden bahsedişi, içini heyecan ve umutla titretti. Kara gözlü adamın matemiyle sırt çevirdiği, varlığını reddettiği ve bir daha diline düşürmediği o çok sevdiği mesleğinden yeniden bahsetmiş olması; böyle alelade bir anda bile olsa Karmen'in avuç içlerine gömdüğü onca çiçekten birinin bile olsa üstüne bir damla su gibi düştü, onu yeşertti.

"Geri dönmeyi düşünüyor musun Tekin?"

Dakikalardır sessizliğini koruyarak onların sohbetine sadece kulak misafirliği yapan Kartal'ın, omzunun üstünden onlara bakarak sorduğu soru üzerine Karmen ile Tekin'in gözleri o yöne çevrildi. Tekin sadece kısa bir an için göz göze geldi Kartal'la ve hemen ardından tekrar işine dönerek kesin bir şekilde başını iki yana salladı.

"Hayır," diye mırıldandı duygusuz bir sesle.

Tekin o anda sonra gerekmedikçe konuşmadı. Arada sırada, kısa cümlelerle Karmen'e bir şeyler sordu ama kimsenin bir şey daha sormaya ya da söylemeye cesaret edemeyeceği kadar suskunlaştı. Karmen'in yüreğini sızlattığını bilemedi ama herkesi üzdüğünü hissetti. Ancak elinden gelen hiçbir şey yoktu, içindeki susmaya ve kabuğuna hasret yanına karşı henüz güçlenememişti. Her ne zaman acıları çıkıp karşısına dikilirse dikilsin, onların karşısına çıkacak cesareti olmadığını fark ederek sinip köşesine çekiliyordu.

Tekin uzun zamandır kıpırdamadan, bulunduğu noktadan hiç ayrılmadan aslında çok uzun bir yol kat etmişti ve herkes de bunun farkındaydı. En azından artık hayat belirtileri gösteriyordu. En azından artık canı yandıkça hayatta kalmaktan vazgeçmek yerine, geriye kalan bir parça gücüyle hayata tutunmaya çabalıyordu. Tekin en azından içindeki yorulmak bilmez sesleri ve ağıtları dinlemektense, etrafındaki kalabalığa kulak verip içindeki boşluğun uğultusunu örseliyordu. En azından eksik olsa bile artık yanlarındaydı, suskun olsa bile onlardan kaçmıyordu.

Karmen biliyordu, hissediyordu. Tekin'in Fransa'ya attığı adım, geçmişi bilenler ve yaşayanlar için umut etmeye hakikatli bir sebepti. Ama en çok Karmen'in ihtiyacı vardı böylesi bir sebebe. Ona rastladığında ve tutunduğunda anlayabildi bunu. Ve gördü. Tekin'in çok daha iyi olduğunu, çok daha iyi olmak için çaba verdiğini. Önce bir sene evvele ait viran Tekin'i düşündü, sonra karşısında kaşlarını çatmış işini yapan Tekin'e baktı ve gördü.

Tekin iyiydi. Zaman geçtikçe, Bade'nin üstüne atılan toprak gibi onun da acılarının üstüne zaman atıldıkça, Tekin çok daha iyi olacaktı. Ve bu bile, Karmen'in tamamlanabileceğine inanması için kâfiydi. Karmen'in içindeki eksik köşenin tamamlanabilmesi için Tekin'in onu sevmesine lüzum yoktu. Ne vakit Tekin'in kara gözleri yine eski neşesiyle ışıldayacaktı, işte o vakit Karmen'in eksik köşesi de tamamlanma şansı bulacaktı.

Sadece biraz zaman lazımdı.

Sadece biraz sabır, aslındapek çok yaraya şifaydı.

-----

Dün gece bir, bugün bir bölüm... Katre-i Matem okuyucuları için epey mutluluk verici olsa gerek. Ne yalan söyleyim, bu başlıkta bölüm paylaşmak bana da çok büyük mutluluk veriyor. Karmen ve Tekin'in kelimeleri hiç susmasın, devamlı parmaklarımdan dökülsün istiyorum.

Bu bölüm sanki biraz umutlu doluydu. Biraz daha fazla gülümseme, biraz daha fazla mutluluk vardı. En azından mutlu olmaya dair umut vardı. Ve Tekin, ondan habersiz çizilen portresinin ilk kez bu kadar yakınındaydı. Hâlâ haberi yok o portreden. Belki bir gün olur, belki o portre bir gün tamamlanır. Kim bilir...

Karmen'in mutluluğunu, heyecanını, umudunu hissettiniz mi? Tekin'e bakan gözlerinin sıcaklığını hissettiniz mi? Karmen uzun bir aranın ardından ilk kez umut etti. Bir şeylerin yeniden toparlanabileceğini düşündü. Bakalım, çoktan toparlanmaya başlamıştır belki de.

Bu arada hikayemiz, tarih şartına pek ayak uyduramamış olsa da 2018 Watty Ödülleri'ne katılımcı oldu. Bir ya da iki ay farkla tarih şartını kaçırmış olsam da bir şansımı deneyeyim dedim. Çok ümidim yok ama denemekten de zarar çıkmaz sonuçta.

Yorumlarınızı ve düşüncelerinizi okumayı heyecanla bekliyor olacağım!

Kendinize güzel bakın!

Sevgiyle!

Continue Reading

You'll Also Like

189K 10.3K 23
❝ Konserdeki Sevgilim: Mine, üç ay. Konserdeki Sevgilim: Sadece üç ay çıkıyormuş gibi davranacağız. Konserdeki Sevgilim: O kadar. Siz: Üç ayın sonun...
1.3M 56.5K 46
~TAMAMLANDI~ 0545* Sizi "MAFYA" adlı gruba ekledi #Romantizm kategorisinde 1.Sıra✨ #3Ay kategorisinde 1.Sıra✨ #Siyah kategorisinde 1.Sıra✨ #Esir kate...
2M 87.1K 68
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...
74.8K 8.1K 16
Etine dolgun, bol kıvrımlı ve birazcık, çok azıcık tombul bir kız olan Evrim ile sporu takıntı haline getirmiş, sağlıklı yaşam gurusu ve kas yığını D...