ACIMASIZ [ TAMAMLANDI ]

Da wonder_vomen

4M 131K 33.7K

Bir adam, beni yangına çevirmişti. Bir adam, benliğimi bozmuştu tereddütsüz. Ve bir adam benim cennetimin at... Altro

Tanıtım
1 - İzmir
2 - Karanlık Çocuk
3 - Yeni Okul
4 - Katil
5 - Şikayet
6 - Otopark
7 - Yeni Arkadaşlık
8 - Korku
9 - Merak
10 - Kalpsiz
11 - Tescilli pislik
12 - Serseri
13 - Senin bu yaptığın?
14 - Şımarık Çocuk
15 - Ceza
16 - Kütüphane
17 - Sarhoş
18 - Sende mi buradaydın?
19 - Ateş !
20 - Bar
21 - Şirket
Karakter Tanıtımı
22 - Doğum günü
23 - Ben yanındayım
24 - Film Gecesi
25 - İtiraf oyunu
26 - Hayır, Ateş dedin!
27 - İlgi Odağısın
28 - Tokat
29 - Kıskançlık
30 - Önyargı
31 - Suçluluk Duygusu
32 - Umrumda değilsin
33 - Pişmanlık
34 - Yaramaz şey
35 - Sevgili sahip
36 - Ölümle satranç
37 - Sana Özel
38 - Baş Belası
39 - Hayal kırıklığı
40 - Oyuncak
41 - Beklenmedik anda
42 - Manzara
43 - Duygular
44 - Senfoni
45 - Oyun
46 - Av
47 - Gerçekler
-Tanıtım videosu-
49 - Geçmişin izleri
50 - Minik sevgilim
51 - Davetsiz Misafir
52 - Kördüğüm
53 - Trip
54 - Rüya
55 - Kalp acısı
56 - Yapboz
57 - Ateş'in kızı
58 - Kelebek
59 - Süpriz
60 - Yangın
Kesit
61 - Yıkılmışlık
62 - Terkediş
Özel Bölüm
instagram
63 - Ruhun yolculuğu
okuyun!
64 - Hikayenin sonu
S O N
satırlarda buluşalım

48 - Enkaz

44.5K 1.8K 1.2K
Da wonder_vomen


Media : İnna-minutes

"Söyle!" diye bağırdım. "Ailemi ne için öldürdünüz? Söyle ha ne için ÖLDÜRDÜNÜZ? onlar size ne yaptılar da öldürdünüz" diye bağırdım. "Ama ne var biliyor musun? Eğer ben bugün burada ölmezsem hayatının geri kalanında, yaşadığın sürece, aldığın nefes boyunca bu dünyayı sana, size dar edeceğim" öyle bir bağırmıştım ki kulaklarım çınlandı ve bir an bedenimi terketmek istedi.

"Söylesene Egemen ailemi öldürdüğünde hiç vicdan azabı çektin mi? Onların ruhunun ağırlığını omuzlarında taşımak nasıl bir duygu?" Diye fısıldadım kulağına.

Egemen şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı ve o kadar uzun bir süre yüzümü inceledi ki rahatsızca yerimden kıpırdandım. Yüzünde pişmanlık gibi bir ifade geçince ondan daha da cesaret aldım ve ona doğru bir adım attım. Yumruğumu göğsüne kalbinin tam üstüne sertçe dayadım. "Onları öldürdün ve onların yüküyle hala nasıl yaşayabiliyorsun?" Bunu söylerken sertçe yutkundum.

Odanın kapısı açıldığında Egemen'in diğer arkadaşları geldiler. Egemen onların geldiğini görünce duruşunu düzeltti. Sonra gözlerini kaçırarak benden birkaç adım uzaklaştı.

Gözlerimi yumup acının geçmesini bekledim. Canım acıyordu. Kanım damarlarımdan çekilip gittiği taaa iliklerime kadar hissediyordum. Bu uyuşukluk bedenimden kaynaklanmıyordu, ruhumun en derin oyuklarından damarlarımda kol gezen kana karışıp bedenimi ciddi manevra ile titreten nefret duygusundan kaynaklanıyordu.

"Patron aradı kızın işinin tamam mı diye kontrol etmek istemiş" Okan bunları söylerken Egemen'e ters bakışlarını gönderiyordu. "Cesedini de ormana gömemizi istiyor." Işte bunu söylerken bana bakmış ve dudağının kenarı keyifle kıvrılmıştı.

Bedenim korku kelimesini yavaş yavaş ruhuma göndermeye başlamıştı. Ruhum ise bu kelimeyi gözyaşları eşliğinde kabul etmesinden başka çaresi yoktu.

"Bu güzelliğe çok yazık olacak" dehşetle gözlerim açılırken hepsi beni izliyordu.

Gözlerimden yine ve yine damlalar firar etmeye başladı. Gözyaşlarım dahi benimle kalmak istemiyordu.
Gücüm tükenmiş gibiydi, hatta gibisi fazlaydı.

Patron dedikleri kimdi?

Ve neden 'patron' dedikleri kişi ölmemi istiyordu. Ailemi neden öldürmüştü? Tüm vücudumu bir titreme ele geçirirken inleyerek bağırdım.

Dayanamıyorum artık. Kim, neden beni öldürmek istesin? Ve nü adamlar kimin köpekleriydi? Benden ne istiyorlar? Tüm bu sorulara cevap bulamazken daha da çıldırıyor, kafamı duvara vurma isteği uyandırıyordu.

Başımı yerden kaldırdığımda Okan denilen piçin yanıma doğru geldiğini gördüğümde sızlandım. Acaba beni öldürecekler miydi? Ölümün soğukluğu kalbimde hissettiğimde ürperdim. Bir şok dalgası vücuduma sinyallerini verirken artık hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.

Zaman biraz daha ilerlerken ölüm bana siyah kanatlarını açtı.

"Dur Okan! Yaklaşma ona." Egemen'in sesini duyunca Okan'ın adımları durdu ve ani bir manevrayla başını Egemen'e çevirdi.

"Saçmalama artık Egemen! Patronun kesin emri var o ölmeli, bu gece, burada!" Egemen bir süre gözlerime baktı ardından hemen huzursuz olarak bakışlarını kaçırdı. Okan'a baktıktan sonra tekrar gözleri gözlerimi buldu ve başını yana eğip özür dilercesine baktı.

Şaşırmıştım.
Nutkum tutuldu. Nefes alacak mecalim bile kalmadı, duvardan destek alacak kadar aciz bir durumdaydım. Acı, bir boya gibi akıyor ve suya dalınca her yere yayılıyordu. Ense kökümden ayak uçlarıma kadar uzanan yorgunluk bedenimi aciz kılıyordu.

"Onunla konuşacağım" dedi Egemen. Kapıya yönelip çıkacağı sırada kulakları sağır edecek bir ses kırbaç gibi havada şakladı. Dilimin haşlandığını hissettiğimde Egemen'in başı yana savruldu. Okan ona sert bir yumruk atmıştı. Egemen dudağının kenarındaki kanı baş parmağıyla silerken doğruldu ve ölümcül bakışlarını Okan'a gönderdi.

Okan, "delirdin mi sen?" Diye bağırdı. "Bu yumruk senin kendine gelmen içindi. Anlamıyor musun bu kız bugün burada ölecek eğer ölmezse ne olacağını çok iyi biliyorsun." Ardından yüzüne yaklaşarak işaret parmağını ona doğru savurdu. "Bu aptal kız yüzünden hepimizi yakacaksın ve emin ol patron sana asla tolerans göstermeyecek." Diye tısladı.

Egemen soğuk bir sesle, "işime karışma" diye hırladı.

Okan, "saçmalıyorsun!" Diye karşılık verdi bağırarak. Bir an önce saçmalamayı kes işimize bakalım yoksa sana karşı zor kullanırım."

Egemen'in alaycı sırıtışı yüzüne yerleşirken "siktir git Okan!" Dedi biz gibi bir sesle.

Artık Egemen'den korkmaya başlamıştım ama bir yandan da ona sempati duymaya başladım. Beni öldürmemeleri için arkadaşlarını karşısına alıyordu.

Okan sinirle saçlarını çekiştirdi ve ardından kıvrak bir hareketle yanındaki adamın elindeki silahı kaptığı gibi Egemen'e yöneltti. Namlusunu alnına doğru doğruturken "bas git" dedi kelimeleri bastırarak. "Yoksa elimden bir kaza çıkacak!" Dedi Okan Egemen'e.

Egemen yumruğunu sıkıp buna "seni pişman edeceğim" deyip kapıya yönelmeden son kez bana baktı baktı kapıyı sertçe çarpıp çıktı.

Okan Egemen'in çıkışının ardından silahı arkadaşına verip bana yöneldi. Elimden tutup çekiştirmeye başladı halsizde olsa karşı koymaya çalıştım. Gözyaşlarımın yerini yenilerine bırakırken "Bırak!" diye bağırdım.
Tam da şuan da havaya karışan buharlı nefesimin onu yakıp külle çevirmesini istiyordum. Ben içimde türlü türlü senaryolar üretirken o pişkince sırıtmakla meşguldü ve dudaklarından kulaklarıma çarpan ıslak sesi midemi bulandırmaktan başka birşey yapmamıştı.

"Çabalama sürtük kimse seni buradan kurtaramaz." Deyip saçıma yapışmıştı. Acıyı görmezlikten gelerek ona tekme atmaya başladım. Birden beni ittirip sırtımı duvara çarpmasını sağladı. Acıyla inlerken buğulanan gözlerimle ona baktım.

"Seni şerefsiz" diye bağırmaya çalıştım ama artık sesimi kaybettiğim için kısık çıkmıştı. Kaşlarını kaldırarak elini yanağıma getirdi. Elini öfkeyle itip duvara daha çok sindim.

Bana dokunması midemi bulandırıyordu. Elini ittiğim için sinirlenmiş olacak ki bir hışımla elini cebine atıp çakıyı çıkardı ve boğazıma dayadı. Metalin soğukluğunu hissettiğimde artık gözyaşlarımın yerine yanaklarıma asit dökülüyormuş gibi hissettim. Dibime kadar gelip burnunu burnuma sürttü. Gözlerimi kapattım ve bir kez daha ölmeyi diledim.

"Yeter artık öldüreceksen öldür" dedim çatallaşan sesimle.

Ruhsuz bir şekilde güldü. Ellerimi omuzuna çıkarıp ittirmeye çalıştım. O güçlü kollarıyla buna izin vermezken bana yaslanıp boynumu öpmeye başladı. Ben çığlık atarak kollarının arasından çırpınmaya başladım.

Beni daha rahat tutmak için çakıyı tekrar arka cebine koydu ve elini belime yerleştirdi. Bu sırada çeneme doğru eğildi ve öptü. Çırpınmayı bırakmıştım çünkü cebindeki çakıya ulaşmaya çalıştım . Ellerim çakıya değdiğinde derin bir nefes aldım.

Çakıyı aniden cebimden çekip omuzlarına sapladım. Okan acıyla inlerken birkaç adım geriye doğru sendeledi ve omuzundaki çakıyı sertçe çekip yere sinirle attı.

Çakı yerde tok bir ses çıkararak yere düştü ve etrafa birkaç damla kan damladı. Durmasından cesaret alarak kasıklarına bir tekme attım ve bir hışımla belindeki silahı alıp, bana hızla yaklaşmaya çalışan arladaşlarını durdurmak adına silahı onlara doğrultum.

Bu Okan'da çok salakmış ama hem çakıyı hemde silahı alabilmiştim ama silah konusunda pes soğuk kanlı olamamıştım çünkü silahı Okan'a dogrultuğumda ellerim titriyordu ve oda bunun farkındaydı.

Oldukça soğuk kanlı olmaya çalışarak silahı iki elimle kavradım ve meydan okuyan bakışlarla gözlerine baktım. Bulduğumuz deponun demir kapısı sesli bir gürültüyle açılınca gelen kişiye bakmadım dikkatim dağılmamalıydı. Tek bir hatamda hayatımı bitirebilirdi. Kalbim göğüslerimi yumruklamaya başlarken kuruyan dudaklarımı ıslattım.

Kısa bir bakış atarak gelen kişiye bakıp sonra Okan'a döndüm ama sonra gelen kişiye. Ve nihayet gözleri beni delercesine dönüp baktı. Gözlerindeki endişenin dizginlemez dalgaları arasında kıyıya vuran sadece "Hazan?" Diye fısıldayışı olmuştu.

"Ateş?" Dedim ona şaşkınlıkla bakarken.

Delici bakışları gözlerime kilitlenmişti ve az önce olduğundan daha sinirli görünüyordu. Onu incelediğimde başında siyah bir bere vardı ve siyah platosu ile siyah pstalarıyla tam bir mafya gibi duruyordu.

Gözlerindeki endişe hala varlığını koruyordu
Bana doğru yürümeye başladı ve yüzümü elleri arasına aldı. Gözleriyle iyi olup olmadığımı kontrol ediyordu. Sonunda iyi olduğuma karar vermiş olacak ki titrek nefesini dışarı verdi.

"Ateş!" dedim hala şaşkınlıkla ona bakmayı sürdürürken. "Geldin." Gözyaşlarım bu defa mutluluktan, onun omuzuna akarken baş parmağıyla gözyaşlarımı silip, "ştttt" diye fısıldadı. Geldim, geldim güzelim. Diye mırıldandı kulağıma doğru. "Iyi misin?" Diye sordu telaşla.

Konuşmayacak kadar güç bulamadığım ivun başımı salamakla yetindim. Göğsüm heyecandan hızla inip kalkıyordu. Bir hareketlilik olduğunda Ateş titreyen ellerimdeki silahı mekanik bir hareketle elimden aldı ve bir hışımla Okan'a yöneltti.

Okan korkuyla birkaç adım geriye doğru gitse de Ateş'in gazabından kurtulamamıştı. Ateş Okan'ı yakasından tuttuğu gibi duvara çarptı ve üzerine doğru yürüyerek tekmesini karnına geçirdi. Okan acıyla inlerken Ateş karnına bir tekme daha geçirdi. Okan Ateş'in tekmesinden aldığı darbeyle geriye doğru tökezleyip yeri bulmuştu ancak Ateş sinirini almamış olacak ki Okan'ın üzerine eğilip yakasından tutarak onu tekrar ayağa kaldırdı. Kulağına doğru, "itlerine söyle silahlarını indirsinler" diye konuştu kanımı donduracak buz gibi bir sesle.

"Silahları bırakın" diye bağırdı Okan adamlarına hitaben. Ardından Ateş seslendi "Hazan" dedi ani bir sesle "güzelim şuan şok geçiriyorsun, kendine gel" başımı salayarak güzel yüzüne baktım. "Silahları toplayıp yanıma gelebilir misin?" Diye sordu. Ardından adamlara dönerek, "en ufak hareketinizde hepinizin belasını sikerim" diye uyarıda bulundu.

Bende hızla silahları toplayarak Ateş'in arkasına geçtim. Ateş Sığındığım limandı ve şuan yanımdaydı.

Ateş yüzümü çok uzun bir süre tararken kaşlarını çattı ve gözlerine karanlık bir ifade yerleşince yüzüne bir şüphe gölgesi düştü. Ateş'in içinde patlayan sinirin ve öfkenin kokusunu almıştım. Yüzünü, gözlerinin rengini, bu yüz ifadesini bir kez daha belleğime kazıdım. Ateş beni kurtarmak için gelmişti. Ne pahasına olursa olsun geleceğim demiş ve gelmişti. Bu düşünce kalbime bir yerlere dokunurken ona bakarak buruk bir şekilde gülümsedim. Ateş bir an şaşırdı ve gözleri dudaklarıma kaydı. Sonra sesli bir şekilde yutkunup tekrar yukarıya tırmandı bakışları. Ardından parmak uçları yanağımı usul usul taradı.

Okan'a dönüp, "ona tokat atan it hangisi?" Diye kükredi.

Tokat mı?

Ben söylemeden nasıl anlamıştı ki? Yoksa attığı iki tokadın izi hala yanağımda mı duruyordu.?

Okan ağzındaki kamu dışarı tükürdükten sonra sırıttı. "Sadece biraz eğlenirken oldu." Dediğinde gözlerim irileşti. Ateş gözlerindeki ifadeyle çok korkutucuydu, ani bir hareketle Okan'ı tuttu ve kafasını bir kaç kez üst üste diva çarptı.

"Seni öldürürüm lan!" Diye tısladı. Karın boşluğuna tekme atıp yumruğunu yüzüne geçirdi. Okan etkisiz bir halde yere yığıldı.. dişleri kanlanmıştı yüzündeki yaraları saymıyordum bile...

Ateş'in gözlerindeki öfke bir bomba gibi patladı. Mekanik bir hareketle elindeki silahı ona doğrultu. Nutkum tutuldu adeta gözlerim şaşkınlıkla açılırken nefessiz kaldım. Silahı tutan elli titremiyordu bile. Elimi koluna koyup sıkarak, "sakın böyle birşey yapma!" dedim. Sesim dipsiz kuyulara benzeyen gözlerini bana çevirdi. "Ne yaptı sana?" Diye bağırdı.

"Sadece kaçırıp buraya getirdiler. Birde işte bana tokat attı." Dedim telaşla. "Lütfen saçma birşey yapma!"

Ateş, iki parmağıyla çenemin ucunu tuttu ve gözlerimi gözlerine sabitkeyecek şekilde baktı. "Bana yalan söyleme bebeğim!" Diye konuştu yumuşak olmasına özen gösterdiği bir sesle. "Ne yaptı sana?" Diyerek sorusunu yineledi. Bakışlarımı kaçırarak "boynumu öptü" dedim fısıltı şeklinde çıkan sesimle.

Ateş'e baktığımda zihninde patlayan silahların sesini duydum. Dibi görünmeyen okyanusa benzeyen gözlerindeki acımasızlığı gördüm. Devam etmemi istercesine başını yana yatırdığında "ve çenemi" dedim. Gözlerinden geçen soğuk rüzgar ürpermeme sebep oldu sonra "ve?" Dedi öfkeyle. Başımı iki yana salayarak "başka birşey yapmadı, yemin ederim"

"Sana dokunması beni için ölmesi gerektiğinin bir nedeni" dedi biz gibi bir sesle. Bunu söylemesi üzerine bizi izleyen Okan'ın arkadaşları kaçtılar. Ateş onlarla ilgilenmiyordu sadece tek söylediği "kaçın lan ebesini siktiğimin piçleri kaçın, sizi bulacağım nasıl olsa." Bunu o kadar sessiz bir şekilde söylemişti ki kendisiyle konuşur gibiydi eğer bende dibinde olmasaydım onu duymam imkansız olurdu. Benim duymamı istememiş gibiydi.

Gözlerindeki kararlılık Okan'ı öldürmesi için ateşleniyordu. Eğer Okan'ı vurursa hapse girebilirdi. Bu düşünce beynime bomba gibi düştüğünde Ateş'in önüne geçtim. Beni görmüyor nefretle doğruca Okan'a bakıyordu. Ellerimi göğsüne yerleştirerek bana bakmasını sağlamaya çalıştım ama sami ben saffafmışım gibi beni görmüyordu. Avuçlarımın içinde Ateş'in nefretle kasılmış kaslarını hissettim. Yumruğunu sıkmış ve nefesi ölüm kokuyordu.

"Ateş...." gözleri gözlerimi delip geçtiğinde ona korkuyla baktım. "Lütfen yapma" bakışları bana kilitlenip kaldığında aklının gidip geldiğini gördüm. Ateşi sönmüş bir cehenneme baktığım hissine kapıldım. Aramızda bir süre sessizlik oldu. Sessizliği çöl kurakllığı gibiydi, ölüm sessizliğine bürünmüştü adeta.

Bu biraz ürkütücüydü. Ensesi gerilirken dümdüz bir sesle silahını Okan'a doğru sallayarak "bu herif sana dokunmanın bedelini canıyla ödeyecek." Dedi "onu öldüreceğim."

Korkuyla başımı iki yana salladım. "Hayır, lütfen yapma polise teslim edelim" dedim ısrarcı bir sesle ikna olması için ona masum bir şekilde baktım. "Lütfen.."

"Derdin ne senin?" Dedi sinirle "sana yaptığı şeyleri unuttun mu?" Tabikide unutmamıştım ailemi öldürdüğünü de unutmamıştım ama bu benim hesabımdı. Ateş'i bu işe karıştırmamalıydım aksisi olursa Ateş onu öldürür ve hapse girerdi bunları göz ardı edemezdim.

"Unutmadım ama bırak cezasını hapiste çeksin. Ondan daha büyük bir ceza olamaz." Ateş'in kendini zor tuttuğunu sıktığı yumruğundan anlayabiliyordum. Eklem yerleri morarmaya başlamıştı. "Ne?" Dedi. Ardından "ne, ne?" Diye saçma bir karşılık verdim.

"Bakma öyle" dedi.

"Nasıl?" Söylediklerine bir anlam verememiştim. Sıktığı dişlerinin arasından seslice nefesini verdi ve başını kaldırıp bir süre tavanı izlemeye başladı. Ondan sonra doğrularak telefonunu çıkardı ve polis emniyetini aradı. Bir süre sonra konuşması bittiğinde Okan'a yöneldi ve elindeki silahı kafasına vurarak onu bayılttı.

Artık çok yorulmuştum gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Baş dönmelerim tekrar başlayınca bir elimi başıma götürüp yüzümü buruşturdum. Ateş yanıma gelerek "iyi misin?" Diye sordu endişeyle. Birşey söylemek için dudaklarımı araladım ama titrek bir nefes almaktan başka bir şey yapamadım. Bir an ciğerlerimdeki bütün hava boşaldı sandım. Ateş bana iyice yaklaşarak "güzelim ne oldu" diye sordu. Zemin ayaklarımın altında biraz daha kayınca "değilim. Iyi değilim" diye fısıldadım.

"Tamam güzelim kendini daha fazla yorma" dedi Ateş. Ardından bir elini belime diğerini de bacaklarıma kaydırarak beni kucağına aldı ve dışarı çıkmaya başladı.

"Ateş," diye mırıldanarak yüzümü onun boynunun girintisine sakladım. "Teşekkür ederim," dedim. Onun kendisine has kokusu burnuma dolunca iyice mayıştım ve yorgun olan göz kapaklarım bana uykuyu davet etti. Ateş'in bir süre sonra düzene giren nefesi bana ninni gibi gelirken kendimi uykunun kollarına atmadan önce duyduğum son sözlerdi Ateş'in ağzından çıkan kelimeler.

"Güvendesin minik sevgilim."

- B Ö L Ü M S O N U -

Ayh, öldüm öldüm bölümü yazana kadar. Vallaha kısa diyeni öldüreceğim artık üç bölüm uzunluğunda bir bölüm yazdım. Umarım beğenirsiniz yani lütfen beğenin çünkü çok uğraştığım bir bölüm oldu ve umarım yaklaşık bir ay falan yeni bölüm istemezsiniz çünkü bayağı doyurucu bir bölüm yazdım. 😅😅

-Bölüm hakkındaki yorumlarınız buraya bırakın.

-Kitapta en çok beğendiğiniz kısım neresi oldu.?

ucularıma ithaf ediyorum.❤

Favori karakteriniz kim .?

Ateş mi .?

Hazan mı. ?

Continua a leggere

Ti piacerà anche

5.6M 24.4K 21
Hissiz, acımasız,yakışıklı, güçlü ve zengin. Hepsi kadınlara güvenmeyen Alexander'ı tanımlamak için kullanılabilecek kelimelerdi. Hissiz ise en başı...
ZOR KADIN Da happyraindrops

Narrativa generale

1.2M 53.7K 39
Ölüm. Tek kelime, 4 harf. Bir kuşun ölümü, sevdiğiniz birinin ölümü... Yakın bir arkadaşın, dostun ölümü... Anne babanızın ölümü... Her şeyden habe...
108K 5.3K 152
Çok sevdiğim bir hikayeden esinlenerek oluşturdum. Umarım güzel olur
TAKINTI Da 🌙

Teen Fiction

1.8M 32.6K 36
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...