im your girlfriend

By witchizzle

2.8K 337 805

bilinmeyen numara: ben senin sevgilinim. calum: bunu sürekli söyleyerek beni hipnotize etmeye falan mı çalışı... More

ben senin sevgilinim
son gülen
bakış
suçüstü
çekirge
grup
önyargılar
dağılış
daniel
lise oyunları
gergin ortamlar
her zamanki yer
her şey yolunda
grup ödevi
birinci sınıf
ve diğerleri

şok üstüne şok

164 23 65
By witchizzle

Ne diyeceğimi bilemiyordum. Bir gün elbet öğrenecekti, ama bu kadar hızlı olması...

Kendimi savunmak adına ağzımı açıp bir kaç cümle etmek istedim ama diyecek hiçbir şeyim yoktu.

Calum, tam koridorun başında, küçük giyinme odasının önünde duruyordu. Hiçbir şey demeden odanın kapısını açıp bana eliyle içeriyi gösterdi. Beni içeri mi davet ediyordu?

Titrek dizlerimle onun yanına geldim. Kapısı açık giyinme odasının önünde duruyorduk.

İçeride akla hayale gelmeyecek bir şey oluyordu. Carlson, Luke ile, ona daha geçen korner direği diyen Luke ile, öpüşüyordu. Ve kapıyı açmamıza rağmen bizi farketmemişlerdi.

Calum'la birbirimize baktık. Onun yüzünde alaycı bir sırıtış vardı, benim ise ağzım şaşkınlıktan kocaman açılmıştı. Diyecek söz bulamıyordum. Tam o sırada Blaire'ın sesi yükseldi. O, Zayn ve Mathilda benim çıktığım merdivenden çıkmış, yanımıza geliyordu. "Zayn, eğer bu saçma sapan bir şakaysa seni öl-"

Blaire'ın sesi giyinme odasının önüne gelip onun sesini duyunca toparlanan Carlson ve Luke'u gördüğünde kesilmişti. Rain, Justin ve Ashton'da Calum'un çıktığı merdivenden çıkıp odanın önüne gelmişlerdi.

Şimdi biz, kızlar, şok içindeydik. Ama Calum ve arkadaşları olanlardan haberdar gibiydiler. Muhtemelen Blaire ve Mathilda'yı Zayn getirmişti.

Carlson'un ruju dağılmıştı, bir kısmı Luke'un dudaklarındaydı. Saçları karışmış, nefes nefeseydi. Yakalanmanın verdiği utançla yüzü kızarmıştı. Ya da öpüşmenin verdiği heyecanla. Bilmiyorum.

Sessizliği bozan Blaire'ın sesi oldu. "Carlson, kendine gel sana korner direği diyen biriyle öpüşemezsin!"

O sırada Rain küçücük odadan Carlson'u kolundan tutarak çıkarmıştı. Luke gülüyordu. Carlson ise sendeliyordu. Sanırım sarhoştu. Rain ve Mathilda'ya tutunarak koridorda ilerleyen Carlson'un peşinden gidecektim ki Calum kolumdan tuttu.

"Sen bu katta ne yapıyordun? Carlson'un Luke ile olduğundan haberin var mıydı?"

Mantıklı bir şey söylemem gerekiyordu. Aşırı mantıklı bir şey söylemem gerekiyordu. Dudaklarım aralandı. Ve tek bir sözcük fırladı.

"Evet."

Calum anladım dercesine başını sallarken ben de diğerlerinin peşinden aşağı inmeye başladım.

O kadar salaktım ki kendimi merdivenden atmam gerekiyordu. Calum'a Carlson ve Luke'dan haberim var demiştim. Bu başlı başına yanlış bir karardı.

Bir bakalım, diyelim ki Carlson ve Luke'un uzun süreli bir ilişkisi var. Benim bu ilişkiyi bildiğimden Luke'un haberi olmaz mıydı? Olurdu. Carlson Luke'a benim bildiğimi söylerdi. Calum Luke'a bunu sorsa Luke, Alana ilişkimizi bilmiyor derdi. Foyam ortaya çıkardı.

Diyelim ki Carlson ve Luke'un bir ilişkisi yok. Sadece bu gece için bir şeyler yaşadılar. Peki ben bu tek gecelik şeyden nasıl haberdar olabilirdim ki? Carlson'a takip cihazı takmadıkça bilmemin imkanı yoktu. Ama Calum'a bildiğimi söylemiştim. O bu konuda birazcık düşünüp mantık yürütürse foyam yine ortaya çıkardı.

Evden çıkıp bahçeye ulaştığımızda Blaire önden yürüyerek Mathilda'nın arabasının kapısını açtı. Carlson'u arka koltuğa yatırdık. Rain bana dönerek "Mathilda Carlson ve Blaire'ı evlerine bıraksın. Biz de seninle partiyi bitirelim."

Henüz partinin bitmesi için çok erkendi ama tadımız çoktan kaçmıştı. Rain'le içeri girmek için kapıya yöneldiğimizde Calum ve arkadaşları da evden çıkıyordu. Yanlarından geçip giderken Calum gözlerimin tam içine asla anlamlandıramayacağım bir bakış attı.

***

Ertesi gün okul bahçesinde her zamanki banktaydık. Carlson geceden kalma olduğu için başı çok ağrıyordu, yüzü buruşmuştu. Dersin başlamasına 5 dakika vardı. Hepimiz bir şeyler söylemek istiyor ama susuyorduk. Carlson da bir şeyler anlatacak gibi değildi.

Tam o sırada Blaire bahçenin girişinden "Huzurevini kurtardık!" diye bağırarak bize doğru koşmaya başladı. Az önceki düşünceli ifadelerimiz gitmiş, yerini gerçekçi gülümseyişler almıştı.

Blaire yanımıza ulaştığında kendi uydurduğu Huzurevini Kurtardık şarkısını söylüyordu. Mathilda'yı da kendine çekip dans etmeye başlamıştı. Her an her yerde dans etmeye hazır olan Mathilda da kıkırdayarak ona katılmıştı. Gözler onların üzerindeydi.

O sırada Calum ve grubu da bize doğru yürüyordu. Mathilda ve Blaire onları görmeyip dansa devam ediyordu. Onlar yanımızdan geçerken Zayn ben hariç hiç kimsenin dikkatini çekmeden uyarıcı bir şekilde Mathilda'nın sırtına dokundu. O hızını hiç kesmeden diğerlerinin arkasından yürürken Mathilda ona dokunanın Zayn olduğunu farkedince dansı kesmişti.

Anlaşılan Zayn gözlerin Mathilda'nın üzerinde olmasından hiç hoşnut değildi.

Blaire da dansı kesip Calum ve grubunu fark edince arkasına dönüp Carlson'a bakan Luke'u da gördü. Bu ona dün geceki olayı tekrar hatırlatmış olmalı ki çalan zille beraber okulun içine doğru yürürken Carlson'a dönüp "Bu konuyu konuşacağız." dedi.

Carlson yardım ister gibi bize bakınca Rain "Ne boklar döndüğünü bilmeyi hakediyoruz, konuşacağız." dedi ve o da okulun içine doğru adımladı.

Carlson son bir umut Mathilda ve bana baktığında, Mathilda ellerini teslim olmuş gibi kaldırıp "Bana hiç bakma." dedi. Ben ise en az Rain ve Blaire gibi meraklıydım. Mathilda ile okulun içine girmeden önce Carlson'a dönüp "Yemekhane sorgusuna hazır ol." dedim.

***

Bayan Chesterfield'ın sesi daha ne kadar uykumu getirebilirdi bilmiyorum. Derse başlayalı henüz 5 dakika olmuştu ama şimdiden göz kapaklarımı açık tutmakta zorlanıyordum.

Kapının aniden tıklatılmasıyla ben de herkes gibi başımı kimin geldiğini görmek için kapıya çevirdim. Gelen Calum'du.

Yüzünde tatlı bir gülüş vardı. Sabah gördüğümde dikkat edememiştim, ama ilk defa onu düz siyah tişört dışında bir şey giyerken görmüştüm. Siyaha çalan koyu lacivert bir Green Day tişörtü giymişti.

"Üzgünüm, bu dersi ilk kez alıyorum. Sınıfı bulamadım." derken gözleriyle sınıftaki boş sıraları tarıyordu. Bakışı benim arkamdaki boş sırada durduğunda bütün kanımın çekildiğini hissettim.

Bayan Chesterfield'in onaylayan mırıltıları eşliğinde arkama oturmuştu. O arkasını dönüp bir çocuğa selam verirken masada duran telefonumu kapattım. Eğer şu an bilinmeyene mesaj atarsa, telefonum titrerdi ve yakalanırdım.

Ders tekrar sıkıcı atmosferine döndüğünde onun dün gece bilinmeyenin ben olduğumu anlayıp anlamadığını düşünüyordum. Anlasa bu şekilde davranmazdı, beni koca okula rezil ederdi. O ve arkadaşları bunu zevkle yapardı.

Ben düşünceler içine dalmışken ensemde bir serinlik hissettim. Rüzgardır, diye geçiştirmeye çalışıyordum ama bu o aptalın nefesiydi, çok iyi biliyordum.

Neredeyse 2 dakikadır nefesi ensemdeydi. Arkamı dönüp kızmak istiyordum. Ama kafamın dibindeydi. Başımı arkaya çevirdiğim an suratımın dibinde o alaycı sırıtışı, yamuk burnu, sıkılası yanaklarıyla karşılaşacaktım.

Ne yapıyordum lan ben? Okulda herkese haddini bildiren acımasız ponpon kız lideri olarak bilinirken, şu an onun yaptığına sesimi çıkarmadığım için daha da şüpheli gözükmüyor muydum? Bir şey yaptığımı daha fazla belli edemezdim.

Aldığım bu hızlı kararla arkamı döndüm. 1 saniyeliğine yüzü dibimdeydi, sonra geri çekilip arkasına yaslandı. Sesimi oldukça sinirli bir tonda tutmaya çalışarak konuştum.

"Ne yapıyorsun acaba?"

Cevabı iyice sinirlerimi bozacak derecedeydi. "Dersi dinliyorum."

"Dersi başımın hemen arkasında dinlemezsen sevinirim." dedim ve cevabını beklemeden önüme döndüm. Nefesini de ensemde tekrar hissetmedim.

Zil çalınca hızla sıramdan fırlayıp koridora çıktım, telefonumu açtığımda -tabii ki- mesaj atmış olduğunu gördüm.

calum: partide beklenmedik olaylar olduğu için kovalamacamız yarım kaldı, ama çok umutlanma, peşindeyim :))

Ona şimdi cevap veremezdim. Ben dersten çıkar çıkmaz mesajına cevap verilmesi şüpheleri yine üzerime çekerdi.

Yemekhaneye adımladım. İçeri girip her zamanki masamıza yerleştiğimde etrafı gözlerimle tarayıp Calum'un gelip gelmediğine baktım. Gelmemişti.

Masada tek başıma otururken önce Carlson, sonra Mathilda geldi. Birbirimizi başımızla selamladık. Sonra Blaire ve Rain beraber geldiler. Rain'in okul gazetesinde yazacağı yeni makale hakkında konuşuyorlardı.

Yemeklerimizi yemeye başladığımızda sessizdik. Carlson, suyundan bir yudum alıp kenara koydu ve hepimize bakmaya başladı.

Anlaşılan biz sormadan anlatıp kurtulmak istiyordu. Boğazını temizleyip diğerlerinin de dikkatini çektikten sonra bir çırpıda söyledi. "Onunla aramızda hiçbir şey yok." Rain imalı bakışlarla ona bakıyordu, Mathilda ise sessizdi. Tabağındaki salatayı çatalıyla didikliyordu. Yüzündeki ifade düşünceliydi. Şu an Carlson'un yerinde kendisi de olabilirdi. Muhtemelen bunu düşünüyordu. Ben bakışlarımı Carlson'a çevirmiştim, Blaire ise ona bir kaç saniye baktıktan sonra başını yemeğine çevirip yemeye devam etti.

"Ee, bir şey demeyecek misiniz?" Carlson'un sesi sabırsızdı. Blaire "Ben şaşırmadım." dedi.

Ona döndüm. "Cidden mi?"

Başını salladı. Sonra çatalıyla hepimizi işaret ederken gözlerini kısarak konuştu. "Ben, aslında, hepinizin o gruptakilerle bir alakası olduğunu düşünüyorum."

Rain "Benim bile mi?" diye sorarken şaşkındı. "Senin bile." diye cevap verdi Blaire. Rain "Senin ne yaptığını bilmiyoruz sanki." dedi. Bu sefer şaşkın olan Blaire'dı. "Ben mi?" diye sordu eliyle kendisini gösterirken. "Ne yapmışım ben?"

Rain bocalayarak konuştu. "Bilmiyorum, ama yapmşsındır mutlaka bir şeyler." Bu dediğine hepimiz gülerken konu çoktan değişmişti.

Carlson sarhoştu. Olabilirdi böyle şeyler.

Telefonumu çıkartırken artık Calum'un mesajına cevap verebileceğimi düşünüyordum.

bilinmeyen numara: beni ben istemeden bulamayacağını hala öğrenemedin mi

calum: amacın ne

calum: kimsin sen

bilinmeyen numara: sana söyledim

bilinmeyen numara: ben senin sevgilinim

calum: bunu sürekli söyleyerek beni hipnotize etmeye falan mı çalışıyorsun

bilinmeyen numara: eğer işe yarayacaksa, evet

calum: sen karşıma çıkana kadar hiçbir işe yaramayacak

bilinmeyen numara: bir gün çıkacağım

calum: o günü bekleyemem

calum: o yüzden seni ben bulacağım

görüldü 12.34

***

"Ve bir, ve iki! Ve üç, ve dört! Hadi kızlar, daha iyisini yapabilirsiniz. Crystal, kollarını biraz daha gevşet."

Okul biteli 1 saat oluyordu. Prova yapıyorduk, büyük final maçına az kalmıştı ve biz de çalışmalarımızı tamamlamalıydık.

Telefonuma bildirim sesi gelince ellerimi çırpıp "Pekala, mola vakti." diye seslendim. Herkes olduğu yere çöküp suyunu içerken ben de tribünlere doğru yöneldim. Mathilda'nın da telefonuna bildirim sesi gelmişti. İkimiz de telefonlarımızı elimize aldık. Mathilda'nın ne gördüğünü bilmiyordum ama benim gördüğüm şey fazlasıyla şaşırtıcıydı.

"luke" kişisi tarafından "💩💩💩" grubuna eklendiniz.

"luke" kişisi "sürtük blaire" , "1.50 carlson" , "kaşar mathilda" ve "sneakrain" kişilerini ekledi.

luke: selam kızlar :-)

Continue Reading

You'll Also Like

19.3K 1.1K 34
Jungkook; Dolabımın şifresini değiştirip üstüne bir de içini prezervatiflerle dolduran orospu çocuğu sendin değil mi? Jungkook hoşlandığı kıza çok ya...
58.9K 3K 42
Komşunuz Barış Alper Yılmaz olursa ne mi olur?
93.3K 3.8K 31
Yabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Üniversitesi'ne bomba gibi düşseydi, nasıl ol...
52.7K 10.5K 28
kim taehyung, intiharın eşiğindeyken jeon jungkook ile tanışır. agust d - so far away