ACIMASIZ [ TAMAMLANDI ]

By wonder_vomen

4M 131K 33.7K

Bir adam, beni yangına çevirmişti. Bir adam, benliğimi bozmuştu tereddütsüz. Ve bir adam benim cennetimin at... More

Tanıtım
1 - İzmir
2 - Karanlık Çocuk
3 - Yeni Okul
4 - Katil
5 - Şikayet
6 - Otopark
7 - Yeni Arkadaşlık
8 - Korku
9 - Merak
10 - Kalpsiz
11 - Tescilli pislik
12 - Serseri
13 - Senin bu yaptığın?
14 - Şımarık Çocuk
15 - Ceza
17 - Sarhoş
18 - Sende mi buradaydın?
19 - Ateş !
20 - Bar
21 - Şirket
Karakter Tanıtımı
22 - Doğum günü
23 - Ben yanındayım
24 - Film Gecesi
25 - İtiraf oyunu
26 - Hayır, Ateş dedin!
27 - İlgi Odağısın
28 - Tokat
29 - Kıskançlık
30 - Önyargı
31 - Suçluluk Duygusu
32 - Umrumda değilsin
33 - Pişmanlık
34 - Yaramaz şey
35 - Sevgili sahip
36 - Ölümle satranç
37 - Sana Özel
38 - Baş Belası
39 - Hayal kırıklığı
40 - Oyuncak
41 - Beklenmedik anda
42 - Manzara
43 - Duygular
44 - Senfoni
45 - Oyun
46 - Av
47 - Gerçekler
48 - Enkaz
-Tanıtım videosu-
49 - Geçmişin izleri
50 - Minik sevgilim
51 - Davetsiz Misafir
52 - Kördüğüm
53 - Trip
54 - Rüya
55 - Kalp acısı
56 - Yapboz
57 - Ateş'in kızı
58 - Kelebek
59 - Süpriz
60 - Yangın
Kesit
61 - Yıkılmışlık
62 - Terkediş
Özel Bölüm
instagram
63 - Ruhun yolculuğu
okuyun!
64 - Hikayenin sonu
S O N
satırlarda buluşalım

16 - Kütüphane

56.2K 2.3K 560
By wonder_vomen


Başlama saati buraya ..

Zilin çalması ile Didem'le kol kola sınıfa gittik. Edebiyat dersi bitmişti ama Ateş hala görünürde yoktu. Acaba hala müdürün yanında mıydı? Yok canım o kadar uzun süre müdürün yanında kalıp ta ne yapacaktı mangal yapacak hali yoktu ya . Ben neden onu bu kadar çok merak ediyordum? Her neyse canı cehenneme. Ama bugün bir yere gitmemeli veya kaybolmamalıydı sonuçta burada olmasını istememden bir çıkarım vardı. Koskoca kütüphaneyi ben tek başıma düzenleyemezdim sonuçta. .

Didem hoşsohbet biriydi sınıfa gidene kadar sohbet ettik. Benim moralimi yerine getirebilmek için birbirinden ilginç şakalarla beni güldürmeyi başarıyordu.

Sıralarımıza geçtikten bir müddet sonra sınıfın kapısı açıldı ve içeri girenin hoca olma ihtimaliyle tam ayağa kalkacakken birden sınıfa bir öğrencinin girmesiyle ayağa kalkanlarda oturmuştu. Sınıfa giren öğrenci boynunda kırmızı yazılarla nöbetçi öğrenci kartı asılı bir çocuk içeri girince uğultular devam etti.

Nöbetçi öğrenci, öğleden sonra toplantı olduğu için derslerin boş geçeceğini ve isteyenin eve gitmesi gerektiğini söyledi. Sınıfta birden sevinç çığlıkları yükselirken uğultular da artı. Kimileri öğleden sonrası için planlar hazırladı kimisi direk eve gideceklerini konuştu ben ise dudaklarımı bükmüş alerimle kafamı sıkıp karalar bağlamış bir şekilde masaya bakıyordum. Herkes öğleden sonrası için planlar yaparken benim temizlemem gereken kocaman bir kütüphane vardı. Niye bu kadar şansızdım ki ben.. normal geçen bir günün olamaz mıydı ya! Off..

Bugün sözde şirkete gidecektim ilk defa gidişim olacaktı. Hem babamın ortağı ile de görüşebilecektim . Neden bu kadar şansızım ki.

Yorucu dersin ardından Didem ile vedalaşıp kütüphaneye doğru yol almaya başladım. Yol boyunca da Ateş'in gelmesi için dua ettim. Aslında dünkü dehşetül vahşet halinden sonra onun bulunduğu ortamda asla bulunmamam gerekiyordu ama koskoca kütüphaneyi tek başıma bitiremeyeceğim için onun gelmesinden başka çarem yoktu. Hem birlikten kuvvet doğardı boşuna dememişler bir elin nesi var iki elin sesi var diye.

....

Okul çoktan, boşalmıştı. Ama ben hala kitapların çeyreğine bile düzenleyememiştim. Telefonumdan müzik açmış ve can sıkıntısını gidermek için çalan şarkılara eşlik ediyordum. Yani övünmek gibi olmasın ama benim gerçekten çok iyi bir sesim vardı Almanya'dayken şarkı yarışmalarına katılıyor ve çok sayıda birinci oluyordum hayalim hep konservatuar okumaktı ama işler böyle olunca da artık vazgeçtim mimarlık okumak en iyisiydi sanırım. Ama konservatuar da hala aklımın bir köşesinde yer edinmişti.

Kitapları hızla yerlerine yerleştiriyor arada da Ateş'e sövmeyi ihmal etmiyordum. Hayır yani ben ne diye derse çabuk gelmiyordum ki . Buda benim cezamdı işte. Bu cezanın altından da kalkabilirdim sonuçta ben Hazan Bannister 'im ne tür zorluklar altından gelmişim ufacık kütüphaneyi mi bitirmeyecektim ben! 'Ufacık mı?' diye bağırdı iç sesim. Evet belki biraz büyük sonuç olarak bunun da üstesinden gelebilirdim. Hem ne kaldı ki kitapların çoğunu düzenledim. Çoğu gitti azı kaldı ama çok yoruldum. Evet Hazan az kaldı biraz daha sık dişini.

Okuldan tamamen sesler kesilmiş nefes alışverişim dışında herhangi bir ses gelmiyordu. Sanki bir boşluğun içine düşmüş gibiydim her yere sessizlik hakim gibiydi.

Saatler ilerledikçe panik yapıyordum. Çünkü işim hala bitmemişti ve karanlık çökmeye başlamıştı bile. Ne yalan söyleyeyim açlıktan olsa gerekti başım da dönmeye başlamıştı. Lanet olsun ! Onca işin arasında bide bu baş dönmesi çıkmıştı ortaya. Kafamdaki olumsuz düşünceleri bir kenara itip işime odaklandım. Rafların önüne bir sandalye çekerek en üst kattaki kitapları tek tek düzene koymaya başladım. Kitapları düzenlerken dengemi kaybettim ve hemen rafa tutunarak dengemi sabit tutmayı başardım. Tabi o sırada raftaki bir düzine kitap da yere düştü. Ve insanı sağır edecek tonda bir ses çıkınca hemen elimle kulaklarımı kapattım.

Sonra düşen kitapları yerden almak için sandalyeden indiğimde birden kapı açıldı ve arkamdan gelen bir erkek sesiyle irkilerek ufak bir çığlığın dudaklarımdan feryat etmesine izin verdim.

Irislerimi hızla sesin geldiği yöne doğru çevirdim. Gözlerim açık olan kapının dışında beni izleyen bir çift mavi gözlerle buluştuğunda gözlerimi devirerek tekrar önüme döndüm.

"Ne bağırıyorsun kızım ?" Diye sorduğunda avuç içlerimi tekrar kulağıma götürdüm. Irislerimi yeniden onunla buluşturduğumda, gür kirpiklerinin altından dikkatle beni izleyen maviyle. "korkutun beni," diye konuştum. Elimi kalbime götürerek hala kalbim küt küt atıyordu.

Gözleri dikkatli bir şekilde hala benim üzerimdeydi. Kaslarını oldukça açığa seren lacivert polo yaka bir tişört, altında ise siyah bir pantolon giymişti. Düzgün ve parlak karamel saçları, pürüzsüz esmer teniyle oldukça aheng içindeydi. Keskin yüz kıvrımları oldukça sakin ama aynı zamanda da, bir o kadar da gizemli ve tehlikeli bir görüntü çiziyordu.

Sandalyeden inerken Ateş 'e olan sinirimi çıkartırcasına merdiveni hızla tutup sertçe sarstım. Ateşe olan sinirimi işte böyle çıkarıyordum.

Doğrudan gözlerime odaklanan ifadesiz soğuk bakışları beni yerle bir ediyordu.

"Kütüphanenin yolunu bulabildiniz mi Ateş bey" dedim yapmacık bir şirinlik sergileyerek. Gözlerim okyanus mavilerine kilitlenmişken aldığım soluk damağımı yarıyor, etlerim lime lime dökülüyor gibi hissediyordum. Güzelliği karşısında affalanmıştım.

"Bana öyle dikkatli bakmayı kes!" Dedi umursamaz ve sert bir sesle. O söylemesene kadar ona böyle hayranlıkla baktığımın farkında bile değildim.

"Bana emir kipiyle konuşmasan?" Dedim hemen kendimi düzelterek.
"Ayrıca rica etmeyi deneyebilirsin." Dediğimde kaşları alayla çatılırken bana doğru adım atmaya başladı.

O bana yaklaştıkça tedirginliğim korkumla birleşmiş ve istemsizce bir adım geriye gitmemi sağlamıştı. Bana bir adım daha geldi ve bir adım daha, bir adım daha taki ayakkabının ucu benim ayakkabımın ucuna değene kadar.

Ateş Hancı gerçekten çok güzeldi.

Çok çok güzeldi.

"Rica etmek bana göre değil." Kalbim tekledi, ayağımın altındaki zemin bana ihanet ederek kaydı. Boynumdan bir damla ter süzülerek boynumdan aşağıya doğru kavisli bir yol çizerken iç güdüsel olarak bir adım geriledim tam o sırada sırtım merdivene çarptı ve merdiven tam üzerime devrilecekken Ateş Hancı birden beni çekmiş ve göğsüne yaslayıp bana sarılmıştı.

Ateş Hancı bu okula geldiğimden beri tıpkı bir kara bulut gibi her gün güneşli günlerime zehirli sularını serpiştirip her günümü cehenneme çeviren, her defasında beni aşağılayıp hakaretlerde bulunan kendini beğenmiş herif beni kurtarmış belki de üstüme düşecek olan demir merdivenden korumuştu.

Onun göğsüne iyice sokulurken onun erkeksi hoş kokusu da burnuma dolmasına izin verdim. Kesinlikle Ateş Hancı bir çok kızdan çok daha güzel kokuyordu.

"Ölmek mi istiyorsun?" Diye hırladı kulağıma sessizce . Göğsüne yasladığım başımı kaldırıp kirpiklerimin arasından onun ilahî yüzüne baktım. Kaşları çatılmış sinirle nefes alıyordu.

"Ne yaptığını zannediyorsun? Dikkat etsene aptal!" Diye soludu. Gözlerim kocaman açılmış bir şekilde Ateş'in söylediklerini algılamaya çalıştım. Benim için endişeleniyor muydu yoksa? Yüzünde de hiç bir duygu yoktu ki ondan yardım alayım. Zira Ateş'in yüzü bir duvar kadar düz ve soğuktu. Kesinlikle çok iyi maske takıyordu.

"Sana bir şey olabilirdi" dedi boynumdan nabzıma onun endişeli sesi düştü, gözleri oldukça derin bakıyordu ve bu beni terlletiyordu.

İrislerimi bu kusursuz adamın üzerinden kaçak bir şekilde dolaştırırken "Sana ne ya! Sana ne" dedim benden beklenmedik bir sesle. Kalbimin atışları tuhaf bir hal almış gidiyordu. Sertçe yutkunduğumda beynimde yankı yapılan sözcükler nefesimi sarıyordu.

"Bana karşı çıkma artık! Anladın mı? " diye bağırdı. "Bunu yapman hoşuma gitmiyor." Diye de eklemede bulundu. Yüzüne taktığı maske duygularını gizliyordu. Fazlasıyla gizemli ve farklı bir havası vardı.

Ukala!

Adi!

Pislik!

Kendini beğenmiş küstah.

Beyinsiz, kas yığını ayı!

Dikkat çekici görüntüsü beni içine doğru çekerken tekrar konuştu ukala bir tavırla. "Sen ise karşıma geçmiş bana karşı çıkıyorsun. Hemde bu zayıf halinle ayrıca sana bir şey söyleyeyim mi?" dedikten sonra uzun bir süre gözlerimin içine baktı.

"Söyle ?" Dedim hemen burun kıvırarak.

Hancı oldukça katı bir ses tonuyla "biliyor musun?" diye mırıldandı. Bunun ardından dudaklarından dökülecek her kelimenin ateş alacağı çok netti. "Benim karşımda tamamen savunmasızsın," duraksadı soğuk sesi buz tutmama yetmişti. "Kendini dev aynasında bir aslan olarak gören aptal bir kediden başka bir şey değilsin."

"Beni fazla küçümsüyorsun," dedim buz gibi bir sesle. Ruhsuz gözlerle ona bakmaya devam ettim. "Elinden geleni ardına koyma."

"Bence kendini artık cesaretiymişsin gibi kandırma. Sen cesaretli görünmeye çalışan küçük bir aptaldan başka bir şey değilsin. "

Göğsüm sancılanmaya devam ettiğinde, kemiklerim eriyormuş gibi hissettim. Nasıl olur da sadece kelimeleriyle beni böyle alaaşağı ediyordu.

Gözlerim korkuyla onu süzmeye devam ederken, ellerini saçlarına daldırıp onları karıştırmıştı. Karamel saçları bu hareketiyle fazlasıyla dağılmış ve alnına bir kaç tutam saç parçası düşmüştü. Asi ve tehditkar görüntüsü, keskin yüz hatları belirgin olan elmacık kemiklerine doğru uzanmıştı. Heybetli bir vücudda, oldukça kaslı olan kollara ve kendinden emin bir şekilde dik duran omuzlara sahipti.

"Sen aslında çok zayıf birisin sadece güçlü görünmeye çalışıyorsun." Onun gibi ifadesiz olamaya gayet ederek "ben zayıf değilim" diye bağırdım.

"Zeki ayağına yatan bir geri zekalısın yalnızca."

Heybetli bedeniyle bana doğru ağır adımlar atma ya başladı ve ciğerlerimdeki bütün havanın hızla çekilmesine neden oldu. Nefes alıp vermeyi kestiğimde tenimin sıcaklığı içimdeki canavara esir düştü ve kavrularak ruhuma yakıcı buharını soludu.

"Ben," diye bağıracaktım ki Ateş bana yaklaşarak işaret parmağını dudağıma getirip "şşştt," deyip susturdu. Sıcak ve sigara kokan nefesini boynumda hissediyordum.

Neden insanlara bu kadar ön yargılı yaklaşıp onları ezmeye çalışıyordu. Hayır ben bunu kabul etmiyordum ben onun dediği gibi biri değildim ve bunu onu inandırmak için ne söyleyebilirdim bilmiyorum ama susmayacaktım. Yapım buydu ben böyle yetiştirilmiştim korkularımdan kaçmak yerine yüzleşmeyi. Ama neden Ateş'e kendimi kanıtlama ihtiyacı duyayım ki. Buna hiç gerek yoktu bırakayım yanlışlarıyla boğulsun insan kılıklı yaratık.

Konuyu değiştirerek, "ne işin var burada?" diye sordum ifadesiz bir sesle.

Bu soruyu sormamı beklemiyormuşçasına sağ yanağına doğru çarpık bir şekilde dudaklarını kıvırdı. Ama gözleri çok derin bakıyordu Allahım gözleri keskin bir nişancının gözleri gibi beni hedef almıştı ve her an yüzüme üfleyecekmiş gibi hissediyordum.

"Cezalı olduğunu hatırladım ve gelip kontrol edeyim dedim." Diye konuştu, sahte çıkan alaycı bir sesle. Irislerini ağır bir şekilde bana doğrulturken keskin mavileri bir süre yüzümde gezindi.

Hemen gözlerimi ondan çekip boğazımı temizledikten sonra konuştum. "Bende ikimizin birlikte cezalı olduğunu hatırlıyorum." Diyerek cevap verdim.

"Bana kimse istemediğim bir şey yaptıramaz." Dedi derinlerden geliyormuş gibi çıkan bir sesle. Tehlikeli ve cüretkar bakışları gözlerine kilitlendiğinde kırmızıyı andıran etli dudakları yavaşça aralandı ve inci gibi, parlak beyaz dişleri hafifçe belirdi.

Bence de kimse Ateş'e istemediği bir şey yaptıramazdı bu konuda hemfikirdik artık!
Ona bakma gereği duymadan cevap verdim. "Gelip gördüğüne göre geldiğin yere tekrar gidebilirsin artık."

Psikopat adam kulağıma doğru fısıldayarak ,"ya gelmek istediğim yerdeysem" diye konuştu.

Continue Reading

You'll Also Like

589K 34.4K 19
Bakıyordu adam. Kara saçlarına, yeşil gözlerine, beyaz tenine, güldüğü için yanağında oluşan o ömürlük çukura... İçi yana yana bakıyordu. Hasreti ile...
2K 61 4
[MAFYA] Açıklama istiyorsan kitabı oku... Yetimhaneden yeni ayrılan genç kızımız ile yakışıklı bir o kadar karizmatik mafyatik beyefendimizin hikayes...
139K 7.2K 39
#TutkuSerisi Başlangıç ; 10/03/2022 (+18) içerikli bir kitaptır. (Kapak tasarımı bana aittir.) Aleda Yaman İstanbul'da Mimarlık okuyan son sınıf öğr...
5.7M 188K 98
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...