PEVEDAN

By yikikyazar

1M 31.6K 2.2K

"Benden okulumu aldın, ailemi aldın, gençliğimi aldın, sırada ne var?" Sesi yükselen Hicran, ayağa kalkıp Mey... More

Pêvedan-1
Pêvedan-2
Pêvedan-3
Pêvedan-4
Pêvedan-6
Pêvedan-7
Pêvedan-8
Pêvedan-9
Pêvedan-10
Pêvedan-11
Pêvedan-12
Pêvedan-13
Pêvedan-14
Pêvedan-15
Pêvedan-16
Pêvedan-17
Pêvedan-18
Pêvedan-19
Pêvedan-20
Pêvedan-21
Pêvedan-22
Pêvedan-23
Pêvedan-24
Pêvedan-25
Pêvedan-26
Pêvedan-27
Pêvedan-28
Pêvedan-29
Pêvedan-30
Pêvedan-31
Pêvedan-32
Pêvedan-33
Pêvedan-34
Pêvedan-35
Pêvedan-36
Hicran Duran
Pêvedan-37
Pêvedan-38
Yasak Sarmaşığı
Pêvedan-39
Pêvedan-40
BENİ SEN SEV
Yeni hikaye yolda...

Pêvedan-5

38.7K 1.1K 46
By yikikyazar

Bir sis gibi çökmüştü Amed'in kokusu yatağa. Hicran gözlerini araladığında aldığı koku akciğerleri yerine kalbine gitmişti zira içine çektiği oksijen değil, Amed'in kokusuydu. Keskin erkeksi kokusu yatağa sindiği gibi Hicranın üzerine de sinmişti.

Yatakta toparlanıp kendine gelince ağır adımlarla banyoya ilerledi, yüzünü yıkamak bir işkence gibi geliyordu Hicrana, nede olsa başını kaldırır kaldırmaz gözleri aynayla buluşuyordu. Yinede yüzüne bir kaç kez su vurup yanına aldığı elbiselerine uzandı.

Giydiği dar siyah pantolonu, salaş göbekten bağlama beyaz bir gömlekle tamamlayıp yüzüne hafif bir makyaj yaptı. Saçlarını serbest bıraktıktan sonra değiştiği parfümünü sıkıp banyodan çıktı. Dünkü gibi Amed aynanın karşısında kendini süzüyordu.

"Giyindiklerine dikkat et." Hicran aldığı uyarıyla gözlerini irice açıp hışımla Amed'e döndü. "Anlamadım?" İkiside biliyordu. Bal gibi de anlamıştı.

"Burası İstanbul değil! Mardindesin, benim evindesin ve benim karımsın!" Hicran derin bir nefes alıp göz devirerek Amed'e ilerledi. "Ee yani?" Hicranın bu bilmiş tavırları Amed'i çileden çıkartıyordu ama elinden yalnızca gözünü korkutmak geliyordu.

"Usülüne göre giyin." Hicran kollarını göğsünde birleştirip ayağındaki topuklu botlarla Amed'e doğru ilerledi. "Ben bir usülsüzlük yaptığımı zannetmiyorum. Bu konuyuda parfümlerime yaptığın gibi oldu bittiyse getiremezsin, ben istediğimi giyeceğim ve sende buna karışmayacaksın!" Hicran tam arkasını dönüp giderken Amed kolunu kavradı ve bedenini sertçe çekip kendi bedenine çarpmasını sağladı.

"Eğer ben senin kocansam, dediklerimi yapmak zorundasın!"

Hicran öfkelensede histerik bir kahkaha atıp Amed'in hesaba katmadığı şeyi yüzüne vurdu. "Unuttun galiba, ben hala bekar ve hür bir kadınım! Dini nikahla olmuyor bu işler!" Hicran hışımla kolunu Amed'den kurtarıp kapıya yöneldi.

Aklına gelen şeyle kapıyı açmadan durup Amed'e döndü. "Ha bu arada bugün Osman'la dışarı çıkmak istiyorum. Biraz hava alsın!" Amed, Osman'ın adını duyar duymaz hayatında bir ilk yapıp yumuşak bir şekilde cevap verdi.

"Tamam gidin, Şivan da sizinle gelsin." Hicran bunu duyunca gözlerini devirdi. "Kuyruğumuz olmadan gidemiyoruz!" Kapı kolunu sertçe indirdikten sonra odadan çıkıp mutfağa ilerledi bu sırada odada kalan Amed ise bir süre ifadesizce Hicranın gidişini izledi ardındanda gülümseyerek kafasını eğdi ve odadan çıkıp terasa indi.

Henüz masada kimse yoktu, Amed'de gelecekleri sedire oturup beklemeye başladı. Bu sırada Hicran yüzüne yerleştirdiği devasa gülümsemeyle Osmanın odasına girdi.

"Günaydın!"

Osmanın her zamanki gibi yüzü beş karıştı ama Hicran onun aksine ağzı kulaklarına geçmişcesine gülüyordu.

"Bak sana ne diycem!"

Hicran nihayet Osmanın dikkatini çekebilmişti. Yanına oturup göz teması kurduklarında Osmanda abisi gibi Hicranın güzelliğine hayran oldu, fakat onun için bu duygular çok tehlikeliydi.

"Kahvaltıdan sonra seni çarşıya çıkartıcam!" Osman, yengesinin dediklerini duyar duymaz korkuyla ellerini çekip kafasını olmaz anlamında defalarca salladı.

"Merak etme, abinden izin aldım ben!" Hicran bunu Osmanı sakinleştirmek için söylenmişti ama bir işe yaramadı, Osman hala tir tir titriyordu.

"Osman! Benim yanımdayken kimse sana dokunamaz, kızamaz, bağıramaz! Korkma lütfen..."

Hicran yeniden Osmanın ellerini nazikçe tuttu bu hareketi Osmanı biraz daha rahatlatmıştı, ikiside tekrar sedire oturdu. Hicran derin bir nefes alıp yeniden konuya girdi.

"Hadi kahvaltını et, sonrada güzelce giyin tamam mı? Ben gelip seni alıcam." Hicran bunuda tıpkı diğerleri gibi gülümseyerek söylemişti. Osman bir anlığına gülümser gibi oldu ardından yeniden ifadesizliğe bürünüp kahvaltısını etti.

Hicran odadan çıkıp terasa indiğinde herkesi yemek masasında gördü. Her ne kadar Diyar ağayla aynı sofraya oturmak istemesede buna mecburdu. Yüzünü asıp kocasının yanındaki yerini aldı.

"Bir selam yok mu gelin?" Diyar ağanın sitemkar sözleri Hicranın bir kulağından girmiş ötekinden çıkmıştı fakat yinede günaydın dememezlik etmedi. "Günaydın." Bunu ağzının içinde gevelemişti ve Amed içten içe bu hareketine gülmüştü.

"Anaya babaya ataya böyle mi selam verilir gelin!" Bu kez söz Kureyşe hanımağadan gelmişti, fakat Hicran buna cevap vermeden ağzına lokmaları tıkıştırıp sofradan kalktı.

Odasının penceresinden Diyar ağanın gidişini kollarken duyduğu kapı sesiyle irkildi. "Pencerelerde mi bekliyorsun beni?" Amed, ilk kez alay ediyor gibi konuşmuştu. "Yaa hasretine dayanamadım." Hicran bunu der demez arkasını döndü fakat öyle dalmıştı ki Amed'in onu ensesinden izlediğini bile fark etmemişti bu yüzdende kocasının göğsüne tosladı.

"Şunu baştan deseydin ya." Amed, Eğilip Hicranı öpmek isteyince beklemediği bir hareketle karşılaştı. Hicran var gücüyle Amed'i itip camla arasından çıkmıştı. "Bir anlaşma yaptık Amed! Bana her istediğinde yaklaşamayacaktın!" Amed'in aklı bir anlığına düğün gecelerine gitmişti.

Herşey olup bitmeden önce Hicran ağlayarak Amedle bir anlaşma yapmak istemişti. Evlilikleri boyunca bu gece haricinde yalnızca Hicran kendini hazır hissettiğinde birlikte olacaklardı. Hicran herşeyi yalnızca böyle kabul etmişti, Amed ise bu anlaşmayı yapmak zorunda kalmıştı.

"Lütfen anlaşmaya uy!" Hicran tam arkasını dönmüş giderken duyduğu şeyle kalakaldı. "Benim işim anlaşma yapmak ve onlara uymak! Fakat merak ediyorum, üzerine kuma geleceği zaman sen bu anlaşmaya uyabilecek misin?" Amed içten içe sırıttı.

Hicran omzunun üzerinden saçlarını savurarak çatık kaşlarla Amed'e döndü. Kuma'yı hesaba katmamıştı.

"Ben ağa kızıyım Amed! Ölürümde kumayı kabul etmem!"

Hicran yeniden öfkelenmişti fakat Amed'in kendine bir sözü vardı, artık Hicran ne kadar sinirlenirse sinirlensin Amed kendine hep hakim olacaktı. Burun buruna kaldıklarında Amed, Hicranın emsallerini saymaya başladı.

"Ahu, Zera, Didan, Gülbahar... Bunlarda ağa kızıydı Hicran fakat hepsinin kumalarından olma boy boy çocukları var. Senin farkın ne?"

Amed bunu Hicranı süzerek söylemişti. Ettiği her kelime Hicranın vücudunda yanma etkisi yaratmıştı, elbette bunların hepsini tanıyordu ve hepsininde dediği gibi kumalarından olma çocukları vardı.

Sahi... Hicranın farkı ne?

"Benim farkım kanımdır Amed! Bana ihanet ettiğin gün seni de, o kadını da kendi ellerimle öldürürüm!"

İkiside aslan kesilmiş birbirine kükrüyorlardı. Hicranın öfkesi kocasının söylediği son şeyle yerle bir olup yerini garip bir heyecana bırakmıştı.

"İhanet yalnızca Aşk'a edilir Hicran."

Bir süre daha birbirlerine tehlikeli derecede yakın bir mesafeden baktılar ardından Hicran kendini odadan atıp ağzına gelen kalbini sakinleştirmeye çalıştı. Ne olmuştu ona? Alt tarafı basit bir cümle duymuştu.

Hayır. O basit bir cümle değildi. O cümlenin içinde tonlarca anlam ve binlerce mesaj vardı üstelik o mesajların hepsini Amed bile isteye vermişti Hicrana. Yine beyni karıncalanıyordu, kalbi ise ona itaat etmeyip hala ağzında atmaya devam ediyordu.

En sonunda kendini toplayıp güler yüzle Osmanın odasına girdi, çok geçmedende kol kola odadan çıkıp kapıda bekleyen arabaya doğru ilerlediler. Onları camdan izleyen Amed ise Osmanın uzun zaman sonra ilk kez gülümsediğini gördü, Hicran gerçektende haklıydı. Kardeşini kendi elleriyle babasının zindanına kapatmıştı.

Osmansa gökyüzünde parlayan güneşe dokunmak için elini kaldırdı, elbette dokunamadı ama o güneşi avuçlarında hisseti bir kez. Uzun zaman sonra Osman avludan dışarıya adım atmıştı ve gördüğü herşey onu ürkütsede mutlu ediyordu.

"Osman. Bak dışarısı ne kadar da güzel!" Osman gülümsedikçe Hicran daha çok gülüyordu zira Osman onun hem ilk hastası hemde arkadaşıydı, nede olsa kaderleri aynı.

İkisi de Ferzan kafesine kapatılmış birer güvercindi. Çarşıdaki herşey Osmanı heyecanlandırıyordu, gördüğü şeyler onu kahkahalara boğuyordu ve bu hali Hicranı çok mutlu etmişti.

Adeta kafesten çıkmış gibiydi ikiside. Tabii kafesin koruyucusu Şivan kahya arkalarından onlarla birlikte ilerliyordu ama Osman ve Hicranın umurunda bile değildi. Gördükleri seyyar bir kuş satıcısının yanına yaklaşıp birer tane kuş aldılar.

"Hadi uçuralım." Hicranın heyecanla söylediği şeyden sonra ikisi birden avuçlarını açıp kuşları serbest bıraktı. Kuşlar tıpkı Hicran ve Osman gibi heyecanla kanat çırparak gökyüzünde kayboldular.

Hicran ve Osman beraber eğlenirken Amed teslimat depolarından birini ziyaret edip malların sayımına bizzat katıldı. "Ağam, İstanbula gidecek mallar'ı 2 saat önce gönderdik. Az evvelde şoförle konuştum bir sıkıntı olmadığını söyledi." Amed kafasını onaylar gibi salladıktan sonra kahvesinden son yudumu alıp ayağa kalktı.

"Önümüzde büyük bir ihale var Bahram, eğer bu ihaleyi kazanırsak yurtdışına açılıcaz." Amed'in İş arkadaşı Bahram duyduğu şeyden sonra başını eğdi. "Fakat ağam biliyorsunuz ki İhalede Duranlarda var üstelik bizim iki katımızı teklif ettiler." Amed bu duruma nasıl bir çözüm getireceğini biliyordu.

Her ne kadar Hicranı kullanmak istemese Duranların teklif ettiği meblağ karşılığında açık ara farkla arkada kalıyorlardı. "Orasını merak etme. Ben bir şekilde halledicem." Bahramın aklındaki tilkiler uyanmıştı, ağasının bulduğu çözüm hakkında ufak tefek fikirler üretmişti bile!

"Ağam, İhale için 2 Gün kaldı. İstanbula mı gideceğiz yoksa buradan mı takip edeceğiz?" Bahramın bu sorusu Amed'in kafasını karıştırmıştı. Hicran, Amed buradayken konaktan kolay kolay çıkamıyordu fakat eğer İstanbula giderse. karşısında duran herkesi ezip geçeceğini biliyordu. Özelliklede kayınbabası Diyar ağayı.

"Bilmiyorum, henüz karar vermedim." Bahram başını iki kez onaylar gibi salladı ardındanda ağasıyla iş hakkında sohbet etmeye başladı. Bu sırada konağa gelen Diyar ağa Osmanı ziyaret etmek için odasına gitti fakat orda olmadığını görünce delirmeye başladı. Konağı çalışanlar ve Kûreyşa hanımağanın başına yıkmıştı adeta.

Hususi kahyası Yakup'a bağırarak Osmanı konağa getirmesini emredince odasına girip volta atmaya başladı. Yakup çok geçmeden şehir merkezine inmişti, insanların arasına karıştıktan bir süre sonra Şivan kahyayı gördü.

"Osman nerde?" Yakup'un Söylediği şey Şivan'ı bir hayli sinirlendirmişti. Suratına yerleştirdiği alaycı ifadeden sonra ses tonuna duyduğu öfkeyi ekleyip cevap verdi.

"Oo Yakup ağam hoş gelmişsiniz... Sen kimsin be adam! Osman senin asker arkadaşın mıdır? Osman ağam diyeceksin!"

Şivan, hayatı boyunca yalnızca Amed'den emir almış ve onun yolundan gitmiştir fakat Yakup tam tersi, Diyar ağanın aklına fitneyi fesatı sokup ömrü boyunca haddi olmayan işlere karışmıştır. O yüzden ne ikiside birbirinden nefret eder.

"O deliye ağa diyecek değilim!" Yakup'un söylediği şey Şivanım onu yakasından tutup yasladığı duvara vurmasına sebep olmuştu. Herkesin bakışları onlara dönerken arkalarından bir ses duyuldu.

"Şivan kahya!" Bu Hicranın sesiydi. İkisininde önce gözleri oraya döndü ardındanda hazır ola geçip başlarını eğdiler... Tabii Yakup'un başı hala daha dikti! "Gelin hanım, Diyar ağamız sizi ve Osman Ağamızı istediler!" Hicranın kaşları şaşkınlık ve endişeyle kalktı.

Herkes onları izliyordu bu yüzden asla yapmayacağı birşey yapıp boyun eğerek Yakup'un ardından arabaya  doğru ilerledi. Tabi giderken Çaktırmadan Osmanı, Şivan kahyaya emanet etti. "Osmanı konağa arka kapıdan sok! Kimse görmeyecek dışarı çıktığını!" Şivan kahya, Gelin ağasının emrine uyup Osmanı Yakup'un arabasına bindirdi.

"Bu yaptığında neyin nesi Yakup! Adam mı kaçırıyoruz? Elbette akşama geri dönecektik!" Hicranın öfkeli sesi Yakup'un bir kulağından girip ötekinden çıktı. Yakup'un bu yaptığı Hicranın ağzının içinden saydırmasına sebep olmuştu.

Kısa sürede konağa vardıklarında, Yakup ve Hicran ön kapıdan girdiler. Şivan kahya onlar içeri girer girmez Osmanı odasına sokup Üzerini değişmesine yardım etti. Hicran derin bir nefes alıp Diyar ağanın kapısını çaldı ardındanda içeriye başı dik bir şekilde girdi.

"Osman nerde!" Diyar ağanın ses tonu adeta öfke fışkırtıyordu. Amed'in kime çektiği şimdi anlaşılmıştı. "Çarşıdaydık!" Diyar ağa geriye dönerken Hicrana elinin tersiyle büyük bir tokat atmıştı.

Hicran savrulsada düşmedi fakat başını tokat yediği tarafa yatırıp bir süre acının dinmesini bekledi. Elinde hissettiği ıslaklığa bakınca dudağının patladığını anladı, ama hala gözünden tek bir damla yaş bile düşmemişti.

"Sen kim oluyorsun da benim emrime karşı geliyorsun!" Diyar ağanın sesi gür çıkmıştı, ama desibel rekoru hala oğlundaydı. Hicran dağılan saçlarını topladıktan sonra titreyen ses tonunu engelleyip hiç birşey yokmuş gibi sakince cevap verdi. "Siz benim kim olduğumu çok iyi biliyorsunuz." Hicranın gözlerini kin ve intikam hırsı bürümüştü.

Gözü bir anda masada duran meyve tabağına kaydı. Tabakta orta büyüklükte bir bıçak vardı, iç sesi o bıçağı alıp Diyar ağayı delik deşik etmesini söylüyordu ama yapmayacaktı zira bu zevki Amed'e bırakıyordu. "Sana söyledim! Bu evin kuralları ve yasakları var! Madem çiğnedin çek şimdi cezanı!" Diyar ağa öfkesinden titriyordu.

Evet evet öfkesinden. Kesinlikle gelinin dudağını patlattığı için oğlunun vereceği tepkiden değil... Öfkesinden!

"Bu zamana kadar arkasında duramayacağım hiçbir şey yapmadım! Bununda dururum... Heleki bugün Osmanın yüzündeki gülücükleri gördükten sonra!"

Diyar ağanın bakışları bir anlığına boşluğa düştü fakat çok geçmeden duyduğu kapı sesiyle yeniden karşısına dikildi. Hicran odasına girince kapıyı kapatıp aynaya yaklaştı, bu sırada duyduğu ses bakışlarını kapıya çevirmesini sağlamıştı. Biri kapıyı 2 kez kilitlemişti.

Hicran sıkıntıyla elini alnına götürdü ardındanda sakinleşmek için yatağım önündeki kleopatra koltuğuna oturdu. Konağa yeni giriş yapan Amed kardeşindeki değişikliği görmek için kısa sürede yanında bitti. Osmanı hiçte beklediği gibi bulmamıştı, sedirde oturmuş hüngür hüngür ağlıyordu.

"Osman! Kardeşim!" Amed'in yüreğine adeta öküz oturmuştu. Kardeşinin iyileşeceğini düşünüyordu fakat tüm düşünceleri boşa çıkmıştı. "Hicran...Dayak" Bunlar Osmanın ilk kelimeleriydi ve Amed bunu çok farklı anlamıştı.

"Hicran vurdu mu sana!" Osman kafasını hayır anlamında salladı ardındanda dilinin ucuna gelen kelimeleri zorlanarak söyledi. "Baba... Dayak!" Amed'in beyninde taşlar yerine oturmuştu. Hızla sedirden kalktı ve kapıyı kırar gibi açıp avluda kükredi.

"Diyar ağa!"

Sesi duyan Hicranın bakışları kapıya dönmüştü. İşte gelmişti kurtarıcı meleği! Tam zamanında gelmişti zira Hicranın klostrofobisi vardı. Diyar ağa odasından çıkıp avludaki oğluyla göz göze gelince önündeki merdivenlerinde ağır ağır inip her zamanki gibi kafa kafaya geldiler.

"Karıma ne yaptın!" Amed yine bir rekora imza atıyordu. Bu kez de avludaki çiçekleri titretmişti. "Neyi hak ettiyse onu!" Amed öfkesine hakim olamıyordu ve ilk kez yapabileceklerinden korkmuştu.

"Eğer ona zarar verdiysen..." Sözünü kesen Diyar ağanın umursamaz bakışları olmuştu. "Ne yaparsın?" Amed'in sesi istemsizce titremeye başlamıştı. Söz konusu Hicran olunca bu kaçınılmaz bir durumdu.

"Diyar ağa eğer ona zarar verdiysen bu konağı ateşe veririm! Hemde sen içindeyken!" Amed ve Diyar ağa hala birbirlerine kükrüyorlardı, Hicran ise kapıya koşup açmayı deniyordu fakat sonuç hep aynıydı en sonunda dayanamadı ve öfkeyle kapıya elini vurdu.

Kapı bir anda gerisin geri açılınca Hicranın eli boşa düştü. Hızla kafasını kaldırıp kapıyı kimin açtığına baktı, gördüğü kişiyle kanayan dudağı aralandı. Kendine gelemeden kollarını kapıyı açan Amed'in boynuna doladı ve bir süre öylece kaldı zira onu mahzenden kurtarmış gibi hissediyordu.

Amed, şaşkınlığını üzerinden atıp kollarını beline dolarken Hicran kendine gelip geri çekildi. Amed'in eli istemsizce Hicranın dudağına kaymıştı, eline bulaştığı kanı görünce yeniden delirdi fakat bu kez onu sakinleştirmek Hicrana düşmüştü.

"Bu;Konakta döktüğün ilk ve son kanın! Sana söz veriyorum bir daha kimse sana böyle davranamayacak." Amed'i delirten şeylerden birisi de Hicranı bu hale babasının getirmiş olmsıydı. "Hadi gidiyoruz." Hicranın gözleri bir anda fal taşı gibi açıldı.

Amed bile dediği şeyi dudaklarından döküldükten sonra idrak edebilmişti. "Nereye?" Diye sordu Hicran. Amed bir süre durdu ardındanda gözlerine derin bir uçurum yerleştirip Hicrana elini uzattı. "Geliyor musun? Gelmiyor musun?" Hicranın aklı bir süreliğine karışmıştı. Gidip gitmemek arasında geliyordu.

"Osman? Onu tek bırakamayız." Öne sürdüğü bahaneyle cevap verme zorunluluğunun kalktığını hissediyordu fakat hisleri onu yanıltmıştı. "Şivan bir an bile yanından ayrılmayacak. Hadi cevap ver artık sabaha kadar seni bekleyemem!" Amed'in bu isyanı Hicranda gülme isteği uyandırmıştı.

Bu konakta kalıp Diyar ağanın şiddetine, Kûreyşa hanımağanın gıybetine katlanmaktansa Amedle sonu bilinmeyen bir yolculuğa çıkmayı yeğlerdi. Daha fazla düşünmeden ceketini alıp odadan çıktı.

Amed boşta kalan elini uzun bir süre seyretti ardındanda HasbinAllah deyip Hicranın peşinden arabaya bindi. Bu onların beraber çıkacakları ilk yolculuktu...

Continue Reading

You'll Also Like

33.2M 1.9M 39
Yaşıyorduk, işkence çekiyorduk, idam ediliyorduk, köle gibi çalıştırılıyorduk, susuyorduk, çığlık atıyorduk ama hepsinin sonunda sesli ya da sessiz b...
169K 15.7K 44
Kerem Aktürkoğlu & Kumsal Yıldız
GELECEK By VeraHare

General Fiction

111K 5.5K 16
Tüp bebek merkezinde tüplerin karışması sonucu kocası yerine hiç tanımadığı bir adamdan hamile kalmıştı Mahru. #1İhanet/24.5.2024 #1Mahru/24.5.2024 #...
Kayıp Parça By Rabikce

General Fiction

99.3K 8K 15
Balım. Kalabalık bir ailenin en küçük üyesiydi. Babasının göz bebeği, abilerinin prensesi. Ancak annesinin hataları yüzünden hayatı bir anda değişti...