PEVEDAN

By yikikyazar

1M 31.6K 2.2K

"Benden okulumu aldın, ailemi aldın, gençliğimi aldın, sırada ne var?" Sesi yükselen Hicran, ayağa kalkıp Mey... More

Pêvedan-1
Pêvedan-2
Pêvedan-4
Pêvedan-5
Pêvedan-6
Pêvedan-7
Pêvedan-8
Pêvedan-9
Pêvedan-10
Pêvedan-11
Pêvedan-12
Pêvedan-13
Pêvedan-14
Pêvedan-15
Pêvedan-16
Pêvedan-17
Pêvedan-18
Pêvedan-19
Pêvedan-20
Pêvedan-21
Pêvedan-22
Pêvedan-23
Pêvedan-24
Pêvedan-25
Pêvedan-26
Pêvedan-27
Pêvedan-28
Pêvedan-29
Pêvedan-30
Pêvedan-31
Pêvedan-32
Pêvedan-33
Pêvedan-34
Pêvedan-35
Pêvedan-36
Hicran Duran
Pêvedan-37
Pêvedan-38
Yasak Sarmaşığı
Pêvedan-39
Pêvedan-40
BENİ SEN SEV
Yeni hikaye yolda...

Pêvedan-3

45.5K 1.2K 166
By yikikyazar

Söz, Nişan, Kına gibi gereksiz eğlencelerden kaçınarak düğün 1 hafta içinde kurulmuştu. Odasında üzerindeki straplez gelinliğiyle kendini süzen Hicran parmağındaki annesinin taktığı alyansı incelemeye başladı. Hayallerinde, bu alyansı sevdiği insanla seçip davullu zurnalı nişan töreniyle takmak vardı.

İçeriye aşiret bireyleri girince , Hicran hepsini süzdü. Herkes buradaydı, peki ya Mirzan ağabeyi? O neredeydi? Aslında gelmemesi Hicran için daha iyi olmuştu zira onu gördükçe içinde öfke fırtınaları kopuyordu. Şükran ağa 'Bismillah' diyerek kırmızı kuşağı Hicranın ince belinden geçirdi.

Kuşağı bağladıktan sonra kızının alnına ufak bir öpücük kondurup duvağını örttü, hemen ardındanda Hicran babasının elini öpüp ailesiyle vedalaştı. Koridorda Rozerinle karşılaşınca şaşırdı, babasının evinden çıkacağını zannediyordu. "Neden burdasın? Yani babanın evinden çıkman gerekmiyor mu?" Yanyana ilerledikleri için eğilip Rozerinin kulağına fısıldayabilmişti.

"Sen essah unutmuşsun buraları. Kaçan kız, düğün günü bile olsa nikah kıyılmadan babasının evine adım atamaz." Hicran gerçektende unutmaya başlamıştı zaten hayatı boyunca Törelere uygun yaşamayı red etmişti ama abileri ve babasının ısrarıyla boyun büküp Töreye göre yaşamıştı.

Bugün bir kez daha anladı, vakti zamanında neden Törelere karşı çıktığını. Nede olsa üzerindeki gelinlik görünümlü kefeni de ona Töreler giydirmişti. Hicran ve Rozerin büyük bir ustalıkla atların semerlerine yerleştiler ve Mardinin patika yollarında yalpayarak Ferzan konağına doğru ilerlediler.

Konağa geldiklerinde Hicran duvağın altından herkesi süzdü ve damatlık giyen müstakbel eşini aradı ama yoktu. Herkes normal takım elbise giymişti hatta bazı aşiretlerin ağaları şalvarla gelmişti. Ayırt etmek çok zordu.

Hicranı, Rozerinle aynı masaya oturtunca yanlarına anneleri yerleşti. Hicran hala göremiyordum eşini gerçi Eşi de onu göremiyordu. İki duvak örtüldüğü için Amed, Hicranın yüzünü hala göremiyordu.

Düğünde herkes eğlenirken Hicran öylece duvağının altından puslu bakışlarla avluyu seyrediyordu. Çok sıkılmıştı davul zurna sesinden, bir an önce kurtulmak istiyordu üstündeki yükten.

Amed, yüzünü göremediği gelinine bakarak rakısını yudumluyordu. Dini nikah şahitlerle kıyıldığı için ikisi de birbirini yanlızca odalarında görecekti. Herkes Hicranı oynaması için çekiştiriyordu fakat Hicran sendelememekte kararlıydı, kimseyi umursamayacaktı.

Bazı misafirler erkenden gidince davul zurna sesleri de yerini ağıtlar ve türkülere bırakmıştı. Hicranın terleyen avuç içleri kabusun yaklaştığının alameti gibiydi, tuhaf bir şekilde masanın altından ayağını sallıyordu ve bunu farkında olmadan yapıyordu. Rozerinde tıpkı onun gibiydi ama o yaklaşan rüyanın heyecanını yaşıyordu, bu yüzdende Yüzünde gülücükler açıyordu.

"Daye, Sıkıldım ben. Ne zaman bitecek bu eğlence?" Hicran daha fazla kendini tutamadı ve eğilip annesinin kulağına fısıldadı. Kızının dediklerini yanlış anlayan Zilan hanımağanın gözleri irice açıldı.

"Kızım? İki gün önce evlenmem diyordun, şimdi ne oldu?"

Hicran, Annesinin böyle anlayacağını tahmin etmemişti. Derin bir nefes alıp duvağının altından göz devirdi.

"Daye. Ben ondan bahsetmiyorum, düğün beni boğuyor." Zilan hanımağa işin doğrusunu şimdi anlamıştı. Kızını, belli bir süre vermeden geçiştirince Hicranın kan beynine hücum etmişti. Sanki bir kuklaydı ve ipleri elden ele dolaşıyordu.

Nihayet Kureyşa Ferzan dünürü Zilan hanımağanın kulağına eğilip düğünün bittiğini söyledi. "Haydi kızım gidiyoruz." Hicran derin bir nefes alıp ayağa kalktı ve annesinin peşinden Ferzan konağına girdi. Hicran Uzun koridorun sonundaki kapısında beyaz tül asılmış odayı görünce durdu.

"Daye. Ben yapamayacağım." Hicranın sesi titremişti. Yapamayacağının farkındaydı zira aklı da kalbide bir başkasına aitti, ona ihanet etmektense ölmeyi yeğlerdi. "Hicranım, bak güzelim biliyorum zor hemde çok zor ama buna alışmak zorundasın. Amed Ferzan artık senin kocandır, bunu bilirsen, buna alışırsan hayatın daha kolay geçer güzelim." Zilan hanımağanın sözleri bir ok gibi saplandı Hicranın yüreğine.

Çaresizce boynunu eğip tüllü kapıyı araladı. Odanın içerisi karanlıktı ama yerdeki mumlar az da olsa odaya ışık veriyordu. Hicranın burnuna çarpan gül kokusu başını döndürsede kısa sürede alıştı, Karşısındaki geniş yatağa annesinin yardımıyla oturunca elini öpmek için duvağını kaldırmaya yeltendi ama Zilan hanımağa ellerini tutup durdurdu.

"Açma. Kocan açacak." Hicran, duvağın altından göz devirsede birşey belli etmeden annesinin elini duvağının üstünden öptü. Kısa sürede odada tek kalınca gözüne hücum eden yaşları daha fazla tutamadı ve hüngür hüngür ağlamaya başladı.

Aklına İstanbulda onu bekleyen sevgilisi Ayaz Karahan geldi. Mardine gelirken Ayaz'a bir hafta sonra döneceğini söylemişti zaten başka şekildede ikna olmamıştı. Hicrana olan sevgisi o kadar büyüktü ki; Aşkından canını bile feda ederdi. Şimdi ise Hicran bu aşka ihanet edecekti.

Her iki taraf içinde zor gözüken bu durum Hicranın nefesini kesiyordu. Bu mecburi bir ihanetti, Elbet birgün Ayaz da bunu anlayacaktır.

Kapının ardından duyulan sesler Hicranın kafasını, oynadığı el parmaklarından kaldırmaya yetmişti. Kapı açılmak üzereyken Hicran burnunu çekip göz yaşlarını sildi ve elini kalbinin üzerine koyup 'Affet Sevgilim' dedi. Ne tuhaf, Ayaz tamda bu sırada sanki olan biten herşeyi hissetmiş gibi uykusundan kan ter içinde uyandı.

Amed, odaya girince yatakta oturan Hicranı uzaktan süzdü ve yanına yaklaşıp cebinden çıkardığı 5i bir yerdeyi boğazından nazik dokunuşlarla geçirdi. Nihayet ikisi de birbirlerini göreceklerdi. Amed duvağı yavaş yavaş kaldırdığı için karşısına ilk önce Hicranın kırmızı rujlu dudakları çıkmıştı.

Küçük burnu ve uzun kirpikleride gün yüzüne çıkınca duvak Amedin elinden kayıp düştü. Hicranın saf ve masum güzelliği Amedi adeta hayal deryasına kapılmış gibi hissettirdi. Hicran içinse Amedin gözleri bir korku tüneli gibiydi, içeride nasıl bir canavarın var olduğunu bilmiyordu.

Amed ve Hicran 1 dakika boyunca göz bile kırpmadan birbirlerinin gözlerine baktılar. Amed hayran kalmıştı adeta! Karşısında su gibi duru bir güzellik vardı, ve bu güzellik onun karısıydı. Hicran ise karşısında bir ateş topu görüyor gibiydi, ne kadar uzak kalırsa o kadar uzun yaşacayacağını düşünüyordu ama o da etkilenmişti Amed'den.

Odadaki açık olan balkon kapısından içeriye sıcak bir rüzgar girdi. Bu rüzgar Hicranın saçlarını sarıp sarmaladı ve o sakladığı saf kokuyu Amed'e sundu. Amed, Hicranın saçlarından aldığı menekşe kokusuyla mest olurken gözlerini kapatıp dudağına ufak bir öpücük kondurdu. Bu öpücük o kadar saf ve masumdu ki; ikiside şaşırmıştı.

Fakat çok geçmeden Amed kendini Hicrana, Hicran ise kendini Amed'in kollarına bıraktı. İkiside sanki yıllardır bu günü bekliyormuş gibiydi, birbirlerine adeta kavuşmuşlardı.

O gece Mardin görüp göreceği en güzel çift'e açmıştı kollarını. İstanbulda ise herkes mışıl mışıl uyurken Ayaz odada volta atarak sevgilisi Hicran'a ulaşmaya çalışıyordu. Sabaha karşı Hicran yataktan kalkıp sessizce odadaki banyoya girdi.

Aynadaki yansımasından öyle korkuyorduki zar zor bakabilmişti. Yüzünde Amedin ellerini hissediyor gibiydi. O eller Hicranın tüm umutlarının katili olmuştu, en azından Hicran öyle düşünüyordu.

Ellerini yüzünde gezdirdikten sonra boynuna indirdi ve bir kaç kez sıkmayı denedi fakat o da biliyordu ölse bile bu işkenceden kurtulamayacağını. Aynadaki o mahsun kıza daha fazla bakmadan vücudundan Amedin izlerini silmek için kendini suyun altına bıraktı.

Su, Hicranın sanki tüm derdini tasasını alıp götürmüştü. Vücudu ve zihni öyle rahatlamıştı ki; Şu son 1 haftada yaşadığı herşey bir rüyaymış gibi hissediyordu artık.. Taa ki, Su kapanana kadar!

Hicran gerçek dünyaya döndüğünde yeniden göz yaşları bir bir süzülmüştü yanaklarından. Nereye kadar sürecekti ki bu? Ne kadar ağlayacaktı? Kaç gün? Kaç ay? Kaç yıl? Ne yapıp ne edip zorlandığı bu hayata alışmalıydı zira artık burdan kurtuluşu yoktu.

Güçlü olmak zorundaydı. Güçlü olmasada öyle gözükmeliydi yoksa herkes toplanıp üstüne gelecekti, nede olsa insanlar güçsüzü ezmeyi, itelemeyi sever.

Kendini toparladı ve yanına aldığı kot pantolonunu giyip üzerine krem renkli balıkçı yaka kazağını geçirdi. Saçını tarayıp kuruttuktan sonra ördü ve arkasından salık bıraktı, abartmamak kaydıyla hafif bir makyaj da yapınca banyodan kapıyı çekip çıktı.

Odada takım elbisesiyle boy aynasının karşısında kol düğmesini ilikleyen Amedle karşılaşınca suratını olabildiğince düşürüp birşey demeden yerdeki gelinliğine uzandı. "Dokunma." Amedin sesiyle donup kaldı, neden dokunmasını istememişti ki? Hicran bunu düşünmeye vakit harcamadı ve diklenip kaşını kaldırarak Amed'e döndü.

"Dağınıklıktan hoşlanmam." Hicran kısa ve net konuşmuştu. Amed sol kolunu ilikleyince sağ koluna yöneldi ve keskin bir sesle ikinci kez konuştu. "Bende. Ama o senin işin değil!" Hicran, Amedin ne demek istediğini gayet iyi anlamıştı. Daha fazla diretmedi ve makyaj aynasının önündeki parfümüne uzandı.

Sıktığı koku, Amedin ellerinin durmasına sebep olmuştu. İliklediği kol düğmesinden başını kaldırmasada aynı pozisyonda donakalmıştı. Bu kokuyu dün gece Hicranın saçlarından almıştı ve mest olmuştu, tekrar aynılarını yaşamak istemediği için genzini temizler gibi öksürüp kafasını kaldırdı ve gömleğini düzeltti.

"Parfümünü değiş." Hicran, Amedin hayatına bu kadar karışmasına daha şimdiden gıcık olmuştu. "Seni ilgilendirmez!" Hicranın sözleri, Amedin keskin bakışlarını üzerine çekmesine sebep olmuştu. Hicran, üstündeki bakışları umursamamaya çalışsada eli ayağı birbirine girmişti.

Amed ayağındaki takım elbisesiyle aynı renk ayakkabılarının tahta zeminde sesini bırakarak Hicrana yaklaştı ve elindeki parfüm şişesini alıp burnuna yaklaştırdı. "Ben sana değiştirmeni söylüyorsam... Değiştireceksin!" Elindeki cam parfüm şişesini olduğu gibi yere atınca şişe paramparça oldu, parfüm ise yeri ıslattı.

"Ne yaptığını zannediyosun sen? Buna hakkın yok!" Hicranın bu öfkesi Amedi sinirlendirmişti. Uzanıp makyaj masasındaki ikinci parfüm şişesini aldı ve onuda aynı şekilde yere atıp kırdı. "Eğer dediklerimi yapmazsan daha nelere hakkım olduğunu anlarsın!" Amed, cümlesini bitirir bitirmez hışımla arkasını dönüp kapıya ilerledi.

Hicran peşinden öfkeyle giderken aniden Amed'e tosladı. Tahta kapıyı açan Amed ağa karşısında Şivan kahyanın karısı, konağın hizmetlisi Berfan hanımı bulmayı beklemiyordu fakat öyle olmuştu. "Sabahın aydınlık olsun Ağam." Amed başını sallamakla yetindi, Berfan hanım ise içeri girmek için Kapının sağ tarafına geçti ama yolunu Amedin kapıya yasladığı kolu kesti.

"Hayrola?" Amed ile konağın hanım kahyasının konuşmasına şahit olan Hicran sessizce olan biteni seyrediyordu. "Odanızdaki emaneti almaya geldim ağam." Amed yine, yeniden öfkesine hakim olamıyordu. Az evvel Hicran gitmişti üstüne şimdi ise Berfan hanım.

Halbuki daha afyonu bile patlamamıştı..

"Emanet memanet yok! Benden izinsiz hiç kimse bu odanın önünden bile geçmeyecek!" Amedin sesi yükselmişti, Hicran ise bu yükselişi aynı öfkeyle izliyordu zira onun için büyüklere saygı herşeyden önemliydi. "Ama ağam..." Berfan hanım tam cümleye başlıyordu ki Amed kapıya dayadığı elini sus dermiş gibi kaldırdı.

"Siz ne zamandan beri benim emirlerimi sorguluyorsunuz!" Berfan hanımın boynu büküldü ve birşey diyemeden hızla mutfağa geri döndü. Amed yeniden hışımla koridorda yürürken Hicran arkasından koşup yetişti ve az önceki davranışını ağır sözlerle kınadı.

"O kadına böyle davranamazsın! O senin büyüğün! Herkes sana itaat etmek zorunda değil!" Amed birden durdu ve geri dönüp öfkeli bakışlarını Hicrana çevirdi. İkili arasındaki elektirik neredeyse tüm Mardini aydınlatmaya yetecek güçteydi. "Zorunda! Herkes tıpkı senin gibi bana itaat etmek zorunda." Hicranın gözleri kocaman açıldı. Amed az önce bir ağa kızını resmen köpek yerine koymuştu.

"Ben sana itaat falan etmiyorum asla da etmeyeceğim!" Amed bir gün içinde daha ayılamadan haddinden fazla sinirlendiriliyordu. "Sen bana itaat ediyorsun etmeyede devam edeceksin!" Amed bu sefer öyle bir kükremişti ki; Hicran yer yarılsada içine girsem demişti.

Amedi daha fazla sinirlendirmemek için susma kararı almıştı. "Ve yerinde olsam bir daha asla beni bu kadar sinirlendirmezdim! Nede olsa beni tanımıyorsun!" Amed ise Hicranın beynini okumuş gibi son uyarısını verdi ve merdivenlerden inip terasta ki kahvaltı masasına geçti.

"Günaydın kurê" Kureyşa hanımağanın güleryüzle oğlunu karşılamasını bozan Hicran olmuştu. Kureyşa hanımağanın görüş alanına giren Hicran, yüzünün düşmesine sebep olmuştu. "Gün aymış gibi mi duruyor Ana!" Amedin bu ters tepkisi Kureyşa hanımağayı şaşırtmıştı.

Hazır masada Diyar ağada yokken Hicrana laf sokarak Amedin nabzını kontrol etti. "Hayrola oğul? Şev hayır olmamıştır?" Geceleri sorulunca Amedle Hicran göz göze geldiler, bu geliş aslında tüm gecenin özeti olmuştu. Amedin gözlerinden şehvet akarken Hicranın pişmanlık akıyordu.

"Oldu ana oldu!" Kureyşa hanımağanın yüzü, oğlundan aldığı cevapla yeniden güldü. "Berfan!" Avluda yankılanan Kureyşa hanımağanın sesi, Berfan hanımı kısa sürede Terasa çıkartmıştı.

"Buyrun hanımağam." Berfan hanım, el pençe divan Kureyşa hanımın karşısında dururken Amed saatini kolluyordu zira 2 saat sonra bir toplantısı vardı. "De haydê git oğlumun odasını civandin. Emaneti anîn" Kureyşa hanımağa, Berfan hanıma az önce aldığı emri unutup odadaki çarşafı getirmesini söylemişti.

"Ana! Benden izinsiz kimse o odanın önünden geçmeyecek!" Amedin tepkisi Kureyşa hanımağayı derin bir şoka uğratmıştı. Böyle bir emrin tek açıklaması vardı o da odadaki aranılan şeyin olmamasıydı. "Oğul etme. Hûn me rezil mi etmek xwestin" Kureyşa hanımağanın çabaları yersizdi. Zira Amed emrini çoktaan vermişti.

"Ana! Emirlerimi sorgulama!" Nihayet
masaya Diyar ağa teşrif etti ve gergin ortam bir nebze dağılıp herkes yemeğine odaklandı. "Amed, gelin kızımı alıp Duranlara gidin bugün. Yarın da akrabalar gelecek." Diyar ağanın sözleri Amedin lokmasını yutmasına sebep olmuştu.

"2 saat sonra çok önemli bir toplantım var! Buyursun kendi gitsin!" Hicranın öfkeli bakışları Amedi bulunca burnundan derin bir nefes alıp çayına uzandı. Hicranın bu tepkisi ise Diyar ağanın dikkatini çekmişti. "Oğul öyle şey olmaz! Onlar artık seninde ailen." Amed derin bir nefes aldı ve çayını yudumlayıp masadan kalktı.

"Benim bir ailem yok ki ikincisi olsun! Şivan!" Amedin cümle arasında Diyar ağaya ettiği sitem gözden kaçmamıştı. Şivan kahya saniyeler içinde terasta görününce Amed saatini son kez kontrol edip keskin bakışlarını Hicrana çevirdi. "Gelin ağan, Ailesine gidecek! 2 saati var ve sana emanet!" Hicran bir mal yada bir hayvanmış gibi birine emanet edilmişti.

"Lazım değil! Kendi aileme kendim giderim!" Amed, Hicranın bu tepkisini umursamadı bile. "Sana fikrini sormadım, hem bu aileni son görüşün olacak! İyi vakit geçir!" Hicran duyduğu şeyle masadan fırladı ve Amedin peşinden avluda koşmaya başladı.

Amed Tam arabaya biniyordu ki güzeller güzeli karısı yolunu kesip önüne geçti. "Bunu yapmana izin vermem! Benden herşeyimi al ama ailemi alma!" Hicran ilk kez bir konuda Amede yalvarıyordu. Bu iş nedensizce Amedin hoşuna gitmişti. "Senin ailen bundan sonra benim, evin ise bu konak! O Duranları görmezsen buna daha hızlı alışırsın!" Amed yeniden kapı koluna uzandı ama Hicran elini tutup dolu gözlerle baktı kocasına. "Amed yapma. Benden hayatımı, hayallerimi, umutlarımı ve.. Daha fazlasını aldın zaten! Bari ailemi alma." Hicranın yanaklarından süzülen yaşlar Amedin dikkatini çekmişti.

"Henüz herşeyi almadım." Amedin bu soğuk sesi Hicranı ürkütmüştü. Ondan alacağı herşeyi fazlasıyla almıştı zaten, geriye yanlızca canı kalmıştı. "Geriye bir tek canım kaldı. Onu da sana değil, yanlız Allaha teslim ederim!" Hicran yalvarırken bile gururundan ödün vermiyordu.

"Sadece canın mı kaldı? Emin misin?" Hicran bir an durup acaba Ayazı mı öğrendi diye düşündü. Amed ise derin bir nefes alıp Hicranı kolundan tutup yana doğru çekti ve arabanın kapısını açtı. "Yaşamak istiyorsan emirlerime uy, ailenle vedalaş! Yoksa.." devamını bakışlarıyla getirmişti adeta.

Hicranın canını yakmak istesede ona kıyamıyordu, ondan hayatını almak istesede yapamıyordu, belkide cezalandırdığı kişi kendisiydi. Hicrandan ayrı kalarak kendisine ceza veriyordu belkide?

Gerçi ayrılıklarda sevdaya dahildir..

Continue Reading

You'll Also Like

Zeynep By Jutenya_

General Fiction

558K 39.2K 34
Güzeller güzeli Zeynep... İki adam ve bir kadın. Afran'ın mutlu olmak istediği tek masal prensesi Zeynep'ti. Zeynep'in masalında aşık olduğu prens...
811K 45.6K 37
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
67.9K 4.2K 14
Unutulmuş bir kadın, Yüzbaşı Hazal Unutulmuş. [Kurgudaki kişi ve olaylar tamamen hayal ürünü olup hiçbir kurum ve kuruluşlarla alakası yoktur]
123K 20K 43
TÖRE & ADALET SERİSİ 2. KİTAP♟️👠🎓