ACIMASIZ [ TAMAMLANDI ]

By wonder_vomen

4M 131K 33.7K

Bir adam, beni yangına çevirmişti. Bir adam, benliğimi bozmuştu tereddütsüz. Ve bir adam benim cennetimin at... More

Tanıtım
1 - İzmir
2 - Karanlık Çocuk
3 - Yeni Okul
4 - Katil
5 - Şikayet
6 - Otopark
7 - Yeni Arkadaşlık
8 - Korku
9 - Merak
10 - Kalpsiz
11 - Tescilli pislik
13 - Senin bu yaptığın?
14 - Şımarık Çocuk
15 - Ceza
16 - Kütüphane
17 - Sarhoş
18 - Sende mi buradaydın?
19 - Ateş !
20 - Bar
21 - Şirket
Karakter Tanıtımı
22 - Doğum günü
23 - Ben yanındayım
24 - Film Gecesi
25 - İtiraf oyunu
26 - Hayır, Ateş dedin!
27 - İlgi Odağısın
28 - Tokat
29 - Kıskançlık
30 - Önyargı
31 - Suçluluk Duygusu
32 - Umrumda değilsin
33 - Pişmanlık
34 - Yaramaz şey
35 - Sevgili sahip
36 - Ölümle satranç
37 - Sana Özel
38 - Baş Belası
39 - Hayal kırıklığı
40 - Oyuncak
41 - Beklenmedik anda
42 - Manzara
43 - Duygular
44 - Senfoni
45 - Oyun
46 - Av
47 - Gerçekler
48 - Enkaz
-Tanıtım videosu-
49 - Geçmişin izleri
50 - Minik sevgilim
51 - Davetsiz Misafir
52 - Kördüğüm
53 - Trip
54 - Rüya
55 - Kalp acısı
56 - Yapboz
57 - Ateş'in kızı
58 - Kelebek
59 - Süpriz
60 - Yangın
Kesit
61 - Yıkılmışlık
62 - Terkediş
Özel Bölüm
instagram
63 - Ruhun yolculuğu
okuyun!
64 - Hikayenin sonu
S O N
satırlarda buluşalım

12 - Serseri

62.2K 2.2K 209
By wonder_vomen

Medya: Hazan BANNISTER

Ateş'in parmakları saçlarımı kökünden kavrayınca ikinci şoku yaşadım. Saçlarımı çekerek başımı yukarı kaldırdı ve dev alev yanan gözleriyle gözlerimin içine baktı. Yüzüme doğru eğilirken aklının gidip geldiğini görebiliyordum.

"Özür dile," dedi. Her kelimesini vurgu yapıp buz gibi sesiyle kalbime oklarını geçirdi.

"Canımı acıtıyorsun" diye tısladım. Mavi gözleri sinirden genişlemiş bilemediğim bir şekilde mavi harelerine yerleşmişti.

"Özür dile," dedi. Bu sefer sesi daha karanlık ve ürkütücü çıkmıştı. Başını sağ tarafa yatırarak kusursuz yüzünü yüzüme yakınlaştırmaya başladı. Dolgun dudakları vahşi bir şekilde aralanmıştı.

"Bırak canım yanıyor görmüyor musun?" Diye inledim. Gözlerim benden bağımsız bir şekilde yaşlarla dolmaya başlayınca Ateş saçımı biraz daha çekti.

"Amacıma ulaşıyorum o zaman" diye mırıldandı. Nefesi yüzümü yalayıp geçti. Sesi keskindi saçlarımı onun ellerinden kurtarmaya çalıştım ama, parmakları bu sefer de koluma sıkıca kenetlenmişti.

Beni kolumdan tutup bir hışımla duvara doğru itip öğretmen sandalyesine tekme atınca öyle korktum ki, ellerimle yüzümü kapatarak hıçkırıklarımı bastırmaya çalıştım. Ateş keskin yüz hatlarıyla o kadar çok korkunç görünüyordu ki; kasılan çenesi seğiriyor, çatılan kaşlarının arasından ateş püskürüyordu.

"Allah kahretsin" diye kükredi. Deli gibiydi yüzü bana dönük olmasa da çenesindeki bir kaç kasın seğirdiğini hissedebiliyorum.

Ellerini ceplerine atıp sigara paketi çıkardı, bir dal alıp duraklarına koydu. Çakmağı çıkarıp eliyle siper ederek sigarasını yakıp derin derin içine çekti. Gözlerini kısıp dumanını ağır ağır üflerken bakışlarını bir an olsun benden ayırmadı. "Özür dileyecek misin? " deyip sigarasından derin bir nefes daha aldı. Bu kez dumanı yüzüme doğru üfledi.
Rahatsız olarak elimi sallayıp dumanı dağıtmaya çalıştım.

"Hayır" diyerek ayak direttim.
Bana bir kaç adım attı bende ne kadar ondan kaçma isteğinde bulunsam da arkamdaki boş duvarı görüp duruyordum.

Ateş'in mavi gözlerine yayılan şaşkın ışık bir kaç saniye içinde yerini acımasız bir parıltıya bıraktı. Yüz ifadesi sertleşirken gözlerini kısarak üzerime doğru yürüdü. Yırtıcı bakışlarına ürkekçe karşılık verirken birkaç adım gerilemek zorunda kaldım, gidecek yerim kalmayınca sırtım duvara dayandı. Hissettiğim korku bir sis gibi üzerime çöküp bedenimin her santimini sararken dehşet midemde düğümler oluşturdu. Kalbim her saniye daha hızlı atmaya başladı, yaşadığım paniğin yoğunluğu beni nefessiz bırakıyordu.

Ateş bana yaklaştı, yaklaştı ve yaklaştı...

Iç güdülerim her ne kadar kendimi geri çekmem için bağırsa da beynim bunu yapmanın tehlikeli olacağını haykırıyordu. Bu yüzden sabit durmaya gayet ederken nefesimi bile tutmuştum.

Ellerini başımın iki yanına koyarak ciddi bir ifadeyle gözlerimin içine baktı. Sonra hızla çenemi avuçlayarak sıkmaya başladı. Tutuşu o kadar sertti ki canım acıyordu. Beni öldürmek istiyormuş gibi vahşi bir ifadeyle gözlerimin içine bakarken, "demek dilemiyorsun ? küçük fare.." karanlık, öfkeli korkutucu şekilde tehlikeliydi. Ah pardon, o tehlikeli değildi, tehlikenin vücut bulmuş haliydi.

Korkum gitgide artarken "bırak!" deyip onu itmeye çalıştım, ama faydasızdı, o çok güçlüydü. Bir eliyle sıkıca çenemi tutarken, birden diğer eliyle sigarasını boynuma doğru yaklaştırdı.

Dehşetle ona baktım. "Ne yapıyorsun?" Dedim korkudan titreyerek. Kanın bütün damarlarımı terk ettiğini hissedebiliyordum.

Elinden kurtulmak için çırpındım, ama başarılı olamıyor, onu itmeye çalışmaktan daha ileri gidemiyordum.

Bunu gerçekten yapar mıydı, o sigarayı boynuma bastırır mıydı?
Serseri kişiliğini göz önünde bulundurursak bunu yapması an meselesiydi.

Korkum git gide artarken, sesli bir şekilde yutkundum. Bedenim titremeye başlamış, kalbim göğüs kafesimden fırlarcasına çarpıyor, nefes alışverişlerim hiç olmadığı kadar hızlanmıştı, içim bastırılmayan bir korku ile dolup dolup taşmıştı.
Ve ben ciddi anlamda ilk defa Ateş'ten korkmaya başlamıştım.

"Lütfen yapma," diyerek yalvarırcasına fısıldadım. "Bırak beni."

Kaşlarını çatarak, sanki ne yaptığını yeni fark etmiş gibi beni inceleyerek hızla beni bıraktı. Gözlerini benden kaçırmadan bir iki adım geriledi. Yüzü garip, çözemediğim bir ifadeyle gölgelendi. Ben kaskatı kesilmiş bir vaziyette nefret dolu gözlerle ona baktım.

Ondan nefret ediyordum.

Ondan kesinlikle nefret ediyordum.

Ateş elindeki sigarayı bir hışımla yere atıp ayağıyla ezdi. Sonra yine bana döndü. Yüzü bu kez ifadesiz, bakışları donuktu. İki elini birden saçlarından geçirdi. Sıkıntılı bir şekilde nefes alıp "Bu konuşmayı bir daha yapmayacağım. Bana karışma, bana bulaşma, ben sinirliyken konuşma. Zararlı çıkarsın ... benim sınırım yoktur, anlıyor musun? Acısını çıkarırım . Ben karanlığım, aydınlığı sevmem, bana diklenenlere tahammül etmem. Bana bulaşma bir daha seni uyarıyorum . Karanlığımda boğulursun, yok eğer kulak asmayıp karanlığı tercih edersen bu bir labirent oyunudur ne çıkışı var nede kestirebileceğin yolu " aniden durdu ve kulağıma doğru fısıldadı. "Kendini çıkmazı olmayan bir oyunda görmek istemiyorsan geri adım at!"

Söylediklerini duyunca nutkum tutuldu. Donup kalmış bir şekilde Ateş'in öfkeli yüzüne bakmaya devam ediyordum. Hareket etmeye dahi cesaretim yoktu. Nefes almaya dahi korkuyordum. Ama artık geri adım atamazdım. Çünkü ondan korktuğumu düşünecek ve belki de ileride acı çektirip hastalıklı bir zevk alacaktı.

"Kes şunu," diye bağırdım.

Yüzünde korkunç şekilde ki alaycı ifadesi karanlık ile bütünleşti ve eğlenir gibi görünen durumdan taviz vermeden göz temasımızı korudu.

"Lafını geri al lan!" Diye kükredi. Sözleri o kadar sert ve ürkünç iken, ses tonu bunun aksine tamamen alay dolu ve göz boyayıcı bir tondaydı. Ardından ellerini saçlarından geçirdi. Delirmiş gibi davranıyordu, belki de delirmişti. Arkamdan bir iki ses daha geldi Ateş yine sinirini çıkarmak için bir şeyler deviriyordu. Yüzümü ona çevirdiğimde aniden göz göze geldik. Gerçekten ondan korkmaya başlamıştım.

"Aptal, aptal, aptal !" Diye bağırdı.
Üstüme doğru gelirken bakışları hala ürkütücü şekilde karanlık karanlık saniyede buz kütlesine çevirebilecek kadar soğuktu. "Senin derdin ne? Senin derdin ne lan ? "

Cevap vermedim zaten öyle öfkeliydi ki cevap verecek olsam da cesaret edemediğimden susmayı tercih ettim.

"Ölmek mi istiyorsun" diye bağırdı. "Konuş!" Deli gibi bağırıyordu. "Konuşsana!" Benim de sinirlerim tavan yapmıştı. Benimle böyle konuşması canımı yakıyordu.

"Rahat bırak beni" diye bağırdım. Buna karşılık olarak, sertçe kolumu tuttuğu gibi sıkmaya başladı "yürü" kolumu sıkmasıyla canımı o kadar acıtıyordu ki bir an çığlık atacağımı sandım. Beni sertçe çekmeye başlayınca kolumu kurtarmaya çalıştım.

"Yürü dedim sana !" Diye bağırdı.

"Bırak beni" bende bağırmaya başladım. Ateş bana aldırmadan aniden beni döndürdü ve sırtım göğsüne gelecek şekilde yasladı. Kulağıma doğru eğilerek "şimdi uslu dur buradan bu pozisyonda çıkacağız ve sende bana uyacaksın yoksa olacaklardan ben sorumlu olmam.." dedi soğuk bir sesle "anladın mı beni ?" Diye yeniledi. Ondan korkuyordum gerçekten yapacaklarının sınırı yoktu. O ne isterse o olurdu korkuyla başımı evet anlamında salladım .

Ben önde o ise hemen arkamda yürüyorduk. Bir elini belime koymuş önceki ıslaklığı kapatmamı sağlayacak şekilde beni kendine yaslamıştı. Ateş'in nefesini boynuma doğru dökülüyor ve bu bana inanılmaz derecede hem heyecan veriyor hemde rahatsız olmamı sağlıyordu.

Biz koridorda hiç konuşmadan erkekler lavabosuna doğru gidiyorduk. Koridorda kim bizi görürse bütün işi gücü bırakıp pür dikkat bizi izliyorlardı . Ben rahatsız olmaya başlarken Ateş ise kimseyi umursamıyor bir eli sırtımda gayet cool bir şekilde yürüyordu. Tuvaletin önüne geldiğimizde " buradan ayrılma hemen geri döneceğim" dedi. Sesinde uyarı vardı bir o kadar da mesafeliydi.

"Saçmalama Ateş burada duramam bir kere bu...." lafımı bitirmeden baş parmağını ağzıma götürüp devamını getirmesine izin vermeden " lafımın tekrarlanmasından hoşlanmam" dedi. Soğuk bir sesle. " ayrıca merak etme kimse sana laf atıp zarar vermeyecek." Kendinden emin bir şekilde konuşuyordu.

"Ya verirse?" Diye sordum. Yüzü ürkütücü bir hal aldı.

"Belasını sikerim" dedi. Ona bakakaldım artık yüzüm dehşetten nasıl bir hal aldıysa. Ateş' e baktığımda ise bir an tebessüm edecek gibi oldu. Ama soğuk bir tebessümdü sonra ciddileşip bana ters bir bakış atarak tuvalete girdi.

Aradan iki dakika geçmeden çıktı. Ve hızla tekrar kolumdan tutup bahçeye doğru sürükledi. "Bırak beni ne yaptığını sanıyorsun!" Diye inledim. "Cidden çocuk gibisin, hareketlerin tam bir çocuk olduğunu gösteriyor. " diye ekledim.

"Sesini kes ve yürü, ayrıca çocuk olan sensin eğer çocuk olmasaydın böyle saçma sapan oyunlara girişmezdin. Ve şuan senin bu çocuksu hallerin ve saçma sapan davranışların yüzünden bu haldeyiz" dedi. Sesi soğuktu ne düşündüğünü anlayamıyordum.

"Daha 18 yaşına girmedim" güldüm ve sesini taklit ederek " elbette çocuğum bay yetişkin" diye alay ettim.

"Bana bak aptal..." sözünü keserek

"baktım" dedim. Hızla beni kendine döndürüp sinirle bana baktı.

"Emin ol ki beni daha çok sinirlendirmek istemezsin, o yüzden sus ve sadece yürü !" Beni tekrar sürüklemeye başlayınca

"nereye gidiyoruz" diye bağırdım.
Zil çalmış herkes dersteydi ama biz derste değil bay kibirlinin beni sürüklediği yere gidiyorduk hoş nereye bile gittiğimizi bilmiyordum o ayrı bir canımı sıkıyordu acaba yine kafasında ne tilkiler dönüyordu. Kesin beni nasıl öldüreceğini düşünüyordu bundan emindim ölüm demişken aniden bedenime bir titreme geldi ve üşümeye başladım.

Bir süre sonra otoparka geldiğimizi fark etim. Arabasının önünde durup bana dil dik bakıp arabayı işaret etti. Başımı 'ne var' dercesine salladım.
Kaşlarını çatarak "arabaya bin" dedi.

"Ne" dedim şaşkınlıkla.

"Arabaya bin!" dedi. Sesi bu sefer daha yüksek çıkmıştı.

"Ama neden..?"
"Hazan lafımı ikiletme bin şu arabaya" sesi itiraz istemeyen tondaydı.

Bir süre ona baka kaldım . "Lafımın ikiletmesinden hoşlanmam" dedi dişlerinin arasından tısladı.

Onu daha fazla öfkelendirmek istemediğimden korkuyla yolcu koltuğuna oturdum.
O da direksiyon tarafına geçip ısıtıcıyı açtı .

"Senin derdin ne niye buradayız?" diye sordum. O da yüzüme bakmayarak cevap verdi. Bana bakmadığı için rahattım. O yüzden onun güzel yüzünü inceleme fırsatı buldum. Çok güzel bir yüzü vardı tavırlarıyla yüzü çok orantısızdı ve tezattı düşüncelerimden sessiyle ayrıldım. "Aptal bir kız çocuğu yüzünden buradayız ve pantolonumun kurumasını bekliyorum." Kız çocuğu derken beni kastettiğini anlamıştım. Konuşmasına devam ederek yüzüme baktı. Tam gözlerimin içine bir an yerimden kıpırdanacak oldum.

"Ne bekliyordun, senin gibi lavaboda bir ders saati boyunca bekleyeceğimi mi ?" Öfkeyle ona baktım "neden, karizman mı bozulur?" diye sordum.

Tam ağzını açıp bir şey söyleyecekti ki telefonu çalmaya başladı. Kulağına götürürken kaşlarını çattı. Bir süre karşı tarafı dinledi ardından "siktir, ne bok yemeye buna izin verdiniz" diye bağırdı.
Ses tonu ödümü koparmaya yetmişti.
Bir süre yine karşı tarafı dinledikten sonra "Tamam yoldayım, geliyorum" diye ekledi. Telefonu kapattıktan sonra bana döndü. "İn arabadan" dedi öfkeyle soluyordu.

Şaşırarak "ne" diye sordum.

"In arabadan" diye kükredi bu defa .

"Bana bağırma" bende bağırmıştım.

Yüzü daha da ürkütücü bir hal alarak "bana meydan okuma!" Diye hırladı. "Duydun mu?"

Cevap vermedim.

"Dediğim herşeyi yapacaksın," diye devam etti. "Duydun mu?" Yine cevap vermedim ve bu durum öfkesini ikiye katladı. "Hazan, duydun mu?" Diye üsteledi. Üzerime doğru iyice edilmişti gözlerinin içinde büyük bir alev topu büyüklüğünde ateş vardı sanki. Kendimi o kadar tehdit altında hissediyordum ki, "duydum" demek zorunda kaldım.

"İyi" diye fısıldadı ve geri çekildi.
"Şimdi in, hemen" dediğini yapıp arabadan indim. O da büyük bir hızla arabayı çalıştırıp uzaklaştı. Arkasından bakakaldım.
Dengesiz herif, piç kurusu her seferinde bana kendimi bir hiçmişim gibi hissettiriyordu.

Serseri...

Continue Reading

You'll Also Like

429K 16.6K 74
Geçmişini hatırlamayan yaralı bir prenses , geçmişin intikamını almak isteyen kara atlı prens. Sıraç Karmen ünlü bir iş adamı ve azılı bir mafya...
5.6M 187K 98
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
169K 17.1K 200
Bu kitap Korkularıyla kaybedenlere ithaf edilmiştir. ESHQIN AGAZADE ©Tüm hakları saklıdır.
579K 33.9K 19
Bakıyordu adam. Kara saçlarına, yeşil gözlerine, beyaz tenine, güldüğü için yanağında oluşan o ömürlük çukura... İçi yana yana bakıyordu. Hasreti ile...