PEVEDAN

Door yikikyazar

1M 31.6K 2.2K

"Benden okulumu aldın, ailemi aldın, gençliğimi aldın, sırada ne var?" Sesi yükselen Hicran, ayağa kalkıp Mey... Meer

Pêvedan-1
Pêvedan-2
Pêvedan-3
Pêvedan-5
Pêvedan-6
Pêvedan-7
Pêvedan-8
Pêvedan-9
Pêvedan-10
Pêvedan-11
Pêvedan-12
Pêvedan-13
Pêvedan-14
Pêvedan-15
Pêvedan-16
Pêvedan-17
Pêvedan-18
Pêvedan-19
Pêvedan-20
Pêvedan-21
Pêvedan-22
Pêvedan-23
Pêvedan-24
Pêvedan-25
Pêvedan-26
Pêvedan-27
Pêvedan-28
Pêvedan-29
Pêvedan-30
Pêvedan-31
Pêvedan-32
Pêvedan-33
Pêvedan-34
Pêvedan-35
Pêvedan-36
Hicran Duran
Pêvedan-37
Pêvedan-38
Yasak Sarmaşığı
Pêvedan-39
Pêvedan-40
BENİ SEN SEV
Yeni hikaye yolda...

Pêvedan-4

41K 1.2K 42
Door yikikyazar

Yaşanmışlıklar, Hayallerin üzerine bir gece gibi çökmüştü. Yıldızı olmayan gecede, ışık yapan tek şey;Amed'in tehditkar bakışlarıydı.

Bir insanın hayatını elinden almak sandığı kadar zor olmamıştı, Hicranın artık bir ailesi yoktu fakat acı olan şey, Artık umutlarınında olmayışıydı. Annesine birşey çaktırmamak için bütün gün yüzüne bakamamıştı, üstelik bir daha o gül yüzünü göremeyeceğini bile bile.

Kimseye birşey belli etmese de içi kan ağlıyordu. Düğün günü evinden çıkarken konağa son bir kez bakmıştı ama geri geleceğini bildiği için bu bakış çok kısa sürmüştü, şimdiyse her yeri, herşeyi aklına bir bir kazıyordu.

Unutmak onun için en acılı intihar şekliydi. Nerden geldiğini, kim olduğunu ve onu bu hayata mahkum edenleri bir ömür hatırlayacaktı. Kim unutabilirdi ki; Hayatını zehir edeni?

Bu düşünceler Hicranın boynunu bükmesine sebep olmuştu. Konağın çıkışında annesine öyle sıkı sarılmıştıki, kokusunu bir ömür boyunca unutmayacaktı. Kapıdaki siyah lüks arabaya bindiğinde burnunu çekip gözlerini kapattı ve içli içli ağlamaya başladı.

Bu hali Şivan kahyayı derinden yaralamıştı ama ağası müsaade etmeden bir peçete dahi uzatamazdı. Konağa geldiklerinde Hicran kolunu yüzüne siper edip koşarak odasına çıktı, öyle ki avluda onu bekleyen Amed'i fark etmedi bile.

"Şivan! Ne oldu buna?" Şivan kahya ağasının gür sesiyle ellerini önünde birleştirip boynunu bükerek hazır ola geçti. "Konaktan ayrıldı ayrılalı ağlıyor ağam." Amed derin bir nefes alıp yüzündeki kirli sakalını ovuşturdu.

"İşimiz gücümüz yok, çoluk çocukla uğraşıyoruz!" Ayağa kalkıp merdivenlere yönelirken söylenmeyi ihmal etmiyordu fakat odanın önüne geldiğinde susup derin bir nefes aldı, hayatında ilk kez ağlayan bir kadını sakinleştirecekti.

Hicran kimin geldiğine bakmadan parmaklarıyla oyalanarak ağlamaya devam ediyordu. Amed usulca yanına yaklaştı ve kelimeleri kafasında derin süzgeçten geçirip en doğru cümleyi kurdu.

"Neden ağlıyorsun?" Sadece bunu diyebilmişti. Ağa bile olsa, ağlayan bir kadın karşısında güvercin gibi oluyordu.

"Sen benim neden ağladığımı çok iyi biliyorsun!" Hicranın öfkesi yine sarmıştı ikisini. Ne zaman dinerdi öfkesi? Ne zaman biterdi kini? Bir ömür sürer miydi sahiden?

"Benden okulumu aldın, ailemi aldın, gençliğimi aldın, sırada ne var?" Sesi yükselen Hicran, ayağa kalkıp Meydan okurmuşcasına Amed'in karşısına dikildi.

Hayatında ilk kez biri Amed'e kafa tutuyordu ve bu durum onu bir hayli şaşırtmıştı. "Kes sesini! Bende sana meraklı değilim, elimde olsa abinin beynini büyük bir zevkle dağıtırdım!" Amed sakin kalmaya çalışsada Hicranın ayarlarıyla oynaması onu öfkelendiriyordu.

Hicran histerik bir kahkaha attı. "Beynini dağıtırmış! Yapamayacağın şeyin sözünü etme ağa!" Amed'in gözleri fal taşı gibi açıldı. Biri çıkacak ve Amed'e bu sözleri korkmadan söyleyecek öyle mi? Bu zihinleri yakan bir hayaldi.

"Ağa dediğime bakma, senden ne ağa olur nede aşiret reisi!" Hicran yasaklı kelimeleri kullanınca Amed kendine hakim olmadı ve belinden silahını tek hamlede çıkartıp Hicranın kafasına dayadı.

"Seni son kez uyarıyorum! Sesini kes!" Hicran korkmak yerine daha da delirmişti. Amed'in blöf yapmasına dayanamıyordu.

"Hayatından başkası için vazgeçmiş birini ölümle korkutamazsın Amed!" Hicran bu sırada hala ağlamaya devam ediyordu bu yüzdende sesi titrek çıkmıştı.

Hicranın titrek ses tonu ve bu manzara Amed'e geçmişini hatırlattı. Ablasının ondan ağlayarak 'Yapma' diyişleri çınladı kulağında ve silah kendiliğinden titremeye başladı.

"Elini titretme! Madem o silahı çektin, öldürmeden indirme!" Hicran, Amed'in geçmişini bilmiyordu, bu yüzdende üzerine gittikçe gidiyordu.

"Korktun mu yoksa? Yada acıdın mı! Acıma! Sen beni dün gece öldürdün zaten!" Bu sefer silah büyük bir gürültüyle patladı ama kurşunun nereye isabet ettiği bir kaç saniye sonra anlaşıldı.

Amed silahı Hicranın omzunun üzerinden arkasındaki duvara nişan almıştı. Hicranın elleri kulaklarında, gözleri ise sıkı sıkıya kapalıydı taaki Amed hışımla kolunu kavrayıp sürüklemeye başlayana dek.

Hicran sürüklenerek avluya çıkartılınca daha fazla gidemeden yere düştü. Herkes saniyeler içinde avluda toplanınca Amed'in kardeşiyle korku dolu bakışlarla olan biteni odasının camından izliyordu.

"Amed! Oğul dur! Kureyşa hanımağa, oğlunu sakinleştirmeye çalışsada beceremiyordu. Amed silahı bu kez Hicranın kafasına dayamıştı.

"Son duanı et!" Hicran nefes nefese, karşıya bakarken ellerine batan küçük taşların acısıyla cebelleşiyordu fakat bu acının kısa süre sonra son bulacağınında farkındaydı.

Amed tam tetiği çekiyordu ki, gözü kardeşinin odasına gitti ve penceredeki o korku dolu bakışları gördü. Silah bir anda Hicranın kafasından kaydı ve namlu boşluğa düştü.

Amed, bir anda gülmeye başladı. Herkes ne olduğunu anlamaya çalışırken Şivan kahya, Ağasının elindeki silahı çaktırmadan aldı ardından Amed, Hicranı kolundan tutup nazikçe ayağa kaldırdı ve üstünü düzeltip saçına yapmacık bir öpücük kondurdu.

Amed herşeyi kardeşi için bir oyun gibi göstermişti. Hicranın bakışları da pencereye kayınca kafasını eğip göz teması kurmamaya çalıştı. "Hicran, gel seni kardeşimle tanıştırayım." Amed, Hicranı bileğinden kavradı ve nazikçe peşinden gelmesini sağladı.

Bu sırada herkes derin bir nefes aldı, özellikle Kureyşa hanımın üzerinden büyük bir yük kalkmıştı. Amed'in Hicranı vurması iki aşiret arasında kan davasına sebep olurdu. Amed ve Hicran merdivenleri çıkınca kapının önüne geldiler ama kapıyı çalmadan önce bir kaç saniye birbirlerine baktılar.

"Bana bak! Birazdan göreceğin kişi, benim bu hayattaki en ve tek değerli varlığım!" Amed, Hicranı tembihlesede söylediği herşey Hicranın bir kulağından giriyor ötekinden çıkıyordu.

"Az önce yaşanan herşeyi bir şaka olarak bilecek. Sen benimlesin ve çok mutlusun! Anladın mı?" Hicranın saçları birbirine girmişti ve yüzünü kapatıyordu, bu hali az önce olan bitenin gerçek olduğunu haykırıyordu.

"Bunu yapmayacağım." Hicran yine Amed'e karşı geliyordu. Üstelik az önce yaşananlar hala gözünün önünde tekrarlanırken!

"Zorundasın!" Diye tısladı Amed. Hicran burnunu çekip başını kaldırdı ve derin bir nefes alıp Amed gibi tısladı. "Değilim!"

"Canını ona borçlusun." Amedin gözlerinde bir buz dağı vardı. Ne kadarı gözüküyor, ne kadarı gizleniyor belli değildi. "Ben kimseye borçlu değilim!" Hicranın sesi titremişti.

"Senden bunu ağa olarak değil, Abi olarak istiyorum!" Amed'in sesi yumuşadı. Söz konusu Osman olduğunda akan sular duruyordu. "Bak Osman normal bir çocuk değil. Eğer az önce olan biteni bir şaka gibi göstermezsek bir daha yüzüme bakmaz!" Artık aynı dilden konuşuyorlardı, fakat Hicran zekasını kullanıp Amedin bu zaafını kendine çevirdi.

"Bir şartla yaparım!" Amed bu şartı yerine getirmeye mecburdu, aksi takdirde Osmanın hayatı Yeniden altüst olacaktı. "Ne şartı?" Kaşları yine çatıldı ve sesindeki titreyiş kayboldu.

"Ben istediğim zaman ailemi görücem ve sen buna karışmayacaksın!" Şartlar artık ikisi içinde adil bir hale gelmişti, Hicran ailesini, Amed kardeşini istiyordu. "Yapmazsam ne olacak? İçeri girmeyip ölüm fermanını mı imzalayacaksın?" Amed her ne olursa olsun izin vermek istemiyordu bu yüzdende tüm gücünü kullanmaya hazırdı. "Bunu yapacağımı ikimizde çok iyi biliyoruz." Hicranın sesi yeniden titremişti. Amed'in aklına gelen plan Hicranın duymayı beklediği şeyleri söyletmişti. "Tamam kabul!"

Hicranın yüzü nihayet gülmüştü. Dağılan saçlarını toparladı ve gözlerini silip istemeye istemeye Amed'in elini tutarak odaya girdi. Osman'ın arkası dönüktü, Amed'in geldiğini anlayınca yerinde korkuyla geriledi. Osman'ın bu hareketi, Hicrana laf sokma fırsatı vermişti. "Herkes gibi o da korkuyor senden!" Amed gülümsemesini bozmadan Hicranın elini olabildiğince sıktı. "Şansını zorluyorsun." Hicranın eli acısana yüzünde tek bir mimik bile oynamıyordu.

"Osman, abicim bak bu yengen. Adı Hicran." Osman kafasını kaldırıp Yengesine uzunca baktı, gözlerindeki korkuyu fark eden Hicran, Onu bu hale kimin getirdiğini merak etmişti.

"Merhaba. Tanıştığıma memnun oldum Osman." Osman bırakın elini uzatmayı, korkudan yengesine daha fazla bakamadan bakışlarını yeniden pencereye çevirdi. "Abicim, Hadi yengene yaptığın resimlerden bahset." Hicran, Amedin dediklerini duyunca bir kaç saniye durup düşündü ardındanda gülümsemeye çalışarak Amed'e döndü.

"Amed biz en iyisi Osman'ı yalnız bırakalım. Sonra görüşürüz Osman." Hicran birşey çaktırmamaya çalışsa da  Osman'ın bu hali onu şüphelendirmişti. Odadan çıktıklarında bir dişi aslan gibi kükredi. "Ne olmuş bu çocuğa! Sen mi bu hale getirdin onu?"

"Saçma sapan konuşma. Osman doğduğundan beri öyle! Ne yaptıysak ne ettiysek düzelmedi."

Amed'in bu tepkisi üzerine Hicran gür bir kahkaha attı. Olan biten sinirine dokunmuştu. "Siz de alalım bi odaya kapatalım önünede iki boya kalemi atalım oyalansın dursun dediniz. Öyle mi?" Amed derin bir nefes aldı ardındanda HasbinAllah çekti.

"Bu çocuk hasta. Bunun gibi vakaların çıkıp insan içine karışması, resim yapmak haricinde hobiler edinmesi gerekiyor! Sen bu çocuğa nasıl bir zarar verdiğinin farkında mısın?" Amed, Hicranın böyle konuşmasına epey şaşırmıştı. Karşısında bir doktor varmış gibi hissediyordu.

"Resim yapmak, zihnindeki hapis hayatına kendini alıştırması ve hastalığının ilerlemesi anlamına geliyor!" Hicran bunları büyük bir öfkeyle söylemişti, Amed ise şaşkınlıkla dinleyip tek bir şey sormuştu.

"Doktor musun?"

Hicran bu soru karşısında geriledi. Nasıl oluyorda ettiği onca laftan sonra yalnızca bunu sorabiliyor? "Hayır. Psikoloğum, ve meslek hayatım boyunca gördüğüm en kronik vaka da sensin!" Hicran arkasını dönüp gidince Amed gülümsemeden edemedi.

Akşam olduğunda kimse Diyar ağaya birşey çaktırmadan yemeğini yiyordu. Sessizliği bozansa Hicran olmuştu. "Osman'ın en kısa zamanda insan içine çıkıp başka hobiler edinmesi gerekiyor." Hicran cümlesini bitirir bitirmez Diyar ağa çatalını sesli bir şekilde tabağına vurup ellerini masaya koydu.

"Bak gelin kızım. Konağın adetlerini, kurallarını ve yasaklarını bilmiyor olabilirsin! Ben sana en önemli kural ve yasağı söyleyeyim. Osman avludan dışarıya adım atmayacak, hatta odasından bile çıkmayacak!" Hicran duyduklarında derin bir şok yaşarken herkes yemeğine ara vermişti.

"Anlamadım. Siz gencecik bir insanı göz göre göre ölüme mi terk ediyorsunuz?" Hicran herşeye boyun eğerdi ama vicdansızlığa asla tahammül edemezdi. "Osman hasta bir çocuk ve ortalıkta dolaşması aşiretimiz için münasip değil." Diyar ağanın normal bir sohbetin içindeymiş gibi sakin tavırları Hicranı çileden çıkartmıştı.

"Siz sırf aşiretinizin diline sakız olmayın diye o çocuk orda solup gidiyor!" Sesi yükselen Hicrana bir darbe de Amed'den gelmişti. "Bağırma." Masa artık Hicran için bir işkence aracına dönüşmüştü.

Ayağa kalkıp imalı konuşarak izin istedi, tam gidiyorduk Diyar ağanın tehdidiyle olduğu yere çivilendi. "Eğer Osman'ı odasından çıkartırsan bedelini ağır ödersin gelin!" Hicran öyle öfkelenmişti ki dilinin ucuna tonlarca hakaret gelmişti ama aldığı terbiyeyle hepsini geri gönderip odaya girdi.

Masada kalan Amed ise babasına adeta ateş püskürdü. "Sen ne yaptığını zannediyorsun? Tehdit ettiğin kişi benim karım!" Diyar ağa, oğlunun öfkesini fark etsede geri adım atmadı.

"Haddi olmayan işlere burnunu sokmasın o zaman!"

Amed sandalyesini itip ayağa kalkınca Kureyşa hanımağa onu sakinleştirmek için kolunu nazikçe tuttu. "Sokarsa ne olur? Osman benim kardeşim, sen onu görmezden geliyorsun diye herkesi kendin gibi zannedemezsin!"

Diyar ağa oğlu gibi ayağa kalkmak yerine tüm sakinliğini koruyup 1 hafta öncesinde dediklerini hatırlattı. "Ne oldu Amed? Daha 1 hafta önce o kıza bedel ödeticem diyodun? Kıymete mi bindi şimdi!" Amed babasından duyduklarını sindirmek yerine çok daha ağırlarını söylemeyi tercih etti.

"Evet kıymete bindi çünkü o benim karım ve ben senin gibi bana hayatını veren insanları ortada bırakmam! Hayatlarında derin yaralar açmam!" Bu sözler Diyar ağayı ayağa kaldırmıştı. İki Ferzan Aslan kesilmiş, birbirlerine kükrüyorlardı.

"Sen benim kırk yolda geldiğim güce 8 Yılda geldin evlat! Hangimiz ağalığı, reisliği daha iyi biliyoruz? Ben bir yara açtıysam kapatmasını da bilirim." Amed bu pişkinliğe daha fazla dayanamadı ve elini masaya vurup son sözlerini tısladı.

"Bilmiyorsun baba. Ne yarayı, nede acısını! O yüzden bu rahatlığın!"

Amed hızla masayı terk edip odasına girdi. Öfkesi odayı yıkıp dökmesini söylese de yatakta uyuyan karısını rahatsız etmemek için kapıyı bile usulca kapatmıştı. Balkona çıkıp Nadiren içtiği sigarasını dudaklarına götürdü ve çakmağı çakıp sigaradan derin bir nefes çekti.

Babasına çok nadir 'baba' diyordu, zira bu güzel ismi hak etmediğini düşünüyordu. Sonuçta hangi baba evladını diğer evladına öldürtür? Hemde daha 12 yaşındayken. Bu kadar öfkelenmesine sebep olacak şey neydi? Amed Bunu her gün, her gece, her saat düşünüyordu.

Sırf ondan 30 yaş büyük biriyle evlenmek istemiyor diye kıyılır mıydı can'a? Kardeşi kardeşe kırdırtılır mıydı? Bunu yalnızca Diyar ağa gibi vicdansız insanlar yapardı ama Amed o gün yemin etmişti. Asla babası gibi olmayacaktı... Günün birinde kendi öz evladına aynı kaderi reva görmeyecekti.

Hem...Hicran hanımağa buna izin vermezdi!

Ga verder met lezen

Dit interesseert je vast

1.6M 100K 7
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...
270K 17.4K 46
Ölen bir lider ve koltuğuna geçen varisi... En iyiler: #1 - b×b #1- gay #1- boyslove #2 - lgbt #2 - mpreg #2 - interseks #6 - bl #5- eşcinsel
991K 54.2K 41
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
5.1M 238K 52
"Ulan bari Polat de." dedi. Sesi yalvarır gibi çıkmış gözleri beklentiyle doluydu. "Mirza demiyorsan deme ama en azından Polat de." "Sen yengeye Eli...