ACIMASIZ [ TAMAMLANDI ]

By wonder_vomen

4M 131K 33.7K

Bir adam, beni yangına çevirmişti. Bir adam, benliğimi bozmuştu tereddütsüz. Ve bir adam benim cennetimin at... More

Tanıtım
1 - İzmir
2 - Karanlık Çocuk
3 - Yeni Okul
4 - Katil
5 - Şikayet
6 - Otopark
7 - Yeni Arkadaşlık
8 - Korku
9 - Merak
10 - Kalpsiz
11 - Tescilli pislik
12 - Serseri
13 - Senin bu yaptığın?
14 - Şımarık Çocuk
15 - Ceza
16 - Kütüphane
17 - Sarhoş
18 - Sende mi buradaydın?
19 - Ateş !
20 - Bar
21 - Şirket
Karakter Tanıtımı
22 - Doğum günü
23 - Ben yanındayım
24 - Film Gecesi
25 - İtiraf oyunu
26 - Hayır, Ateş dedin!
27 - İlgi Odağısın
28 - Tokat
29 - Kıskançlık
30 - Önyargı
31 - Suçluluk Duygusu
32 - Umrumda değilsin
33 - Pişmanlık
35 - Sevgili sahip
36 - Ölümle satranç
37 - Sana Özel
38 - Baş Belası
39 - Hayal kırıklığı
40 - Oyuncak
41 - Beklenmedik anda
42 - Manzara
43 - Duygular
44 - Senfoni
45 - Oyun
46 - Av
47 - Gerçekler
48 - Enkaz
-Tanıtım videosu-
49 - Geçmişin izleri
50 - Minik sevgilim
51 - Davetsiz Misafir
52 - Kördüğüm
53 - Trip
54 - Rüya
55 - Kalp acısı
56 - Yapboz
57 - Ateş'in kızı
58 - Kelebek
59 - Süpriz
60 - Yangın
Kesit
61 - Yıkılmışlık
62 - Terkediş
Özel Bölüm
instagram
63 - Ruhun yolculuğu
okuyun!
64 - Hikayenin sonu
S O N
satırlarda buluşalım

34 - Yaramaz şey

49.9K 1.9K 386
By wonder_vomen

"Mediada Hazan Bannister var.. Hazan'a bolca kalp istiyorummmm"

Okul çıkışı deniz kenarına gelmiştim. Hem biraz rahatlamak hemde kendimle başbaşa kalmak için sahile inmiş ve bir süre denizi seyredip, gelen dalgaların içimdeki sıkıntıyı alıp götürmesini bekledim ama sadece bekledim. Çünkü hiç bir ise yaramadı. Denizin insanları neden sakinleştirdiğini hep merak etmişimdir aslında bu kadar hareketli bu kadar dalgalı birşeyi insana neden huzur verir ki?

Sahil kenarındaki banka oturdum. Dirseklerimi dizlerime dayayıp başımı avuçlarıma yasladım ve biraz olsun Ateş'in sesini unutmaya çalıştım ama yok. Sesi beynime işlemiş sanki. Hele o bakışları ah kafayı yemem an meselesiydi. ..

Hayat çoğu zaman ciddiye alınacak veya kafaya takacak birşey değildi ne de olsa yalan bir dünya..

En ufak bir olayı kafamıza takarsak veya ne bileyim işte ufacık şeylerin hayatımıza müdahale etmesine izin verirsek dünya bizim için bir hayli zorlaşır ve yaşanılmaz hale gelir.

Şu kısacık dünya hayatında birini kırıp, üzdüğümüzde bundan kazanabileceğimiz hiç birşey olmadığı gibi kendi hayatında da mutsuzluklara yol açabilirdi. Önemli olan, bu kısacık zaman diliminde insanlarla iyi geçinebilmek, seni üzen kişileri umurmamamak en güzeli işte.

Bunu yaşamış be hayatın acımasız yüzüyle tanışıp zorlukları erken yaşta gören biri olarak dile getiriyorum.

Sen ne kadar çabalasan da önüne konulan taşlar senin bir adım öteye gitmeni engelemekle birlikte yaşama hevesini de kırıyor. Ve birinin yaşama hevesinin kalmadığı zamanlarda ondan geriye sadece kocaman bir boşluk kalırdı ve benimde o boşluğa girmeme ramak kala kuvvetli eller beni kurtarmıştı. Evet o kişi Ateş Hancı'ydı o beni o koskoca karanlık boşluktan çıkarmış ve içimdeki karanlık boşluğa ışık olmuştu.

Herşeye rağmen partide beni yine koruyup kolamak istemişti ama ben ne yaptım onu yanlış anladım o yetmezmiş gibi üstüne üstlük herkesin arasında ona tokat atmıştım.

Ateş, parti gecesinden sonra beni artık yok saymaya başlamıştı böyle beni görmezden gelmeler ben yokmuşum gibi davranmalar bir haler bir tavırlar. Okula geldiğim günden bendi her günümü zehir etmek için canla başla uğraşan Ateş şimdi ise hiç beni takmıyordu.

Ama kendimi ona affetirmem lazımdı onun gibi değerli birini kaybetmek istemiyordum.

Bu konuda kızların yardımına ihtiyacım vardı. Telefonumu çıkarıp önce Didem'i, sonra da Ezgi'yi aradım. Onlara yarım saat sonra dexter cafede buluşacağımızın haberini verdim.

Ben dexter cafeye vardığımda Ezgi ile Didem dışardaki masalardan bir tanesine oturmuş, harıl harıl konuştuklarını gördüm. Bu halerine tebessüm edip yanlarına yaklaştım.

"Oo, bensiz ne kaynatıyorsunuz bakalım, " diyerek onlara sataştım. Onlar da beni fark edip bana sarılmaya başladılar.

Ezgi, "asıl sana sormalı küçük hanım ne diye diktin bizi buraya," diye konuşmaya başladı sabırsız bir şekilde.

Didem, Hazancığım bir sorun yok umarım," deyip merakla gözlerimin içine baktı.

Onları rahatlatmak adına başımı iki yana salayarak "bir sorun yok," diye karşılık verdim.

"Madem bir sorun yok ne diye bizi buraya diktin?" Konuşan Ezgi'ydi.

"Aslında bir konu hakkında sizlerden yardım isteyecektim" diye konuştum utana sıkıla ikisine bakarak.

"Ne?" diye atıldı hemen Ezgi. Didem ise Ezgi'yi onaylar tarzda başını saladı. "Konu ne?"

"Ateş"

Deyişimle Ezgi ile Didem birbirine bakarak kıkırdamaya başladılar. "Ooooooooo havada aşk kokusu var desene." Diye konuşan Ezgi'ye gözlerimi devirdim.

Didem de Ezgi'ye katılıp kahkahalarla güldüklerinde bu duruma biraz bozulup surat astım.

"Hey, kızlar böyle dalga geçmeye devam edecek misiniz ya! Birde gelip sizden yardım istedim. Siz ise benimle dalga geçiyorsunuz. " diyerek oturduğum yerden kalkıp hızla ayağa kalktım. Ezgi ile Didem bu ani hareketimle şaşırdılar da hemen arkamdan ayağa kalkarak beni durdurup yanağıma birer öpücük kondurdular.

Didem yanağımı sıkarak konuşmaya başladı. "Dur ya deli bizden yardım isteyeceğini sanıyordum" diye konuştu tatlı bir sesle.

"Öyleydi ama şimdi istemiyorum," deyip dudak büktüm.

"Biz sadece şakalaşıyorduk Didemle," diye konuşan Ezgi'ye baktım. Bana yavru kedi bakışları atıyordu.

Buna rağmen biraz şımarıklığın zararı olmaz diye düşündüm ve trip atmaya devam ettim.

Ezgi, Didem'e bakarak bana sarıldı. "Hadi ama Hazan bizi affetmeyecek misin? Tamam ya bu kadar darılacağını bilsek hiç öyle yapar mıydık? "

Ah, şuan gülmemek için içten içe kendi içimde savaş veriyordum yaşasın trip atmak.

Didem, yavru kedi bakışı atmaya devam ettiğinde daha fazla dayanamayıp ikisine de sarıldım. "Tamam sizi afederim ama bir şartla," dedim

ikiside aynı anda "nedir?" Diye sordular.

"Ateş'e kendimi affetirmem için bana yardım etmeniz lazım. "

Ezgi, kendinden emin bir ifadeyle "git konuş bunda sana ne tür yardım edebiliriz ki?" diye konuştu hafif kıkırdadığını duyduğumda gözlerimi devirmemek için zor tuttum kendimi.

"Ah Ezgiciğim o hiç aklıma gelmemişti," diye konuştum onu tersler gibi.

"Nasıl yardım etmemiz gerekiyor," diyen Didem'e döndüm.

"Bilmiyorum," dedim yüzümün önüne gelen saçları kulağımın arkasına iterek. "Ondan özür dilemeye çalıştım ama ne beni dinliyor nede yüzüme bakıyor. "

"Hmm," dedi Ezgi beni anlamış gibi yaparak umarım anlamıştırda.

O ego yığını bu sefer bana kayıtsız kalmamalıydı. O inatçı ise ben ondan daha inatçıydım ve bu sefer bir hiçmişim gibi bana davranmayacaksın. Seni yanlış anlamış olabilirim ama bu beni hiçe sayma hakkını sana vermez.

"Süper üçlü görev başında," diye bağırdı Ezgi.

Didem ile Ezgi'ye anlamayan gözlerle baktığımızda, Ezgi kendinden emin duruşunu sergileyerek. "Kendimi şuan filmlerdeki ajan kadınlar gibi hissettim," deyip kıkırdadı.

Didem, "Ezgi'ye yandan bir bakış attıktan sonra hah hiç güleceğim yoktu bir kıyafetin eksik zaten."

Ezgi darılır gibi yaparak dudak büktü.

Ikisinin arasına girerek, "ah hadi ama kızlar tartışmayı bırakın da bir çözüm yolu bulun" dedim sitem dolu bir sesle.

"Tekrar konuşmaya çalış" diyen Ezgi'ye baktım cidden bunu söylemiş mi diye düşünüyorum ama gerçekten de bunu söylemişti. Sanki hiç denemedim hemde defalarca kez denememe rağmen yüzüme dahi bırakmamıştı.

"Ah Ezgi saygısızca kez denedim ama sonuç hep aynı."

"Aynıdan kastın ne?" diye konuştu Didem.

"Beni umursamıyor, takmıyor umrumda değilsin diyor daha açık nasıl konuşabilirim acaba." Diye konuştum beni takmadığı gerçeği gözümün önüne gelince sinirle burnumdan solur oldum adeta.

"Seni takmıyor demek," diye mırıldandı Ezgi. Kısa bir süre düşünür gibi yaptı.

Birkaç dakika sonra kafasının üstünde hayali bir ampul oluşmuş gibi bana sevinçle dönerek konuştu...

...

Kızlarla olağanüstü toplantıdan sonra okula gelmiş ve şuan bütün okul boyunca Ateş'i arama çabam hızla sürüyordu. Ezgi'nin söylediği şeyleri aynen olduğu gibi yapıp onunla konuşacağım daha doğrusu Ezgi'nin o yegane planı sayesinde Ateş'in beni takıp takmadığını öğrenecektim. En önemlisi de bana 'umrumda değilsin' demişti bu plan sayesinde umrunda olup olmadığını öğrenecektim.

Bütün okulu aramama rağmen onu bulamamış ve en son pes etmişken gözlerim otoparka kaydı.

Ve sevinçle neredeyse zıpladım diyebilirim. Şimdi planımı uygulayacak ve onun benim hakkımdaki düşüncelerini öğrenecektim.

Nefesimi kontrol altına almaya çalışarak, otoparka doğru yürümeye başladım. Arabasının önüne yaslanmış, keyifle sigarasını içiyordu. O zararlı şeyi dudağından ayırıp, gri bulutumsu dumanı dışarı üfledi. Otoparka doğru gelmeye başlarken dikkatini çekmiştim. Mavi gözleri, kıvrımlı kirpiklerinin arasından deniz mavisi rengini anımsatacak kadar parlaktı. Bugün farklı birşey vardı gözlerinde neydi tam olarak anlamasam da kızgın olmadığını biliyordum artık.

Evet Hazan hiçbirşey olmamış gibi, onu umursamıyormuş gibi önünden geçerken yalandan kendini yere atacak ve ayağının burkulduğunu söyleyeceksin. Evet kızlarla konuştuğun gibi yapacaksın zor birşey değil sadece yapabileceğine inan ve yap. Böylece seni önemseyip önemsemediğini anla.

Evet yapabilirsin diye tekrar ettim kendi içimde.

Yapabilirim..

Derin bir nefes alıp Ateş'in yanından geçmek için hareket ettim. Ona hiç bakmamam lazımdı yoksa heyecanlanır ve yapamazdım evet en iyisi onun burada olduğunu unutmak ve bir tiyatro salonundaymış gibi rol yapmak.

Ateş'in yanından geçerken vücudumu ani bir titreme alırken sakin kalmaya özen gösterdim. Ondan birkaç adım uzaklaştığımda göz ucuyla onu kontrol ettim. Ateş'in hala bana bakıyor olduğunu gördüğümde birden tedirgin oldum ama kararımdan vazgecmeyecektim şimdi yapacaktım.

Derin bir nefes ile kendimi yere bırakıp, tiz bir çığlığın dudağımdan firar etmesine izin verdim.

Ayağa kalkmak için bir çeşit savaş veriyor gibi yapıp rolümün inandırıcı olmasını sağladım.

Ateş yere düştüğümü görünce hemen dibimde bitti. Endişeli bakışlarıyla ayağımı inceliyordu.

"Iyi misin?" diye sordu. Iyi miydim hemde çok iyiydim planım işe yaramış ve Ateş Hancı şuan önümde diz çökmüş ve elleriyle ayaklarımı ovuşturuyordu.

Ateş'in sorusuna başımı salamakla yetinirken, tiz bir çığlığın daha dudaklarımdan çıkmasına izin verdim. "Ahh,"

Ateş önce endişelenip daha hafif masaj yapmaya çalışarak, "acıyor mu?" diye mırıldandı.

"Biraz," diye konuştum. O anda Ateş'in yüzünü buruşturduğunu gördüm bu neydi ki canım acıyor diye acaba onun da mı canı acıyordu. Ah hayır bu kadar da hayal kurma Hazan tamam şuan yanımda benimle ilgilendiği doğru ama sende hemen havvalara uçma yani.

Ateş, elleriyle ayaklarımı ovuşturuyordu. Tüm dikkatini bana vermişçesine benimle ilgileniyordu.

"Hadi doktora gidiyoruz," diye konuştu kesin bir sesle.

Doktor mu ah hayır olamaz doktora gidersem ayağımın burkulmadığını anlatacaktı. Vücudumu ani bir panik sararken birden yutkundum.

"Olmaz," diye bağırdım aniden.

Ateş bu verdiğim ani tepki karşısında kaşlarını çatarak bana baktı.

"Yani önemli birşey yok ben şimdi eve gider birkaç saat dinlendim mi hiç birşeyim kalmaz" diye konuştum hızlıca, durumu toparlamaya çalışarak.

Taklidimi yaparak 'birseyim kalmazmış diye konuştu. Aman allahım şuan ölebilirdim onun bu tatlılığı karşısında. Ilk defa birinin bu kadar güzel taklit yaptığına şahit oluyordum. Ve resmen şuan ağzım açık bir şekilde ona hayranca bakıyordum.

"Gereksiz konuşmada üstüne insan tanımıyorum Hazan, ciddi bir şey olmuş olabilir itiraz istemiyorum doktora gidiyoruz."

Düşüncelerimden onun o mekanik ve itiraz istemeyen sesiyle ayrılmıştım evet ne demişti 'istiraz istemiyorum hastaneye gidiyoruz' demişti.

Içimdeki ses varlığını belli edercesine 'işte şimdi bittin' diyordu. Ve ben ilk defa içimdeki sesi onaylıyordum işte şimdi bittim. Dudaklarımın içini dişleyerek hemen bir yalan bulmam gerekiyordu aksi taktirde bir daha onunla konuşmamı bırak beni gördüğü yerde yolunu değiştirirdi.

Gözümün önünde canlanınca başımı iki yana salayarak "Hayır" diye bağırdım.

"Hayır mı?" diyen Ateş'e döndüm.

Yavaşça başımı ayağıma indirip Ateş'in ayağımda olan iri elerine baktım. Elleri çok kötü olmuştu sanki bütün gece boyunca duvara vurmuş veya birilerini çok kötü dövmüştü.

Ateş eline baktığımı farkettiğinde elini aniden geri çekmeye çalıştı ancak bileğinden tutarak buna engel oldum.

"Kötü görünüyor" mırıldanarak kafamı kaldırıp gözlerine baktım. Umursamaz bir ifadeyle kafasını salarken, "abartma yok birşey" diye konuştu.

"Neden bu kadar umursamazsın?"
Bu durumdan memnun olmadığım sesimden çok net bir şekilde anlaşılıyordu.

Omuz silkerek "basit bir yara," diye konuştu pürüsüz bir sesle.

"Onu demiyorum ki, genel olarak da böyle umursamazsın."

Boğazını temizleyerek bana doğru eğildiğinde onun gözlerine bakmıştım. Ne kadar güzel baktığının farkında mıydı acaba? O kadar anlamlı ve güzel bakıyordu ki mavi gözleri adeta içime işliyor ve kalbimdeki kelebeklerin hep var olmasını sağlıyordu.

"Gereksiz şeyleri umursamıyorum sadece."

"Sen cidden dengesizsin" dedim. Kaşlarını kaldırdı ve dudağının kenarı kıvrıldı, keyifle hemde.

"Genelde yakışıklı olduğumu söylerer kızlar ama .." dedi keyifle "sen tam olarak bir kız olmadığın için diyebilirsin."

"Ben kız değilsem neyim?" Diye sordum saçmaladığımın farkındaydım ama merak ediyorum beni bir kız olarak değil de ne olarak görüyordu.

"Küçük bir çocuksun, henüz ergenlik dönemini atlatamayan küçük bir çocuk."

"Bana küçük diyemezsin, hele ergen hiç diyemezsin."

"Dedim bile," diye konuştu alayla gülerek. Hayır yani benimle dalga geçmesi hoşuna mı gidiyordu. Onun hoşuna gidiyor muydu bilmiyorum ama açıkçası şuan benimle konuşması bile benim mutluluktan ölmemem için bir sebepti. Onunla konuşmayı o kadar çok özledim ki hele bana böyle alayla bakması, konuşması, sırıtması hata kendini beğenmiş tavırlarını o kadar çok özlemiştim ki .. anlatamam.

"Aynı yaştayız bilmem farkında mısın. "

"Kim demiş onu," diye konuştu. Ego yığını kendini beğenmiş pislik.

"Ee aynı sınıftayız."

"Aynı sınıfta olmamız aynı yaşta olmamız anlamına mı geliyor." diye sordu saçlarını karıştırarak.

"Hayır ama.."

"Ee," diye güldü keyifle "küçük hanım."

"Kaç yaşındasın ki?" Diye sordum tek kaşımı kaldırarak aslında bu soruyu birnevi kendime de soruyordum kaç ay geçmişti Ateş'i tanıyalı ama hala yaşını bilmiyor olmak kötü hissetirmişti.

"20," deyince aniden şaşırarak ona baktım 20 yaşında mıydı? Ama yaşını hiç göstermiyordu. 16 yaşındaki haylaz ve tatlı çocuklara benziyordu.

"Senin yaşıtların üniversiteyi bitirdi sen hala lisedesin," diye homurdandım.

"Çalışkan bir öğrenci olmadığımı biliyor olman gerekirdi." Diye konuştu

Başımı saladım onu onaylayarak. Çalışkan bir öğrenci olmadığını biliyordum o zaman iki sene sınıfta kalmış olmalıydı veya çalışkan bir öğrenciydi de bunu sadece göstermiyor muydu diye düşünmüyor değildim çünkü ateş gerçekten de çok zeki biriydi.

Kafamı dikleştirip onun gözlerinin içine bakarak, "Evet ama sırf iki yaş benden büyüksün diye bana küçük diyemezsin."

"2 değil, 3 yaş küçük hanım."

Hemen sinirle ayağa kalkarak "hayır ya 3 değil, 2 çeyrek," derken birden ayakta olduğumu fark edip kendime söverek hemen yüzümü buruşturup tekrar oturarak ayağımı tuttum rol yaptığımı anlamamalıydı.

Ateş önce şaşırmıştı ama yerini hemen alaycı bir sırıtışa bırakarak bana baktı. "Olsun yine de küçüksün."

"Bana küçük diyemezsin," dedim dişlerimin arasından. Söylediğim bu sözlerin üzerine derince tebessüm etmişti. Birkaç saniye.

"Bak nasıl diyorum; kü-çük" deyip gülümsedi gülümsüyor muydu o? Gözlerinde gördüğüm parıltılar bana karşı yumuşadığını mı gösteriyordu.

"Yaramaz şey."

Söylediğim söz üzerine kocaman sırıttı. "Yaramaz mıyım? "

"Değil misin."

Kafasını iki yana saladı. "Bence değilim."

"Tam da öylesin," dedim üstüne basarak.

"Öyle mi küçük hanım.?"

"Bana küçük deme, hem benden yaşın büyük olsa da beyin yaşın benden bir hayli küçük." Dedim sinirle, dudakları öyle bir kıvrıldı ki, o an cidden güleceğini sanmıştım. Gözlerinin etrafı kırış kırış olmuş, gözlerinin kenarında beliren çizgilere gözüm kaymıştı. Bir an yutkunmadığımı hissetmiştim.

O gülmüş müydü?

Ama bu kadar harika gülünmezdi ki bir insan. Insanın içini ısıtan, o gülümsemenin yayılması, çok başkaydı.

Oldukça sert görüntüsünün arkasında bu güzel adam tanımlanmazdı. Adeta benim için dünyanın 8 harikası gibiydi.

Gözlerimi kırpıştırarak hayranlıkla ona baktım gülerken çıkan gamzesinde o an ölmek istedim.

Benimde onunla birlikte gülmem ayrı bir konuydu. Sırf o gülüyor diye güler miydi bir insan? Gülüyormuş işte ben onun gülüşü ile birlikte gülüyordum.

"Sen gülüyorsun," diye itiraf ettim inanılmaz derecede hayranlıkla ona bakarken.

"Bende bir insanım,"

"Evet öylesin." Ateş'i defalarca kez tabikide gülerken görmüştüm. Ama ilk defa içten ve ilk defa bu kadar samimi bir şekilde güzel güldüğünü görüyordum. Alaydan uzak insanın içini ısıtan bir gülüştü bu.

"Ateş," diye homurdandım kısa bir süre onu inceledikten sonra. Şimdi tam özür dilemenin sırasıydı şimdi özür dilemezsem bir daha onu böyle sakin ve uysal görür müydüm bilmiyorum ama bu şansı da kaçırmayacaktım. Şimdi ne öfke vardı gözlerinde ne de kırgınlık kızgın da değildi şimdi konuşmanın tam zamanıydı yani en azından bir kere daha şansımı denesem birşey kaybetmeyecektim.

"Hm," diye cevapladı beni.

"Şey.. ben seninle birşey konuşmak istiyorum, daha doğrusu birşey söylemek istiyorum," diye konuştum derin bir nefes alarak.

Ateş konuşmadı ama devam etmemi bekledi.

Yutkundum. Bir insandan özür dilemek benim için en zor şeydi ve en nefret ettiğim şeydi. Ama söz konusu Ateş ise bütün herşeyi gözardı edebilirdim.

"Aç kulağını ve beni iyi dinle, çünkü bunu ilk ve son kez duyacaksın," yutkundum kısa bir an durup cümleyi toparlamaya çalıştım. Ben hayatım boyunca hiç kimseden özür dilememiştim bu ise ilk ve son kez olacaktı. Birkaç saniye nefes alışverişimi düzene sıkarak derin bir pişmanlık tınısıyla..

"Özür dilerim" dedim. Oh be özür dilemiştim sonunda. Özür dilemenin verdiği rahatlık ile tebessüm ederken Ateş'e baktım.

Anlamsızca hiçbir tepki vermeden öyle bomboş gözlerimin içine bakıyordu.

Sustum.

Sustu.

Ortalıkta derin bir sesizlik hakim olurken, kısa bir süre sonra sessizliği bozan yine benim sesim olmuştu.

"Beni afedecek misin?" Diye sordum alt dudağımı ısırarak. Ondan gelecek herhangi cevabı beklemeden tekrardan konuştum. "Beni affedersen ne istersen yaparım vallaha bak istersen de ceza ver ama yeterki affet."

Söylediğim söz üzerine Ateş gülmüştü. Bu gülüş bile benim için küçücük bir umut ışığıydı.

"Ne istersem mi?" diye konuştu keyifli bir sesle sonunda sessizliğini bozmuştu.

Merakla öne doğru eğildim. "Ne olursa olsun kabul ediyorum," bu ani çıkışıma şaşırsada hemen eski halini takınıp gözlerimin içine baktı ve alayla kocaman gülünce başımın derte olduğunu anladım.

"O halde tebrik ediyorum bir hafta boyunca kölem olacaksın." Dedi ....

-----

BÖLÜM SONU..

Yorumlarınızı aşırı derece de merak ediyorum..
Umarım beğenirsiniz. ..

Instagram: solgun_papatyaa

Continue Reading

You'll Also Like

2.5M 79.7K 59
İtalyan bir mafya... Başka açıklamaya gerek var mı? Ters köşelere doyamayacağınız. Her an şaşırarak sürükleneceğiniz bir kitap hayal edin.. Sonra oku...
255K 16.5K 21
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
9.4K 577 40
"TEK TARAFLI AŞK" adlı kitabımın konusu gerçek yaşantılarımdan çektiğim acılardan alınarak yazılan bir kitaptır. Bu hayatta gerçekten birini sevdiğin...
43.1K 2.6K 11
Hiç arkadaşınız bir suç işledi ve bedelini de siz ödediniz mi? Daha önce ödenen bedellerden farklı bir bedel bu.. Futbolcu arkadaşının gezmeye geldi...