ACIMASIZ [ TAMAMLANDI ]

By wonder_vomen

4M 131K 33.7K

Bir adam, beni yangına çevirmişti. Bir adam, benliğimi bozmuştu tereddütsüz. Ve bir adam benim cennetimin at... More

Tanıtım
1 - İzmir
2 - Karanlık Çocuk
3 - Yeni Okul
4 - Katil
5 - Şikayet
6 - Otopark
7 - Yeni Arkadaşlık
8 - Korku
9 - Merak
10 - Kalpsiz
11 - Tescilli pislik
12 - Serseri
13 - Senin bu yaptığın?
14 - Şımarık Çocuk
15 - Ceza
16 - Kütüphane
17 - Sarhoş
18 - Sende mi buradaydın?
19 - Ateş !
20 - Bar
21 - Şirket
Karakter Tanıtımı
22 - Doğum günü
23 - Ben yanındayım
25 - İtiraf oyunu
26 - Hayır, Ateş dedin!
27 - İlgi Odağısın
28 - Tokat
29 - Kıskançlık
30 - Önyargı
31 - Suçluluk Duygusu
32 - Umrumda değilsin
33 - Pişmanlık
34 - Yaramaz şey
35 - Sevgili sahip
36 - Ölümle satranç
37 - Sana Özel
38 - Baş Belası
39 - Hayal kırıklığı
40 - Oyuncak
41 - Beklenmedik anda
42 - Manzara
43 - Duygular
44 - Senfoni
45 - Oyun
46 - Av
47 - Gerçekler
48 - Enkaz
-Tanıtım videosu-
49 - Geçmişin izleri
50 - Minik sevgilim
51 - Davetsiz Misafir
52 - Kördüğüm
53 - Trip
54 - Rüya
55 - Kalp acısı
56 - Yapboz
57 - Ateş'in kızı
58 - Kelebek
59 - Süpriz
60 - Yangın
Kesit
61 - Yıkılmışlık
62 - Terkediş
Özel Bölüm
instagram
63 - Ruhun yolculuğu
okuyun!
64 - Hikayenin sonu
S O N
satırlarda buluşalım

24 - Film Gecesi

58.3K 1.9K 351
By wonder_vomen


"Mediada Ateş Hancı var.."

Okuma saatinizi yazmayı unutmayınız ..

Sabah kulağıma gelen müzik sesleriyle uyandım. Gözlerimi açtığımda Ezgi'yi karşımda dans ettiğini gördüm. Ben şaşkınlıkla onu izlerken o bana nispet yaparcasına radyonun sesini sonuna kadar açıp delicesine dans edip kahkaha atıyordu.

"Ezgi," dedim derin bir iç çekerek, "manyak mısın kızım sen, bu ne?" hal diye sordum.

Ezgi, soruma karşılık kahkaha atarak karşılık verdi.

"Ah, daha fazla dayanamayacağım." Diyerek yataktan fırladığım gibi radyoyu kapattım.

Ezgi'ye dönüp "bu ne hal Ezgi, tımarhameden kaçan deliler gibi görünüyorsun." Diye konuştum kızarak.

Ezgi, yalandan suratını astı "aşk olsun Hazan ben deli miyim?" diye hayıflandı.

"Aaa Ezgiciğim kim söylemiş ki sen delisin duy tabikide deli değilsin sen zır delisin" diyerek kollarımı birleştirdim.

Ezgi şaşırmış gibi yaparak, "çok ayıp Hazan senden bunu da mı duyacaktım hem ben seni uyandırmak için geldim" diyerek trip attı.

Gözlerimi devirdim. "Senin uyandırma dediğin bu mu Ezgi, medeni insanlar bir kişiyi uyandıracağı zaman kibarca seslenerek uyandırır."

"Yapma, Hazan evet medeni insanlar bu şekile uyandırır ama sen anormal olduğuna göre sorun yok" diye konuştu arsızca gülerek.

"Yuh! Ezgi yani resmen gömdün beni üstüme toprak atmayı da unutma" diye tersledim.

Ezgi kocaman gülümsedi. "Tamam unutmam" diyerek dalga geçti. "Bak ne farkettim biliyor musun?" diye devam etti.

"Ne?" diye sordum yatağıma oturarak.

"Ben sana gün geçtikçe bağlanıyorum inan bana Hazan bir kardeşim olsa bu kadar severdim anca, sen benim kan bağım olmayan biricik kardeşimsin," diyerek yanıma oturdu.

Ezgi'nin söyledikleri kafamda şekil almaya başladı. Evet gerçekten de bende Ezgi'yi sevmeye başlamıştım hele bütün hafta sonunu benimle geçirmesi ona bağlanmama neden olmuştu. O ve Didem benim manevi kardeşim gibilerdi.

Ezgi'ye sarılarak, "sende benim tatlı belamsın," diyerek yanağından öptüm.

Ezgi, "tamam bu kadar dram yeter diyerek ayağa kalktı hadi hazırlan okula geç kalacağız yoksa" diyerek elimden tutup ayağa kalkmama yardım etti.

"Tamam," diye mırıldandım ayağa kalkarak.

...

Okula geldiğimizde Ezgi kendi sınıfına doğru ilerlerken bende bahçede şöyle bir göz geçirdim.

"Ooo kimler gelmiş, bizim küçük fare sen bu kadar erken gelir miydin ya?" Diyen o uyuz olduğum sesin sahibine döndüm.

Defne'yi pataklamak istedim ama sadece istedim pataklayabildim mi hayır.
"Ne o beni mi merak ettin Defne" deyip alaycı bir bakış attım. "Bensiz bir gün bile geçiremiyor musun gelmeyeceğim diye korktun mu? Eh tabi sende haklısın, gün boyu kiminle uğraşıp ondan laf yiyeceksin dimi?" Diyerek sinir bozucu gülümsemelerimden birini kiraladım dudaklarıma.

Defne mosmor olmuş bir şekilde tam ağzını açıp cevap vereceği sırada telefonum çaldı. Defne'yi umursamadan telefonumu çantamdan çıkarıp kimin aradığına baktım. Arayan Didem'di, Didem'in adını görmem ile dudaklarım arsızca aralandı ve hiç vakit kaybetmeden aramayı cevapladım.

"Efendim,"

"Nerdesin kanka?" Diye sordu şen şakrak sesiyle.

"Bahçedeyim sen nerdesin?"

"Kantindeyiz kanka buraya gel."

"Tamam," deyip telefonu kapattım.

Kantine gitmek için harekete geçerken etrafı kolaçan ettim. Gözlerim okulun en uç köşesine takıldı. Bankların olduğu yerde Ateş ve grubu oturmuş derin bir sohbet havasına girmişlerdi. Hep aynı yerde oturup keyiflerince takılırlardı, o sırada gözlerim bir çift deniz mavisi gözleri karşılarken o gözler içtiği sigara dumanını takip ediyordu. Banka oturmuş etrafını saran onca kişiyle ilgilenmiyor kafasını hafif eğik sigarasını tütüyordu. Bir yanında Mert Diğer yanında bizim sürtük Defne'yi görünce yüzümü buruşturdum bu kız az önce yanımdaydı hangi ara Ateş'in kokusunu almış da hemen onun yanına belirivermişti. Kızların kahkahaları kulaklarıma kadar gelirken, erkeklerin sigara içtiğini görüyordum. Etrafıma baktığımda bütün okulun o gruba kaçamak bakışlar attığını fark ettim,
O tarafa fazla baktığımı fark edip yürümeye başlayacaktım ki Ateş kafasını ani bir hareketle kaldırdı ve mavi gözleri kahverengi gözlerime takıldı. Sigarasını dudaklarına götürürken kıstığı gözleriyle bana bakmaya devam ediyordu. Vücudumu sebepsiz bir titreme ve ürperti alırken elimde duran telefonu sıktım. Ateş bana bakmaya devam ederken neden ona bakıyor olduğumu anlamıyordum sadece bakıyordum. Defne ellerini Ateş'in yüzüne getirdiğinde ne yaptığını anlamamıştım. Ateş bakışlarını yavaşça benden alıp Defne'ye çevirdi.

Içimin huzursuz olduğunu görünce hemen bakışlarımı çekip hızlı adımlarla okula girdim.

Gözlerim kantinde Didem'i bulurken onun yanında Burak vardı. Ben şok olmuş bir şekilde onlara bakarken Burak ne alaka diye düşünürken Didem'in bana el salamasıyla yanlarına gittim.

"Merhaba," diye konuştum şaşkınlığımı gizlemeye çalışarak

Ikiside aynı anda "merhaba," dediler.

Didem sevecenlikle beni öperken yanında bana yer ayırdı.

Burak'ın burada ne işi var diye geçirirken meraklı gözlerle Didem'e baktım.

Burak sevecenlikle ayağa kalkarak, "ben bizimkilerin yanına gideyim" deyip müsade istedi.

"Tamam canım, haberleşiriz" diye ekledi Didem.

Canım mı diye geçirdim içimden bunlar hangi ara bu kadar samimi olmuşlardı ki?

Didem mahçup bir şekilde gözlerimin içine bakıp, "kanka sana birşey söyleyeceğim" deyiverdi.

Tek kaşımı kaldırdım ve bütün dikkatimi Didem'e verdim.

"Aslında bunu sana Yiğit'in doğum gününde söylemem gerekiyordu ama .." deyip ağzının içinde gevelemeye başladı.

"Kızım çatlatma insanı söyle artık!" Diye konuştum hee geçen saniye merakım zirveye tırmanırken.

"Biz.. Burak ile birlikteyiz" dedi derin bir oh çekerek.

Gözlerimin kocaman olduğundan eminim. Didem'e sarılıp onu tebrik ettim. "Bu harika," deyip çığlık attıp arkadaşımın mutluluğuna ortak oldum.

O sırada kantine nöbetçi öğretmen gelerek, "Müdür bir duyuru yapacakmış" deyip kantinde kim varsa hepsini dışarı çıkardı.

Didem ile kol kola dışarı çıkarken bütün öğrencilerin dışarda sıraya girdiğini gördüğümüz sırada bizde hemen onların yanına giderek sıraya girdik. Bir kaç dakika sonra müdür elinde megafonla birlikte dışarı çıktı.

"Günaydın arkadaşlar," diye başladı otoriter bir sesle.

Kalabalıktan gürültülü bir şekilde "günaydın," sesi çıktıktan sonra müdür sessizliği sağlayıp konuşmasına devam etti.

"Evet arkadaşlar yarın okulumuzun 18. Yıl dönümü olduğu için küçük bir kutlama vereceğiz bu okulda olanlar bilirler her yıl 25 ekim olduğu gibi bu yıl da küçük bir parti ile okulumuzun yıl dönümünü kutlayacağımız için bugün okulların tatil olmasına karar verdik."

Etrafta kahkaha sesleri yükselince müdür tekrar konuştu.

"Sessizlik,"

Kalabalıktan bir erkek, "yani bugün okullar yok mu?" diye sordu.

"Yok" diye yanıtladı müdür otoriter bir sesle.

"Bu harika," dedi başka biri bağırarak.

Didem hemen yarının planlarını kafasında kuraraken ben yüzümü düşürdüm şuan istediğim tek şey eve gidip bolca uyumaktı ve de öyle yapacaktım.

....

Kapı zilini duyunca uzandım kanepeden doğruluk kapıya doğru yürümeye başladım karşımda Didem'i görünce hafif bir şaşkınlık yaşadım. Didem, "Şuna bak nasıl da Melül melül bakıyor" diyerek beni süzdü.

" Ne varmış " diyerek karşı atağa geçtim.

Didem, "Daha ne olacak üzerinde sanki tır geçmiş gibi gözler şişmiş yüzünde sararmış, yoksa hasta mısın?" mısın diye elini alnıma koydu.

"Canım arkadaşım nasıl da merak ediyormuş beni" Didem'in kollarına çekerek içeri soktum.

"Dur, dur sakin ol," dedi içerlenmiş gibi yaparak yanaklarımı sıktı. "Ama sen böyle yaparsan akşam Bırakların evinde nasıl eğleneceğiz?"

Didim'in söyledikleri kaşlarımı Çatmama neden oldu Didem'e bakarak "Burakların evimi" dedim "ne işimiz varmış orada?" diyerek meraklı bakışlarımı yüzüne çevirdim.

Didem bana hafifçe tebessüm ederek, "aslında bakarsan Hazancığım, buraya seni Burak'ın evine davet etmeye geldim."

"Dur bir dakika" diyerek araya girdim. "Beni davet etmek için buralara kadar geliyorsun ve beni Burak'ın evine davet ediyorsun. Sakıncası yoksa nedenini öğrenebilir miyim?"

Didem cevap vermek yerine uzun uzun bana bakıp katıla katıla gülmeye başladı. Neden güldüğünü bilmiyorum ama arkadaşımın akıl dengesinin yitirmediğini düşünmedim değil.

Didem kahkahalarına son verip yanağımdan öptü. "Biliyor musun Hazan bazen bir filozof dehası taşıdığını düşünmeden edemiyorum."

Niye dercesine kaşlarımı çattım.

"Inan bana arkadaşım filozoflar bile bir sorunu çözmeye çalışırken bu kadar soru sormamışlardır."

"Her neyse," diyerek homurdandım "Asıl konuya dönsek?" diye araya girdim.

"Akşam film gecesi yapacağız bebeğim. Sen özel olarak davetlisin," diye konuştu.

"Kimler gelecekmiş?" diye soru sordum kaşlarımı çatarak.

"Işte sen, ben, Defne ve Ates ile grubu." Diyerek açıklamada bulundu.

Ateş mi? Defne mi? Aslında Buraklara gitmeye hiç niyetim yoktu hazır bugün okul yokken güzel bir film gecesi yaparım diye düşünmüştüm evde, ama Ateş ile Defne'nin bir araya geleceğini duyunca içimde hafif bir ürperti geçti. Anlamadığım bir hisle tüm bedenim kasılmaya başladı.

"Tamam canım, bu akşam bende orada olacağım" deyiverdim aniden bana bile yabancı gelen bir sesle.

Didem inanmamış gibi bana bakmayı sürdürdü. "Aman Yarabbim Hazan sana neler oluyor böyle nasıl hemen gelmeyi kabul ettin? yoksa bu kadar çabuk karar vermende Ateş'in bir etkisi var mı? "

Didem'in bu söylediklerinden sonra hafif bir tereddüt yaşadım. "Yok canım ne Ateş'i sadece eğlenmek için geleceğim." Diye saçma bir yalan uydurdum.

Didem, "hı tabi tabi" diyerek sırıtmaya başladı "kesin öyledir."

"Ya Didem, canımı sıkmasana Ateş ile bir alakası yok diyorum neden herşeyi böyle yanlış yorumluyorsun?"

Didem arsızca güldü. "Madem yanlış yorumluyorum neden yanakların kızardı, resmen al al oldun?"

"Öyle mi çok bilmiş, bana diyeceğine sen kendine baksan sabahtan akşama kadar Burak da Burak diyerek etrafta divane gibi dolaşıyorsun," diye söylendim. "Aaaa ne oldu bakıyorum da al al oldun Didemciğim," diyerek dalga geçtim arsızca sırıtarak .

Didem gözlerini kısarak üzerime doğru yürümeye başladı. "Yaa demek öyle Hazancığım sen iyi bir dersi hakketin."

Buna karşılık bende dalga geçmek amaçlı, "beni falakaya mı yatıracaksın yoksa?" diye sordum.

"Hayır ama daha iyi yöntemlerim var," dedikten sonra beni gıdıklamaya başladı.

Didem'in esaretinden kurtulduktan sonra odama hazırlanmaya gittim. Didem de hazırlanacağını söyleyip yanımdan ayrılmıştı. Yani sonuç olarak tek başıma gitmek zorunda kalacaktım.

Neyse sıradan bir gece olacağı için fazla abartmaya gerek duymadan kombinimi kot pantolon, tişört ve spor ayakkabılarımla tamamladım. Saçlarımı at kuyruğu yaparak bir kaç tutamın arsızca tokamdan dışarı çıkmasına izin verdim ve makyaj yapmaya gerek duymadan evden çıktım.

Didem'in attığı konumla Burak'ın evine gitmeye başladım. Yol şeritlerinden, kaldırımda yürüyen insanalara kadar herşeyi dikkatli izlediğim sırada arabamın dikiz aynasından birşey dikkatimi çekti.

Bu akşam evden ayrıldığımda beri siyah bir arabanın benim hemen arkamdan gelmesi kuşkularımın alevlenmesine neden oldu. Içimdeki şüphe çığ gibi büyürken paniklemeden edemedim. Acaba sadece bir rastlantı mıydı yoksa ben mi paranoyak oldum. Bitmeyen şüphelerim ard arda sıralanırken kendimi yatıştırmayı başarabildim.

Burak'ın evine vardığımda uzun uzun soluklandıktan sonra kapıyı çalmaya başladım.

Kapının açılması ile karşımda Ateş'i gördüm.

Siyah kot pantolonu ile giydiği siyah tişörtle çok cool görünüyordu. Saçları her zamankinden daha düzgün duruyordu bakışları içten ve derindi.

Itiraf etmeliyim ki bu haliyle çok yakışıklı ve çekici görünüyordu.

"Hazan," diye sordu merakla. "Iyi misin?"

Başımı saladım. "Iyiyim."

"Korkmuş gibi bir halin var yüzün bembeyaz olmuş" diye sordu tek kaşını şüphe ile kaldırarak.

"Şey.. Yok birşey sana öyle gelmiş" diyerek açıkladım.

Yoksa anlatmalı mıydım birinin beni takip ettiğini, yok canım bende tam emin değilim takip edilip edilmeyeceğimi belki sadece bir tesadüftür.

Gözleri gözlerime kilitlenmişti sanki, ne o birşey diyor ne de ben sadece gözlerinin mavisinin esiri olmak istiyordum. Bir tutsağın yaşamayı istediği tek yer olan o maviliklerde sonsuzluğun buruk tadı sessizliğin çığlığı olmayı diliyordum.

"Sanki birşeylerden kaçıyormuş gibisin" diye sorduğunda.

Telaşla titrediğimi hissettim gerçekten de dışarıdan bu izlenimi mi veriyordum ah hayır!

Ateş ısrarla gözlerimin içine bakıp sorduğu soruya bir cevap beklerken, o sırada yanımıza Didem'in gelmesiyle sustum. Didem beni kolumdan çekerek salona doğru sürükledi.

Hemen hemen davet edilen herkes gelmişti. Hepimiz karşılıklı olarak koltuklara oturup sohpet etmeye başladık bu arada bende Burak'ın evini incelemekle meşguldüm. Oldukça şık dizayn edilmiş mobilyalardan tut ışıklandırmalara kadar herşey insanın özüne oldukça hoş bir şekilde hitap ediyordu.

Telefonumun zil melodisini duymamla düşüncelerimden ayrıldım.

Ekranda abimin ismini görmem gülümsememe neden olmuştu. Herkesten izin istedikten sonra yan odalardan birine geçip lefonumu açtım.

"Abiciğim nasılsın, herşey yolunda mı?" diye konuştum heyecanımı dile getirerek.

Yanında olmasam bile abimin gülümsediğinden adım kadar emindim. "Iyidir prensesim, sesini duymak istedim sadece asıl sen nasılsın?"

Tebessüm ederek "iyiyim," diye karşılık verdim. " ne zaman döneceksin özletin kendini?"

Abimin derin bir nefes çektiğini duydum, "ne zaman geleceğim belli değil Hazan" diye konuştu.

Yüzümdeki gülümseme solarken "bir sorun mu var?" diye sordum.

"Hazan birşey söyleyeceğim ama panik yapmanı istemiyorum tamam mı?" diyerek onaylamamı bekledi.

Abim ne kadar görmese de başımı salayıp, "tamam" diye karşılık verdim.

Abim derin bir nefes aldıktan sonra anlatmaya başladı. Dediğine göre şirket hesaplarında yüklü miktarda para kaybolmuş ve bu kaybolan paranın devamının gelebileceğini hatta bu işin ucunda ikimizin de zarar görebileceğini söyledi.

Abim ile telefon görüşmesini sonlandırdıktan sonra derin bir nefes çektim ve bu akşam beni takip etmişler mi diye düşünmeye başladım.

Şüpheler her anıma şahit olan şüpheler, tekrar beni esareti altına aldı. Ne düşünmem gerektiğini artık bilmiyordum hayatım artık bir satranç tahtasında bir oyundan ibaret olduğunu hissedebiliyorum. Bu oyunun şahı bendim sanırım.

Ensemdeki sıcaklığı hissetmem ile birlikte bir panik dalgası her yanımı sardı. Tam çığlık atacağım sırada birisi tarafından ağzım sert bir şekilde kapatıldı.
"Ştt," diye yatıştırıcı bir sesle beni sakinleştirmeye çalışan sesin sahibi, içimin kıpır kıpır olmasını sağlayan bu sessin sahibi Ateş'ten başkası değildi.

Usulca arkamı döndüm. O an bana dünyanın en huzurlu anı gibi gelmişti. Içimde verdiği güven ve huzur mucizeviydi.

"Hazan," diye konuştu sert bir ses tonuyla. "Birşey mi oldu."

Hayır anlamında başımı iki yana salladım.

"Hiç iyi görünmüyorsun?" Diye konuştu yumuşak bir tınıyla. "Sanki bir cinayet işlemiş de cesedini saklamamış gibi bakıyorsun."

Ateş'in yaptığı tespit karşısında kaşlarım çatık bir şekilde alnıma kadar kalktı. Gerçekten Ateş'in tespiti çok iyiydi ancak bir cinayet işlemiş olan ben değil o cinayete kurban gidecek olan biriydim.

Daha fazla dayanamayarak kollarımı Ateş'in beline sımsıkı sarıp başımı göğsüne yasladım. Başlarda bu hareketime kaskatı kesilse de sonradan sarılışıma aynı içtenlikle karşılık verdi.

Kendimi o kadar kaptırmıştım ki Ateş'in kolları arasından kulağına, "bunu nasıl yapıyorsun," diye fısıldadım.

Ateş'in kaşlarının çatıldığını görmesem de hissediyordum. "Neyi nasıl yapıyorum?" diye sordu mekanik bir sesle.

Ne desiğimin farkına vardığımda hemen acemice toparlamaya çalıştım. "Şey.. yok birşey.." neden bilmiyorum ama yüzüne bakamıyordum. Başımı önüme eğip gözlerine bakmamaya çalıştım. Ateş eliyle çenemi avuçlayıp yüzüne bakmamı sağladı. Ona baktığımda gülümsediğini gördüm. Sanırım oda ne saçmaladığımın farkındaydı.

Yanından bir an önce gitmek istiyordum hissettiğim utanç yanaklarımın kızarmasına neden oluyordu ve ben Ateş'in bütün bunlara şahit olmasını istemiyordum.

Ondan birkaç adım uzaklaşıp, "şey .. içeri gidelim ayıp olmasın" deyip yanından geçip gittim.

Salona geçtiğimdeortamda koyu bir muhabet dönüyordu. Herkes halinden memnun gibi görünüyordu bense koltuğa sinmiş olanları düşünüyordum.

Mert'in kahkahasıyla bütün dilkatimi ona verdim. Anlaşılan herkes baya eğleniyordu. Tabi Ateş dışındaki herkesi kast etmiştim çünkü geldiğimden beri bana arada bir kaçamak bakışlar atması dışında tepkisizce etrafı izliyordu.

Mert, bana bakarak "Hazan bunlar benim derdimi anlamıyor senin anlayacağından eminim" diye konuştu.

Gülümseyerek "nedir derdin?" diye sordum.

O da bütün dikkatini bana vererek, "Sen ilk görüşte aşka inanır mısın?"

Sorduğu soru afalanmama neden oldu. Çünkü bu soruyu daha aşkın tarifini bilmeyen birine sorduğunun farkında mıydı acaba? Buruk bir tebessüm ile Mert' e baktığım sırada gözlerim Ateş'e takıldı. Oturduğu koltuğa yayılmış merakla bana bakıyordu. Ardından Mert'e bakarak, "bence olabilen bir durum kişiye göre değişebilir ama sakıncası yoksa niye böyle bir soru sorduğunu öğrenebilir miyim?"

"Tabi," dedikten sonra derin bir iç çekti. "Bugün bir aşk kıvılcımı düştü yüreğime, derinden yaraladı beni hele o yüzü yok mu, o pembemsi dudakları, al al yanakları .. aklımdan çıkmıyor" deyip ellerini saçlarının içinden geçirerek dağınık duran saçlarını daha da dağınık yaptı.

"Senin kalbini fetheden o güzel kızı tanıyor muyuz acaba?" diye sorduğumda. Mert oturduğu kanepeye iyice yayılarak, "sanmıyorum," diye konuştu bütün ciddiyetiyle "çok güzeldi o, bu dünyadan dahi değil bence" deyip iç çekti.

Didem, "yani insan değil öyle mi?" deyip kıkırdadı.

"Arkadaşlar," dedi Burak "bence NASA ya haber verelim."

"NASA ne alaka?" diye sordu Didem o da bizim gibi anlamsız bir şekilde Burak'a bakıyordu.

Ofladı Mert, "kimse beni anlamıyor" diye hayıflandı.

"NASA ya haber verelim diyorum," diye tekrarladı ve devam etti. "O kız kesin uzaylıdır" dedi Mert'e bakıp gülerken.

"Ne alaka," diye mırıldandı Mert.

"Aklıma uzaylıdan başka açıklama gelmiyor ne yapayım," diye savundu kendini.

"Bu dünyadan değil diyorsun o zaman uzaylıdır," diye atıldı Didem.

Insan kılığına bürünmüş cadı olmasın diye konuştu Defne salon kahkahaya boğulurken.

"Abartmayı, kıvırcığıma kimse benzemiyor o eşsiz bir meyve gibi bir şey ona bakmaya kıyamıyorsun, baktıkça da ona doyamıyorsun" diye devam etti.

"Adı kıvılcım mı?" diye soruda bulunduğumda, Defne yüzünü buruşturarak "ıyy o ne biçim bir isim?" diyerek hoşnutsuzca araya girdi .

"Ismini bilmiyorum: diye devam etti Mert, ters ters Defne'ye bakarak. "Saçları kıvrım kıvrımdı onun için ona kıvırcım dedim anasını ya çok güzel saçları vardı bir kaç buklesi alnına düşmüştü ve onu çok seksi yapıyordu. Ayrıca bacakları da çok güzeldi" dedi hayıflanarak.

"Mert'in kötü çocuk modu devreye girdi," diye yorumda bulundu Burak.

"Yavşak modu demek istedin herhalde," dedi Ateş ilk defa konuşarak.

"Kibar olmaya çalışıyordum."

Mert ikisine de ters bir bakış fırlatıktan sonra umursamaz bir tavırla omuz silkti.

BÖLÜM SONU..

Continue Reading

You'll Also Like

5.5K 2.1K 98
Bir süreliğine kapalı
876 104 6
"Sence bana aşık olman ve mantığını çiğnemen ne kadar doğru bir karar, Beste? Bizden asla biz olmaz ki... Belki birbirimize uygun değildik, belki ma...
587K 34.2K 19
Bakıyordu adam. Kara saçlarına, yeşil gözlerine, beyaz tenine, güldüğü için yanağında oluşan o ömürlük çukura... İçi yana yana bakıyordu. Hasreti ile...
380K 32.1K 51
Texting ağırlıklıdır. (galiba) Dershanenin homof*bik serserisi Mete ve kalbi güzel sert oğlanımız Dorukhan arasında geçen pek de hoş olmayan mevzular.